Refik Halit Karay'ın Mustafa Kemal Önderliğindeki Ankara Hükümetine Düşman Olması

Ankara Hükümeti henüz meşrulaşmamışken, bunu İttihatçıların nafile bir girişimi olarak gören insanlar da vardı. Türk edebiyatının önemli isimlerinden Refik Halit Karay da ilginç şekilde bunlardan biri.
Refik Halit Karay'ın Mustafa Kemal Önderliğindeki Ankara Hükümetine Düşman Olması


refik halit karay... rahmetli farkında olmadan türk harp tarihini değiştirmiştir

mustafa kemal'in istanbul hükümeti ile meşhur telgraflaşmaları vardır. istanbul hükümeti ile mustafa kemal devamlı birbilerine ince ince laf ebeliği yapar. gel gör ki, mustafa kemal'in istanbul hükümeti ile konuşuyorum diye günlerce konuştuğu kişi o zamanın posta ve telgraf bakanı refik halid bey'den başkası değildir. mustafa kemal paşa, bu stalklaşmanın sonunda istifa karar almıştır. yanisi, refik halid bey farkında olmadan mustafa kemal'in şahsında milli mücadeleye sivil bir meşruiyet kazandırmıştır.


eyvallahsız bir ankara hükümeti düşmanıdır

milli mücadelenin en çetin günlerinde "patlıcan meselesi" diye bir yazı yazıp, bütün yazı boyunca lezzetli patlıcan yemeği tarifi verip yazıyı şu satırlarla bitirir "tam bağımsızlık milli and milli mücadele gibi kulakta iyi tınlayan ama içi boşluktan tıngırdayan bu ifadelerle kendimizi meşgul etmektense patlıcan meselesi üzerine eğilmek daha iyidir". bununla da yetinmez, bakanlığı boyunca tüm enerjisiyle ankara hükümetine giden para ve malların engellemesi için aktif olarak uğraşır. kendince haksız değildir tabii. şimdi anlaşılmaz şekilde saklanıp çarpıtılsa da, sakarya meydan savaşına kadar değil osmanlı paşaları ve istanbul hükümeti, anadolu halkının büyük çoğunluğu bile zafere falan inanmıyordu. herkes bu işlere kalkışanın ittihatçı artığı beceriksizler olduğunu, bu mücadelenin nafile olduğunu düşünüyordu. anadolu'da bize anlatılanın aksine ordu namına bir şey yoktu, olanlar çerkez ethem, demirci efe gibi eşkiyaların düzensiz askerleriydi. öyle ki, ethem'in muhatabı ordu falan değil, doğrudan mustafa kemal paşa idi. bunlar falih rıfkı atay'ın, yakup kadri karaosmanoğlu'nun falan hatıralarında açıkça yazar, şimdi neden saklanır? orasını bilemem.


başkomutanlık meydan savaşı kazanıldığında ali kemal, damat ferit, sait molla gibi karakterlerle birlikte hem ankara hükümetinin hem mücadeleyi destekleyen halkın en nefret ettiği kişilerden biridir. haber geldiğinde üzülür ve korkar, hatta arkadaşlarının tavsiyesiyle ingiliz konsolosluğuna sığınır. konsolosluk, bir gün sonra tüm sığınmacıları gemi ile tahliye edeceğini söyler. konsolosluktayken canı sıkılır kendini dışarıya, pera'daki meyhanelere atar. atar ama, kendisinin ali kemal ve diğer ankara hükümeti düşmanları ile birlikte fellik fellik arandığından haberi yoktur. meyhanede karşılaştığı arkadaşlarının telkini ile bir kaç tek atıp tekrar geri döner, ülkeden bir ingiliz gemisi ile kaçar.


öyküleri ve romanları enfestir. türk edebiyatında sayılı olacak kadar duru ve özgün bir türkçesi vardır. yazarlığa tam olarak konsantre olmadığı halde bu seviyesi bile yaşar kemal, sabahattin ali gibi yazarlar ile rahatlıkla yarışır. tek hatası, o zaman yanlış ele oynaması olmuştur. bu hata hem kendi gençliğine hem de türk edebiyatının eşsiz bir üyesinden mahrum kalan türk insanına mal olmuştur. herkes kendi kararları ile yaşar. allah günahlarını affetsin, mekanı cennet olsun.

Türk Edebiyatçıların 1928'de Çekilmiş Şampiyonlar Ligi Tadında Fotoğrafı