Sevgilinizin Sizi Terk Etmeme İhtimalini Artıracak Psikolojik Taktikler

Terk edilmemek için ne yapmalıyım? Sevgilimin beni sevmesini nasıl sağlarım? Tabii ki bir garanti veremeyiz ancak kişisel yorumlarla desteklenen bu rehberi paylaşmaktan da bir zarar gelmez herhalde...
Sevgilinizin Sizi Terk Etmeme İhtimalini Artıracak Psikolojik Taktikler
500 Days of Summer (2009)

partnerinizin size olan hislerinin güçlenmesi, size hayran olması, sizi kaybetmekten korkmasını mı istiyorsunuz? o zaman doğru adrestesiniz. bu uzun yazı seni ilgilendiriyor.

(daha önce tanımadığınız birini etkilemek için değil, hali hazırda ilişki içinde olduğunuz insanın size olan hayranlığının nasıl artırabileceğini anlatan bir yazı.)

vazgeçilmez hale gelmenin psikolojisi

romalılar bunun olmasının tek bir yolu vardır: bu yol, partnerinizin sizi idealize etmesidir.

evet kıvanç tatlıtuğ kadar yakışıklı ve zenginseniz idealize edilmeniz oldukça kolay olacaktır. çünkü sizi başka bir sürü kadın arzuluyordur. ve partneriniz bu arzu nesnesi olma durumunuzu görüyor ve bu durumdan etkilenerek sizi kolayca idealize ediyordur.

fakat bir güvenlik görevlisi iseniz?

avm girişinde ne işe yaradığı pek belli olmayan güvenlik görevlilerinden biriyseniz?

ya da bir öğretmen?

nüfus müdürlüğünde bir memur?

ya da bir giyim mağazasında tezgahtar iseniz?

170 cm boyunda, hafif saçları dökülmüş biriyseniz ve kendine ait bir arabanız bile yoksa?

partnerinizin size hayran olmasını nasıl sağlarsınız?

cevap: imkansız değil. bunun bir yolu var.

burada akılda tutulması gereken asıl konu sizin ideal olmanızın zorunlu olmaması. zaten kimse ideal değildir. mesele partnerinizin sizi idealize etmesi. leyla’nın çok güzel olmasına gerek yok. mecnun onu güzel olduğuna inandığı sürece, leyla güzeldir.

peki bu nasıl olacak?

yöntem: iddialı erkeğin içsel gücünü kullanmak.

calr gustav jung her erkeğin içinde bir dişi her dişinin içinde ise bir erkek taşıdığına inanıyordu. ve genelde ilişkilerde erkek ve kadın birbiri ile değil, bir erkek kendi içindeki kadını (anima) karısına yansıtarak, kendi içsel kadını ile karısı aracılığıyla bağlantı kurar. kadınlar ise bunun tam tersini yapar. kendi içindeki erkeği (animus) kocasına yansıtır.

işte bizim devreye gireceğimiz konu da tam olarak bu! onun bize bir yansıtan yüzey olarak davranmasına engel olup kendi istediğimiz şeyi yansıtmak. bunu yaparken dikkat etmeniz gereken en önemli konu; bunu günlük hayatın olağan akışı içinde başaramayacak olduğunuzdur. bunun birden çok sebebi var. ben üç tanesini yazacağım.

1. günlük hayatın süresi uzundur. siz sürekli bilinçli farkındalıkla kendinizi kontrol etmeniz mümkün değildir.

2. günlük hayat esnasında partneriniz çok kısa süreli ve kalitesi düşük biçimde size dikkat eder. odağında siz olmadığınızda sizin yaptıklarınızın bir anlamı yok.

3. insanlar olayları değil, hisleri hatırlarlar. günlük hayat içinde duygu yoğun anların sayısı sınırlıdır. bu yüzeysel ve dalga boyu küçük duygulanımlar sırasında yapacağınız şeylerin etki gücü de az olacaktır. maliyet etkin olmayan bir çaba göstermiş olacaksınız.

o halde ne yapacaksınız? attığınız taşın ürküttüğünüz kuşa değeceği zamanları kollayacak ve orada harekete geçeceksiniz. günlük hayatta çok iyi olmanız, anlayışlı olmanız, yardım sever olmanız bir işe yaramaz. etkili anlarda ne halde olduğunuz sizin onun zihnindeki imajınızı ve değerinizi belirler.

maliyet etkin o anlar

1. onun üzgün olduğu anlar. (%60-70 verimli)

2. onun size öfkeli olduğu anlar. (%80 verimli)

3. onun sebepsiz yere size bulaşıp arıza çıkarma çalıştığı zamanlar. (%90 verimli)

şimdi bu bölümü okuyup gaza gelip her üç dönemi de kullanmaya çalışmayın. çünkü gücünüz buna yetmez. evet, bu üç dönemlerde bile dikkatli olmanız için gücünüz yeterli gelmez.

size önerim size sebepsiz yere bulaşıp arıza çıkarmaya çalıştığı dönemleri öncelikle hedef alın. gerekli gereksiz sizi eleştiriyor. ufak şeyleri büyüttüğü, birazdan fırtına kopacak sanırım diye hissettiğiniz o dile gelmeyen ama hepimizin bildiği o dönemleri, birer işaret fişeği olarak kabul edin.

neden? sebebi çok açık. bir kadın size, durduk yere bulaşıyor ise o an yaptığı şey size düşmansı animasını yansıttığı içindir. orada sorun sizde değil, size yansıttığı içsel (erkek) animustadır. zaten aşk dediğimiz şeyde de olan benzerdir. aşkta düşman animus değil, hayranlık duyulan animus yansıtılıyordur.

örnek: partneriniz size bulaşmaya başladı. arıza çıkarma çalışıyor. size baktığında sizi değil, düşman animusunu görüyor. bu algıyı bozmak, yansıyan görüntüyü değiştirmek için, onun içsel erkeğinden daha güçlü bir erkek olmanız işleri çözecektir. düşman animusu bilinç altının dehlizlerine gönderip, zindana atılmış dost animusu serbest bırakabilirsiniz.

yöntem: odada iki erkek bir kadın var. siz patronun kendiniz olduğunu göstereceksiniz. ve bu gösterme sözleriniz eylemlerinizden öte sizin duruşunuz, kendinizi nasıl hissettiğiniz, etrafa ne tür bir enerji verdiğinizle ilgili bir konu. bu nedenle klasik manipülasyon tekniklerinin ötesinde bir şeyler yapmanız gerekiyor.

1. öfkeyi bastırmama

partnerinizin sizi tahrik eden, sizi kavgaya çağıran tavırlarının size yarattığı anlarda öfkenizi sakın bastırmaya çalışmayın. öfkeyi bastırmak diye bir şey olamaz. bunu unutun. bunu aklınızdan çıkarın. çünkü bastırılan öfke ya da herhangi bir duygu, siz bastırdığınızda kaybolmaz. sadece gölge alanıza gider. (jung’un teorisindeki gölge. bir tür bilinçdışı.) ve burada sizin içinizdeki animaya (içinizdeki dişil yaratığa) enerji aktarır. ve içinizdeki düşman anima ortaya çıkar. ve partnerinizi olduğu hali ile değil, içinizdeki düşman animayı yansıtarak görmeye başlarsınız.

bu yüzden öfkeyi asla bastırmaya çalışmayın. üstelik hatırlayın. şu an yaşadığınız şey, sizinle partneriniz arasında olan bir konu değil. sizin ile parterinizin animusu arasında olan bir konu. animus hayvanı (ilkel erkeksi bir yaratık) size saldırırken, öfkeliyken, pısırıkça durmak onu geldiği yere götürmez. doğru tavır.

"bu öfkeyi hissetmeme izin vereceğim ama bunun davranışlarımı belirlemesine izin vermeyeceğim" diye kendinize telkinde bulunmanız. öfkeyi hissetmeye, öfkenizi dışarı yansıtmaya devam ediyorsunuz. ama öfkenin sizin cümlelerini, davranışlarınızı kontrol etmesine izin vermiyorsunuz.

2. aşkın işlev

partnerinizin düşman animus yaratığı ortaya çıktığında, o animusu en korkutacak şey, içinizdeki bilge erkek figürüdür. çünkü o yaratık duygusal yönü güçlü olsa da, düşünme kabiliyeti sınırlı, çocuksu ve dürtüseldir. içinizdeki bilge erkeği orta çıkarın. mesela şu tarz cümleleri hem düşünmek hem de ifade etmek çok faydalıdır:

"nilgün bir dakika, bence farklı bir şey yapalım. ikimiz de bir adım geriye gidelim ve dikkate almadığımız bir çözüm olup olmadığını değerlendirelim."

üçüncü bir yol aramak, üçüncü bir yolu teklif etmek her zaman işe yarar. çünkü üçüncü bir yol lafı, senin egonu kırmayacağım. seni ezmeye çalışmayacağım. kendimi de ezdirmeyeceğim. zalim de değilim mazlum da değilim. iki role de girmeyeceğim demenin en kolay ve etkili yoludur.

3. empati ve anlayış

bizim insanımız empatiyi yanlış anlıyor. kendini onun yerine koymak, onun zihnini okumaya çalışmak gibi düşünüyor. bence empati, onun kendisini ifade etmek için alan açmak ve açılan o alanı kullanmasını sonuna kadar izin vermektir.

o size saçma sapan bir sebepten ötürü sataşıyor. böyle bir anda onun saçmaladığını, abarttığını, yine arıza çıkarıp sizi bunalttığını söylemek yerine, onun var olan duygularını biraz abartarak ona geri yansıtın. ve nedenini sorun. böylece odağı siz değil kendisi olur.

"gerçekten hüsrana uğramış gibisin. seni rahatsız eden şey, buzdolabına peyniri kapağı kapalı olarak koymamdan çok daha öte bir şeyler olmalı. anlatsana bana."

4. duygularını yok sayma, duygusal olmayan bir şekilde duygularını yansıt

erkekler duygularını göstermenin zayıflık olduğunu düşünür. oysa duygular karşı tarafı etkilemenin en güçlü araçlarıdır. tüm motivasyon konuşmaları, tüm iyi hatipler en akıllıca şeyi değil, en etkileyici olan şeyi söylemeye odaklanır. bir konuşmayı etkileyici kılmanın yolu ise duyguları içermesidir. ama burada anlatmak istediğim eşinize çılgınca öfkelenip bağırmanız değil. ya da bir çocuk gibi ağlamanız, mızmızlanmanız da değil... bir erkek gibi, güçlü ve vakur biçimde duygularınızı ifade etmeniz.

"bu söylediklerin beni savunma pozisyonuna soktuğunu hissediyorum. sanırım bende derinlerde bir şeyleri tetikledi. ne olduğunu bilmiyorum ama biraz sarsıldım. biraz içime bakıp bu durumu anlamlandırmaya ihtiyacım var."

bu ve benzeri bir cümleden sonra, ayakkabınla halının üzerine basmışsın, çöpleri neden dökmedin gibi konularda daha fazla üzerine gelemez. sen kendini o anın için öyle bir yere çekmiş olursun ki, bu basit tartışmaların dışına çıkıp fildişi kulelerinin üzerindeki sarayına çekilirsin. ve o merak eder? ne oldu? içinde ne oldu bu adamın?

sanırım ben şu an biraz korktum. aslına bakarsan tam olarak emin değilim. şaşırmak da olabilir. yo... sanırım korku. niye böyle hissettim ki? midemle yemek borumun arasında bir yerde hissediyorum bu duyguyu. bu korku. bu hissin bedenimdeki izdüşümünü biliyorum. ama şu an neden var?

sanırım ne söylemek istediğimi anlamış olmalısın. bu ve benzeri cümleler ile duygularını ona aktar. ama duygunun kök nedeni belirsiz bırak.

5. içinde misilleme yapma ihtiyacı hissettiğinde kendine hatırlatman gereken şey

kendine şunu hatırlat: şu an partnerin seninle kavga etmiyor. sana yansıttığı kendi içsel animusu ile kavga ediyor. ve sen ona misilleme yapmaya çalıştığında aslında ona değil, ona yansıttığın kendi animana karşı misilleme yapıyor olacaksın.

çünkü biliyorsun! normalde eşinin üzülmesini istemezsin. onun tırnağına zarar gelmemesi için uğraşırsın. fakat şu an onun canını acıtmak istiyorsun. cezalandırmak istiyorsun. çünkü ona baktığında onu değil, kendi düşman animusunu görüyorsun.

kendine bu tartışma anlarında sıklıkla bunu hatırlat. böylece dengede kalacaksındır. onun tahriklerine kapılmayacak, sağlam ve dengeli bir yerde duracaksın. sen dengede kalır ve ateşi harlamazsan o ateş hızla söner. ve sen sabit ve güçlü duruşunla yangın söndüğünde sığınılacak güvenli liman olursun.

6. tüm maddeler içinde en önemli olan bu!

sen artık bebek değilsin. eşin de senin annen değil. memesi ile süt vermezse ölmezsin. savunması o küçük çocuk değilsin. kocaman bir adamsın.

bir erkek için, reddedilme korkusunun üstesinden gelmek sahiden önemlidir. çünkü daha önce de vurgulandığım üzere, pek çok erkek bir kadının öfkesinden korkar. onların bu korkusu, kadının reddetmesinden kaynaklanır. reddedilmenin getireceği duygusal travmadan kaçınmak adına bir erkek, kadının düşmanca tavırlarını yatıştırmaya çalışabilir, çocuksu davranışlarına boyun eğebilir veya onun şikayetlerini bastırmak için çaba sarf edebilir. ancak, bu tür yaklaşımlar sorunun çözümüne yönelik değildir; erkek zayıf ve savunmacı bir tutum sergileyerek, aslında kadının ondan beklediği şeyi, yani güçlü bir duruş ve problemin köküne inme arzusunu gösterememiş olur.

sızlanan bir kadın, akıntıda sürüklenen bir kadındır. senin bu noktada olman gereken şey, sabit kararlı bir ada olmak. ona güvenli bir liman sunmak. sana doğru yüzmesini sağlamak.
onunla birlikte savrulma. sürüklenme.

sabit kal. duygularını ifade et. ama duygularına kapılma. onun üzerine gitme. ama kendini de yok etme. sen ona değil kendine odaklan. ve onu suçlamadan kendinin tekil varlığını sabit biçimde tut.