Modern Dünyanın Kötü Alışkanlıklarından Biri: Fast Fashion (Hızlı Moda)

Dünyada Inditex grubunun başını çektiği Fast Fashion (Hızlı Moda) akımı nedir, ne değildir? Neden eleştiriliyor?
Modern Dünyanın Kötü Alışkanlıklarından Biri: Fast Fashion (Hızlı Moda)

mangonun kurucuları isak halfon ve nahum andıç'ın hedeflediği gibi son modayı takip edebilecek ekonomik gücü olmayan kadınları bile günün modasına uygun giydirebilmektir fast fashion. 

hızlı moda, modadaki yaz ve kış sezonlarının arasındaki uzun zaman dilimi içindeki en yeni moda sayılan ürün yelpazesini genişletmeyi amaçlamaktadır. bu durum tamamen tüketiciyi en son moda ürünlerini daha uygun fiyata satın alabilecekleri bir yarışa sokmaktır. bunu bugün dünyada en iyi başaran holding inditex'tir; zara, pull and bear, massimo dutti, bershka, stradivarius, oysho, zara home, uterqüe gibi markaları uygun fiyatlarla, alışveriş özgürlüğü ve heyecanı yaratacak tarzda şık mağazalarda tüketiciye sunmaktadır. 

pazarlama stratejisi olarak hızlı moda yaratan markalar aslında global düşünüp yerel hareket etmektedirler. eskiden küçük balıkları yutan büyük balıkların yerini artık yavaş hareket eden balıkları yutan küçük ve hızlı balıklar almaktadır. avrupa'nın en büyük moda firması olan marks&spencer bile, ingiltere ve avrupa hazır giyim pazarındaki pazar payını h&m, gap ve zara gibi yabancı fast fashion zincirlere kaptırmaya devam etmektedir. müşterinin nabzını her an elinde tutan, doğru ürünü, doğru zamanda, doğru fiyatta, doğru pazara sunan firmalar başarılı olmakta ve hızla büyümektedir. her geçen gün tüketiciler daha da bilinçlenmekte, onları tatmin etmek daha da zorlaşmaktadır. bu sebeple hızlı moda üreticileri sürekli mağazada satılan ürünlerin takibi yapmak en çok talep gören ürünleri ve beklenilen alternatiflerini değerlendirip müşteri talebini karşılamaya yönelik bir çaba içersinde olmaktadır.

bu fast fashion minnoşları her ne kadar dışardan kurumsal gibi gözükse de içeride bir çöplük yatıyor. birincisi, taşeronlarla çalışıyorlar ve türkiye pazarı artık sektöre pahalı geldiği için çoğu uzak doğuya kaymış durumda. şimdi, etik olarak bir firmanın tedarikçilerini ve hatta tedarikçilerinin tedarikçilerini denetlemesi gerekir. bu ne demektir? benim 'minnoş' adında bir markam olsun ve antep'teki 'katmer' adında bir firmadan kırmızı tişört satın alayım örneğin. antep'teki katmer markası da benim ona verdiğim yüklü siparişi tek başına üretemeyeceği için fıstık, ceviz ve fındık isimli daha küçük markalardan ürün satın alsın. günün sonunda ben aslında ceviz'in fabrikasından çıkan ürünü etiketleyip size satıyor oluyorum fakat benim ceviz ile hiç bir diyaloğum olmuyor. fakat ceviz sigortasız işçi çalıştıran, ek mesai ücretlerini ödemeyen, şirket içi taciz vakalarını örtbas eden, çocuk işçi çalıştıran, illegal yoldan göçmen çalıştıran, zehirli kimyasalları nehre akıtan, tişörtleri kırmızıya boyarken çıkan zehirli gazların salınımını engellemediği için çalışanlarını kanser riskine sokan bir yer diyelim ki. ben minnoş markası olarak ne kadar şahane bir kurumsal kimlik çizsem de, hayır işleri yapsam da, kendi kurumsal yapımda etik kurulumdan toplumsal cinsiyet eşitliğine kadar harika bir yaklaşım sergilesem de, tedarik zincirimi denetlemediğim için aslında halt ediyorum. benim gidip katmer'i denetlemem lazım. eğer katmer, kendi tedarikçileri olan ceviz, fındık ve fıstık'ı denetlemiyorsa; benim gidip onları da denetlemem lazım. diyeceksiniz ki 'oha malmazel, yok artık'. senin o 'yok artık' dediğin şeyi boyner yapıyor mesela. neden? çünkü fast fashion değil. zira fast fashion ve etik kavramları birbiriyle çok çelişiyor mon cherie.

devam ediyorum, bir diğer husus, her şeyde olduğu gibi, geri dönüşüm. dünyada geri dönüşümü en rezil sektörlerden biri tekstil. neden? zira tekstil atığı gibi bir kavramı dahi çoğumuz duymamışızdır, bilmiyoruz ve alışkanlığımız yok. ben şanslıydım, öğretildim bir şekilde, size de anlatayım. üzerimizdeki kıyafetler ya organiktir (pamuk, keten, ipek), ya da petrolden elde edilen plastik türevleridir (polyester). organik tekstil ürünleri geri dönüştürülebilir. fiberleri tekrar kullanılır ya da yine ülkemizde çok yaygın olmayan kırpıkçılık şeklinde tekrar kullanılır. organik olmayan tekstil ürünleri ise, karbon salınımı kontrolü olan fabrikalara yakıt olarak satılır. fermuar düğme, aksesuar gibi şeyler de materyallerine bağlı olarak tekrar kullanılır ya da eritilir.

teoride ne güzel.

pratikte, bu tekstil ürünleri geri toplanamıyor bebikler. 'ama benim annem onu yer bezi yapıyor'. ya tatlım, tamam, yapsın tabi ki. ama yer bezi olarak da kullanımı bittikten sonra ne oluyor, problem o? ben söyleyeyim size, çöpe gidiyor. zira tekstil atığı geri toplamak değil ülkemizde, henüz dünyada alışkanlığa oturamamış bir şey. fast fashion öyle hızlı yayılıyor ki (sadece giyim değil, ev aksesuarları, örneğin english home), geri dönüşüm pratiklerimiz bu hızın çok ama çok gerisinde kaldı.

e peki sürdürülebilir bir fast fashion mümkün değil midir? teoride elbette mümkün. fakat çok uzak ve zahmetli bir ihtimal, bu nedenle pratikte (muhtemelen) asla mümkün olmayacak. baktığımız zaman fast fashion markalarından h&m bir şeyler yapmaya çalışıyor, tedarik zinciri denetiminden geri dönüşüme kadar; ancak ne kadar başarılı ya da ne kadar içten, orasını bilemem. neticede bir çaba var diyebilirim yalnızca.

çözüm?

tüketmemek. biliyorum bunu duyduğuna çok üzülüyorsun ancak doyumsuz benliklerimizi zincirlemediğimiz sürece problemin bir parçası olmaya devam edeceğiz. tüketme arkadaşım. ihtiyacın yoksa, tüketme.