Tarihin Gördüğü En Büyük Siyasi Devrimlerden Biri: Fransız İhtilali

Bastille Hapishanesi'nde başlayıp dalga dalga yayılan ve tüm dünyayı değiştiren, tarihin gördüğü en büyük siyasi devrim: Fransız İhtilali.
Tarihin Gördüğü En Büyük Siyasi Devrimlerden Biri: Fransız İhtilali

fransız devrimi, en az 500 yıllık ekonomik ve toplumsal bir gelişim ile değişimin ürünü ve sentezidir. her ne kadar ingiliz ve amerikan devrimleri daha önce gerçekleşmişlerse de orta çağ karanlığını zorlayan insan düşüncesinin yarattığı sosyal ve siyasal anlayışın hızla yayılan bir ideoloji hüviyetine bürünebilmesi fransız ihtilali sonrasında mümkün olabilmiştir. yine aynı biçimde insan emeğinin ve zekasının yarattığı büyük iktisadi patlamanın (bkz: sanayi devrimi) sonuçlarının tüm dünyaya yayılması da ancak fransız devrimi'nin akabinde görülebilecektir.

ingiliz devrimi, her şeye rağmen "yumuşak" bir geçiştir. amerikan devrimi ise bir bağımsızlık savaşının öğelerini önemli ölçüde barındırmaktadır. bunlara karşılık fransızların devriminde toplumda yeni oluşan sınıfların net bir biçimde örgütlenmeleri ve monarşik kökenli bir iktidarı zorla değiştirmeleri gözlemlenmektedir. keza fransa'da ihtilalin yıl dönümü olarak genel meclislerin toplanmasına veyahut millet meclisinin kurulmasına tekabül eden tarih yerine bastille'in silah zoruyla zapt edilip yıkılmasının (14 temmuz 1789) tercih edilmesinin elbette bir nedeni ve anlamı vardır. hobsbawn'ın çok yerinde bir tespit ile açıklamış olduğu üzere "19. yüzyılın ekonomik tarihi önemli ölçüde ingiliz endüstri devrimi tarafından belirlenmiştir, ancak aynı yüzyılın siyaset ve ideolojisini belirleyen şey fransız devrimi olmuştur."

devrim ya da eski deyişle inkılap kavramı, genellikle kısa bir zaman zarfı içerisinde meydana gelen, ani ve köklü değişimleri ifade eder. lakin bu tanımlamada mevzubahis olan "ani"lik, yine de birkaç yıla kadar uzayabilen bir sürece tekabül etmektedir. zira bir "değişimin", "evrim" mi yoksa "devrim" mi olduğu konusunda karar vermek de pek kolay değildir. ayrıca "zorlama" unsurunun da gerek / koşul üzerinden bu bağlamda tartışılması zaruridir.

fransız devrimi ekseriyet ile genel meclislerin toplanması ile anlatılmaya başlanır. oysa ki 16. louis'nin söz konusu meclisleri toplantıya çağırmasından önce ancien regime'in zorlaşan koşullarından ve statü yitirmesinden tedirgin olan aristokrasinin , parlamentoları ve buralarda yer alan yüksek burjuvaziyi "mutlakiyetçi merkez monarşi"ye karşı başkaldırmaya teşvik etmesi söz konusudur. keza 16. louis'nin genel meclisleri toplantıya çağırmak zorunda kalması da yine parlamentolardan yükselen bu seslerin bir sonucudur. velhasıl fransız ihtilali'ni sağlıklı bir şekilde idrak etmek adına; "aristokrasinin tepkisi", "tiers etat'ın talep ve çalışmaları" ve "genel ile yasama meclislerinin açılış süreci" gibi pek çok alt başlığın doğru bir şekilde analiz edilmesi elzemdir.

soyluların tepkisi

mali bunalımlardan mütevellit kaosun eşiğine gelmiş olan fransa, calonne'un maliye bakanlığı esnasında hazırlanan bir reform önerisiyle birdenbire karışır. mevzubahis öneri soyluları da genel bir arazi vergisinin kapsamı altına almayı öngörmektedir ve teklifinin parlamentodan geçmeyeceğini düşünen calonne, konuya dair bir imtiyazlılar meclisi oluşturur. ancak bu meclis de onun isteği doğrultusunda karar almaz ve maliye bakanı istifa etmek durumunda kalır. calonne'un yerine gelen meşhur brienne de selefiyle benzer düşüncelere sahiptir lakin amaca giden yolda izleyeceği politika farklı olacaktır. brienne özel bir meclis kurup aristokrasi ile uzlaşıya gitmek yerine üçüncü sınıftan yani tiers etat'tan müteşekkil olan eyalet meclisleri'ne baş vurarak çözüm için halkın desteğini kazanmaya çalışır. fakat çiçeği burnunda maliye bakanı burada da istediğini elde edemez ve vergi reformuna dair önerisini parlamentolara götürmek zorunda kalır.

basitçe ifade etmemiz gerekirse parlamentolar; yasaları tüzüğe geçirme ile gerekçeli olarak reddedebilme yetkileri sayesinde yasama gücüne ortak ve kralın sınırsız otoritesine sınırlama getirmiş olan kurumlardır. sınıfsal köken olarak aristokrasiye ve burjuvaziye dayanan parlamentolar, bilhassa 16. louis'nin etkisiz idaresi esnasında siyasal güç anlamında etkinliklerini iyiden iyiye arttırmışlardır ve mensuplarını zorlayıcı bir biçimde yeni bir yükümlülük altına sokmak isteyen monarşiye karşı ellerinden geldiğince direnmekte herhangi bir beis görmemektedirler. velhasıl ahvalin bu şekilde hasıl olduğu bir ortamda brienne'in vergi reformu tasarısı kral fermanı olarak önlerine geldiğinde öneriyi zaman kaybetmeksizin reddederek monarşinin itibarına ciddi bir şekilde darbe vurmuş olurlar. zira 1787-88 arasında kralın danışmaları ile parlamentolar arasındaki bu çatışma "soyluların ayaklanması" olarak adlandırılmaktadır.

bütün bu gelişmelerin akabinde 16. louis'nin yeni vergiler toplayabilmek adına önünde tek bir yol uzanmaktadır: 1614'ten beri toplanmayan genel meclisleri yani etat generaux'u göreve çağırmak. soylular, merkez otoritesine karşı böylesine taviz vermez bir biçimde direnmekle bir noktada kendi sonlarını da hazırlamışlardır. zira varlıklarını borçlu oldukları monarşinin gücüne ilk darbeyi vurarak kraliyetin, bilahare gelecek olan burjuvazi çıkışlarına karşı ne kadar basiretsiz olduğunu sergilemişlerdir.

genel meclislerin toplanması

16. louis'nin etat generaux'nun 1 mayıs 1789'da toplanması konusunda beyanda bulunması üzerine fransa'da muhtelif kesimler arasında oluşturulmuş olan ittifaklarda birtakım çözülmeler ortaya çıkar. bilhassa parlamentolarda monarşiye karşı işbirliği içerisinde olan aristokrasi ile yüksek burjuvazi arasındaki işbirliği sona erer. burjuvazi artık dönemin konjonktürü doğrultusunda kralı desteklemeye başlamış ve tiers etat ile yakınlaşma içerisine girmiştir. bu bağlamda burjuvazi ve üçüncü sınıf arasında yeni bir siyasi oluşum teşekkül edilir. taze ittifakın talepleri arasında "medeni haklarda eşitlik", "yasalar karşısında eşitlik", "adaletli vergi reformu", "genel meclislerdeki halk temsilcilerinin arttırılması" ve "seçmen kısıtlamalarının azaltılması" gibi o günler için aşırı sayılabilecek pek çok yeni istek de bulunmaktadır. soylular karşısında halkın desteğine ihtiyacı olan louis de söz konusu talepleri "anlayış" ile karşılar ve isteklerinin önemli bir kısmını yerine getirir. ancak halkın taleplerinin altında yatan asıl motivasyon mutlak monarşi ilkesine yöneliktir ve kralın bu durumu doğru bir şekilde analiz edememesi kendisi için bir anlamda sonun başlangıcı olacaktır. yine de louis kısa vadede seçim hakkını yaygınlaştırarak özellikle kırsal kesimden gelecek olan halk temsilcilerinin hem soylulara hem de burjuvaziye karşı bir emniyet supabı vazifesi göreceğini umut etmektedir ve kendisinin de onayıyla 24 ocak 1789'da yeni "seçim yönetmeliği" yürürlüğe girer. 4-5 mayıs 1789'da da yeni temsilcilerin katılımıyla neredeyse 400 yıllık bir zaman zarfının akabinde dinsel bir törenin eşliğinde etat generaux açılır ve 2 haftalık bir çalışmanın ardından dönemin fransa'sının %96'sını temsil eden bu yapılanma, tarihe damgasını vuracak ulusal meclis adını alır.

halk temsilcilerinin ulusal meclis'teki öncelikli amacı sınıf esasına göre değil, ortak toplanılması ve birey olarak oy kullanması konusundaki isteklerinin gerçekleştirilmesine yönelik olur. nitekim temsilcilerin ruhban sınıfı ve soylulara karşı verdiği 1 aylık mücadelenin ardından kral, halkın taleplerini "tekrar" kabul etmek zorunda kalır ve her üç sınıf temsilcilerinin de "eşitler" olarak meclis'e iştirak etmelerinin gerekliliğini bir ferman ile beyan eder. temsilcilerin jeu de paume (top oynanan salon)'da meclis kapıları yüzlerine kapandığında ettikleri yemin gerçek olmak üzeredir. (jeu de paume andı; hiçbir zaman birbirlerinden ayrılmamaya, anayasa tamamlanıncaya kadar nerede olursa olsun koşulların elverdiği her yerde toplanmaya dair verilmiş olan söz.) nitekim 7 temmuz 1789'da meclis tarafından bir anayasa komisyonu oluşturulur ve 2 gün sonra aynı meclis, ulusal'ın yanında "kurucu" sıfatına da mazhar olur.

kurucu meclis dönemi

16. louis, ulusal meclis'e verdiği ödünlerden mütevellit büyük bir huzursuzluk içerisindedir. yakın çevresinin ağır eleştirilerine de maruz kalan kral, bu haleti ruhiyenin etkisiyle ekseriyeti yabancı lejyonerlerden oluşan askeri birlikleri başkent paris'in çevresinde toparlamaya başlar. gerçekten de saray, bir darbe hazırlığı içerisindedir ve yavaş yavaş kuşatılan ulusal meclis'in bu askeri güce karşı herhangi bir mukavemet göstermesi söz konusu dahi değildir. bu duruma güvenen louis, 11 temmuz'da maliye bakanı necker'i görevinden alarak yerine halk nezdinde hiç sevilmeyen breuteoil'i atar. ancak halkın ve temsilcilerinin bu atamaya tepki vermeleri gecikmez. 12 temmuzda paris'teki 240 bölgenin her birinden 200'er kişinin iştirakiyle yeni bir milis kuvvet oluşturulur ve halkın teşkil ettiği 48.000 kişilik bu ordu, zaman kaybetmeden mümkün olan her biçimde silahlanmaya koyulur. 13 temmuz günü ulusal meclis tarafından yayınlanan bildiride necker'in görevden alınmasından ötürü duyulan üzüntü ifade edilir ve yabancı lejyonların bir an önce paris'i terk etmeleri talep edilir. ancak ilginç bir biçimde ve belki de philip augustus'un halk ile kral arasında tesis ettiği bağın hala daha kuvvetli olmasından dolayı meclis, yapılan yanlışlıklardan ötürü louis'yi değil; onu yanlış yönlendiren danışmanlarını suçlar. lakin kralın ne halktan gelen tepkilere ne de meclisin yayınladığı bildiriye kulak asmak gibi bir niyeti yoktur ve nitekim başladığı işi bitirmek adına planı, 14 temmuz akşamı hem ulusal meclis'i dağıtmak hem de paris'teki hayhuya bir son vermektir. ancak paris halkının başka planları vardır ve 14 temmuz gecesi "zapt edilemez" denilen bastile hapishanesi, parisliler tarafından basılarak yakılır. mutlak monarşinin sembolü hüviyetindeki bu güçlü kalenin böylesine kolay bir biçimde alınması, zaten tabiatı itibariyle korkak biri olan louis'yi büyük endişelere sevk eder ve şiddet yoluna başvurmaktan vazgeçerek ulusal meclis'in isteklerini "yine ve yeniden" kabul etmeye karar verir.

fransa artık büyük bir dönüşümün eşiğindedir ve bu değişim esnasında "şiddet" başlıca enstrüman olacaktır. kralın tavizkar tavrından dolayı büyüyen tehdidin iyice yaklaşmakta olduğunun farkına varan kimi soylular çareyi ülkeyi terk etmekte bulur. ortaya çıkan otorite boşluğu fransa'nın dört bir yanında ayaklanmaların çıkmasına sebebiyet verir. iyiden iyiye cesareti artan ulusal meclis, 4 ağustos akşamı "derebeylik haklarını" kaldırdığını ilan eder. bu, fransa'da feodalitenin sona ermesi anlamına gelmektedir. 10 ağustos'ta ise aynı meclis, belediyelerin oluşumu'nu onaylar. artık fransız halkı, kendi egemenliğine sahip çıkmaktadır. 27 ağustos 1789'da kabul edilen insan ve yurttaş hakları bildirgesi ise fransa'da artık kraldan ziyade kurucu meclis'in söz sahibi olduğu anlamına gelmektedir. mevzubahis belge, amerikan haklar bildirgesi'nden sonra çağımıza ve çağımızın insanına ışık tutan temel deklarasyonlardan biri hüviyetindedir. bildiriye göre yasanın kaynağı, genel iradeden başka bir şey olamaz ve bu zihniyet toplum sözleşmesi anlayışının kaçınılmaz bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. yine aynı bildiride beyan edilen egemenlik ulusundur ifadesi, bu olguyu bir kez daha vurgulamaktadır. insanların özgür doğduklarını ve hür yaşayacaklarını da açıkça ifade eden bildiri, vazgeçilemez ve devredilemez doğal insan hakları olarak özgürlük, mülkiyet ve güvenlik gibi kavramları peşi sıra ilan etmektedir. bu esnada versailles sarayı'nda bir nevi kuşatma altında olan louis'nin ise bu gelişmeleri onaylamaktan başka bir alternatifi neredeyse yok gibidir.

2 yıl boyunca fiilen ülkenin yönetimini elinde bulunduran ulusal meclis'te homojen bir yapı tabii olarak söz konusu değildir. meclisin ortasında bulunan başbakanlık kürsüsüne göre sağ tarafta soylular ve kralcılar otururken sol tarafta burjuvalar bulunmaktadır. velhasıl mütemadiyen her konuda mecliste sert tartışmalar gerçekleşmekte ve sorunlar yalnızca bunlarla da sınırlı kalmamaktadır. ülkede yüksek ölçüde bir enflasyon söz konusudur ve alınan sert önlemlere rağmen kısa vadede ekonomiyi düzene sokmak mümkün gözükmemektedir. ancak tüm bu iç ve dış zorluklara rağmen kurucu meclis, 1791 eylül'ünde yeni anayasayı hazırladığını beyan eder. 16. louis tabii olarak metni onaylar ve anayasaya bağlı kalacağına dair yemin eder. fakat yemin töreninden birkaç ay evvel kralın, maiyetiyle beraber paris'ten kaçma girişimi ve akabinde yolda yakalanması bilhassa sol görüşlü jacobenlerin elini güçlendirmiş ve ülkede artık yavaş yavaş cumhuriyet nidaları dillendirilmeye başlanmıştır.

ekim seçimlerinden cumhuriyete ve devrim fransa'sına tepkiler

fransa'daki devrim, ilk başlarda avrupa'da memnuniyet ile karşılanmıştır. zira kıtadaki güç dengesinde büyük bir ağırlığı olan fransa'nın içine düştüğü karmaşadan mütevellit zayıf düşeceği beklentisi, komşuları nezdinde olumlu bir gelişmedir. ancak kısa bir zaman zarfının akabinde bu memnuniyet yerini tedirginliğe bırakır çünkü tehdit altında olan yalnızca fransa değil, tüm avrupa yönetimlerinin dayatmakta olduğu "monarşi ilkesi"dir. yine ülke dışına kaçmak isteyen fransa kralının zorla geri getirilmesi ve bir anlamda gözaltında tutulması yaşlı kıtadaki monarşileri tedirgin eden bir diğer husustur. ayrıca 1790 yılında yaşanan avignon olayı da avrupa krallarının hafızalarında hala daha tazedir. papalığa bağlı bir prenslik olan avignon, kendi iradesiyle fransa'ya bağlanmak istemiş ve fransızların meclisi bu isteği ulusların kaderlerini belirleme hakkı gereğince kabul etmiştir. avrupa kıtasının o günkü sınırları böylesine bir ülkenin geçerli olmasına dayanamayacak kadar zorlama ve dengesiz durumdadır ve bu şekilde bir katılım isteği zaten halihazırda pamuk ipliğine bağlı olan kıtadaki dengeyi altüst edebilecek türdendir.

velhasıl yukarıda bahsini geçirdiğimiz sebeplerden dolayı avrupa'nın tutucu mutlak monarşileri fransız devrimi konusunda ortak bir tavır takınmaya karar verirler ve 1791'de pillnitz'de bir araya gelerek prusya ve avusturya imparatorlarının önderliğinde bir bildiri yayınlarlar. tarihe pillnitz bildirisi olarak geçen bu deklarasyonda fransa'daki devrim hareketinin salt fransa'nın bir iç sorunu olmadığı aksine bir "avrupa sorunu" olduğu vurgulanmaktadır. ayrıca yine aynı toplantıda koblenz'de toplanmış olan göçmenler ordusu'nun desteklenmesi ve fransa'dan kaçan soyluların oluşturduğu bu topluluğa yardım edilmesi gerektiği kararı alınmıştır. ülkedeki iç ayaklanmaların geniş boyutlara ulaşmasına ve ekonominin bir türlü düzeltilememiş olmasına rağmen temel tehlikenin avusturya ve onun desteklediği göçmen ordusu olduğuna kanaat getiren kurucu meclis idaresi altındaki fransa, 1792 şubatı'nda avusturya'ya ültimatom vererek göçmen ordusunun dağıtılmasını ister. ancak 2. leopold sonrası iktidara gelen 2. françois'nın böyle bir niyeti yoktur ve binaenaleyh yorgun fransa , 20 nisan 1792'de avusturya'ya savaş ilan eder. hiçbir hazırlığı olmayan fransızlar karşısında birleşik avusturya ve prusya orduları burnswick'in kumandası altında rahat bir şekilde paris önlerine kadar gelirler. 28 temmuz 1792'de general brunswick bir bildiri yayınlayarak 16. louis'nin otoritesini yeniden tesis etmek için geldiklerini ve son yıllardaki gelişmelerin sorumlularından hesap soracaklarını beyan eder. fransızların bruncswick'e cevabı ise kral ile kraliçeyi tutukladıklarını ve monarşinin lağvettiklerini ilan etmek olur. yeni bir anayasa hazırlamak için seçilecek konvansiyon meclisi'ne dek yürütme erki, 6 kişilik bir bakanlar kurulu'na devredilecektir ve bu kurulda adalet bakanı görevini ifa eden danton yürütmenin başı hüviyetindedir.

artık kılıçlar çekilmiştir ve ekseriyeti milis kuvvetlerden oluşan fransız ordusu ile brunswick komutasındaki birleşik alman ve avusturya kuvvetleri 20 eylül 1792'de valmy'de karşı karşıya gelir. fransa'yı saran yeni heyecan savaş alanına da yansır ve fransızlar, birleşik kuvvetleri püskürtmekte muvaffak olurlar. zaferin getirdiği rüzgarı arkasına alan konvansiyon meclisi, 5 gün sonra yani 25 eylül'de couthon'un fransız cumhuriyeti parçalanmaz bir bütündür önerisini uzun süren tartışmaların akabinde kabul ederek cumhuriyeti ilan eder.

konvansiyon dönemi ve cumhuriyet

gerçekten de konvansiyon tarihte benzeri görülmemiş bir meclis hüviyetindedir. ilk olarak ılımlıların desteğini sağlayan girondenlerin egemenliği altında çalışan mecliste, bilahare montagnardlar üstünlüğü ele geçirmişlerdir. bu gelişmeleri izleyen dönemde ise anayasa yürürlükten kaldırılmış ve tüm yetkiler önce genel savunma komitesi'ne daha sonra da genel kurtuluş komitesi'ne aktarılmıştır. komite üyelerinin başını yiyen çok kanlı bir terör döneminin ardından içi ve dış sorunlarını büyük ölçüde aşan fransa, nihayetinde ise yeni bir anayasa ile direktuar dönemi'ne girmiştir. ancak buraya gelmeden önce süreci daha sağlıklı bir şekilde idrak etmek açısından spesifik bir grubun analiz edilmesi zaruridir ve mevzubahis yapılanma tabi ki jakobenlerden başkası değildir ...

1791 sonrası alelade bir fransız yurttaşı artık devrimin sona erdiğini düşünürken, bu görüşün tam aksi yönünde bir kanaate sahip olan jacobenler; homojen bir yapıya sahip olmayan ve içerisinde farklı sosyal kimlikleri barındıran örgütlü bir siyasi parti konumundadır. ancak yine de jakobenizmin genel birtakım kaidelerini çizmek de pekala mümkündür. evvela jakobenler, katıksız demokrattırlar. onlara göre halk, kendi kendini yönetmelidir ve bu idare, onları en iyi tanıyanlar tarafından temsil edilmeleriyle gerçekleşebilir yani jakobenler vasıtasıyla. binaenaleyh onlara karşı çıkmak aptallığın da ötesinde "kötülüktür" ve bu karşı çıkanlar gerektiğinde en sert biçimde cezalandırılmalıdır. bu düstur doğrultusunda siyasal karşıtları ortadan kaldırmak yalnızca doğru bir tutum değil, aynı zamanda görevdir de. zira böylesine zararlı unsurların yani karşıtların ortadan kaldırılması, toplumun özgürlüğüne giden yolda zaruridir. jakobenizmde bu tavrın kuramsal bir sınırı da yoktur ve bilahare bu zihniyet, terör döneminin zeminin oluşmasına sebebiyet vermiştir.

valmy'de elde dilen zafer sonrası konvansiyon meclisi beklenmedik bir şekilde güçlenmiş durumdadır ve fransız cumhuriyeti orduları savaşın ardından kısa bir zaman zarfı içerisinde belçika'yı, savoie'yi ve nice'i ele geçirir. bu fütuhatın fransa açısından bir diğer olumlu yanı ise bahsi geçen bölgelerdeki halkın da bilinçli bir şekilde fransa cumhuriyeti'ne katılmak istemeleridir. 1793 yılına gelindiğinde ise jakoben etkisi altındaki fransız cumhuriyeti daha radikal adımlar atmakta herhangi bir beis görmez ve 361'e karşı 360 oy ile tutuklu halde bulunan sabık kral 16. louis'nin idamına hükmeder. karar, 23 ocak'ta yerine getirilir. söz konusu hüküm ve uygulama, ingilitere'yi de avrupa'daki tutucu imparatorluklar safına itecektir. konvansiyon meclisi, londra büyükelçisi chauvelin'nin ingiltere'den kovulması üzerine 1 şubat 1793'de ingilizlere savaş ilan eder. fransa bu kararıyla beraber artık isviçre ve iskandinav ülkeleri hariç tüm avrupa ile savaş halindedir. ancak her ne kadar tüm avrupa, fransa'ya karşı birlik içerisinde görülse de aslında aralarında hiçbir bağlantı yoktur. ne ordular ortak bir kumanda mekanizması ile hareket etmektedir ne de kuvvetler arasında herhangi bir koordinasyon söz konusudur. bilhassa ingiltere yalnızca lafta savaşmaktadır. hülasa 2 sene süren göstermelik bir mücadelenin ardından 1795'te fransa, avusturya ve ingiltere dışında tüm cephelerde savaş halini nihayete erdirmiş vaziyettedir.

lakin konvansiyon, dışarıdaki başarısını içeride gösterememiştir ve ne mecliste ne de ülkede bir düzen söz konusudur. üstelik alınan her sert tedbir, bir başka güçlü reaksiyona yol açmaktadır. binaenaleyh kaçınılmaz olarak bir anayasa komitesi oldukça süratli bir biçimde yeni bir yasa taslağı hazırlığına girişir ve 22 ağustos 1795'te çalışmalarını tamamlayarak meclise sunar. yeni anayasanın oylanarak kabulünün ardından konvansiyon, 26 ekim'de son toplantısını gerçekleştirir ve yerini direktuar yönetimi'ne bırakır.

fransız devrimine dair daha fazla bilgi edinmek isteyenlere toktamış ateş'ten siyasal tarih ve ali reşad bey'den fransa büyük ihtilali tarihi adlı eserleri tavsiye ediyorum.