Ruh ve Beden Köprüsü Olarak Bilinen Molekül: DMT

İnsan vücudunda doğuştan var olan bir molekül olan DMT doğum, ölüm ve rüya anlarında salgılanır fakat DMT dışardan alındığında kişi, bilinçaltına doğru tehlikeli bir yolculuğa başlar.
Ruh ve Beden Köprüsü Olarak Bilinen Molekül: DMT
Kaynak: jonathontwiz


"ruhun molekülü" olduğu iddia edilir. bundan bahseden kitabı henüz okumamış olmakla birlikte hakkında bol bol araştırma yaptım ve (büyük ihtimalle zaten üretilmiş olan) teoriler ürettim.

google'a magic mushroom yazınca buddha resimleri çıkmasından sardım bu olaya... sonradan öğrendim ki sihirli mantarlar dmt'yle akrabaymış, psilocybin'in içinde dmt bulunurmuş...

dmt beyin dolaylarındaki pineal bez tarafından uyku sırasında salgılanır. salgılanması rüyaların görüldüğü evreye denk gelir ve erowid'den de okuyabileceğiniz gibi etkilerinin arasında "change in perception of time" (zaman algısında değişim) vardır. 


en fazla 15 dakika sürebilen rüya süreci içinde 40 günlük devr-i alem yapıp, saşavıp, sevişebilirsiniz. "overly-intense experience" konusunda bir şey söylemem gerekmiyor sanırım. ayrıca vücut dışı deneyimlerinin çoğu ya rüyadayken ya da ölüm sırasında (müdahaleyle dönebilenler tarafından) olduğu iddia edilir. "yuh" derken şu bilgiye ulaştım: beyin uyku dışında sadece ölüm ve doğum sırasında dmt salgılarmış. "ışık görmek" yine hem içilen dmt sırasında hem de ölüm sırasında yaşanan bişey.

yani rüya dediğimiz şey sırasında aslında allah gibi uçuyoruz.


dmt'nin rüyayla olan ilişkisi dışında niye salgılandığı hakkında garip bi şekilde bilimin en ufak bi fikri yok.

yine garip bi şekilde hinduizm'de her çakranın belli bi hormon bezinin olduğu bölgeye denk geldiği gibi, üçüncü göz pineal bezin olduğu bölgeye denk gelir. yani nirvanaya en yakın nokta olan "tam görüş / yargısızlık" noktasına (bir görüşe göre) dmt salınımının kontrolüyle erişilebilir.

buddha niye oturduğu yerde gülümsüyo mel mel? uçuyo.

en güvenilir kaynaktan okuduğum olay da şuydu: amazonlarda şamanlar (bkz: ayahuasca) adlı, içinde dmt ve dmt'yi vücutta etkinleştiren bir iksir yapıyolar.


Ayahuasca


national geographic'ten bi ablamız gidiyo, (özetini okumak istemeyen, bu muhteşem hikayeye spoiler istemeyen varsa buyursun: http://www.nationalgeographic.com/…atures/peru.html) bu iksiri içiyo, 6 yaşındaki halini görüyo ateşler içinde (ve o yaşında rahatsız edici bi deneyim yaşamış) bağırmaya başlıyo, şaman müziğin ritmini değiştiriyo, kadına eğilip "rahat ol, ateşi söndürdük" diyo, kadın bi bakıyo ateşler sönmüş, ve 6 yaşındaki halini çekip içine sokuyo ve dünyaya küçüklüğünden beri var olan manik depresyonu geçmiş olarak geri dönüyo.

herkesin belli benzer şeyleri görmesi de insanı daha bir inandırıyo.


bi şamana "her hastalığa karşı nası oldu da belli karışımlar buldun?" diye sorulduğunda "ayahuasca söyledi ne yapmamız gerektiğini" yani ekmek, çikolata değil bu, "dene tadını seversen ye" değil, allahın ormanında belli şeyleri kavuracaksın bellilerini kaynatıcaksın, bellilerini güneşte bekleticeksin, sonra bunları hasta bi adama vericeksin, gözlemliceksin, onun o hastalığa iyi geldiğini görüceksin falan.. jan kounen de belgesel çekmiş bu konu hakkında, yanında profösör doktorlar götürüyo, bir hastalığa çare bulacak karışımın, yardımsız, 2 milyonda bir olduğunu hesaplıyo amcalarım. inandım gibi ben şamana..


ben peru'ya gidip bu deneyimi yaşamayı planlıyorum şahsen, ama bu işi bi yıldır araştıran benden size tavsiye, sağdan soldan elinize geçerse sarmayın, içmeyin, o on dakikalık deneyim cehennemde yıllar gibi gelebilir, psikiyatrist psikiyatrist dolaşmak zorunda kalmaya kalmayıp bakırköy'e alınabilirsiniz. yanınızda "ateşi söndürdük" diyecek birilerinin bulunması şart.

daha fazla bilgi için (bkz: terence mckenna), (bkz: the way of the shaman)