Para, Mutluluk Getirir mi?

Parayla mutlu olmak mümkün mü? Parayla saadet olur mu? Dünyanın en klişe sorularından birine bilim ışığında cevap arayalım.
Para, Mutluluk Getirir mi?
Breaking Bad

psikoloji ve davranışsal ekonomi dallarında literatüre derin katkılarda bulunan nobel ödüllü duayen daniel kahneman ve yine nobel ödüllü olan mikroekonomi üstadı angus deaton tarafından yapılan araştırmaya göre para ancak belli bir noktaya kadar mutluluk getirir. 

ciddi bir veri toplayarak yaptıkları araştırmaya göre; amerika dahilinde, 75.000 dolar gelire kadar mutluluğun arttığı fakat bundan sonraki yükselişlerde hayat tatmini artsa da mutluluğun sabit kaldığı sonucuna ulaşıyorlar.  (2008 verisine göre amerika ortalama hane geliri mean 71.500, median 52.000 dolar) (kaynak)

araştırmanın eksik ve sorgulanabilir yanları olmakla birlikte, harvard üniversitesi'nde eğitim veren daniel gilbert'ın stumbling on happiness kitabıyla birleştirince resim tamamlanıyor. dan gilbert diyor ki:

1. materyal değil, tecrübe satın alın

1000 tane amerikalı üzerinde yapılan araştırmaya göre katılanların %57'si tecrübeye yatırdıkları paradan (gezi, konser vs.) materyale yatırdıkları paraya oranla (araba, elektronik eşya vs.) daha memnun olduklarını söylüyorlar.

bunun sebebi ise, her ne kadar pahalı olursa olsun alınan bir materyal kısa bir süre sonra albenisini kaybediyor ve ilk günkü heyecanı oldukça azalıyor. ancak bir tecrübe satın aldığınızda bu bir anı haline geliyor ve yıllar sonra bile bu anı aklınıza geldiğinde veya sosyal bir ortamda paylaştığınızda tekrar onu yaşıyormuş gibi olarak aynı mutluluğu tekrar hissediyorsunuz. dostlarınla ettiğin "abi hani 5 sene önce viyana'da sokakta sızmıştık ya..." muhabbetiyle başlayan ve devam eden geyiğin verdiği hazzı düşün, bir de 5 sene önce bir ev aldıysan o evi ne kadar mevzubahis ediyorsun onu düşün, hangisinden bahsetmek, hangisini hatırlamak daha çok mutluluk veriyor?

2. paranızı kendinize değil, başkalarına harcayın

aynı zamanda harvard business school'dan michael norton, simon fraser university'den lara aknin ve university of british columbia'dan elizabeth dunn'ın araştırmasına göre prosocial harcama ismini verdikleri şekilde parayı kendisine değil de başka insanlar için harcayan kişilerin daha mutlu olduğu ortaya çıkmış.

3. paranızı kendinizle değil, başkalarıyla harcayın

yukarıdakinin bir tık farklı versiyonu, harcadığın parayı da tek başına değil başkalarıyla birlikteyken harca. çünkü sosyal ortamın içindeyken, yaptığın aktivite çok çok rutin olsa bile aile ve/veya arkadaşların yanındayken harcadığın para sosyal bağdan dolayı sana daha çok mutluluk verecek.

4. az sayıda pahalı şeyler almak yerine çok sayıda daha ucuz şeyler alın

çünkü yukarıdaki materyal vs. tecrübe örneğinde de bahsedildiği gibi alacağınız herhangi bir materyalin albenisi hızlı şekilde yok olacak. bu yüzden birim fiyatı yüksek şeylerden az almak yerine birim fiyatı düşük şeylerden daha fazla alın.

5. sadece başkalarına iyi görünmek için bir şey almak yerine kendi istediğini al

imaj hiçbir şeydir, susuzluk her şey ile sprite felsefesi doğru. orijinali kime aittir bilemiyorum ama ben fight club'dan duyduğum için oradan aktaracağım, felsefe aynı: “sevmediğimiz insanları etkilemek için, olmayan paramızla, ihtiyacımız olmayan şeyleri satın alırız.”

işte bunu yapmayın, mutluluk orada değil diyor. başkasıyla da sidik yarıştırmayın, kendi istediğinizi ön plana koyun, mutluluk orada.

6. parasını şimdiden verdiğin bir şeyi sonra yap/tüket

psikolojide delayed gratification denilen bir kavram vardır. daha sonra verilecek daha büyük bir ödülü alabilmek için hemen, o anda verilecek bir ödülü almamayı tercih edebilmek olarak özetleyebiliriz. akademide ertelenmiş haz konusunda iradeli olabilen insanların akademik başarı, ruhsal ve fiziksel sağlık, sosyal başarı gibi konularda daha ileri olduğuna dair birçok araştırma da mevcut. hatta eq'su daha yüksek insanların bunu yapabilme konusunda daha rahat olduğu söylenir.

burada da mantık benzer. şu anda parasını vermiş olmana rağmen o tüketeceğin/yapacağın şeyi beklerken geçen süreçte de o şeyi beklemenin, ve beklerken onun hayalini kurmanın hazzı da sana ayrı bir mutluluk veriyor.

aslında basitçe örnekleyebiliriz. 5 gün sonra, aşık olduğun sevgilinle/karınla/kocanla ikinizin de çok istediği yere tatile gideceğinizi düşün. sadece o tatile gittiğinde mi mutlu olursun, yoksa bugünden onun heyecanı ve birlikte geçireceğiniz tatilin hayalleri sana haz vermeye başlar mı?

yani sevgili melis, lvmh ve oscar de la renta kataloğundaki her şeyi almalıyım, mücevherlerim mutlaka harry winston olmalı diye hayatını heba etmek yerine al sevgilini yukarıdakini yap ve bir tatile git, ardından ara arkadaşlarını "ludovico einaudi konserine bilet aldım hepimize hadi gidiyoruz" de. ahmet kardeşim, sen de koenigsegg jesko yanına da sunseeker 50m ocean olmadan, koluma richard mille tourbillon rm 56-02 sapphire takmadan huzura eremem demeyeceksin. git kendo öğren mesela. ya da melis'ten neyin eksik, al hayatındaki kişiyi tatile git, birlikte yeni bir yer görmüş olun. öeeh diyosan git annene çiçek al, 5 yaşındaki kuzenini bu sefer parka sen götür, giderken de sevdiği bir oyuncak al. ardından da ara arkadaşlarını "akşam rakıdayız beyler" de hesabı sen çek. uğruna kendini yediğin materyallerden sıyrılıp çok daha mutlu olduğunu farkedeceksin. ben demiyorum, nobelli abilerimiz diyor.