Milyonlarca Yıl Boyu Beynimize İşlenmiş Hayatta Kalma İçgüdüsü: Savaş ya da Kaç

İnsanlarda ve hayvanlarda kendini korumanın bir yolu olarak doğal gelişen bir mekanizma: savaş ya da kaç tepkisi. (Fight-or-flight response)
Milyonlarca Yıl Boyu Beynimize İşlenmiş Hayatta Kalma İçgüdüsü: Savaş ya da Kaç

akut stres tepkisi olarak da bilinen savaş ya da kaç tepkisi, insanlarda ve diğer hayvanlarda kendilerini tehlikeden korumanın bir yolu olarak gelişen doğal bir mekanizmadır. bu, evrim tarihi boyunca, sürüngen günlerimize kadar uzanan, beynimize işlenmiş bir hayatta kalma içgüdüsüdür.

hiç kalbinizin hızla atmaya başladığı, avuçlarınızın terlediği ve oradan bir an önce çıkmanız gerektiğini hissettiğiniz bir durumda bulundunuz mu? bu, vücudunuzun doğal savaş ya da kaç tepkisinin devreye girmesinin tezahürüdür.

algılanan bir tehditle karşılaştığımızda, beynimiz vücudumuzu savaşmaya veya kaçmaya hazırlayan bir dizi hormon salgılar. bu; kalp hızı, kan basıncı ve solunumda bir artışın yanı sıra enerji ve uyanıklıkta bir artışı içerir. bu fizyolojik değişiklikler bize kendimizi savunmak veya tehlikeden kaçmak için ihtiyaç duyduğumuz gücü ve çevikliği vermek için tasarlanmıştır (berbat tasarım). adrenal bezlerin uyarılması, adrenalin ve noradrenalin gibi nörotransmitterlerin kan dolaşımımıza salınmasını tetikler ve bu da tehditle başa çıkabilmek için gelişmiş fizyolojik işlevsellik ile sonuçlanır.

fakat bu tepkiler tam olarak nedir ve nereden geldiler? sadece mağara adamı olduğumuz günlerde, bu tepki hayatta kalmamız için elzemdi. kılıç dişli bir kaplanla karşılaşırsak, vücutlarımız otomatik olarak savaş ya da kaç tepkisini etkinleştirerek bize kaplanla savaşmak ya da bacaklarımızın bizi taşıyabileceği en hızlı şekilde kaçmak için ihtiyaç duyduğumuz enerjiyi ve gücü verirdi.

ancak günümüzde, kılıç dişli kaplanlar hakkında gerçekten endişelenmemize gerek yok (çok şükür). peki neden vücudumuz hala bu tepkiye sahip? çünkü beynimiz hala mağara adamı günlerindeki gibi çalışıyor. beynimiz, kılıç dişli bir kaplan ile iş yerinde vermek zorunda olduğumuz bir sunumu birbirinden ayıramıyor. bu nedenle, bir şey hakkında endişeli veya stresli hissedersek, vücudumuz hala tehlikede olduğumuzu düşünür ve savaş ya da kaç tepkisini etkinleştirir.

ancak bu tepki her zaman kötü bir şey değildir. aslında, belirli durumlarda gerçekten yardımcı olabilir. örneğin, bir spor dalında yarışmak üzereyseniz, savaş ya da kaç tepkisi, elinizden gelenin en iyisini yapmak için ihtiyaç duyduğunuz ekstra enerji ve adrenalin artışını sağlayabilir.

örneğin, topluluk önünde konuşmayı ele alalım. bir topluluk önünde sunum yapmamız veya konuşmamız istendiğinde, beynimiz bunu genellikle bir tehdit olarak algılar. ve bu nedenle, savaş ya da kaç tepkisinin neden olduğu kalp çarpıntısı, avuç içlerinin terlemesi ve mide rahatsızlığı gibi semptomları altımıza işememize veya sıçmamıza neden olacak ciddiyette dahi tezahür edebilir. kortizol, adrenalin ve serotonin, artan stres dönemlerinde beyinde salınır. bu, bağırsaklarınızdaki serotonin miktarını yükseltir ve kolonda spazmlara neden olabilir. kolonda spazmlar ishal olmanıza, hatta altınıza sıçmanıza neden olabilir.

stres genellikle kardiyovasküler, solunum, endokrin, gastrointestinal, sinir, kas ve üreme sistemleri dahil olmak üzere vücudun tüm sistemlerini etkiler. kardiyovasküler sistem ile ilgili olarak, akut stres kalp atış hızında bir artışa, daha güçlü kalp kası kasılmalarına, kalbin genişlemesine ve kanın büyük kaslara yeniden yönlendirilmesine neden olur. solunum sistemi, karbondioksit atıklarını uzaklaştırırken vücut hücrelerine oksijen sağlamak için kardiyovasküler sistemle birlikte çalışır. akut stres hava yolunu daraltarak nefes darlığına ve hızlı nefes almaya neden olur. endokrin sistem, vücudun stres tepkisini harekete geçirmek için kortizol içeren steroid hormonlarının üretimini arttırır. stres, gıdanın bağırsaklardaki hızına etki ederek gastrointestinal sistemi etkileyebilir.

bu nedenle anksiyetemiz arttığında veya panik atak geçirdiğimizde karnımızda şişlik hissederiz. acile gittiğinizde karnınızdaki tek sorunun gaz olduğu cevabı ile yüzünüz kızarabilir. bu gibi nedenlerden dolayı, stres anlarında tuvalete daha sık gideriz. korkudan altına sıçmak deyimi, öylesine söylenmiş değildir. gerçekten sıçarsınız. hem de çatır çatır.

yaşayan, nefes alan insanlar olarak hayatta kalmamız biyolojik ihtiyaçlarımızın –uyuma, beslenme, hareket etme– karşılanmasına bağlıdır. ama varoluşumuz için temel olan şeyler sadece bunlar değil. işimizi bitirmek için köşede fırsat kollayan sayısız tehlike var. şansımıza, milyonlarca yıllık evrim bizi herhangi bir potansiyel tehlikeye yanıt vermek için olağanüstü beynimiz tarafından takdire şayan bir hız ve etkiyle koordine edilen karmaşık ve güvenilir savunma önlemleriyle donatmıştır. hatta tehditleri tanımaya ve onlara odaklanmaya ayrılmış bir duyguya bile sahibiz: korku. bunun tek kötü tarafı, beynimizin “üzülmektense tedbirli olmak iyidir” gibi içsel bir yaklaşıma sahip olmasıdır, dolayısıyla düzenli olarak, korkmamız gerekmeyen durumlarda korkarız. sempatik sinir sistemi aşırı hızlanır ve korkunun kaynağıyla mücadele etmeye veya ondan kaçmaya daha hazırlıklı olduğumuz bir durum üretir.

bununla birlikte, savaş ya da kaç tepkisi çok sık veya uzun süre etkinleştirildiğinde, kaygı ve depresyona yol açabilir. peki vücudumuzun aşırı tepki vermesini nasıl engelleriz? bunun bir yolu, bedeni sakinleştirmeye yardımcı olabilecek ve savaş ya da kaç tepkisinin gereksiz yere etkinleştirilmesini önleyebilecek farkındalık ve derin nefes alma teknikleridir. ah keşke bu kadar basit olsa. ama basit şeyleri rutin haline getirmek, zaman içerisinde sağlığınız üzerinde çok olumlu etkilere neden olabilir.

bu yüzden bir dahaki sefere o tanıdık kalp atışlarını ve avuç içi terleme hissini hissettiğinizde, derin bir nefes alın ve muhtemelen kılıç dişli bir kaplan tarafından kovalanmadığınızı hatırlamaya çalışın. şaka yapıyorum; ama cidden, kendinize güvende olduğunuzu hatırlatmaya çalışın ve kendinizi sakinleştirmek için biraz derin nefes egzersizi yapın. bir işe yaramıyorsa artık sakinleştiricilere, farmakoterapi ile kombine psikoterapiye, brave11'in divanına hoş geldiniz demektir.