Tarihimizde Aslında İki Adet Lozan Antlaşması Olmasının Yarattığı Kafa Karışıklığı
türk tarihini ciddi derecede ilgilendiren iki tane lozan antlaşması vardır. bu antlaşmaların hangileri olduğu bilinmeden üzerine yorumlar yapılır, yalan yanlış bilgilerle insanlar yanlış yönlendirilir, sular bulandırılmaya çalışılır. ancak tarih okuyan ve okuduğunu anlayan kişiler gerçeğin ne olduğunu çok net görebilirler.
türk tarihini derinden etkileyen ilk lozan antlaşması 1912 yılında italya krallığı ile osmanlı imparatorluğu arasında imzalanan antlaşmadır
1912 yılında imzalanan lozan antlaşması, 1911 yılında yaşanan ve mustafa kemal’in de bizzat katıldığı trablusgarp savaşının bir sonucudur. tarih içerisinde yanlış anlaşılmalara mahal vermemek için uşi antlaşması da denilmektedir. bunun sebebi ise, antlaşmanın isviçre'nin lozan şehrinin uşi (ouchy) semtinde imzalanmış olmasıdır.
bu antlaşmanın sonuçları ise şunlardır:
- trablusgarp ve bingazi yeni bir kanunla özel bir statüde yönetilecek ve özerklik sağlanacaktır. bu maddenin bir sonucu olarak italya, trablusgarp ve bingazi'yi rahat bir şekilde işgal edebilmiştir.
- trablusgarp'da yaşayan halk dini inanış ve gelenek bakımından padişaha bağlı olacaktı. ancak diğer hususlarda kendi çıkarlarını gözetebilecektir.
- belki de en önemli madde; 12 adalar italya krallığına bırakılacak ve balkan savaşları bitiminde 12 ada osmanlı imparatorluğu'na geri verilecektir. tabi beklenen olmamış, adalar osmanlı imparatorluğuna geri verilmemiş, ikinci dünya savaşı sonunda adalar yunanistan'a devredilmiştir.
bu anlaşma ile birlikte kuzey afrika'da osmanlı hakimiyeti son bulmuştur. ve anlaşmanın üzerinden 108 yıl geçmesine rağmen adalar konusu hala güncelliğini korumaktadır.
anlaşma yapıldığında ise dönemin sultanı, 35. osmanlı padişahı v. mehmed reşad'tır.
ikinci lozan antlaşması
türk tarihini derinden etkileyen ikinci lozan anlaşması ise, 1923 yılında türkiye büyük millet meclisi temsilcileri ile britanya imparatorluğu, fransa cumhuriyeti, italya krallığı, japon imparatorluğu, yunanistan krallığı, romanya krallığı, sırp krallığı, hırvat krallığı, sloven krallığı arasında imzalanan ve türkiye cumhuriyetinin kuruluş belgesi ve tapusu olarak kabul edilen bir anlaşmadır.
1918 yılında sona eren birinci dünya savaşı sonrası itilaf devletleri ile osmanlı imparatorluğu arasında imzalanan sevr anlaşmasına karşı olarak başlatılan milli mücadelenin bir sonucu olarak imzalanmıştır.
1919-1923 yılları arasında yaşanan ve mustafa kemal'in önderliğinde başarıyla sonuçlandırılmış türk kurtuluş savaşının taçlandırıldığı, türkiye cumhuriyetinin uluslararası arenada tanınmasının sağlandığı ve türk milletinin yok oluşunun engellendiği bir anlaşmadır.
bu anlaşma ile:
- türkiye'nin suriye, ırak, iran ve yunanistan sınırları mîsâk-ı millî sınırlarına en yakın olacak şekilde kabul edilmiştir.
- yunanistan savaş suçu işlediğini kabul etmiş ve türkiyeye tazminat olarak karaağaç ve bosna köyünü vermiştir.
- kapitülasyonlar tamamen kaldırılmıştır.
- azınlıklar sorunu çözülmüş, bütün azınlık grupları türk vatandaşı olarak kabul edilmiş ve hiçbir ayrıcalıktan yararlanmayacakları kabul edilmiştir.
- osmanlı imparatorluğundan kalan borçlar osmanlı devletinden ayrılarak kurulan diğer devletler arasında paylaştırılmıştır. (bu anlaşma öncesinde bütün borcun türkiye tarafından ödenmesi isteniyordu.)
- boğazlar konusunda yapılan görüşmeler neticesinde başkanı türk olan bir uluslararası kurul oluşturulmuştur. bu konu 1936 yılında montrö boğazlar sözleşmesi ile nihayete erdirildi ve boğazlar türk hakimiyetine bırakıldı.
- patrikhanelerin osmanlı imparatorluğu zamanında verilen ayrıcalıkları da kaldırıldı.
bu anlaşma ile birlikte anadolu'daki türk varlığı tarihin sonuna kadar güvence altına alınmıştır. dönemin lideri ise, türkiye büyük millet meclisi reisi ve türk orduları başkumandanı mustafa kemal paşadır.
günümüzde ise bu anlaşmalar birbirine karıştırarak halkın önüne atılıyor ve milli değerler zedelenmeye çalışılıyor. halbuki bu konuyu siyasilerin değil de tarihçilerin ağzından dinlesek her şeyi çok net bir şekilde anlayacağız.
ancak şöyle de bir gerçek var ki; okumayı ve öğrenmeyi sevmeyen halkımız bu özelliklerine oranla kulaktan dolma bilgileri ve hurafeleri çok seviyor. kendisine doğruyu aktarınca da seni vatan haini ilan etmekten çekinmiyor. aslında gerçeği anlayabilse gerçekten ufkunu iki katına çıkartacak.
tarih bilincinden ve birikiminden yoksun bırakılmış bindirilmiş kıtalar, adaları 1923 yılında imzalanan lozan barış antlaşmasıyla kaybettiğimizi zanneder. ancak gerçek tarih bizlere 1912 yılını işaret etmektedir.