Osmanlı'nın ilginç Kadısı Sünbülzade Vehbi ve Yazdığı Meşhur Erotik Şiir

1718-1809 yılları arasında yaşamış olan Divan şairi Sünbülzade Vehbi, dönemin şairleri tarafından ahlak dışı şeyler yazan biri olarak tanımlanıyordu. Neden mi?
Osmanlı'nın ilginç Kadısı Sünbülzade Vehbi ve Yazdığı Meşhur Erotik Şiir


Öncelikle Sünbülzade Vehbi kimdir?

vehbi, maraşlı bir ulemâ sülalesi olan sünbülzâdeler'e mensuptur. dedesi maraş müftüsüdür. müderrislik ve hatta kadılık da yapan vehbi, aynı zamanda şairdir. onun şiirleri hezeliyât akımı diyebileceğimiz, yani alaycı ifadeler içeren şiirlere örnektir. kendini öyle sevdirir ki kısa zamanda hacegân rütbesi alır. yani kalem amiri olur. böylece sarayda çok daha yüksek zümreden kişilerle içli dışlı olma fırsatı elde eder.

sünbülzâde vehbi, çok iyi derecede farsça bilmektedir ve bu dönemde osmanlı'nın bağdat valisi ömer paşa ile iran şahı kerim han arasında sorunlar çıkar ve bu ihtilaf saraya kadar ulaşır. bunun üzerine padişah birinci abdülhamid, iyi derecede farsça bilen vehbi'yi iran'a elçi olarak gönderir ki olay dostça çözülsün. çözülmez ise de kerim han'a gerekli uyarılar yapılsın. fakat sünbülzâde vehbi, padişaha yazdığı mektupta suçlu olanın bağdat valisi olduğunu, iki devletin arasını bozduğunu söyler. vali de vehbi'nin kerim han'a biat ettiğini, osmanlı'ya ihanet ettiğini belirten bir mektup gönderir saraya. ayrıca arabulucu olsun diye gönderilen vehbi iran'a gittikten bir süre sonra kerim han, osmanlı'ya savaş ilan eder.

bunların üzerine padişah, vehbi'nin idam edilmesi fermanını verir. vehbi, tatar kılığında üsküdar'a gelir ve gizlenir. burada olduğunu bilen saraydan bazı dostlarının tavsiyesiyle padişaha kaside-i tannane adlı siiriniy yazar. ayrıca gerçekten bağdat valisinin olaylarda suçlu olduğu anlaşılınca vehbi affedilir. öyle böyle yağ çekmez ama bu kasidede vehbi. can korkusu işte. ve padişaha ömrünün çok uzun olacağını, bunu rüyasında gördüğünü, onun için hep dua ettiğini, savaşlarda her daim başarılı olacağını belirtir. ve ruslarla yapılan savaş sonucu birinci abdülhamid, üzüntüsünden vefat eder!

1790 yılında bir kadı iken bir gece bas bas bağırıp feryat figan ederek evinin şahin giray'ın adamları tarafından yağmalandığını söyler. lâkin anlaşılır ki mesele yaptığı bazı yolsuzluklar ve bir kadın meselesidir. bunun üzerine görevden alınır. devrin diğer şairleri onu laubali ve ahlak dışı şeyler yazan bir şair olarak tanımlar.

buyrun bu da meşhur hamamnâme'si

azm-u hamam edelim, sürtüştürem ben sana,
kese ile sabunu, rahat etsin cism-u can.

lal-u şarap içurem ve ıslatıp geçirem,
parmağına yüzüğü, hatem-i zer drahsan.

eğil eğil sokayım, iki tutam az mıdır?
lale ile sümbülü kakülüne nevcivan.

diz çökerek önüne ılık ılık akıtam,
bir gümüş ibrik ile destine ab-i revan.

salınarak giderken arkandan ben sokayım,
ard eteğin beline, olmasın çamur aman.

kulaklarından tutam, dibine kadar sokam
sahtiyenden çizmeyi, olasın yola revan.

öyle bir sokayım ki, kalmasın dışarda hiç,
düşmanın bağrına, hançerimi nagehan.

eğer arzu edersen, ben ağzına vereyim,
yeter ki sen kulundan lokum iste her zaman.

herkese vermektesin, bir de bana versene,
avuç avuç altını, olsun kulun şaduman.

sen her zaman gelesin, ben vehbi’ye veresin,
esselamun aleyküm ve aleykümselam.

Ancak üstteki şiirin, Sünbülzade'ye ait olmadığı iddiası da var

murat bardakçı'nın osmanlı'da seks isimli kitabına göre bir yakıştırmaya kurban gitmiş divan şairidir sünbülzadevehbi. ekşi sözlük'te de sıklıkla kendisine atfedilen erotik şiir, bardakçı'nın kitabına göre ahmed adlı bir şaire aittir. ali ufkî isimli bir zattan yapılan aktarım, ahmed'e ait olduğu söylenen şiirin neredeyse mezkûr siirle aynı olduğunu gösteriyor. üstelik şiirlerin yazılma hikayesi de aynı:

"eğiliver sokayım iki tutam az mıdır
lâle ile sünbülü başına ey nevcivan

bizim eve gelesin, ben kuluna veresin
selâmüke aleyküm, diyem aleykümselam

bizim eve gelince ite ite girdirem
dış kapıdan içeri izzet ile ve'l-ikrâm

bacakların kaldıranı, dibine dek daldıram ayağına çizmeyi, olasın yola revân

önüne diz çökeyim, ılık ılık dökeyim
ol gümüş ibrik ile destine âb-ı revân

ruhsatınla çıkarıp iki yana sallayım
şu kılıcı kalmasın dünyada sana düşman

izin ver de sarılıp kucaklayıp öpeyim
eşiğinin taşını, toprağını ey sultân

sen önümdem gidesin, ben ardından sokayım ard eteğin beline, çamur olmasın ammân

gel gidelim hamama, sürtüştürem ben sana
kese ile sabunu, rahat etsin cism-ü can

mest oluben içirem, tükrükleyip geçirem
parmağına ey sultan, hâtem-i zerrîn-nişân"