"Rubicon'u Geçmek" Deyiminin Çıkmasına Neden Olan Tarihi Olay
rubicon'u geçmek, geri dönüşü olmayan bir yola girmek anlamına gelmektedir. kısaca açıklayacak olursak; sezar, pompeius ve crassus ''birinci triumvirlik'' denen üçlü ittifakı kuruyorlar. bu ittifaka göre sezar, yeni ilhak ettiği galya bölgesini, pompeius ispanya'yı, crassus da da suriye'yi yönetecekti. fakat hesaplanan işler öngörüldüğü gibi gerçekleşmedi ve crassus, suriye'ye gittiğinde burada partlar tarafından kıstırılarak katledildi.
üçlü ittifaktan geriye sezar ve pompeius kalmıştı. pompeius, sezar'ın kızı julia ile de evlenmiş fakat julia vefat edince bu ailevi birlik de bozulmuş ve araları açılmıştı. pompeius, roma senatosu ile yakınlaşarak sezar'a karşı cephe aldı. senato, pompeius'u tek konsül olarak atadı ve sezar'a ''galya'yı terk et, ordularını lağvet ve kente silahsız şekilde gelip teslim ol. teslim olmazsan vatan haini ilan edileceksin.'' çağrısında bulundu. sezar bu, uyar mı böyle çağrıya? galya'yı fethettiği için arkasında sağlam bir asker ve halk desteği de vardı. peşine ordusunu takıp roma'ya yürüme kararı aldı...
- ara bilgi -
roma cumhuriyeti'nde komutanlar, askeri güçleri ve kimlikleri ile başkente giremezlerdi. bu, demokrasiye aykırı bir eylem gibi görüldüğü için roma şehir sınırlarından biri olan rubicon nehri'ni geçmek askerlere yasaklanmıştı. işte rubicon'u geçmek deyiminin aslı da buradan geliyor.
roma'yı ele geçirmek yani darbe yapmak isteyen komutanlar ilk eylem olarak bulundukları karargahtan çıkarak rubicon'u geçer. ve bu artık geri dönüşü olmayan bir yoldur ki kararlarından vazgeçseler bile cezalandırılacaklardır. o yüzden rubicon'u geçmeyi çok iyi hesaplamak, çok iyi düşünmek gerek.
- ara bilgi -
işte tarihteki bu büyük yürüyüşe ''rubicon'u geçmek'', yani ''geri dönüşü olmayan bir yola girmek'' denmiştir. sezar'dan böyle bir hamle beklemeyen pompeius ile senato hazırlıksız yakalanmış, sezar'ın roma'ya girmesi kolay olmuştur. zaten sezar'ın bu ünlü yürüyüşü sırasında pompeius yunanistan'da bulunuyordu ve gelişmelerden habersizdi diyebiliriz. pompeius üzerine yıldırım hızıyla birliklerini gönderen sezar, pompeius ve ordusunu yenerek mutlak zafer kazanmıştır.
pompeius tabii yenilince kaçmak zorunda kaldı ve rotasını mısır'a çevirdi. mısır'a vardığında ise, burada sezar'a yaranmak isteyen mısır kralı tarafından yakalanarak katledildi. sezar, pompeius'u rakibi olarak görse de, bu katledilme olayına çok sinirlendi. çünkü onu ancak kendisi idam ettirebilirdi, bu durumu bir nevi kendi otoritesine hakaret olarak algıladı.
sezar mısır'a gidip duruma bizzat şahit olduktan sonra kleopatra ile ilişki kurarak ondan bir çocuk sahibi de oldu. sezar, roma'ya döndüğünde ömrünün sonuna kadar diktatör seçilmiş ve pompeius taraftarlarını öldürtmüştür. ayrıca anadolu'daki ilk roma kolonileri sezar döneminde kurulmuştur.
yine sezar döneminde roma devleti, imparatorluk olma yolunda çeşitli reformlardan geçmiştir. mutlakiyetçi tek adam yönetimi etkin olmuş, senato işlevini ve eski itibarını yitirmeye başlamıştır. ancak tabi ki roma, esas imparatorluk zamanına augustos zamanında ulaşacaktır. sezar dönemini, bizim şu anki yaşadığımız geçiş sürecine benzetebiliriz.
cumhuriyetçi muhalifler, sezar'ın saltanatını sonlandırmak için sezar'a bir suikast tertip etmiş ve sezar'ı, aralarında brutus ve cassius'un da bulunduğu bir grup 15 mart 44'te öldürmüştür. sezar, meşhur sözü olan ''sen de mi brutus? - et tu brute?'' sözünü, bu suikast sırasında söylemiştir.
sezar'ın ölümüyle roma, 13 yıl sürecek olan bir iç savaşa sürüklenmiştir.
dipnot: diktatörlük, o zamanın roması'nda acil durumlar söz konusu olduğunda (bitmek bilmeyen savaşlar, diplomatik krizler, isyanlar vesair) senatonun tek bir kişiye, 6 aylığına tüm siyasi ve askeri yetkileri vererek sıkıntılı süreçten kurtarmasını bekleyen isme denir. diktatörler, ülkeyi temize çıkardığında tekrar bu unvanı bırakarak eski işlerine geri dönerler. normalde roma devleti'ni, mutlakiyetçi rejim gelene dek her sene seçilen iki konsül yönetmiştir. ancak dediğim gibi, konsüllerin yetersiz kaldığı zamanlar diktatörler atanmıştır. diktatörler genellikle ordu içinde yüksek rütbeye sahip, savaş sanatını bilen itibarlı kişilerden seçilmekteydi. mutlak otorite olmasını engellemek için de bu işi 6 ayla sınırlandırmışlardır.
ekleme: sezar ismi, bundan sonra başa gelen yöneticiler tarafından unvan/lakap olarak kullanılmıştır. tarihteki ilk sezar, burada anlatılan sezar'dır. sonraki imparatorlar bunu lakap olarak kullanmıştır.