Para Varsa Bile Satın Alması Kolay Olmayan Rolex Saatlere Nasıl Ulaşabilirsiniz?

Rolex mağazasına girip bir saat satın almak neden zorlaştı? Sıra falan beklemeden nasıl bir Rolex saat sahibi olabiliriz?
Para Varsa Bile Satın Alması Kolay Olmayan Rolex Saatlere Nasıl Ulaşabilirsiniz?

bugün tüm saat meraklarının rolex'e dair şikayet ettiği ortak bir mesele var ve bu memnuniyetsiz sesler pek de haksız sayılmazlar. bütçeniz yeterli olsa dahi istediğiniz saati şak diye alamıyorsunuz. üstelik, rolex senede öyle birkaç on bin değil, bir milyon civarında (bazı kaynaklara göre bundan çok daha fazla) saat sürüyor piyasaya.

yeni alıcıları üzen güncel manzaranın sebepleri neler? kıtlığa rağmen bir rolex'i bileğimize geçirmeye kafaya koyduysak nasıl bir yol izleyebiliriz? işbu yazının asıl amacı, ilk sorunun yanıtına dair fikir yürütmek ve bilhassa da ikinci sorunun çözümüne ilişkin makul yöntemler önermektir. dolayısıyla hedefi de ilk rolex'ini almaya hazırlanan azimli ve meraklı arkadaşlarımızdır. kendilerine bu çetin ve engebeli yolda muvaffakiyetler diliyorum.

rolex saatlere ulaşmak zorlaştı

pandemi döneminde hemen her türlü tüketim malının üretim bandında yaşanan aksamaların rolex'in dramatik fiyat politikası değişikliği ile birleşmesi sonucu, elini kolunu sallayarak bir 'yetkili satıcıya' (bundan sonra authorised dealer'ın kısaltması olan 'ad') girip elinde yeşil poşetle mağazadan çıkma devri sahiden de kapandı. rocky balboa'nın 2. filmde, eline geçen ilk adam akıllı para ile, tamamı altın olmak üzere kendisine bir rolex submariner, paulie'ye bir rolex day-date, adrian'a da pırlanta bezel bir lady datejust aldığı günler, ne güzel günlermiş meğer. bundan sadece birkaç sene öncesine kadar, dükkana dalıp gözünüze kestirdiğiniz saat için pazarlık yapabiliyor ve hatta -ne bileyim- bir rolex gmt master ii veya rolex daytona modeli için hatırı sayılır bir indirim dahi alabiliyorken, bugün bu adı geçen modelleri geçtim almayı, mağazada görmek için dahi epey şanslı olmanız gerekiyor. saat forumları ve youtube, satıcıların kendilerine neredeyse zorla aldırmaya çalıştıkları hulk'ları smurf'leri almayıp bugün bu trajikomik hatırayı dizlerini döverek paylaşan saat meraklıları ile dolu.


peki neden böyle bir politikaya yöneldi rolex? 

bir defa, bu yeni vaziyet tamamen rolex'in tercihi olmasa gerek. hatta rolex, arzı kasten sınırladığını da kabul etmiyor. pandeminin dünya genelinde yarattığı ağır tedarik aksamaları ve uzun süren karantinalar, lockdownlar vs. rolex'in tamamı isviçre'de bulunan beş fabrikasındaki üretimi hayli olumsuz etkilemiş olmalı. yani hem hammadde tedariği gecikiyor hem de üretim için gerekli ultra-kalifiye işgücü habire eve kapanmak durumunda kalıyor(du). bu durumun üretilen saat sayısına etkisi herhalde yadsınamaz. terazinin diğer kefesinde ise bambaşka gelişmeler yaşandı. belki pandemi koşullarının tetiklediği kimi psikolojik faktörlerden belki de bu süreçte hızlıca varsıllaşan kişi sayısında bir patlama yaşandığından, talep arşa fırladı. arz/talep arasındaki bu yeni dengesizlik halinde ise rolex çözümü, kendi değerini yeniden tarif etmekte buldu (rolex'in kendini yeniden konumlaması, bütün saat dünyasını da ipso facto etkileyen bir durum). netice itibarı ile rolex saatler artık dünyanın her köşesinde tıpkı değerli madenler veya hisse senetleri gibi birer yatırım aracına dönüştü. elinizden çıkartmak istediğinizde pek çok rolex modeli bırakın değer kaybına uğramayı, size ciddi bir kar bırakabiliyor. oh, suyundan da koy.

bu olay kimin işine geliyor?

bugün itibarı ile kapısının üzerinde beş uçlu taç bulunan dükkana girdiğinizde içerideki teşhir dolaplarının çoğunlukla boş olması kaçınılmaz. peki bu kıtlık hali kimin işine geliyor? en başta, şüphesiz rolex'in. ulaşılabilir lüks diyebileceğimiz saatler çok kısa bir süre içerisinde hem fiyatını katladı hem de marka etrafındaki sevgi/beğeni/tutku hisleri, yani markaya aidiyet kat-be-kat yoğunlaştı. "bu değişimden fayda sağlayanlar" şemasının bize işaret ettiği ikinci özne ise grey market simsarları. geçimini kıymetli saat ve mücevherat satarak kazanan bu esnaf kimseler her satıştan daha fazla para kazanmaya, stoklarını daha hızlı tüketmeye başladılar. talep yükselmeye devam ettiği sürece, alış-satış fiyatları arasındaki fark da açılmaya devam edecek. vaziyetten memnun olan bir diğer küme ise, rolex sahipleri ve koleksiyonerleri. belki bu kişilerin de yeni parçalara ulaşması nispeten güçleşiyor fakat hem ellerinin altındaki "yatırım aracı" değerleniyor hem de üyesi oldukları topluluk daha exclusive bir hal alıyor. lüks bir eşyaya veya alışkanlığa sahip olmayı, özel bir kulübe üye olmayı vb. manalı kılan faydalardan biri de exclusive ifadesinin taşıdığı münhasırlık, başkalarını/çoğunluğu dışarıda bırakan bir grubun parçası olmak gibi nadir hisleri yaşamak, bu müstesna olma/kılınma halinden haz duymak değil midir?


rolex'e ulaşmanın güçleşmesi işine gelen son topluluk ise, bana kalırsa diğer saat üreticilerinden başkası değil. saat dünyasında standartları belirleyen firmanın kendisini farklı bir yere konumlaması, domino etkisi yarattı şüphesiz. "hepitopu bir kol saati almak için" aylarca beklemek veya böyle bir alışverişe tonla para dökmek istemeyen pek çok potansiyel alıcı yine köklü birer üretici olan omega, zenith, cartier, longines hatta belki heuer gibi (olayını bir türlü anlayamadığım grand seiko'yu kasten örnek vermedim) fiyat ve/veya sürat avantajı sunan alternatiflere yöneldi. rolex'ten sekerek gelen alıcıların talebi yükselttiği başka marka saat butiklerinde yüzler gülüyor olsa gerek.

iyi ama, bir rolex sahibi olmak gerçekten imkansız mı? 

elbette değil. her şeyden önce, liste fiyatından daha fazla para ödemeyi göze alıyorsanız pekala güvenilir bulduğunuz (güvenilirlik sonsuz önemde unutmayalım) fiyakalı bir saat butiğine girip alışveriş yapabilirsiniz. bu tip butikleride pekala sıfır rolexler bulmak mümkün. rolex her ne kadar bu işin ticaretini yapan üçüncü şahıslara müsamaha göstermese de insanın aklı bir şekilde şeytanlığa kayıyor hep. kimi zaman ad çalışanlarının da karıştığı düzenekler kurulup mağazalardan grey market simsarlarına düzenli satış yapıldığına dair haberler çıkıyor. dolayısıyla bu grey market saatçilerde gıcır gıcır sıfır "mallar" olabiliyor. bu tip bir yerden alışveriş yapmak için her şeyden önce güven duyduğunuz bir simsar bulmanız ve alacağınız saate liste fiyatının muhtemelen epey üstünde bir ödeme yapmayı göze almış olmanız şart-oğlu-şart. dolandırıcının birine denk gelip binlerce öyro silkelenmek finansal tablonuz kadar ruh sağlığınızı da sarsar eminim.


grey market içinize sinmedi fakat ad'den alışveriş yolu da halen kapalı diyelim. vintage seviyor musunuz? vintage objelere ve kıyafetlere merakınız varsa, rolex bu kulvarda gerçekten ikonik seçenekler sunuyor (evet bu ifadeden hiç hoşlanmıyorum ama rolex tasarım ve gelenek demek. dolayısıyla bir yerlerde bir şeyleri "ikonik" diye tanımlamak kaçınılmazdı). gelmiş geçmiş en havalı/cazibeli/başarılı james bond olan sir sean connery'nin bileğindekine benzer bir submariner (filmlere ilham kaynağı olan 007 romanlarında rolex explorer kullanıyormuş 007) veya american psycho filminde unutulmaz ruh hastası patrick bateman karakterini canlandıran christian bale'inkinin aynısından two-tone bir date-just kullanmak harika olmaz, sofistike bir tarzı işaret etmez mi? eder tabii ama burada da, yine güven sorunu önümüze çıkıyor. alacağınız saatin uzun bir tarihi olduğu için orijinalliğini muhafaza ediyor olması, iyi bir servis geçmişi taşıması önemli ve bu anlamda riskler de büyük. o halde yine sözüne güvenilir, helal süt emmiş bir esnaftan alım yapmanız elzem. chrono24'teki kurumsal satıcılara başvurabilir yahut büyük şehirlerin mutena semtlerinde yerleşik ikinci el saat butikleri ile tanışabilirsiniz. vintage rolex'ler gerçekten harikulade güzellikte fakat her şeyin bir modası olduğunu, eski saatlerin çoğunlukla 34-36mm kasa çapına sahip olduğunu da burada kısaca hatırlatmak isterim. gözünüz 39-41mm ve belki de daha büyük kasa çapına alışkınsa vintıç saatlerin bileğinizdeki duruşunu yadırgamanız mümkün. iyisi mi siz bol bol araştırıp deneme yapın.

pekala... kullanılmış bir saat takmaya razı olmuyor ve yepyeni saatinizi illa ad'den mi almak istiyorsunuz? tercih elbette sizin. o halde burada kan, ter, gözyaşı tüneline giriş yapıyorsunuz. welcome to the club. elbette bu aşamada bile istisnalar oluyor. bir ad'nin patronu ile ahbap olursanız veya kapıdan içeri adım attığınızda herkesin sizi tanıyacağı, topçu-popçu familyasından biriyseniz yol sizin için çok kısa olur muhtemelen. zaten bu batasıca dünyanın her yerinde işler böyle yürür. fakat sizin de tıpkı benim gibi, herhangi bir saat meraklısı olduğunuzu varsayarak bu kestirme yola dair anlatıyı kısa kesiyor, normal insanların dünyasına dönüyorum. evet bir rolex modelinde karar kıldınız ve yeterli bütçeyi de ayırıp köşeye koydunuz. şimdi şehrinizdeki o şık cadde üzerindeki veya sık gittiğiniz avm'deki ad'yi ziyaret etmeye hazırsınız. türkiye dışındaki ad'lerin hayali listelerine filan boşa yazılmayın. belki havalimanlarındaki ve dubai gibi yabancı ağırlıklı kimi kentlerdekiler hariç, rolex butiklerin önceliği yerli tüketiciler. tatile new york'a gelmişken hazır, hanım da duştayken "ben de önce bir dondurma yiyeyim sonra da otele yakın ad'yi bir yoklayayım" diyebilirsiniz, kim tutar sizi? ne var ki başarı şansınız mikroskobik.


şehrinizdeki ad'nin muhtemelen mermer kaplı cephesine yaklaşıp durdunuz. vitrinde ışıl ışıl parıldayan metalleri bir kez daha inceleyip, biraz vakit geçirdiniz. içeride başka hangi modellerin mevcut bulunduğunu bilmediğiniz için, bileğinizde deneyebileceğinize emin olduğunuz saatler bunlar şimdilik. denemek için bir iki tanesini önceden belirleyin ki içeride ne istediğini bilen bir profil çizebilin. vitrinin bir ucunda da david beckham'ın resmini gördünüz. sabık topçunun yakışıklı suratının önünde tudor modelleri dizilmiş. şahsen tudor benim beğendiğim ve saygı duyduğum bir kardeş. kimi modelleri fazla homage hissi veriyor ama yirmili yaşlarımda bir saat meraklısı olsam ilk saatimin bir tudor black bay olmasını arzu ederdim. böylece hem erken sayılacak bir yaşta "ciddi" bir saate kavuşmuş hem de bir rolex ad'si ile yine erken bir yaşta bir ilişki başlatmış olursunuz (burada "luxury" yerine "ciddi" dememin sebebi, luxury'nin nerede başladığına dair bir fikirbirliği bulunmamasıdır. lüks sınıfında olup olmadığı muallak tudor'un hem mekanizmaları hem de satış tecrübesi itibarı ile ciddi bir marka olduğuna ise şüphe yok).

vitrin incelemesini bitirdiniz. öyle ya, bak bak nereye kadar? gönül dokunmak ister. içerideki güvenlik görevlisi sizin bir süredir mağazanın etrafında akbabalar gibi tur attığınızı beş dakika önce fark etti. nihayet cam kapıya yöneldiniz, içerideki beyefendi sizi güleryüzle karşıladı ve artık bundan sonrası kocaman bir iletişim meselesi. herhangi bir mağazada çalışanlardan çok daha kibar, bilgili, işini severek yapan insanlar rolex ad çalışanları. bugün türkiye'nin ciddi sorunlarından biri, dramatik biçimde bozulan insan kalitesi. ekonominin çok kötü seyretmesi ve toplumsal dokunun bozulması gibi iki temel başlık altında toplayabileceğimiz muhtelif sebepleri var bu acı manzaranın. şimdi bu nedenleri burada tartışamayız fakat içine düştüğümüz cenderenin konumuz bağlamında hissedilen can sıkıcı olumsuz sonuçlarından biri, alışveriş yaparken muhatap olduğunuz insanların ilgisizliği ve bilgisizliği. alaylı veya mektepli, yetişmiş işgücü için çalışma şartları artık evden çıkmaya değmeyecek kadar kötü. uzun saatler boyunca, hiç paraya, ağır yükümlülükler ile çalışmak istemeyen insanlar ya mesleklerini bırakıp kazancı daha yüksek başka işlere yöneliyor ya da çareyi kapağı yurtdışına atmakta buluyorlar. haklılar. neyse ki rolex ad'leri bu konuda bir vaha adeta. sattıkları ürünlere gerçek bir "aficionado" tutkusuyla yaklaşıyorlar. görgülü ve saygılılar. mağazada gayet zihin açıcı horoloji sohbetleri yapabilir, bilginize bilgi katabilirsiniz. mekanik saat merakı ve özelinde rolex üzerinden kurduğunuz bu iletişim neticesinde er-geç ilk rolex'inizi edineceksiniz. rolex, tüketici profilini korumak ve yükseltmek adına de facto bir elemeye gidiyor sanki. saati alıp kullanmadan, tamamen kar hırsı ile satacak uyanıklardan, yegane amacı "ortamlarda" hava atmak olan görgü yoksunlarından, markanın zirvedeki imajına zarar verecek her türlü uygunsuz eşleşmelerden kendisini sakınmak için aleni ama ismi de konmamış bir yol izliyor.


evet birkaç ay, belki bir sene sonunda eve yeni oyuncağınızla döndünüz

içiniz haliyle kıpır kıpır. artık neredeyse kusursuz bir mekanizma taşıyan, olağanüstü tasarım güzelliğinde bir saatiniz var. hayatınızda hiç bu kadar etkileyici, her bakışınızda farklı etkiler yaratabilen bir eşyanız olmamıştı (anın heyecanı ve sıcaklığı ile abarttıkça abartın). kendinize muhtemelen olabilecek en fiyakalı hediyeyi aldınız. güle güle kullanın. ama mutlaka kullanın. kutulara, çekmecelere hapsetmeyin. gündelik yaşamınızın bir parçası olsun. sizden bir şeyler taşımasına ve ifade etmesine izin verin.

naçizane önerim, ilk alımınızda model konusunda ısrarcı ve inatçı olmamanız

"pepsi olmadan yaşayamam", "starbuck's olmadan ben bir hiçim" gibi nafile beyanlarla kendinizi harap etmeyin (gerçi dünya malı için kendinizi harap etmeyeceğinize eminim. kendinizi bir rolexle ödüllendirecek öz-sevginiz var. birisi "oksimoron!" mu dedi?) daha çok üretilen, ulaşması daha kolay modellerle başlayın. esasen en ekonomik tercih olan ve muhtemelen bu yüzden de bulunması güçleşen rolex oyster perpetual ile giriş yapabilirsiniz (oskimoron #2). jübile kordonlu bir rolex datejust ii tadından yenmez, oyster kordonun daha sportif havası da farklı bir haz. birer tool watch olan ve haliyle daha sportif görüneme sahip rolex milgauss ve rolex explorer da halen ulaşılabilir halde. hepsi tarihi, kültürü ve mirası olan nesneler bunlar. bir dolu kombinasyon ve modelle bu özel aleme giriş yapabilir, prestijli saatinizin keyfini çıkartabilirsiniz.

kendinize bir hedef model, bir kutsal kase belirlemenizin önünde hiçbir engel yok. internette (internet bu bağlamda = youtube) izleyeceğiniz inceleme videolarının altında, izleyicilerin rolex modelleri için "işte bu benim kutsal kasem" diye yorum girdiklerine şahit olabilirsiniz. neticede her rolex ürünü kıymetlidir ve birilerinin arzu nesnesidir. birine sahip olduktan sonra, demek istediğimi çok daha iyi anlayacaksınız. o çembere girdikten sonra da, zaman içerisinde saatlerinizi değiştirmeniz, model yükseltmeniz ve kutsal kasenize ulaşmanız, bu esnada da değişen beğenilerinize göre farklı modelleri deneyimlemeniz pekala mümkün. bunun için elbette zamana ihtiyacınız olacak ama bileğinizde artık bir rolex olduğuna göre zamanın akışından daha çok keyif alıyorsunuz. model değişikliği için acele etmeyin. anın ve sahip olduklarınızın tadını çıkartın.

ekleme: butiklerde saat bulunamamasına ve ikinci el rolex fiyatlarının hızlıca tırmanmasına sebep olarak pandemi döneminde yaşanan süratli zenginleşmeyi göstermiştim. tüketici davranışları konusunda uzmanlaşmış bir bloomberg yazarı olan andrea felsted, 2020 baharından itibaren coşan borsaların gerilemesi ve kripto para piyasalarının yerin dibini boylaması sebebiyle patek philippe nautilus, audemars piguet royal oak, rolex daytona gibi lüksün zirvesi saatlerin ikinci el piyasasında da gerileme yaşandığını işaret ediyor. gerileme dedik ama, yüzünüzde sinsi bir gülümseme ile ellerinizi ovuşturmak için halen daha çok erken. zira makaleye göre, bu efsanevi parçaların her biri, ikinci el pazarında orijinal perakende fiyatının 3.5 (daytona), 5.5 (nautilus) ve 6.25 (royal oak) katı fiyata alıcı buluyor.