Paris'in Ünlü Yerlerini Gidip Görenlerden Tam Olarak Ne Beklemeniz Gerektiğine Dair Bir Liste

sacre coeur
tarih boyunca birçok ressam, sanatçı ve yazarların buluşma noktası olan montmartre'deki muazzam eser. eiffel tower tabi ki daha popüler ama burası listede ondan da önce olmalıdır. tamam bir kutsiyeti var anladık da merdivenler ve çevresindeki yüzlerce metreyi bulan kilit meselesi aslında yobazlığın da ne kadar evrensel olduğunu gösteriyor sanki. gece manzarası ışıklandırma vs daha havalıdır belki ama gündüz burdan paris'i seyretmek biraz hüzünlü. zira şehri gezerken her sokak başındaki estetik yapılar yerine bir beton yığını görmek insanın içini daraltır.
champs-élysées
görmeden önce okuduğum kitaplardan, izlediğim filmlerden ve de anlatılanlardan kafamda çok güzel kafelerin olduğu, zarif insanların kahvelerini yudumladıkları bir resim vardı hep. tersine başta araplar ve uzak doğulular olmak üzere turist yığınlarının olduğu, cadde boyunca zevksiz kafe ve restorantların bulunduğu uzunca bir cadde. buranın sonunda arc de triomphe'da birleşen caddelerin büyüklüğü şehir planlaması açısından çok başka bir seviye.
arc de triomphe
buraya dair en güzel detaylardan biri her allahın günü ağırlanan savaş gazileri ve onlarla yapılan mini anma töreni. keşke benzer bir inceliği develetimiz de anıtkabir'de yapsa mesela. ülkenin her yanından gazilerimizi davet edip, ülke için canını feda etmiş binlerce şehidimizi yad etsek benzer şekilde ne güzel olurdu.
shakespeare and company
notre dame yanmış olsa da civarında gezmek hala keyifli. mesela hemen yakınlarındaki shakespeare and company mutlaka görülmesi gereken tarihi bir kitapçı. dışardan çok küçük gibi görünse de içindeki labirent gibi odalarda kaybolup eşsiz bir külliyat görebileceğiniz ve satın alabileceğiniz harika bir kitapçı.
cafe de flore
aslında puanı da çok iyi olmayan ama boulevard saint-germain tarafları keşfederken mutlaka uğranması gerekir. yan masalarda beyaz türkleri bulmanız çok olası o yüzden konuşmalara dikkat etmekte fayda var. tam adını hatırlamamakla beraber tuzlu tereyağ ile buget bile çok başka seviyede.
aux merveilleux de fred
hamur işinde çok başka seviyedeler. soğuk sandviçleri aşırı lezzetli. içinde çikolata tanecikleri olan ve aşırı yağı poğaçamsı bir ürünleri var ki aman aman. mutlaka uğranması gereken bir durak. sanırsam belçika'da da şubeleri mevcut.
panthéon
sadece foucault sarkacı'nı görmek için bile gidilmesi gereken bir yer.
père lachaise
paris'e kadar gitmişim mezarlık mı gezeceğim diye düşünebilirsiniz. lakin sizde de büyük izleri olabilecek birçok sanatçının mezarı var. biraz ilgi meselesi ama ziyaret edilmesi gereken bir yer kanımca. girişte detaylı harita mevcut. ziyaret etmek istediklerinizi haritan bulup ona göre detaylı bir plan yapmak lazım, yoksa gerçekten zor ve yorucu gezmek.
montmartre, birçok yazar, ressam ve sanatçının buluşma noktası. bu civarda dolaşırken tarihte bir sanat yolculuğuna çıkmanız mümkün. şarkılarını duyduğunuzda aaa bu o muymuş diyeceğiniz dalida heykelini de görmek gerekir. yanında sürekli farklı müzik aletleriyle onun eserlerini çalan birilerini göreceksiniz. sevdiğiniz eserini dinleyip dans etmek isterseniz bahşiş verip yapmanız mümkün.
pâtisserie gilles marchal
kruvasan bulabileceğiniz birçok yer var ama bunun gibisini bulmak zor, başka bir seviyede.
bunlar bir yana le marais, saint-germain ve montmartre bölgeleri başta olmak üzere sokaklarda kaybolun, yürüyün, keşfedin. bu güzel, zarif şehri keşfedin. kafanızı her kaldırdığınızda sizi büyüleyen, tarihi, sanatı görebileceğiniz çok fazla eser,bina göreceksiniz. birçok kafenin girişinde farklı renklerde süslemeler göreceksiniz. ilk başlarda ciddi ciddi sarmaşık benzeri bir bitki türü vs olduğunu düşünmüştüm. ta ki bir kafeye oturup bişiler içerken bunun aslında gerçek bir bitki olmadığını anlayıncaya kadar. biraz hayal kırıklığı yaratmıyor değil ama gene de hemen her köşe başında bu görsel şölene şahit olmak güzel.
genel olarak burun havada olma durumu var insanlarında. o yüzden gitmeden mümkün olduğunca derse iyi çalışmak lazım gezilecek görülecek yerler. nerde ne yemek içmek gerekir vs. ve gitttiğiniz hemen her yerde garsona söylediğiniz hemen her kelimenin düzeltileceğinden emin olabilirsiniz. bu bir yana 7'den 70'e hemen herkesin özgün bir tavrı var. insanların genel olarak bakımlı, zarif, özgün tarzlarını görmek mümkün.
şehir içi ulaşım
adamlar toplu ulaşım olayında nirvana'ya ulaşmışlar. bir tane navigo kart alıyorsunuz, istediğiniz kadar yükletiyorsunuz. hatta günlük veya haftalık da yükleyebilirsiniz. 16 tane metro hattı var ki paris'te ulaşamayacağınız yer yok. bir navigo kart bir de google haritalar yeterli. nerde olursanız olun max 500 metre yakınınızda illa ki bir metro istasyonu var. dikkat etmeniz gereken tek şey, metro-tren-rer biletleri ile otobüs-tramvay biletleri farklı yükleniyor. metro bileti ile otobüse binemiyorsunuz yani. eğer ben hepsini kullanacam diyorsanız günlük veya haftalık alın, fiyatlar ratp sitesinde mevcut. ek olarak, 3 veya 4 kişi iseniz uber de hayat kurtarıcı oluyor. orly'den merkeze ulaşım otobüs kişi başı 13 euro, ama uber çağırırsanız 3 kisi 25-30 euro gibi bir fiyata merkeze ulaşıyorsunuz. hem daha ucuza geliyor hem de daha rahat. ha, eğer havaalanında haftalık navigo kart alır ve yükletirseniz bu kart ile de merkeze ulaşıyorsunuz.
yeme içme
şehir pahalı mı, evet. tabii ki her akşam her sabah dışarıda yerim derseniz o ayrı. biz airbnb de kaldık ve sadece bir akşam dışarıda yedik. geri kalan günlerde marketten alarak kendimiz yaptık. dışarıda yediğimiz mekan da sözlükten bir yazarın tavsiyesi ile l'abreuvoir. tam bir fiyat performans mekanı. 3 kişi 70 euro ödedik ama menüde ki en pahalı yemekleri yedik neredeyse. irlanda antrikotu efsane, yanında gelen sos rüya gibi. kesinlikle denenir.
disneyland
buraya gidin. giderseniz iyi olur demiyorum kesinlikle gidin. tek kelimeyle muhteşem. içeri adım attıktan sonra her şey rüya gibi. biz 3 kisi ben ve arkadaşımın çocuğu ile gittik, ama biz essek kadar adamlar o çocuktan daha çok eğlendik neredeyse. detaylı bilgi isteyene özelden cevap veririm. ama şu kadarını söyleyeyim, tüm çocukluğunuz gözünüzün önünden geçiyor. özellikle disney stars parade'yi görmeden ayrılmayın. paris merkezden rer a treni ile tek biletle gidiliyor. detaylar zaten çokça yazılmış.
louvre müzesi
çok anlatmaya gerek yok herhalde. içeride roma, yunan, antik mısır, ingiliz, amerikan dünyanın her yerinden binlerce eser mevcut. tabii ki bir de mona lisa. dünyanın en değerli tablosuna 1 metre uzaktan bakabilmek bile çok etkileyici.
notre damme
ne yalan söyleyeyim, sanki biraz hayal kırıklığı oldu benim için. belki benim cahilliğim ve zevksizliğimdir bilmiyorum ama dışarıdan ne kadar heybetli görüntüsüne karşın içerisi sıradan bir kilise idi benim için. ama görmeden de dönemezdik kesinlikle.
eiffel
anlatmaya gerek yok diye düşünüyorum.
genel
her gün en az 2 saatimiz yer altında geçti. metroyu çok aktif kullandık. ne bir sidik kokusuna, ne de fareye falan denk gelmedik. yankesicilik çokça var deniyor ama biz herhangi bir olumsuz olayla da karşılaşmadık en yoğun saatlerde bile. belki de bizim şansımızdır çok yorum yapamam bu konuda.
sonuç
kesinlikle gidilir. muhteşem bir şehir. mimarisi ile insanı ile altyapısı ile her şey oturmuş gibi. tabii bu benim 5 günlük gözlemim. uzun vadede nedir bilemem.
ingilizce bilmeyene ben rastlamadım. bonjour madame, bonjour monsieur ile yaklaşıp da size yardımcı olmayacak veya güler yüzünü eksik etmeyecek bir fransız yok gibi. iletişim çok ama çok önemli bu ülkede. mal gibi "sorry, where is..." ile başladığınız yardım talepleriniz geri tepebilir, ama "bonjour" ile başlarsanız adam sizi gideceğiniz yere kadar bırakır :)
ekleme: sigara kullanıyorsanız tedarikli gidin. 1 paket sigaraya 12.5 euro istiyor namıssızlar.