Nightcrawler, Sosyopat Başrolü Üzerinden Medya Sektörünün Günahlarını mı Aklıyor?

Başrolünü Jake Gyllenhaal'un üstlendiği 2014 yapımı Nightcrawler ve eleştirdiği medya sektörüne dair ince bir bakış açısı.
Nightcrawler, Sosyopat Başrolü Üzerinden Medya Sektörünün Günahlarını mı Aklıyor?

evet nightcrawler iyi bir film, evet medya, sistem eleştirisi, kapitalizmin vahşi insanlarına sert bir bakış vs. ama böyle filmlerin yürüdüğü o ince çizgide bence fazlasıyla gri bir film. ve bence bu yüzden üstüne konuşulmaya değer.

sistem eleştirisi yapan, yaptığı düşünülen, iddia edilen tüm filmler iki farklı okumaya açıktır

bunlardan birincisi tam da genel olarak filme atfedilen "sistem eleştirisi" etiketidir. ki genel olarak kabul gören yaklaşım budur. çünkü hollywood'dan kolay kolay sistem (medya, politika, din, kapitalizm vs) eleştirisi çıkmaz. ya da "gerçek sistem" eleştirisi çıkmaz.

bir diğeri de tam da sistem eleştirisi üstünden yürüyen filmlerin aslında o sistemi var eden koşulları, durumları normalize ettiği görüşüdür ki bazen "öküz altında buzağı aramak" gerektiğini gösterir bizlere.

bu filmde de (en azından bana göre) kesinlikle medya iktidarı ve insan ilişkisi kurulurken (isteyerek ya da istemeyerek ama en nihayetinden bir yönelim olduğu kesin) o dünya içerisinde var olma durumunun asgari şartları sıralanıyor ve olumlanıyor adeta.


jake gyllenhaal'ın canlandırdığı sosyopat karakter (louis bloom) üstünden sistem eleştirisi yapılırken tersine bir bakışla sistemin talep ettiği, arzuladığı insan modelinin de portesi çıkarılmış oluyor aslında.

başarı için azim, çaba, irade, fedakarlık ve en önemlisi ahlaki standartlarınızda bir tür sapma gerekir. bu fikir salt bu filmde değil tüm spor ya da 'başarı' filmlerinden aynı şekilde işlenir. sadece türden türe, filmden filme tonu farklıdır. ama en nihayetinde size sattığı ana fikir başarılı olmak için öyle ya da böyle fedakarlık yapmanız gerektiğidir. ya da daha basit bir şekilde size sürekli "birinci" olmayı pazarlar o filmlerin neredeyse tamamı.

eğer büyük fedakarlıklar yoksa, acı yoksa, ahlaki ikilemler, sapmalar yoksa, kefaret yoksa başarı da olmaz diyen önermeler bütünü sistemi güzellerken, bunların normal ve gerekli olduğu duygusunu da yaratır ve sağlamlaştırır aynı zamanda izleyicide. böylelikle normal yaşamı içinden belli bir mevki, makam, oluş, varlık sahibi olamayan insanlarda yenilgi ve kabullenme duygusu pekiştirilir. sistemin kabulü normalleşir.

çünkü sıradan insan bu tür "sistem eleştirisi" ve "başarı öyküsü" diye adlandırılan filmleri izlerken o kahramanların ganimete ulaşmak için verdikleri zorlu mücadeleye bir şekilde sempati duyar ve o tür kahramanların elde ettikleri ganimetleri (ahlaki ya da gayri ahlaki) hak ve reva görürler. aynı ölçüde kendi yaşamındaki hayal kırıklıkları ve başarısızlıkları da kendine hak ve reva görür seyirci. böylelikle sistem, sistemi meydana getiren tüm gayri ahlaki değerler olumlanır. kendi durumunda net bir kabullenme meydana gelir.

bu filmde de özellikle jake gyllenhaal'ın canlandırdığı karaktere giydirilen tüm özellikler buna işaret ediyor

yani karakterin sosyopatlığı tüm bu durumların sebebiymiş gibi gösterilerek, sistemin denetleme mekanizmaları olan diğer üstü düzey yöneticilerin, bu tür insanlar tarafından manipüle edildiği vurgusu yapılıyor öyle ya da böyle. ve o insanlar bir şekilde aklanıyor.


burada sosyopatlık vurgusu da önemli

çünkü karakterin eylem motivasyonunu salt sosyopatlıkla açıklamak, onu karakter yapan nüansları es geçmek (filmde karakterin geçmiş hakkında tek bir emare yok) kesinlikle bilinçli bir tercih. sosyopatlık vurgusu ortaya çıkan tüm kötücül eylemlerin sorumlusu olarak karakterimizi işaret ediyor ve geriye kalan herkes aklanıyor.

oysa örneğin karakterin bu gözükaralığı, aşırılığı, ahlaki ölçüsüzlüğü bir tür ilişkiler ve durumlar silsilesi şeklinde verilip, karakterin değişim, dönüşüm nüansları vurgulansa çok daha güçlü ve net bir film olabilirdi nightcrawler. ya da o zaman filmin niyetini okumak anlamında bu kadar kararsız kalmazdık izleyici olarak.

en azından karakterimizin en başından normal bir insan olduğu gerçeğini görsek, bilsek, sistemin zamanla onu getirdiği hale lanet okuyabilirdik. karaktere öyle ya da böyle şefkat besleyebilir, sistemin insanları nasıl değiştidiği gerçeğini görebilirdik. ama film bununla ilgilenmiyor. karakterine sosyopat yaftası yapıştırarak aslından sistemi yönetenlerin iyi insanlar olduğunu ama böyle sosyopat tiplerin gelip güzel güzel işleyen sisteme, başarı ve hırs uğruna nasıl zararlar verdiği fikri ince ince işleniyor. sanki tüm sistem böyle değilmiş gibi.

"yazdıklarım yüzde yüz doğrudur" anlamında söylemiyorum tüm bunları elbet. en nihayetinde yoruma açık filmler bunlar. ama bazen 'şeytanın gör dediği' şeylere yakından bakmak lazım.

tabi bundan filmin kötü olduğu sonucu çıkmasın. 2014'ün en iyi filmlerinden biri film. özellikle belgesele yaklaşan atmosferiyle, oyuncuklarıyla oldukça başarılı. ama en nihayetinde filmde bir şeylerin eksik olduğu duygusu sizi hiç bırakmıyor. yine de kesinlikle izlenmesi gereken filmlerden olduğu aşikar.

Avengers Infinity War'un Kötüsü Thanos, Kapitalizm Düzeni İçin Cinayeti Meşru mu Kılıyor?