Sinema Sanatına Çağ Atlatan 2001: A Space Odyssey Filminin Anlattıkları

Stanley Kubrick'in 1968 yapımı kült filmi 2001: A Space Odyssey'in önemli sahnelerini baştan sonra inceleyen, bu sahnelerin aslında ne anlattığından bahseden harika bir yazı.
Sinema Sanatına Çağ Atlatan 2001: A Space Odyssey Filminin Anlattıkları

sinema tarihinin büyük olayı, sinema sanatına çağ atlatan, steven spielberg’in hakkında “2001 bir bilimkurgu filmi değildir, bilimin bizzat kendisidir.” dediği , insanoğlunun büyük bir bilgi hazinesi olan bu filmdeki önemli sahnelerden bahsedeceğim. kanaatim, bu filmi herkese anlatmak ve izlemesini temin etmek, insanlık görevidir. filmi özümseyen her insan, önceki halinden bir adım gelişmiştir. aynı, evrimde kuvvetli bir adım atan canlılar gibi.

--- spoiler içerir ---

film temelinde, insanlığın nereden gelip nereye gideceğini anlatmakta ve insanlığın peşinde olduğu en büyük soruya cevap aramaktadır. bizim dünyadaki amacımız ne? biz niye varız?

1. filmin başlangıç sahnesinde, bir gece ansızın dünya dışı bilinç tarafından toprağa dikilen, kusursuz biçimli taş görürüz. günümüzden 4 milyon yıl öncesinde dikilen bu taş, aslında bir semboldür. maymunlara, kendileri dışında büyük bir kuvvetin olduğunu, ay ve güneş'in hareketlerini anlamlandırmayı, ve evrimsel sıçrama yaratacak daha birçok olayı öğretir. gözcü maymun taşın altından gökyüzüne baktığında, güneşin doğuşuna benzeyen bir hareket görür. bu sahne çok özeldir, çünkü beyni, kendi dışındaki bilinçleri algılamaya başlamıştır. bu taş sayesinde beynini daha fazla çalıştıran öncü maymun, kemikten silah yaparak (ilk silah), hayvanları öldürmeyi, ve bu şekilde ilkel kabilesine et yedirmeyi başarır. başka kabilelerin su havzasını bu silahla ele geçirip, ilkel insanlar arasındaki ilk savaşı görmemizi sağlar. daha sonra havaya fırlattığı kemik, havada uzay mekiğine dönüşüp, bizi 1999 yılına, yani yaklaşık 4 milyon yıl sonrasına götürür.


2.
filmin 1999 yılı tasviri, teknolojik ilerlemenin olağanüstü bir hızda seyrettiğini gösterir. ay'a seyahat sıradanlaşmıştır ve uzay mekikleri uçak kadar kolay binebilinen araçlara dönmüştür. profesör floyd’un ayın yüzeyinde bulunan cisim için, özel izinle aya gitmesi, rusları meraklandırmış, ruslar da abd’nin çıkardığı virüs dedikodusunu yutmuşlardır. aslında virüs söylentisi, kasıtlı olarak yayılmış bir “cover story” dir yani olayın üstünü örtmek için gizlice yayılan bir yalan haberdir. burada abd-rus gerginliğinin gelecekte alacağı şekil tasvir edilmektedir. çünkü rus bilimadamları dr. floyd’un ağzından bilgi almaya çalışırlar ama floyd ketumdur, hiç açık vermez.


3.
ay’daki üs clavius’taki toplantıda dr. floyd, bulunan cismin dünya dışı zekanın ilk kanıtı olduğunu heyecanla söyler. bunu sadece üste bulunması izinli 15-20 insan bilmektedir. bilgi çok sıkı önlemlerle korunmaktadır. çünkü dünya'ya bu bilgi açıklandığında, halkın büyük panik yaşayacağı düşünülmektedir. hollywood filmlerinden çok bilinen klişedir. uzaylıları keşfetseler bile açıklamak istemezler. paniğin, ölümleri çok artıracağını söylerler. burada da aynı durum söz konusudur.

4. ay'da bulunan cismin dünya dışı zekayı kanıtlaması şu sebeptendir; bilim insanları ay'ın yüzeyinde bulunan tycho kraterinin civarında çok kuvvetli bir manyetizma tespit etmişler, daha sonra yüzeyi metrelerce kazarak, bu taşa ulaşmışlardır. yapılan tüm çalışmalar bu taşın oraya birileri tarafından “bilerek gömüldüğünü” göstermektedir. çünkü ne meteor, ne de volkanik hareket, taşın hiç bir şekilde orada fiziksel bir çarpışma ile kendi kendine bulunamayacağını gösterir. ayrıca taş, biçim olarak da kusursuzdur. sırf bu gözlem bile, taşın mutlak surette yabancı ve bilinemeyen bir bilinç tarafından gömüldüğünün kanıtıdır.

5. ay'da bulunan taş aslında oraya 4 milyon yıl önce gömülmüştür. bu taş bir tür gözlemcidir. dünya dışı bilinçteki varlıkların insanlığın ilerlemesini gözlemlediği bir sinyal istasyonudur. bu varlıklar tarafından, ne zamanki insanlık bilimin ilerlemesi ile taşın keşfedilip, yerinin tespitinden sonra incelemeye başlandığında, cismin güneşle ilk temasında, otomatik olarak jüpitere sinyal gönderecek şekilde ayarlanmış bir tür "alarm saati" dir. yani bu bilinç insanlığa; “bravo, evriminizde büyük bir adım atıp, önemli bir aşama kaydettiniz, şimdi sırada daha zorlu bir göreviniz var.” demektedir. tarihler 1999 yılının ağustos ayını göstermektedir.


6.
2001’in şubat ayında jüpiter görevi başlar. araştırma ekibi 18 ay önceki araştırmadaki sinyalin izinin jüpiter’i işaret etmesinden dolayı, bu gezegene ilk insanlı seferi düzenlemeye karar verir. üst düzey teknoloji ile donatılmış discovery one isimli uzay gemisinde, ileri seviye yapay zeka “hal” ile tanışırız. tüm uzay gemisini o idare etmektedir ve satrançta yenilmezdir. yani hal, tek başına jüpiter'e gidip araştırma yapsa, neredeyse insanlık için daha faydalı bile olabilir izlenimi verir. çünkü hal'in suya, yemeğe, oksijene ihtiyacı yoktur. görevi herhangi duygusal bir sebeple tehlikeye de atmaz. fazlasıyla kusursuzdur. ancak hal, görevi tehlikeye atabileceklerinden korktuğu için mürettebata güvenmez ve onlara bir oyun oynar ve hata yaptığı izlenimini yaratır. insanın kendi icadı kendisini tehdit eder hale gelmiştir.


7.
geminin kaptanı dave ve yardımcısı frank, hal'i bu hatasından dolayı devredışı bırakmaya karar verdiklerinde, hal ağızlarını okur ve amaçlarını gizlice öğrenir. bu arada hal, geminin diğer üç mürettabatının tümünün yaşam fonksiyonlarını kontrol etmekte ve onlara oksijen tedarik etmektedir.

8. hal'in, hata yaptığını söylediği anteni yerine koyması için frank dışarı çıktığında, uzay kapsülünü onun üzerine sürerek oksijen borusunu kopartır ve frank’in uzay boşluğunda sürüklenmesini sağlar. o arada üç gemi mürettebatının da oksijenlerini keserek, üçünü de öldürür. bu arada bu üç gemi mürettabatı, hal'in dışında dünya dışı zekanın varlığından haberdar olan ve bu konuda aylarca araştırma yapan gemideki diğer kişilerdir. frank ve dave’in ise bu araştırmaların yapıldığından haberi bile yoktur.


9.
dave, frank'i kurtarmaya poduyla dışarı çıktığında, frank'i mekiğinin kolları ile tutar, ancak hal, giriş kapılarını ona açmaz. dave mecburen frank'i uzay boşluğuna geri bırakıp, gemiye acil girişten, çok tehlikeli bir biçimde girer. ve hal'a olan kızgınlığı ile hal in tüm yalvarmalarını umursamayıp, hal in bütün ileri yaşam fonksiyonlarını kapatır. sadece otomatik pilot ve basit fonksiyonlarını çalışır halde bırakır. dave hal’e karşı yani insanın kendi ürettiği yapay zekaya karşı zafer kazanmıştır. bu insanlığın bir nevi kendi yarattığı bir varlık ile savaşmasıdır.

10. hal’in etkisiz hale gelmesinden sonra, monitörde, görev öncesi kaydedilmiş bir mesaj belirir. bu mesajda, ayda bulunan cismin jüpiter'e sinyal gönderdiği, cismin 4 milyon yaşında olduğu bilindiği, ancak menşeinin ve nereden gelmiş olabileceğinin bilinmediği, taş’ın varlığının tamamıyla bir gizem olduğu söylenir. bunları duyan dave, araştırma yapmak üzere poduyla birlikte gemiden ayrılır ve jüpiter'e poduyla yaklaşmaya başlar. discovery one, jüpiter’in yörüngesinde beklemektedir. bu sırada dünya takvimi 2001’in ağustos ayını göstermektedir.


11.
bu sırada bizler uzayda jüpiter'e ve uydularına yakın mesafede bir sürü taş görürüz. buradan uzaylıların bu taşları medeniyetler ile iletişim için kullandıklarını ve buranın güneş sistemindeki bir nevi geçiş istasyonu olduğunu anlarız. daha sonra dave poduyla beraber bu taşların arasından jüpiter'e iyice yaklaşır ve o anda bir şey olur. bir anda evren sanki gözünün önünde ışık patlaması haline geliyor gibi görünerek poduyla birlikte inanılmaz yüksek hızda yol almaya başlar. işte tam burada uzaylılar dave’i jüpiter'den bilinmeze, belki de milyonlarca ışık yılı uzağa taşımaya başlamışlardır. dave insanlığın şimdiye kadar gördüğü en muhteşem yolculuğa çıkmıştır. bu yolda evrenin nasıl oluştuğunu, yıldızların doğumunu, gezegenleri ve kuyruklu yıldızların oluşumunu, kısacası evreni oluşturan tüm unsurları bir arada görür. beynine matrix’teki sonsuz bilgi akışı misali, bir anda inanılmaz bir oranda bilgi yüklenmektedir. insanlık tarihinin en büyük evrim adımını atmak üzeredir.

12. insanlığın en önemli yolculuğunu tamamladıktan sonra dave, otel odasına benzeyen bir yerde poduyla beraber durmuştur. duvardaki tabloları, yatak, masa ve banyosuyla son derece şık ve güzel bir daire görünümündedir. aslında burası uzaylıların dave’i korkmaması için oluşturdukları “fake” bir mekandır. çünkü birazdan dave en önemli ve son yolculuğunu yapacağı için, kendini güvende hissetmeli ve artık korkmanın gereksiz olduğunu anlamalıdır çok boyutlu bir mekan olduğu için, burada zaman doğrusal da akmaz. dünyada zamanın bir ok olarak doğrusal aktığını düşünün. burada ise zaman helezonik bir nesne, yani bir tür amortisörlü yay sistemi gibi akar. yani geçmiş geleceği görebilir ama gelecek geçmişi göremez. dolayısı ile dave, 5 dakikada bir kendi yaşlılığını görür, ancak yaşlılığı bir kaç dış algı hissetse de, kendi gençliğini göremez. dave bulunduğu mekanda yaklaşık 20 dakikada 60 yıl yaşlanmıştır. yani o odada dave, göreceli olarak 60 yıl yaşamıştır. yolculuğu da hesaba katıldığında, dave muhtemelen milyonlarca yıllık bir beyne ve bilgi birikimine sahip olmuştur.


13.
dave artık nihai evrimini tamamlamak üzeredir. evrende öğrenebileceği her şeyi öğrenmiş, artık zayıf bedenine ihtiyacı kalmamıştır. dave 100 yaşında yatağında kendi bedenini terk eder. terk etmeden önce bütün bilgi birikimini de odasında beliren taş'a aktarır. bu taş, başka galaksilerde kendine medeniyet bulacak ve o medeniyetlerin gelişimine öncülük edecektir. aktarımı yaptıktan sonra dave, yatağında bir cenine dönüşür. ışıklar saçan cenin oluştuktan sonra, artık bulunduğu bu mekana da gerek duymaz. çünkü dave artık evrimini tamamlamış ve “yıldız çocuk” haline gelmiştir. kendisi saf ışık ve enerjiden oluşan, evrimin nihai halkası konumundadır. “yıldız çocuk” un eski evi de dünyanın kendisidir. ona bu tecrübeyi yaşatıp evrimini tamamlamasını sağlayan bilinç, onu dünyaya geri göndermiştir. film tam o sırada bittiği için, dünya ile nasıl bir iletişim kanalı kullanacağını göremeyiz. ancak tabii bir de şu var; dave dünyaya göreli olarak milyonlarca yaşta olduğu için, dave’in dünya yakınına gelmesi, dünyadaki insanlar için muhtemelen sürpriz olmayacak, hatta bu insanlar yıldız çocuk’un gelişini kutlayacaklardır. yıldız çocuk, dünyadaki insanlar için bir tür tanrıdır. evrenle ilgili her şeyi bilen, iletişimi sınırsız, saf ışık ve enerjiden oluşan bir tanrı.