Sinsice İlerleyen Bir Hastalık: Hamilelikte Tansiyon Yükselmesi (Preeklampsi)

Hamilelikte tansiyon yükselmesi (Preeklampsi) nedir, neden olur, nasıl tedavi edilir?
Sinsice İlerleyen Bir Hastalık: Hamilelikte Tansiyon Yükselmesi (Preeklampsi)

Preeklampsi nedir?

preeklampsi; yalnızca insanlarda ve yalnızca gebelik döneminde ortaya çıkan, gebeliğin normaldışı seyrettiği bir durumdur. gebelik zehirlenmesi olarak da bilinir. 

henüz ne olduğu tam olarak bilinmeyen bir uyaran tansiyon yükselmesine neden olur, idrarla protein kaybı başlar ve normalde damarlar içinde tutulması gereken sıvının büyük kısmı vücut boşluklarına kaçarak aşırı kilo alımına ve ödem oluşmasına yol açar. 

fark edilmediği taktirde preeklamptik krize ve anne ve bebeğin ölümüne yol açabilir.

gebeliğin 20. haftasından sonra başlayan, ödem, hipertansiyon ve proteinüri ile karakterize klinik tablodur preeklampsi.

minimum kriterler şöyledir:

kb>140/90 (20. haftadan sonra), proteinüri 300 mg/gün veya dipstikte +1 pozitif değer veya spot idrarda 0.3 mikrogramdan fazla protein saptanması.

akut durumda, hidralazin, labetalol ve nifedipin ilk olarak tercih ediliyor. kronik durumda ise ilk olarak metildopa, clonidine, oxprenolol, labetalol, atenolol sonraki aşamada ise hidralazin, prazosin ve nifedipin kullanılmakta.

eğer kan basıncı kontrol edilemez ve bulgular kötüleşmeye başlar ise preeklampsinin tek tedavisi doğumdur. doğumla semptomlar dramatik şekilde düzelir. kan basıncı kontrolünde bir diğer husus 120/80 değerinin altındaki bir değere düşmemektir. bu değerin altında rölatif hipotansiyon durumu ortaya çıkar. bu duruma nörolojik belirtiler ve konvülziyon eşlik ederse eklampsi ortaya çıkar ve daha ağır bir tablodur. tek tedavisi doğumdur.

Bir Ekşi Sözlük yazarının başına gelen durum

eşimin 8 aylık hamileliğinde, bu hastalık ile alakalı başıma gelen ve beni yoğun bakım önünde 6 gün devamında ise farklı servislerde 12 gün bekleten illet.

öncelikle en iyi doktora gidiyorum ben demeyin biz de ilimizde bulunan en meşhur kadın doğum uzmanına gidiyorduk ama tüm belirtilere rağmen başımıza geldi.

öncelikle bu hastalık nöbet geçirmeye sebep olan, bebek ölüm oranının en fazla olduğu, hatta anneninde hayatına mal olabilecek kadar sinsi ve sıkıntılı bir hastalık.
diğer entrylerde tıbbi olarak yazılmış ben herkesin anlayabileceği bir dil ile yazmaya çalışacağım.

öncelikle eşim ve ben sağlık personeliyiz. özetle, eşim 35 haftalık hamile iken gece nöbet geçiriyor ve bilinci kapalı halde sezaryene alınıyor ikiside yoğun bakıma alınıyor. eşim 4 günü entübe 2 günü takip amaçlı yoğun bakım sonrası normal odaya geçiyor. bebeğimizi ise 20 güne yakın yeni doğan yoğun bakımda kaldıktan sonra kucağımıza alabiliyoruz.

şimdi detaylı bir şekilde anlatayım, hamileliğin başlarında ayda bir, 20. hafta ile ayda iki defa meşhur bir kadın doğum uzmanına gidiyoruz, takibimizi kendisi özel muayenehanesinde yapıyor. hamileliğin 26. haftası itibariyle eşim sırt ağrısı çekmeye başlıyor bu ağrı sırttan başlıyor ve sol koluna kadar uzanıyor, doktora bilgi veriliyor ve bebek dolayısıyla ağırlık merkezi değişti ağrıya o sebep oluyor deniyor. sol ayagi şişiyor, artık ayakkabı olmuyor, hamilelikte normal ödem diyor. tansiyon 14-15 civarlarında geziyor, yüksek değil mi hocam diyoruz, hasta panik yapıyor, korkuyor, stres var onun için sıkıntı yok diyor. böyle böyle 34 haftalık oluyoruz, yataktan çıkacak hali yok, tekrar hocaya iletiyoruz baş ağrısı yüzünden uyuyamıyor, gözlerinde kararma var diyorum kan testi istiyor bir serum takıyor ve yine sıkıntı yok deyip gönderiyor.

ve olanlar oluyor bir şeyi yok diye eve gönderdiği gece saat 04.00 sıralarında hanım yatakta nöbete giriyor. 

epilepsi nöbeti gibi kasılma, titreme ve ağızda kitlenme var ilk müdahaleyi yapıp ambulansı arıyorum, ambulans gelinceye kadar nöbet devam ediyor, gelen ekip bilinç kapalı olarak tansiyonu 25 ölçüyor ve ilk tanı preeklampsi nöbeti acil sezaryen diyerek uzman kadın doğum doktoru adece tıp fakültesinde denilerek tıp fakultesine gitmek üzere yola çıkıyoruz.
eve 15 dakikalık mesafe de hastane ama o 15 dakika bitmek bilmiyor, bu arada ambulansta giderken hanım taşikardiye giriyor, kalp atışı 200 civarına yükseliyor ve bir anlığına kalp durması gerçekleşiyor. 

hastaneye gelince acil sezaryene alınıyor ve bir mucize olarak bebeğimiz prematüre olarak canlı doğuyor ve yeni doğan yoğun bakıma alınıyor.

hanım ise bilinç kapalı, nefes alımı sıkıntılı, karaciğer hasarı var tanıları ile reanimasyona (yoğun bakım) alınıp entübe ediliyor. doktordan gelen ilk bilgiye göre durumu ağır, makineye bağlı, hazırlıklı olmakta fayda var ama allahtan umut kesilmez.

tam 6 gün yoğun bakımda yattı eşim, normal odaya alınınca da farklı servislerde toplamda 12 gün odada kaldı. geçmeyen baş ağrısı yüzünde çekilen mr'da geçirilen nöbete bağlı, beyinde pıhtıdan şüphelenildi, yapılan detaylı incelemede görülen şeylerin pıhtı olmadığı (bkz: posterior reversible ensefalopati sendromu) olarak bilinen press denilen bir hastalık olduğu söylendi ve gerekli ilaçlar yazılarak taburcu edildi.

şu anda eşimde bebekte iyi ama, eşim korkudan tek başına kalamıyor, tuvalete bile gitmeme izin vermiyor, tansiyon 14 lerde düşmüyor, bundan sonra tansiyon ilacına bağımlı olacak gibi. her ay düzenli olarak tansiyon için kardiyolojiye, press hastalığı için nörolojiye gidip geleceğiz.
tedavimizi yapan tüm doktorlar diyor ki bu kadar belirti olmasına rağmen doktorunuz nasıl anlamamış, nasıl önlem anlamamış, takip edilerek sıkıntısız bir şekilde yapılacak doğum için bu kadar acı niye çekilmiş.

o çok meşhur uzman doktoru aradım durumu anlattım ve aldığım cevap; olabilir, ne yapayım, suç benim mi. şu an iyiymiş ya takılmamak lazım bazı şeylere.

yapılan testlerde belliymiş hocam nasıl anlamazsınız deyince o kadar biliyorsan sen anlasaydın dedi ve kapattı telefonu.

son olarak hamilelikte tansiyonunuza dikkat edin, tansiyonunuza dikkat edin, tansiyonunuza dikkat edin.