Mickey 17 Filminin Düşündürdüğü, İçinden Çıkılmaz Gibi Gözüken Felsefi Sorun

Robert Pattinson'ın başrolünde rol aldığı yeni Bong Joon-Ho filminin temasını kurcalayalım biraz.
Mickey 17 Filminin Düşündürdüğü, İçinden Çıkılmaz Gibi Gözüken Felsefi Sorun

filmde en çok ilgimi çeken nokta, zihin felsefesi ve transhümanizm kapsamında bilinç, beden klonlama, zihin yükleme (mind uploading) ve dijital ölümsüzlük konularının kesişiminde ortaya çıkan şu problem oldu:

harcanabilir statüsündeki mickey her öldüğünde, biyolojik materyali geri dönüştürülerek ergitilen organik malzemeden bir klon beden oluşturuluyor. daha sonra bu klonun beynine, orijinal mickey'nin ve ardışık klonlarının simüle edilip dijitalleştirilerek kaydedilmiş zihinsel yapısı aynen aktarılıyor. böylelikle klonlanan her yeni mickey, bir öncekinden miras aldığı eksiksiz zihinsel yapı sayesinde kendisini kesintisiz bir devamlılık içinde algılıyor ve öznel deneyimlerinde herhangi bir kırılma hissetmeden hayatına devam ediyor gibi görünüyor. bu süreç, literatürdeki "dijital ölümsüzlük" konseptinden farklı olarak biyolojik klonlama ile dijital zihin aktarımının hibrit bir modelidir.

fakat burada bilincin doğası ile ilgili temel bir felsefi problemden neşet eden kritik bir soru ortaya çıkıyor: her yeni mickey, en baştaki orijinal mickey midir, yoksa onun bir kopyası mıdır? yani öldükçe klonlanan ve zihin yüklenen mickey'lerin bilinci, orijinal mickey'nin bilincinin doğrudan ve kesintisiz bir devamı mıdır? yoksa her yeni klon, orijinal mickey’nin mükemmel bir fiziksel ve zihinsel kopyası olsa da öznel ve özgün bir bilince mi sahiptir?

bu sorunun cevabı, bilincin doğasına dair temel bir problemi yanıtlamayı gerektiriyor

literatürde bilinç ile fiziksel beyin arasındaki ilişki, çoğunlukla fizikselcilik ya da materyalizm çerçevesinde tartışılır. fizikselcilik, bilincin beynin nöral aktivitesine indirgenebilir olduğunu savunur. bu görüşe göre bilinç, beynin belli bölgelerindeki nöron ve sinapslar arasındaki karmaşık elektrokimyasal etkileşimlerin doğal bir sonucudur. örneğin, bilinç durumları ve öznel deneyimler (qualia), prefrontal korteks, talamus ve limbik sistem gibi belirli beyin bölgelerindeki aktivasyonlarla güçlü biçimde ilişkilidir. sinirbilimsel araştırmalar, beyin hasarlarının ya da nörokimyasal değişimlerin kişinin öznel deneyimlerini, benlik algısını ve bilinç durumlarını kökten değiştirebildiğini ortaya koyarak bilincin beyinle sıkı bir bağı olduğuna dair güçlü kanıtlar sunmaktadır.

bu perspektiften bakıldığında, her yeni mickey'nin bilinci selefinin ya da seleflerinin bilincinin bir devamı niteliğinde değildir, zira zihin yüklemesi işlemi yalnızca öncekilerden simüle edilen zihinsel yapıların bir kopyasının halef bir klona nakledilmesi işidir. başka bir ifadeyle, bilinç sürekliliği fiziksel beynin devamlılığına bağlı ve bağımlı olduğundan, orijinal mickey’nin beyni öldüğünde, o öznel ve özgün bilinç de sona erer; yeniden oluşturulan bedenlerde ortaya çıkan bilinç ise aynı zihinsel verileri paylaşsa dahi, nörobiyolojik anlamda yeni bir bilinçtir.

bu görüş, özellikle zihin-beden problemi bağlamında fizikalizmi savunan patricia churchland ve daniel dennett gibi filozofların görüşleriyle de desteklenir. dennett'in çoklu taslak modeline göre bilinç, fiziksel beynin paralel işleyişi sonucu oluşan geçici ve dinamik bir fenomendir. dolayısıyla, fiziksel beynin devamlılığı kesintiye uğradığı anda bilincin devamlılığı da ortadan kalkmış olacaktır.

bu bağlamda mickey'nin her klonlanışında ortaya çıkan bilinç, selefleri ile aynı zihinsel yapıdan neşet etse de öznel anlamda farklı ve ayrıdır; çünkü fiziksel altyapısı farklıdır ve beynin sürekliliği kopmuştur. velhasıl bilinç, fiziksel beyinle ilişkili ve ondan ayrılamaz bir şekilde varlığını sürdüren biyolojik bir fenomen ise, ki ben de öyle olduğunu düşünüyorum, orijinal mickey ilk kez öldüğünde aslında kelimenin tam anlamıyla ölmüştür.

filmde bu görüşü, yani fizikselci paradigmanın bilinç tezini destekleyen kısım, klonlama sürecinde kazara yaşanan "çoğullaşma" dedikleri vaziyet ile ortaya çıkar. bir keşif görevinde kaza geçiren mickey 17 hâlâ hayattayken, laboratuvar ekibi onun öldüğünü düşünerek mickey 18’i üretir. böylece iki mickey aynı anda var olur. eğer bilincin devamlılığı gerçekten söz konusu olsaydı, bu iki mickey'nin -absürt bir şekilde- tek ve müşterek bir bilinç deneyimini paylaşması gerekirdi. oysa her ikisi de tamamen ayrı, öznel ve özgün bilinçlere sahiptir. bu da öznel bilincin fiziksel bedenle olan kopmaz bağını gösterir.


bu çıkarımlar bizi şu sonuca götürüyor

beden ölümlü olduğu sürece, dijital ölümsüzlük iddiası ve umudu bir yanılsamadan ibarettir. her yeni bedenlenme, gerçek bir ölümsüzlük değil, fiziksel ve zihinsel açıdan benzer ama öznel olarak ayrı bilinçlere sahip kopyalar üretir. transhümanistlerin savunduğu zihin yükleme senaryoları da haliyle bu açmazdan kaçamaz: zira dijital ortama yüklenen zihinde, orijinal mi yoksa yeni bir bilinç mi peydah olur?