Rembrandt'ın Kült Tablosu Belşazzar'ın Ziyafeti'nin Arkasında Yatan Politik Mevzular
rembrandt'ın çizim tekniği unutulmaz ama o, yalnızca gölge ve ışıkla ustalıkla oynayan bir ressam değildir. birçok yapıtında düşünsel inceliği de yakalayabilmiştir. belki de en az pablo picasso'nun guernica'sı kadar politik bir tablosu üzerinden bunu açıklamak olasıdır: belşazzar'ın ziyafeti.
bilindiği gibi, rembrandt 17. yüzyıl hollanda'sında yaşamış bir ressamdır
onun zamanında din oldukça problemli bir alandır. avrupa'da reform hareketleri sürüyor, katolik - protestan çatışmaları devam ediyor. zaten hollandalı benedictus spinoza ile de çağdaş, ki spinoza'nın din üzerine ciddi bir biçimde eğildiğini, egemen gücün dinî saiklerle hareket etmemesi gerektiğini, her insanın inanç özgürlüğüne [ve dolayısıyla inanmama özgürlüğüne de] sahip olduğunu tractatus theologico-politicus ve tractatus politicus adlı yapıtlarında büyük bir titizlikle savunduğunu biliyoruz. yine o dönemlerde etienne de la boetie'nin gönüllü kulluk üzerine söylev ve thomas hobbes'un leviathan adlı yapıtlarının hollanda'da popüler oldukları biliniyor. tüm bunları bir araya toplarsak, hollanda'nın katolik inançla bağının kalmadığını rahatlıkla görebiliriz.
işte bu nedenle, döneminin süper güçlerinden diyebileceğimiz katolik ispanya ile protestan hollanda'nın arası açılıyor ve ispanya'nın hollanda üzerinde büyük bir baskısı oluyor. işte böyle bir politik iklimde rembrandt belşazzar'ın ziyafeti'ni çiziyor.
belşazzar, eski antlaşma'nın (eski ahit) tipik dinî ve politik zorba hükümdarlarından biridir. güce sahiptir, zengindir, bencildir ve kendi gibi düşünüp inanmayan herkese zâlimce davranmıştır. firavundan tek farkı, babil hükümdarı olmasıdır. işte bu tip, daniel'in kitabında anlatılana göre, ziyafet verirken duvarda birden mucizevî bir biçimde "mene, tekel u farsin" diye bir yazı beliriyor. bunlar zamanının ölçü birimleridir ve şöyle yorumlanmıştır: "tanrı, belşazzar'a hükmünü bildirdi: ülken parçalandı, perslere verildi." zaten sonrasında da belşazzar ölüyor, babil'in hükümdarı persler ve medler oluyor [detaylı bilgi için eski antlaşma'nın daniel'in kitabı bölümüne bakınız]. işte rembrandt'ın tablosu da tanrı'nın belşazzar'a hükmünü bildirdiği o ziyafeti anlatıyor.
tablonun ilginçliklerinden birisi de belşazzar'ın osmanlı hükümdarı gibi betimlenmesidir. bu rastgele bir anakronizm değildir. 16. ve 17. yüzyıl avrupa'sında yazılan eserlere bakıldığı zaman osmanlı hükümdarlarının ortak bir vasfı vardır: zorba. bu montaigne'de de bacon'da da spinoza'da da machiavelli'de de var olan bir ifadedir. rembrandt'ın da osmanlı hükümdarını zamanının zorbası olarak görmemesi için bir neden yoktur ve yaptığı anakronizmin amacı tarihî bir zorba ile modern bir zorbayı aynı bedende betimlemektir.
buradan şu sonuca ulaşıyoruz
rembrandt, hollanda'ya dinî baskı uygulayan ispanya kralını hedef alarak, "belşazzar ölmedi" mesajını veriyor. tabloda suret olarak görülen osmanlı hükümdarı gibi giyinen belşazzar, anlamını doğrudan ispanya kralında buluyor. diğer taraftan ise "mane, tekel, faris"i anımsatarak zorbaların bir gün kesinlikle yenileceğini, kaderlerinin yenilmek olduğunu ifade ediyor ve halkına "direnin" mesajı veriyor. böylece rembrandt, sanatın olağanüstü kullanımını örneklemiş oluyor.
tablodaki inceliklerden birisi de tanrı'nın hükmünü bildirirken yalnızca zarif bir elle yetinmesidir. gerçekten de, güçlü gibi görünen belşazzar şatafatlı bir ziyafet sofrasında yalnızca zarif bir elin bildirdiği bir hüküm karşısında büyük bir şaşkınlık içinde, gözlerinde sonsuz bir korkuyla, âdeta âciz bırakılmış bir hâlde tasvir ediliyor. bu da rembrandt'ın verdiği "direniş" mesajının motivasyonunu teşkil ediyor. çünkü gerçek güç hiçbir zaman kendini şatafatla, lüksle göstermez. yenilmez gibi görünen ispanya gayet de yenilebilir, diyor.