Sinoplu Filozof Diyojen'in, Çevresindekilere Verdiği Tarihi Ayarlar

Tarihe yazdıklarıyla değil, yaptıklarıyla geçen filozof Diyojen'in karıştığı ilginç olaylar.
Sinoplu Filozof Diyojen'in, Çevresindekilere Verdiği Tarihi Ayarlar


"bu adam neden şimdi böyle insanları kırmış" ki diye sormamak adına, önce diyojen'in kim olduğuna biraz bakmak gerek

diyojen, zamanında platon tarafından "çıldırmış bir sokrates" olarak tarif edilmiş sinop doğumlu bir filozoftur. kendisi sinop'ta yaşarken, babasının kalpazanlık yapması dışında hayatı normal yaşayan bir insanmış. tahminlere ve varsayımlara göre tek derdi para pul olan ve her şeyi bu amaçla yapmış olan babası kalpazanlık suçundan yakalandığında, diyojen çok fazla çile çekip para ve pula dair her şeyden soğuyacak tecrübeler edinerek sinop şehrinden sürgün edilmiş ve atina'ya yerleşmiş.


diyojen atina'ya yerleştikten sonra sokrates'in öğrencilerinden biri olan ve mutluluğun para, güç, sosyal statü gibi şeylerde değil, insanın bilgi yoluyla kendi içinde bulacağı bir şey olduğunu savunan antisthenes ile karşılaşmış. ilk başlarda antisthenes, diyojen'i öğrencisi olarak kabul etmek istememiş ama diyojen yemeden içmeden gittiği her yerde antisthenes'i takip edip adama huzur vermeyince en sonunda öğrencisi olmuş. antisthenes, diyojen'e insanların hayatları boyunca mutluluğu kendi uydurdukları para, statü gibi kavramlarda aradıklarını ancak bu şeylere ulaşabilmek için dürüstlüklerini kaybettiklerini, dürüstlüklerini kaybettikleri için de birbirlerine yalan söyleyip birbirlerine zarar vererek hem kendilerini hem de diğerlerini rahatsız ettiklerini, bu sebepten mutlu bir yaşama bu tür sanal mülkiyetleri dert edinmeden ulaşılabileceğini öğretmiş.

bu düşünceyi fazlasıyla benimseyen diyojen; neyi var neyi yok, her şeyi bırakmış. gitmiş, atina'da bir pazar yerinde içinde yaşayabileceği kadar geniş bir fıçı bulmuş ve bu fıçıda sadece yemek yiyip su içebileceği bir kap ile yaşamaya başlamış. hayatını yemek dilenerek, sağdan soldan meyve toplayarak ve çöpleri karıştırarak sürdürmüş. daha sonra nehir kenarında elleriyle su içen bir çocuk görünce "bu kap gereksizmiş lan" diyerek kabı da atmış.


atina'da yaşadığı süre zarfında o çevrede ders veren birçok filozofun derslerine katılmış ve tutarsız bulduğu her şeyle alay ederek dersleri sabote etmiş. ancak diyojen bu alay etme işini boş beleş yapmıyormuş. en çok platon'un derslerini sabote edip platon'u sürekli bir şekilde rezil ederek "adam doğru söylüyor aslında ya" dedirttiği için platon kendisine hem bir çeşit nefret hem de saygı duyuyormuş. platon diyojen'e tam olarak bu sebepten "çıldırmış bir sokrates" diyerek hem kendince hakaret etmiş hem de saygı duyduğu hocası sokrates ile benzetme yapmıştır.

diyojen atina'da türlü olaylara karıştıktan sonra bir gün korsanlar tarafından esir alınıp satılmak için girit'e götürülüyor. burada bütün köleler tüccarlarından kurtulmak için pazarda kendilerini "ben çok güçlüyümdür her şeyi taşırım" gibi cümlelerle pazarlarken diyojen "benden çok güzel efendi olur, hepinizi çok iyi yönetirim" diye bağırarak kendini pazarlıyor. bunu gören bir adam diyojen'in diyojen olduğunu anlayıp çocuğuna öğretmenlik yapsın diye diyojen'i satın alıyor. diyojen'i satın alan kişi korintşehrinde yaşadığından diyojen'i korint'e götürüp çocuklarına öğretmen yapıyor.

hayatının geri kalanında korint şehrinde yaşayan diyojen bu şehirde 90 yaşında ölüyor. geriye hiçbir yazılı eser bırakmasa da günümüze hayatı boyunca atinalı filozoflara verdiği ayarlarların hikayeleri ve atina'da yaşadığı zamanlar öğrencisi olan krates'in stoa felsefesinin kurucu olan kıbrıslı zenon'un hocası olması vasıtasıyla stoa felsefesi kalıyor.


şimdi geçelim listeye

1. bir gün birileri diyojen'i alıp" bu adam yemek verir" diye zengin birinin evine götürüyor.

çulsuz diyojen'in evine geldiğini gören adam diyojen'e yerlere tükürmemesini tembihliyor. bunun üzerine diyojen adamın suratına tükürüp "tükürecek başka yer bulamadım" diyor.

2. diyojen fıçıda yaşadığı dönem insanların dürüstlükleriyle övünmesine rağmen herkesin yalancı dolancı olmasına sinir oluyor.

bir gün bir fener bulup, gündüz vakti elinde bu fenerle dolaşıp sanki hiçbir şey göremiyormuş gibi feneri insanların suratına tutarak çevresine bakıp bir şeyler arıyor.

en sonunda birisi gelip kendisine "gündüz vakti fenerle ne arıyorsun sen be adam?" diye sorunca "dürüst insan arıyorum" cevabını veriyor.

3. diyojen'in korint şehrinde yaşadığı dönem, diyojen'in hikayelerini duyup hayranlık besleyen büyük iskender korint'e uğradığı bir gün diyojen ile tanışabilmek için şehri arayıp diyojen'i yerde uzanmış güneşlenir halde buluyor. hayranlık duyduğu filozofa kendini tanıtıp "senin için yapabileceğim bir şey var mı?" diye soruyor. diyojen eliyle adamı biraz kenara ittirip "gölge etme başka ihsan istemez" diyor.

bu cevabı çok beğenen iskender diyojen'e "eğer iskender olmasaydım diyojen olmak isterdim" diyor. diyojen de bu cümlenin üzerine "eğer diyojen olmasaydım ben de diyojen olmak isterdim" cevabını veriyor.

4. bir gün atina sokaklarında platon'un insanları "tüysüz iki bacaklı hayvan" şeklinde tanımladığı için övüldüğünü duyan diyojen gidip pazardan bir tavuk buluyor. bulduğu tavuğun tüylerini yolup platon'un okuluna gidiyor ve elinde tavuğu platon'u dinleyen öğrencilerin yanına bırakıyor. yaptığı bu hareketten sonra kendisine bakan platon ve öğrencilerine "ne bakıyorsunuz? ders dinleyip bir şeyler öğrensin diye platon'un insanını getirdim işte" diyor.

5. bir gün diyojen iki kişinin yan yana yürüyemeyeceği kadar dar bir geçitten geçerken karşıdan gelen bir tüccar ile karşılaşıyor. tüccar diyojen'e "ben serserilere yol vermem" deyince diyojen geri çekilip "ben veririm" diyor.

6. bir gün diyojen'in atina sokaklarında hayat hakkında öğrendiklerini anlatası geliyor. bir yere çıkıp başlıyor konuşmaya ama kimse adamı dinlemiyor.

bunun üzerine diyojen konuşmayı bırakıp ötmeye başlıyor. türlü türlü kuş sesi çıkarıp dikkat çekiyor. çevresinde bir sürü insan toplandıktan sonra kalabalığın içinden biri diyojen'e "neden kuş sesi çıkarıyorsun" diye soruyor. diyojen bu soruya "insan gibi konuşunca dinlemiyorsunuz" cevabını veriyor.


7. bir gün tanrılarla arası iyi olan platon diyojen'i nehir kenarında yiyeceği sebzeleri yıkarken görünce diyojen'e "tanrılara dua etseydin sebzelerini yıkaman gerekmezdi" diyor. bunun üzerine diyojen, platon'a dönüp "sebzelerini yıkasaydın tanrılara dua etmen gerekmezdi" cevabını veriyor.

8. diyojen, korint'te kaldığı dönemde şehirde şehre bilinmeyen bir ordunun yaklaştığı söylentileri yayılır ve halk panik yapıp koşuşturmaya başlar.

halkın panik yaptığı sırada diyojen sakince gidip ağır bir kaya bulur ve bu kayayı zar zor bir yokuşa getirip yokuş yukarı ittirmeye çalışır.

malını mülkünü kurtarmak için koşuşturan insanlardan biri yokuş yukarı kaya ittirmeye çalışan bir adam görünce "bu adam bu kayayı neden götürmeye çalışıyor ki?" diye merak edip diyojen'e ne yaptığını sorar. diyojen bu soruyu "ben de herkes kadar faydalı işler yapayım dedim" cevabını verir.

9. bir gün diyojen, eğitim yapan askerlerin içinde hedefi vurmaya çalışıp sürekli ıskalayan bir okçu görünce gidip okçunun vurmaya çalıştığı hedefin önüne oturur.

okçu diyojen'e "neden geçip de hedefimi kapattın be adam?" diye sorunca diyojen, okçuya "oturup dinlenecek daha güvenli bir yer bulamadım" cevabını verir.

10. bir gün diyojen, kapısında "buradan kötülük girmesin" yazısı bulunan lüks bir ev görüp kapıyı çalıyor. kapıyı açan hizmetçi diyojen'e "ne istiyorsun?" diye sorunca "bu evin sahibinin eve nereden girdiğini öğrenmek istiyorum" cevabını veriyor.

11. diyojen bir gün hamamdan çıkarken biri onu durdurup "içeride çok insan var mı" diye sorunca diyojen "hayır yok" diyor.

henüz iki adım atmadan bir kişi daha diyojen'i durdurup "içerisi çok kalabalık mı" diye sorunca "evet içerisi çok kalabalık" cevabını veriyor.

12. bir gün diyojen'e çarpan bir adam çarptıktan sonra "aman dikkat" diyor. diyojen de adama dönüp "neden? tekrar mı çarpacaksın?" diye soruyor.

13. bir gün bir eczacı kendisinden ilaç isteyen diyojen'e tanrılara inanıp inanmadığını sorar. bunun üzerine diyojen, adamı biraz inceleyip "sana düşman olduklarını görene kadar inanmıyordum" cevabını verir.

14. bir gün halk yerel tapınaktan kupa çalan bir adamın tapınağın bekçisi tarafından yaka paça götürülmesini izlerken diyojen, izleyenlerden birine gidip "hangisi hırsız" diye sorar.

15. diyojen, pis bir hamam görüp içeriye giriyor. yıkandıktan sonra hamamcıyı bulup "burada yıkananlar temizlenmek için nereye gider" diye soruyor.

ileri okuma ve kaynak:

(bkz: diogenes laertios)
(bkz: the lives and opinions of eminent philosophers)

the kosmos society harvardworld historybritannica
pek de güzel çevirileri olmayan türkçe bir yazı

dipnot: yukarıdaki hikayeler ingilizce anlatıldığı zaman oldukça güzel görünürken türkçe'ye direkt çevirildiğinde aynı etkiyi yaratmadığı için çevirileri esnek yaptım.