Şeytanın İncili Olarak Bilinen Dünyanın En Kapsamlı El Yazması: Codex Gigas

"Şeytanın İncili" olarak bilinen Codex Gigas, dünyanın en kapsamlı ve en büyük Orta Çağ el yazması.
Şeytanın İncili Olarak Bilinen Dünyanın En Kapsamlı El Yazması: Codex Gigas

"şeytanın incili" olarak bilinen codex gigas, dünyanın en kapsamlı ve en büyük orta çağ el yazmasıdır.

codex gigas ismi latince'de "dev kitap" anlamına gelmektedir. kitap 36 inç boyunda, 20 inç genişliğinde, yaklaşık 9 inç kalınlığında ve yaklaşık 165 kilo ağırlığındadır. etkileyici cildi, deri ve süslü metalden oluşmaktadır. bu olağanüstü eser latince incil'in tamamını, sevillalı isidore'un "encyclopaedia etymologia"sını, josephus'un "antiquities of the jews"ini ve praglı cosmas'ın "chronicle of bohemia"sını içermektedir. ayrıca, büyü formüllerini, şeytan çıkarma ritüellerini ve bir takvimi tanımlayan çok sayıda yazı içerir.

şeytan ayrıntıda gizlidir

bu ortaçağ elyazmasını süsleyen eşsiz renkleri ve kusursuz detaylarları oldukça şaşırtıcıdır. metnin tamamı çarpıcı bir şekilde tezhiplenmiş ve süslenmiştir. renkli illüstrasyonlar, hassas bordürler ve son derece stilize harfler okuyucuların dikkatini çekmektedir.

codex gigas, çeşitli yönleri ile tarihçileri şaşırtmaya devam ediyor. uzmanlar kitabın nasıl yazıldığı sorusunun cevabını bilmiyor. bunun başlıca nedeni kitabın ayrıntılara gösterdiği kapsamlı özen ile devasa kapsamı arasındaki dengesizliktir. yani, yazının genel doğası son derece tutarlı, görünüşte ya da kalitede hiçbir değişiklik yok.

uzmanlar bu ortaçağ el yazmasının tek bir katibin eseri olduğunu ve kısa bir süre içinde tamamlandığını düşünmektedir. ancak el yazması uzmanları bunun aslında imkansız olduğunu iddia etmektedir.

uzmanlar codex gigas'ın tamamlanması için beş yıldan fazla bir süre boyunca sürekli yazılması gerektiğini belirtmektedir. gerçekçi olmak gerekirse, bu ortaçağ el yazması yirmi beş yıldan fazla bir çalışma gerektirmiş olmalıdır. bununla birlikte, katibin eserinde ne bir yaşlanma ne de beceri ya da üslupta bir değişiklik belirtisi görülmektedir. yaratıcının ustaca tekdüzeliği bir fenomen olmaya devam etmektedir.


orta çağ el yazmasının laneti

bohemya'da 13. yüzyıla dönersek, herman adında bir keşiş affedilemez bir günah işledi. kutsal yeminini bozdu ve bu nedenle ölüm cezasına çarptırıldı. yani manastırın duvarları ardında diri diri gömülecekti. son tuğla yerine konmadan hemen önce keşiş merhamet diledi. bunun üzerine başrahip ona bir anlaşma teklif etti. keşişten dünyadaki tüm bilgileri içeren bir kitap yaratması ve bunu tek bir gecede yapması istedi. zaman geçtikçe keşiş herman'ın, ruhuyla pazarlık etmekten başka çaresi kalmamıştı. tamamlanmış bir kitap karşılığında ruhunu verdi. ertesi sabah, keşiş başrahip'e çalışmasını sundu ve hayatı bağışlandı.

codex gigas'ta kâtibin imzası hermanus inclusus şeklindedir. bu ayrıntı, daha önce bahsedilen ortaçağ el yazması efsanesini doğrulayabilir ya da zayıflatabilir. hermanus, keşişin adı olan herman olarak tercüme edilir. latince'de inclusus kelimesi ya ceza ya da gönüllü tecrit anlamına gelmektedir. bu çeviri, keşişin hayatını bir başyapıt yaratmaya adadığı bir başka olası teoriye ışık tutmaktadır.

şöyle ki, ortaçağ elyazmasına serpiştirilmiş çok sayıda ayrıntı, yazarın zihninin arkasında gizlenen olası bir vicdan azabına işaret ediyor. eski ortaçağ inancına göre kutsal metinleri kopyalayarak günahların kefaretini ödemek mümkündür. bu inanç keşişin kefaret teorisini destekleyebilir.

günahkar itirafların uzun bir listesi de el yazmasının sayfaları arasında, cennet tasvirinden hemen önce yer almaktadır.

bu metin codex gigas'ın geri kalanından farklıdır. büyük harflerle yazılmıştır. keşiş beş sayfa boyunca bağışlanmak için yalvarmakta ve her günahını ayrıntılı olarak anlatmaktadır. sonraki sayfalarda cennet ve şeytanın tam ölçekli bir resmi yer almaktadır. bu özel sayfa codex gigas'ı, şeytanın tam sayfa portresini içeren tek ortaçağ el yazması haline getirmektedir. canavar, iki kule arasında sıkışmış, boş bir arazide gösterilmiştir.

sayfanın boşluğundan bakan bu yaratık, kırmızı boynuzları ve iki diliyle çizilmiştir ve üzerinde ermin bir peştamaldan başka bir şey yoktur. ermin'in sadece kraliyet mensupları tarafından giyildiğini bilmek ilginçtir, dolayısıyla bu ayrıntı şeytanı karanlığın prensi olarak tanımlamaktadır. özellikle bu portre codex gigas'a bir başka unvan daha kazandırmıştır: şeytan'ın incili.

şeytan resminin hemen yanında, çok sayıda beyaz bina sırası ile sunulan cennet tasviri yer almaktadır. cennet iki yüksek kule arasında yer almaktadır. bu şekilde, şeytanın portresiyle bağlantılıdır. cennetin krallığını tedirgin edici kılan şey, hiçbir yaşam belirtisinin olmamasıdır. yazar hiçbir açıklama yapmadan cenneti tamamen yaşamdan yoksun bir şekilde çizmiştir.

bu çift sayfalık resim, yan yana duran iyi ve kötünün doğasını uğursuz bir şekilde tasvir etmektedir. bu tezhipler aynı zamanda codex gigas'taki tek tam sayfa çizimlerdir.

takip eden sayfalarda belirli büyüleri ve şeytani sihirleri açıklayan yazılar bulunmaktadır. bu özel metinler şeytan çıkarma ritüelleri için tasarlanmıştır.

uzmanlara göre, codex gigas'taki tüm yazılar ve sanat eserleri tek bir kişiye ait olsa da, yazarların birden fazla çizerle işbirliği yapması yaygın bir uygulamaydı. yazarın inkar edilemez yeteneğine rağmen, şimdiye kadar başka hiçbir eseri bulunamamıştır.


codex gigas'ın kayıp on sayfası

codex gigas'ın peşini bırakmayan bir başka efsane de "şeytan incili'nin laneti" olarak bilinir. 1477 yılında, ortaçağ el yazmalarının kökeni olarak bilinen bohemya'daki benedikten manastırı mali açıdan zor durumdaydı. bu nedenle keşişlerin en değerli varlıkları olan codex gigas'ı satmaktan başka çareleri yoktu. el yazması daha sonra bevnov'daki benedikten manastırına ait oldu. kısa bir süre sonra bohemya manastırı hussit devrimi'nin tahribatı altında kaldı.

ortaçağ el yazması 1593 yılına kadar bevnov'da kaldı; manastır daha sonra kitabı kutsal roma imparatoru rudolf ıı'ye ödünç vermeye karar verdi. ne yazık ki codex gigas hiçbir zaman manastıra geri dönemedi, çünkü imparator el yazmasına karşı bir saplantı geliştirmişti. zamanla bu saplantı büyüdü ve hükümdarlığı paranoyasından etkilendi. çok geçmeden imparator'un ailesi onu görevinden almaya karar verdi. imparatorun ölümünden sonraki altı yıl, otuz yıl savaşları'nın başlangıcı oldu. savaş, isveç ordusunun codex gigas da dahil olmak üzere imparator'un kütüphane koleksiyonunu almasıyla sona erdi.

1697 yılında stockholm'deki kraliyet şatosunda bir yangın çıktı. alevler kraliyet kütüphanesine ulaşmadan birkaç dakika önce, baş kütüphaneci adamlarına mümkün olduğunca çok sayıda değerli eseri kurtarmalarını emretti. adamların kitapları pencerelerden atmaya başlamaktan başka çareleri yoktu. pek çok kişi 165 kiloluk ortaçağ el yazması havada uçarken on eksik sayfasının ciltten koptuğuna inanıyor. bu gizemli sayfalar bugüne kadar kayıp kalmıştır. olaydan üç gün sonra, orman yangınının nedenini ortaya çıkarmak için bir duruşma yapıldı. baş yangın gözcüsü ve iki adamı doğru pozisyonda olmadıkları için ölüm cezası aldılar. ancak, orman yangınının kesin nedeni hala gizemini korumaktadır.

bununla birlikte, codex gigas'ın kayıp sayfalarını açıklayan orijinal teoride hatalar vardır. çok sayıda arşivci, kayıp bölümün basitçe düşmediğini, bunun yerine kasıtlı olarak koparıldığını iddia etmektedir. buna ek olarak, pek çok akademisyen kayıp sayfaların içeriğinde bohemya'daki benedikten manastırının kurallarının yer aldığına inanmaktadır.

el yazmasındaki sayfaların hatırı sayılır büyüklüğü nedeniyle, manastır kurallarının on sayfanın tamamını dolduramayacağını söylemek yanlış olmaz.

zamanla bu ortaçağ elyazmasıyla ilgili yeni sorular ve gizemler ortaya çıkar. codex gigas, kadim sırları ve uğursuz aurasıyla, gizemli cevaplarını vermeyi reddediyor. bunun yerine, asla çözülemeyecek sonsuz muammalar sunarak bizi sürekli bir merak içinde bırakıyor.

kaynak