Osmanlı Döneminin Doğu Karadeniz'deki Bir Tarihi Gerçeği: Gizli Hristiyanlık

Osmanlı İmparatorluğu döneminde Doğu Karadeniz'de dinini gizli saklı şekilde yaşayan birçok gizli hristiyan vardı. Evlerinin altındaki şapelde ibadet eden bu gizli hristiyanların hayatlarına kısaca bir göz atalım.
Osmanlı Döneminin Doğu Karadeniz'deki Bir Tarihi Gerçeği: Gizli Hristiyanlık

osmanlı döneminde, trabzon maçka ilçesi ve kuzey gümüşhane’de bulunan krom, yağlıdere, stavri, zigana, santa, torul ve çevresinde yaşayan ve osmanlı tahrir defterlerinde müslüman olarak görünen ama gerçekte hristiyan olan halkın ve bu halkın 15 temmuz 1857 tarihinde, 44 dini liderinin gizli hristiyan olduklarını duyurmak, avrupalı ülkelere durumlarını anlatmak için istanbul’daki ingiliz büyükelçiliğine başvurmalarıyla ortaya çıkan tarihi olayın adıdır gizli hristiyanlık.

köylerin imamları camide namaz kıldırdıktan sonra ekseriyetle her köy evinin içindeki ya da bahçesindeki gizli şapelde ibadetini yapar, ölüleri dikkat çekmesin diye geceleri gömerlerdi. insanların hem müslüman, hem de hristiyan isimleri vardı. asıl dinlerini saklamalarının sebebi gayri müslimlere uygulanan ağır vergi yükleri ve çocuklarının devşirilmesini istememelerinden dolayıdır.

bu konu hakkında osmanlı döneminde karadeniz bölgesinindekileri konu alan yorgo andreadis'in "gizli hristiyanlar" kitabını tavsiye ederim. kısa bir kitap ama çok çarpıcı hayat hikayeleri ve nesilden nesile aktarılan bilgilerle harmanlanmış. kitabın yazarının babaannesi, eski adı kromni olan bölgeden (gümüşhane trabzon sınırı) lozan mübadelesi ile yunanistan'a gelmiş. bir rum gözünden bence olabildiğince tarafsız aktarım yapılmış. kitabın sonunda özeleştiri de yapıyor. 

gizli hristiyanların müslümanlığı kabul etmesinin korkunun yanı sıra, imtiyazlardan yararlanmak amacını taşıdığını söylüyor. (bu insanlar madenlerde çalışıyor ve maden yöneticileri sadece müslümanlar arasından seçiliyor.)

yazar, kitapta şunu soruyor: "inananlar mı yoksa iki yüzlüler mi: roma zulmü sırasında yeraltında yaşayanlar gibi sadık hristiyanlar mıydı yoksa fırsat avcıları mıydılar?" her ikisi de diyor yazar cevap olarak. nitekim, bölgede açık şekilde dinini yaşayan, aleni hristiyanlar mevcut. bu iki kesim birbirini tanıyor ama kesinlikle ifşa etmiyor. inanılmaz bir durum. her evin altında ibadet alanları mevcut. her birinin bir müslüman bir de hristiyan adı mevcut. çocuklar büyüyene, akılları erene kadar bu durum onlara açıklanmıyor vs.

1650'de sözde müslüman olan gizli hristiyanlar 200 yıl sonra kimliklerini açıklamaya başlıyorlar. çünkü madenler kapatıldı ve işsiz kaldılar. ve daha kötüsü, askere gitmek zorunda kaldılar. maden işçileri askerden muaftı çünkü. (dönemin ingiliz konsolosunun merkeze yazdığı mektuplarda bu kişilerin fırsatçı olduğunu, askerlikten kaçmak istediklerini inandırıcı bulmadığını bildiriyor.)

gizli hristiyanlar arasında osmanlı mollaları da vardı. adam gizli hristiyan ama camide müslümanlara vaaz verip, namaz kıldırıyor.

kitapta şöyle komik bir olay anlatıyor yazar: "ne zaman ki gizli hristiyanlar kimliklerini ifşa etmeye başladı, osmanlı o bölgelerde idari komiteler kurdu, bu insanları kaydetmek için. komite; kaymakam, askeri kumandan ve molladan oluşuyordu. trabzon, cevizlik'te böyle bir komite var, gelen gizli hristiyanları deftere kaydediyorlar. bir gün komite, defterleri kapatmaya karar verdi çünkü kaydedecek kimse kalmamıştı. 'henüz değil' diye cevapladı molla vaizoğlu, 'biraz daha bekle.' bir süre daha beklendi ama kimse gelmedi. molla konuştu: 'beni de kaydedin: georgios kirittopoulos, kapıköylü papaz' :))