Platon'un Bir Kısım İnsanın Sadece Yansımalarla Yaşadığını Anlattığı Mağara Metaforu
ona göre, bizler karanlık bir mağarada zincirlenmiş olarak yaşarız. sadece mağaranın arka duvarını görebilecek şekilde zincirlenmişizdir. görebildiğimiz tek şey o duvarda hareket eden gölgelerdir... bunlar mağaranın dışında hareket eden bir şeyin gölgesi olabilir. yanımıza zincirlenmiş diğer insanların gölgeleri de olabilir. belki de her birimizin görebildiği tek şey kendi gölgemizdir. haklı olabilir aslında. asla başkalarını görmüyoruz. gördüğümüz tek şey onların üzerine vuran kendi özelliklerimiz. gölgeler. yansımalar. kendi çağrışımlarımız. eski ressamların küçük ve karanlık bir odada oturup minik bir pencerenin dışında, parlak güneşte duran şeylerin suretlerini resmetmesi gibi...istediğimizi görmek gibi. nasıl istersek öyle görürüz. sadece kendimizi görürüz. gözden kaçırdığımız şey aslında, insanın kafasının o mağara, gözlerinin ise mağara ağzı olduğu. insanın, kafasının içinde yaşayıp, sadece istediği şeyleri gördüğü..
ilk dönem diyaloglarında sorgulamaya başladığı ontolojik ve epistemolojik açılımları devlet eserinde toparlamıştır. devlette yürüttüğü argüman çok sağlam olmakla beraber neredeyse en alakasız birini bile idealist yapacak niteliktedir. mağara mitosuyla insanoğlunun aklına ve fikrine görünür dünyanın gereksizliğini sokmaya çalışmış 'ne varsa idealar(ki bu da bizim cennet-cehennem kavramlarımıza denk gelir) dünyasında var' diyerek felsefeye yeni bir perspektif katmıştır.
benzetmesine birçok kişi tarafından değinilmiş ancak bu benzetmeyi tamamlayan bölünmüş çizgi anolojisine bu başlıkta rastlayamadığımdan ben de bu analojiye açıklık getireceğim.
mağara benzetmesi ile insanın genel beşeri durumunu anlatan platon, bölünmüş çizgi analojisi ile insanın kavrayışı açısından dünyanın yapısını gözler önüne sererek mağara benzetmesini bu analojisiyle tamamlamıştır.
bu anolojide bütün bir varlık alanı tek bir çizgi ile gösterilir.bu çizgiyi (en yüksekte olan en gerçek ve en değerlidir önkabulüne dayanarak) dikey olarak düşünelim.ardından platon bu dikey çizgiyi tam ortadan ikiye böler.doğrunun üstteki yarısı mağaranın dışını, yani akılla anlaşılabilir idealar dünyasını,aşağıdaki ikinci yarısı da mağaranın içini, yani duyu yoluyla algılanabilir fenomenler dünyasını göstermektedir.
platon bununla sınırla kalmaz.mimesis olarak sanat anlayışını ifade etmek, zihni ideal gerçeklikten uzaklaştıran sanatçıları ideal devletinden atışını gerekçelendirmek için söz konusu iki çizgiden her birini tekrar ikiye böler ve böylece 4 ayrı çizgiden oluşan gerçeklik meydana gelir.
en üstteki kesitte genel idealar yani bu dünyadaki varlıkların ve niteliklerin yetkin kopyaları olan özler bulunur.hemen altındaki kesitte ise matematiğin konu aldığı ideal varlık veya kendilikler bulunur.duyusal dünyaya geçildiğinde ise üstteki kesit, doğal dünyadaki şeyleri; onun altındaki kesit ise imge ya da suretleri temsil eder (çölde serap görmek gibi).
idealar
-------------
matematiksel
-------------
doğal dünyadaki şeyler
-------------
imge ya da suretler