Saçkıran Nedir, Neden Olur, Tedavisi Nasıldır?

İnsanın psikolojisini olumsuz yönde etkileyen saçkıran, tedavisi olan bir hastalık. Onun için dertlenmeyi bir kenara bırakıp çözüm yollarına bakmak gerek.
Saçkıran Nedir, Neden Olur, Tedavisi Nasıldır?

yıllar önce saçlarımın üçte birini kaybetmeme neden olan, ardından birçok tedavi görmem sonucu ziyadesiyle tüm saçlarımı yeniden kazandığım bir hastalık saçkıran.

tedavi yöntemi olarak ne kullanılırsa kullanılsın, bu hastalıkla alakalı olarak temel olarak edindiğim tecrübe hastalığın psikolojik olarak büyütülmemesi gerektiğidir. saç derisinde 5 kuruş büyüklüğünde açılan bir delik zamanla kavanoz kapağı boyutuna dönüşebiliyor. bunu hızlandıran en önemli neden de kişinin "noldu lan, bu nerden çıktı, nasıl kurtulacam" telaşı, stresidir.

hastalığın temel nedeni, stres veya başka etkenlerle kılcal damarlara yapılan baskı neticesinde o bölgedeki saç hücrelerinin beslenememesidir. saç hücresi yeterli desteği alamayınca ölmemek için saç telini bırakmak zorunda kalmaktadır. zamanla saçın yeniden çıkmasının nedeni de budur. yani, saç hücresi bir nevi ölüm uykusuna yatmaktadır. tedavide uzun zaman kaybedilmesi sonucu yeniden saç çıkmamasının nedeni uyku moduna geçen saç hücresinin kaybedilmesidir.

kılcal damarların besleyemediği bölgede, dolaşım bozukluğuyla alakalı birikim oluşmakta, pis kan olarak tabir edilen kan toplanmaktadır. kaşıntı ve kızarıklığın bir nedeni de budur.

sonuçta saçkıran bir hastalıktır ve tedavisi vardır

1. saçkıran tespit edildiğinde tedavi için zaman kaybedilmemelidir.

2. doktor doktor gezip tedavi sürecini uzatmanın da alemi yoktur. özellikle bu hastalık üzerine ihtisaslaşmış bir prof. doktora gidişim bile bana deva olmamıştır. bir yığın nasihat, psikolojik destek ve birtakım ilaçlar ise hiçbir işe yaramamıştır.

3. hastalığın tedavisi ile ilgili temel mantık şudur: saçkıran oluşan bölge ve yakın çevresi bir havlu veya yarım diş sarımsak ile tahriş edilmelidir. pis kan olarak tabir edilen birikimin oradan tahliye edilmesi için önemlidir.

4. sarımsak tedavisi kesinlikle yabana atılmamalıdır. tahriş edilen yere sürülen sarımsak biraz pis kokmanıza ve biraz da acı duymanıza neden olabilir. ama tedavi sonrasında saçlarınızı eskisinden daha gür yeniden kazandığınızda sarımsak adını duyduğunuz yerde esas duruşa geçebilirsiniz.

iyileştikten sonra zaman zaman tekrar edebilir. "naber lan, nerde kaldın? yoktun bi kaç sene" diyerek karşılanmalıdır. sonrasında zaten küsüp ortalardan kayboluyor bu hastalık. biraz saçma biraz komik gelebilir ama benim tecrübelerim bu şekildedir.

ben doktor falan değilim kesinlikle, damdan düşen damdan düşenin halini bilir diyenim sadece.

kendi içinde oluşum sebebinden ötürü ikiye ayrılır saçkıran

1. mantar, mikrop, enfeksiyon vb. sebeplerle oluşan bölgesel dökülmeler.
2. bağışıklık sisteminin, saç köklerini yabancı algılayıp saldırması sebebi oluşan dökülmeler. bir otoimmün sendrom çeşidi olarak geçer.

halk arasında saçkıran olarak bilinen bu hastalığın kademe bazlı isimleri de alopecia areata alopecia totalis ve alopecia universalis olarak literatürde yerini almıştır.

alopecia, saç dökülmesi anlamına gelir. takiben gelen areata: bölgesel, totalis: tamamen, universalis: tamamenden de öte anlamlarına gelir. "tamamenden öte nasıl oluyor" dediğinizi duyar gibiyim, anlatacağım.

alopecia areata

en sık karşılaştığımız saçkıran türü budur. saçta, kaşta veya sakalda ufak dökülmeler olarak gözükür. müdahale edilmez ise yayılabilir. başta bahsettiğim iki sebepten ötürü de gerçekleşebilir. en sık görüleni ve doğru olarak bilineni tabii ki mantardan ötürü yaşanandır.

"sarımsak sür geçer" tezi bu aşamadayken kullanılırsa işe yarayabilir, çünkü sarımsak mantarın yayılmasını engeller. ancak ikinci sebepten ötürü, yani bağışıklık sisteminizden ötürü dökülmeniz varsa, değil sarımsak, bütün kastamonu üstünüzden geçse fayda etmez. detaylar aşağıda.

alopecia totalis

hastalığınız, basit bir saçkıran olarak başladı. sarımsak sürdünüz geçmedi, jilet attınız geçmedi, doktora gittiniz, geçer gibi oldu ama geçmedi, hocalara okuttunuz geçmedi, kırk bakireye taptınız, bal yanaktan tattınız geçmedi.

geçmez, çünkü yanlış tedavi uyguladınız. hastalığınız yaygın olan mantar sebepli saçkıran değil, bi otoimmün hastalık olan alopeciaydı çünkü. birkaç ay böyle denediniz denediniz, sonra bir bakmışsınız ki cillop gibi kafanız olmuş. saç yok.

alopecia universalis

aslında alopecia totalis bir geçiş aşamasıydı. onu yaşadıysanız bunu da yaşarsınız muhtemelen. tanımı da şöyle: aynısının kılsızı. evet, saçla beraber, kaşlar, sakal, kirpik ve vücuttaki hayal edebileceğiniz tüm kıllar yok olur.

bu aşamaya totalis aşamasını yaşamadan da direkt geçebilirsiniz. areata aşamasını her türlü yaşıyorsunuz.

tedavisine gelecek olursak, kesin olarak sonuç veren bir yöntem yok. iyileşen insan çok ama. şöyle ki, areata aşamasında doğru doktoru bulabilirseniz bir şekilde engelleme ihtimaliniz var. istanbul'da bu işin en iyisi server serdaroğlu'dur. ne kadar iyileşen tanıdığım varsa yolu server bey'den geçmiştir.

kendisinin tedavisi de (şimdi ne yapıyor bilmiyorum) 7 sene önce şöyleydi: haftada bir gidiyorsun, dökülen bölgeye ilaç sürüyor. bu kadar. bağışıklık sistemi düzelmedikçe bu yöntemin pek işe yarayacağını düşünmezdim ancak birçok kişide işe yarıyor. belki onlarınki mantardan ötürüdür, bilmiyorum.

diğer yöntemler ise: bağışıklık baskılayıcı ilaç almak (asla tavsiye etmem, bu ilaçları sürekli kullanmak aids hastası gibi yaşamanız anlamına gelir.), bazı romatoid artrid ilaçları (bunlar da pahalı. romatoid artrid hastası değilseniz reçete ettiremezsiniz hem.), ışın tedavisi.

eğer universalis seviyesine geldiyseniz en iyisi bunu kabullenerek yaşamak.