Oyunu Defalarca Bitiren Birinden: The Last of Us 2. Bölüm İncelemesi

The Last of Us hayranı bir Ekşi Sözlük yazarı, oyunun dizi uyarlamasını orijinal materyalle kıyaslayarak sağlıklı bir incelemeye imza atıyor.
Oyunu Defalarca Bitiren Birinden: The Last of Us 2. Bölüm İncelemesi
Uyarı: Spoiler içerir.

şimdi efendim, ilk bölüm karantina bölgesinden çıktıkları zaman bitmişti. bu bölümde, the last of us evreninin en tehlikeli enfekte olmuşlarından birini, yani clicker (takırdayan) göreceğiz. the last of us evreninde, kordiseps mantarı bulaştığı insanın vücudunu zaman içerisinde enfekte ettiğinden dolayı, yıllarca süren bir değişim ve gelişim süreci söz konusu. bu sebepten ötürü özellikleri birbirinden farklı olan enfekte olmuş insan ile karşılaşılabilir. peki nelerdir bu tipler?

runner - koşucu

koşucular, henüz yeni enfekte olmuş olan ve adından da anlaşılabileceği gibi baya baya koşabilen tipe denir. çok yakın vakitte enfekte olmuş olmalarından dolayı, sürü halinde hareket etmeleri ve avlanmaları yüksek ihtimaldir.

stalker - avcı

kordiseps tarafından enfekte olmuş birisinin 2 hafta ve 1 yıl süre zarfında içinde bulunduğu sürece stalker ya da benim tercih ettiğim türkçe haliyle, avcı da denebilir. avcılar, kuytu köşe yerlerde saklanırlar ve avlarını takip ederler. saldırmak için doğru anı bekleyebilirler ve kordisepsin sporlarını yayması için kendilerini bir nevi bekleme modu denilebilecek bir şekilde yer, duvar gibi yerlere sabitleyebilirler önlerinden bir av geçene kadar etrafa spor yaymaya devam ederler.

clicker - takırdayan

eveeeet, işte ilk takırdayanınızı gördünüz bu bölümde. eğer dikkatli gözlere sahipseniz aslında ilk bölümün son saniyelerinde de görmüştünüz, ama önemli olan bu bölümdü. çünkü kendisini yakından tanıma fırsatı bulduk. takırdayanlar the last of us evreninin en belalı, en tehlikeli enfekte olmuş tipidir. enfekte olmuş olarak geçirdikleri zaman 1 yılı aşmıştır ve yüzleri artık mantarlar ile kaplıdır. öyle ki, göremezler. ekolokasyon denilen teknik ile avlanırlar ve görürler.

peki, nedir bu ekolokasyon?

"ekolokasyon hayvanın çıkarttığı sesi kullanan bir aktif sonar gibi çalışır. uzaklık sesin çıktığı anla yankı'nın geri dönüşü arasında geçen zamanla saptanır. ekolokasyon yapan hayvanların iki kulağı birbirinden hafifçe uzaktadır. bu yüzden yankı, nesnenin pozisyonuna göre iki kulağa farklı zamanlarda ve farklı şiddetlerde varır. süre ve şiddet farkı hayvan tarafından nesnenin pozisyonunu belirlemek için kullanılır. ekolokasyonla hayvan sadece uzaklığı değil biçim ve büyüklüğü de saptayabilir. "

kaynak: vikipedi.

takırdayanlar, biraz yavaş hareket ediyor gibi gözükseler de oldukça hızlı, yakın mesafede ölümcül ve fiziksel olarak çok güçlülerdir. bir takırdayanı alt etmek için en etkili yol ok ve yaydır, aynı zamanda en risksiz yoldur. gizlice yaklaştıktan sonra boyun ya da kafa bölgesine sert bir bıçak darbesi de takırdayanın işini bitirmek için yeterli olacaktır. ateşli silahlar son çaredir. hatta bazen hiç savaşmamak da en büyük çözüm olabilir, yerden bir şişe alıp uzak bir yere fırlatıldığı zaman takırdayan oraya gidecektir.

şu ana kadar saydığım tipler, dizinin yayınlanmış bölümlerinde görülenlerdir. enfeksiyonun ilerleyen süreçlerinde karşılaşılabilecek olan enfekte olmuşlar çeşitlilik gösterebilir fakat bir sonrakini haftaya göreceğimiz için, onu bu hafta yazmayacağım.

basketbol sever misiniz? öhm- öhm- konumuza döneyim...

the last of us 2. bölüm, açılış sahnesi

2003 yılına dönüyoruz tekrardan, endonezya'da mantar salgınının nasıl başladığı hakkında minik bir sahne izliyoruz. mantarbilimci birinin kordisepsin insanlara bulaştığını fark ettiği anda yaşadığı şoku görüyoruz. askerlerin "aşı yapmamıza yardım edin" demesi üzerine, "aşı yok, tedavi yok. şehirleri bombalayın." demesi, kordiseps salgınında insanlığın ne kadar çaresiz olduğunu gösteriyor.

ve ana hikayeye dönüyoruz, tartışma sahnesi

oyun & dizi

bu sahnede dizinin oyundan farklı olduğu birkaç konu var sadece.

1. gece değil, gündüz olması.

2. tartışmanın direkt olarak ilk bölümün sonunda yaşanması yerine, birkaç saat sonrasında yaşanması.

karantina bölgesinden çıkan ellie, joel ve tess'in ellie'nin enfekte olmuş olması konusundaki tartışmalarını izledik. joel, her zaman garantici olan biri olduğu için (hatta biraz paronoyak da denebilir), ellie'nin bağışıklı olması konusuna oldukça mesafelidir ve tess ile bu konuda çatışırlar. fakat tess, tezz canlı (hehe) biri olduğu için, inanmak ister. inanır da. inancının temellerinin iyice sağlamlaşması ise çok sürmeyecektir.

yürüme ve otel sahnesi

oyun: bu sahne oyunda mevcut, fakat ne bu bölümde ne de bu şehirde geçmektedir. 4. bölümde bu otele gireceklerini tahmin ediyordum, fakat otelin bir anda pittsburgh'dan boston'a gelmesi oyunu seven, bilen biri olarak bölümün yönetmeninin kim olduğunu merak etmeme neden oldu... ta da! neil druckmann! neyse efendim, tabii ki "kendisinin" yazdığı oyundur, uyarlama dizisini de istediği gibi değiştirebilir. hikayeye dönüyorum.

ekibimiz otele giriyor, ellie tıpkı oyundaki gibi şakalar yapıyor. yüzme bilmiyor olmasını hükümet binası önündeki su birikintisine yaklaşınca söylüyordu oyunda, fakat dizide otel lobisinde söylüyor. lobi özenle hazırlanmış, oyundakinin aynısı. tess tıpkı oyundaki gibi joel'dan yardım alarak arkasında engel olan kapının etrafından dolaşmak için minik bir tırmanış yapıyor. joel ve ellie ikinci kez baş başa kalıyorlar, birbirlerine az da olsa ısınmaya başladıklarını görebiliyoruz minik atışmalarındaki tavırlarından. daha sonra tess kapının ardındaki engeli kaldırıp onları içeri aldığında, odanın balkonundan hükümet binasını ve etrafını çok yakından görüyorlar.

önemli: tess, ellie'ye kordiseps mantarının da tıpkı diğer mantarlar gibi iletişim kurabildiğini anlatıyor. oyunda böyle bir diyalog da böyle bir özellik de yoktu. yani, bilinen bir bilgi olduğu için tahmin edilebilirdi, fakat oyunda bölümün devamında da görebileceğimiz gibi detaylı bir şekilde yer edinmemişti hikayede.

buraya kadar olan şeyler oyunda şu şekilde işleniyor

dünyanın ne kadar harap olmuş olduğunu gözler önüne seren binaya girerler, en ufak bir rüzgarda gıcırdayarak sallanan, yamuk binanın içerisinde fareler, ölü askerler, odalar içerisinde bina sallanırken hareket eden ofis sandalyeleri ve az da olsa kullanılabilir halde malzeme vardır. ve tabii ki, takırdayanlar ve diğer enfekte olmuşlar. binanın en altına inerler, burada üzerlerinde ellie'yi betimleyen notlar olan ölü ateş böcekleri bulurlar. binadan kurtulduklarına sevinen ellie'ye, joel "sadece şanslıydık, o da tükenmek üzere." diye sitem eder.


ve oyunun en sevdiğim ortamlarından biri olan, müze bölümü

dizi: hükümet binasına gitmek için nispeten daha güvenli bir yol olan müzenin çatısına ulaşmaya çalışan ekip, önce binanın önünde durur ve binayı kaplayan kordiseps mantarının canlı olup, olmadığını kontrol eder. içeri girmeye karar veren ekip, tedbiri elden bırakmamak için çok dikkatlidir. ellie, yeni öldürülmüş birini görür. fakat parçalanmıştır resmen! joel ve tess inanmak bile istemezler içine düştükleri şanssız duruma, takırdayan! evet, bir takırdayan var yakınlarda! tess, fısıldayarak joel'a "belki dışarıda saldırmıştır, içeri sürünerek girmiş olabilir." dese de. joel, garantici ve hatta paranoyak biri olduğu için asla gardını düşürmez ve ellie'ye "bundan sonra sessizlik içerisinde hareket edeceğiz" der. merdivenlerden yukarı çıkarken yere yapışmış olan ölü enfekte olmuşları iyice inceler herhangi birinin canlı olma ihtimaline karşı.

takırdayan! işte ilk takırdayanımızı gördük. bu zamana kadar yapılmış bütün zombi temalı dizi, film ve oyunlar arasında en sevdiğim enfekte olmuş olan takırdayan, dizide de tıpkı oyundaki gibi dehşet verici ve atik. sadece, oyunda sizi yakaladığı zaman yanınızda çakı yoksa kurtulma şansınız olmuyor. dizide herkes en az bir defa yakalanıp, kurtuldu. hadi hikayeye otomatik tüfek ile başladın, sesimiz çıkmadı. ama yanında çakı yokken takırdayan saldırısından da kurtulmazsın joel! hile mi yapıyorsun n'apıyorsun anlamadım ki.

oyun: joel, ellie ve tess ile bir süreliğine ayrı düşer. bu süre zarfında birçok takırdayan ve diğer enfekte olmuşlar ile yüzleşmek zorunda kalır, gizlice yolunu bulup ellie ve tess ile buluştuktan sonra, aralarında takırdayan olmayan, nispeten mücadele edilebilir sayıdaki enfekte olmuşlar ile mücadele ederler. (bu sahnelerin başında ellie vazo kırıyor, onu eklemişlerse diziye sadece o detaydan fazladan puan vereceğim)

ve kurtuluş... hükümet binası artık çok yakın!

oyun: joel, çatılar üzerinde hareket ederken bir yandan ellie'nin heyecanına tanık olur. nostaljik hisseder. diğer yandansa tess'in gergin ve aceleci tavrı yüzünden baskı altında hisseder. yolları neredeyse bitmiştir, hükümet binasına vardıkları zaman yolun suyla kaplı olduğunu gören ellie, tess ve joel'a yüzme bilmediğini söyler. içeri girdiklerindeyse manzara vahimdir, ateş böceklerinin hepsini ölü halde bulurlar.

tess, panikleyip, ölen ateş böceklerinin üzerlerinde diğer ateş böceklerini bulabilecekleri farklı yerler hakkında bilgi ararken, joel, artık bu uğraşın bir son bulması gerektiğini gayet net ve sesli bir şekilde anlatır.

"bitti artık tess! hadi eve dönelim!"

fakat, tess için içinde bulundukları bina, son duraktır. tess nasıl anlatacağını bile bilemezken, ellie onun hal ve hareketlerinden enfekte olmuş olduğunu anlar ve joel'a söyler. joel inanamaz, görmek ister. gördüğü yara ellie'nin kolundakinden çok daha kötü durumdadır, tess de bunu dile getirir. daha düşünecek zaman bile bulamadan, askerler binayı basar. ve tess onlara zaman kazandırmak için geride kalır.

joel ve ellie artık yalnızdır. olayın şokunu atlatmaya zaman bile bulamadan hükümet binasından kaçmak zorunda kalırlar.


dizi:
çatılardan geçerken yaşanılanlar oyundakiyle aşağı yukarı aynıydı diyebilirim. fakat neil druckmann yine gidişata müdahale edip, pek çok şeyi değiştirmiş.

öncelikle, hükümet binasına solundaki caddeden gitmek yerine önündeki caddeden gidiyorlar. dizi ve oyundaki müze gerçek olmasa da, müzenin nerede olduğu oyunda belli. sanki joel, tess ve ellie "bi'de beni şöyle, uzun yoldan yürürken çeksene" demiş gibi, yolu uzatmak pahasına o sahneyi çekmen benim için çok şey ifade etse de, diziyi izleyen insanların neil druckmann'in senaryo yazım tekniklerine ne kadar hakim olduğunu kendileri görmesi gerektiğini düşündüğüm için pek fazla üzerine gitmeyeceğim. dediğim gibi, "kendi" evreni. olduğu gibi inceleyeceğim.

hükümet binasına vardıklarında, onları bekleyen ateş böcekleri yerine. oraya gelen ateş böceklerini taşıyan, büyük ihtimalle çalışır ve tertemiz durumda olan kamyoneti bulurlar. joel, önce sürücü koltuğunu daha sonrada kamyonetin arka tarafını büyük bir dikkatle kontrol eder. daha sonra ellie, ateş böceklerinin binaya giden merdivenlerde bıraktığı kan izlerini fark eder ve joel'a binanın içine girdiklerini söyler.

tess, ısırılmış olduğu için aceleci davranarak ellie'yi kolundan tuttuğu gibi içeri götürür. ama o da ne? hepsi ölmüş. tess, ölü ateş böceklerinin üstünde diğer ateş böceklerinin nerede olabileceğine dair bir bilgi edinmek adına harita, not arar. joel bir yandan artık vazgeçmeleri gerektiğini oyundakiyle birebir aynı olacak şekilde söyler. ve tess'in ısırılmış olduğu tıpkı oyundaki gibi ortaya çıkar. buraya kadar her şey oyunla aynı.

fakat, az önce sesi soluğu çıkmayan yeni enfekte olmuş, sürünerek ekibimize doğru ilerlerken, joel tarafından öldürülür. daha sonra, çok değil, bir sahne önce tess'in çocuğa anlatır gibi, tane tane bir şekilde ellie'ye anlattığı "mantarlar iletişim kuruyor" olayını canlı canlı görüyoruz. joel'un öldürdüğü enfekte olmuşun altından kordiseps mantarı bir anda beliriyor ve diğer enfekte olmuşlara "haber veriyor". tess geride kalıp, joel ve ellie'ye zaman kazandırıyor.

daha sonra hükümet binasını basan enfekte olmuşlar, tess'i görmezden gelerek ( world war z?) joel ve ellie'nin gittiği yöne doğru koşmaya devam ediyor. romantik bir stalker (avcı) tess'i fark edip, minik bir öpücük ile onu daha da (?) enfekte ederken, tess'in yanmayan çakmağı sonunda yanıyor ve yere döktüğü benzini ateşe veriyor.

joel ve ellie arkada bıraktıkları gıcır kamyonete binmek yerine bill ve frank'e ulaşmak için belki de günlerce sürecek olan yolculuklarına devam ediyor.

üçüncü bölümde görüşmek üzere. bir sonraki bölümde en sevdiğim karakteri izleyeceğiz.