Oralarda Bizzat Görev Almış Birinden: İsveç Parti Sisteminin Çalışma Mekaniği
tamamen tarafsız olarak anlatmak istediğim: isveç parti sistemi nasıl çalışır, neler olur?
on, on beş yıl önce sosyal demokrat partiye girmiştim ama sosyal demokrat değilim. amacım tam adı isveç sosyal demokrat işçi partisi (sveriges socialdemokratiska arbetareparti) olan isveç’in en eski partisi, aynı zamanda olof palme’nin partisini araştırıp hikayesini yazmak, günümüz siyasilerinin fotoğraflarıyla doküman hazırlamaktı. masa başında oturup google yada wiki'ye bakıp yazamazdım. içlerine girip, görüp yaşayarak yazmak istedim. bir partiye bakarak diğer partiler, tüm isveç değerlendirilemez.diğer partilerin kuralları, çalışma koşulları, seçim kampanyaları farklıdır ama sistem arasında benzerlikler olabilir.
partiye üye olarak girdiğinizde sizi bekleyenler
yıllık üyelik ücretinizi yatırdıktan sonra artık üyesinizdir. önce klasik hoşgeldin gezileri,(meclis ya da şehir evi gezileri, kafelerde kahveli pastalı toplantılarla yeni üyeler birbirleri ve siyasilerle tanıştırılır.)
sonra bulunduğunuz bölge sorumlusu sizinle görüşerek ileride neler yapmak istediğinizi öğrenip ona göre yönlendirir. yaşınız gençse partinin gençlik kolları devreye girer. iki yöntem vardır.aktif siyasetçi olarak ileride parti başkanlığı, belediye yada meclise aday adayı, grup yöneticisi olmak yada masa başında siyasileri desteklemek, organize etmek.
amerikan filmlerinde bolca görürsünüz. seçimleri kazanan senatörler yada parti başkanının ardında çok kalabalık bir ekip olur. adayların ve başkanın kazanmaları halkın oyuyla birlikte canla başla çalışan bu grubun elindedir. ille de başında karar vermek zorunda değilsiniz. olayı kendi haline bırakıp tabandan çalışmalara başlarsınız. konuşma yeteneğiniz iyiyse parti basın sözcüsü, parti sekreteri gibi eğitimler vardır.
bu arada bu partinin bir sürü kursları vardır. (lider, yönetim kursları gibi) belirli tarihlerde hafta sonları düzenlenen kurslarda deniz kenarında, tatil yörelerindeki otellerde yol, otel, yeme içme masraflarınız parti tarafından karşılanır. hatta bu kursların ikinci üçüncü devam bölümleri de vardır. ama bu kurslara gitmek zorunda değilsiniz. bizdeki gibi tepeden inme torpille parti başkanına milyonlar verip "beni listede seçilebilecek yere koy" diyerek milletvekilliliğini garantiye almak bu ülkede zordur. bununla birlikte tepeden inme gelenler yok değil ama bizdeki gibi değil.
bakın tanıdığım parti arkadaşlarım yıllardır metrolarda ya da kapı kapı dolaşıp reklam broşürü dağıtıp özveriyle çalıştılar. sıradan olan bu üyeler çalışmalarının karşılığını aldılar. önceki seçimlerde seçilemeseler bile bu dönemki seçimlerde birçoğu milletvekili oldular.
anlatmak istediğim: iyi niyetle çalışırsanız olabiliyor. bu demek değil ki partiye her giren seçilebilir. elbette zorluklar var ama bizdeki gibi "torpilim yok beni kimse aday yapmaz" gibi bir şey de yok.
bu arada başbakanı ve diğer bakanları görüp onlara ulaşmak kolaydır. bizdeki gibi koruma ordusu yüzünden ulaşma sorunu yoktur. çünkü parti başkanı da bir zamanlar gençlik kollarına girmiş, kapı kapı dolaşıp broşür dağıttığından sizi çok iyi anlar.
siz broşür dağıtırken yanınızda size yardım eden milletvekili yada aday adayı da olur. başbakanla birlikte halka açık parkta sosis bile yiyebilirsiniz. bunları abartmıyorum. türkiye'deki milletvekillerinin özel zırhlı araçlar ve koruma ordusuyla halktan kopuk olması ile burdaki tüm parti başkanlarının her yıl gotland adası almedalen'de halkla bütünleşmesi tam bir karşıtlık oluyor.
gelelim seçim gecesine
televizyonlarda izliyorsunuz her partinin o akşam bir otelde, salonda seçim sonuçlarını ellerinde kadehlerle neşeyle, heyecanla izlemelerini.
diğer partileri bilmiyorum ama bizde şöyle oluyor: stockholm'den örnek verirsem her bölgeden o seçimde emeği geçmiş (seçim klübelerinde çalışmış, güller, broşürler dağıtmış) en iyi 2 üye seçilir. bu üyelerden biri kadın biri erkek olmalıdır. yemek ücretli, alkol ekstra ücretlidir. yani öyle her isteyen üye gidemez. zaten binlerce üyeyi alacak büyüklükte salon yoktur. yönetici konumda olanlar ve adayların dışında kişi sayısı kısıtlıdır.
seçim sonrası sabahı gruplar kendi aralarında durum değerlendirmesi yaparlar . sonuçlar olumlu ya da olumsuz olsa da herkeste tatlı bir yorgunluk vardır çünkü bir kampanya daha bitmiştir. kampanyalarda değişik orijinal şeyler yapılır. örneğin yıllar önce dünyadaki ilk welfie ya da wel-fi (selfie değil) çeken parti olmuştur. (yüzlerce çalışan insanın bir arada olduğu toplu fotoğraf çekimi.)
seçimler bitti diye işler bitmez. bir dahaki seçimlere kadar sürekli bölge toplantıları, grup çalışmaları devam eder. burada sosyal demokrat partinin reklamını yapmıyorum, sadece nasıl çalışma stilleri olduğunu yüzeysel olarak yazmaya çalışıyorum.
isveç seçmeni türk seçmeni gibi değildir. türkiye’de futbol fanatiği gibi parti tarafı tutulur ve kimse kendi partisinin hatalarını görmez, eleştiremez, karşı tarafa ölesiye saldırır, kavga eder.burada ise eskiden kemikleşmiş sosyal demokrat seçmen vardı ama günümüzde gençler artık kendi seçimleriyle bu olguyu değiştirdiler. zaten bazı şeylerin değişmesi de kaçınılmazdı.
isveç'te seçmen körü körüne partisini desteklemez. eğer yolunda gitmeyen durumlar varsa kendisine olumlu önerilerde bulunan başka bir partiye yönelebilir. bu yılın seçimlerinde çoğu seçmenin parti değiştirdiği belirtiliyor. örneğin yıllardır iktidarda olan sosyal demokrat parti doksanlı yıllarda başarısız olduğunda kendi seçmeni biraz da sağ partileri deneyelim diyerek sağ koalisyonun oluşmasına neden olmuştu.
eksiklerim çok elbette. partinin olumlu yanlarını, başarılarını ya da olumsuzlukları, skandalları yazmayıp sadece çalışmaların nasıl yapıldığını yazmaya çalıştım. her şey buraya sığmaz ama parti çalışmaları genelde böyledir.
şu ya da bu parti iyidir demiyorum. isveç'i bekleyen binlerce sorun, konu var. (çeteleşme, nato üyeliği, sağlık sistemi, enerji krizi, sığınmacılar...) geçtiğimiz seçim döneminde koalisyon hükümetinin oluşması ayları bulmuştu. bu seferki gelişmeleri önümüzdeki haftalar hep birlikte izleyeceğiz.