The Garfield Movie, Beklentilerin ve İsminin Hakkını Veren Bir Film mi?

Yeniden sinemalara konuk olan tembel kedi, iyi bir film izletiyor mu bizlere?
The Garfield Movie, Beklentilerin ve İsminin Hakkını Veren Bir Film mi?

jim davis‘in ikonik çizgi bant karakteri garfield, the garfield movie ile yıllar sonra beyaz perdeye geri dönüyor. yönetmen mark dindal‘ın (chicken little, the emperor’s new groove) yönettiği ve david reynolds‘ın (finding nemo) senaryosunu yazdığı bu yeni animasyon filmi, tembel ve lazanya düşkünü kedimiz garfield’ı (chris pratt) yeniden sevenleriyle buluşturuyor.

taze bir başlangıç hikayesi

garfield, ilk olarak 19 haziran 1978’de jim davis tarafından yaratılan bir çizgi bant olarak ortaya çıktı. başlangıçta basit ve komik bir gazete çizgi bantı olarak başlayan garfield, zamanla evrim geçirerek bugünkü tanıdığımız haline geldi.

orijinal hikayede mamma leoni’nin restoranında büyüyen garfield’ı, oburluğu nedeniyle bir evcil hayvan dükkanına satarlar. bunun üzerine jon arbuckle onu bu evcil hayvan dükkanından sahiplenir. bu filmde ise bu hikayeyi değiştirmişler ve daha dramatik hale getirmişler. filmde garfield, babası vic (samuel l. jackson) tarafından terk ediliyor ve bu senaryonun omurgasını oluşturuyor. başlangıç hikayesi değişmiş olsa da, karakterin sabit özellikleri değişmiyor. karakter hala bildiğimiz tembel, kurnaz, yemek düşkünü garfield.


vasat bir senaryo

garfield’ın başlangıcı, dördüncü duvarı yıkan tembel bir açılışa sahip. karakter kendisi gibi hissettirse de, film için aynı şeyleri söylemek pek mümkün değil. senaryonun en büyük ve en temel sorunu, tembelliği ile bilinen bir karaktere müthiş bir aksiyon bazlı senaryo yazmak. the garfield movie, karakterlerimiz kaçırıldığı andan itibaren neredeyse hiç durmayan yorucu bir aksiyona evriliyor. bunu dediğim için senaryonun aksiyon öncesi kısımlarının iyi olduğu sonucunu çıkarmanızı istemem.

filmdeki bazı sahneler, seyircileri hem güldürüyor hem duygulandırıyor. bunu senaristler de fark etmiş olacak ki bu sahneler ve replikler sürekli tekrarlanıyor. yeni bir şey gelecek mi diye bekleyip duruyorsunuz fakat gelmiyor. bir kereye mahsus bir şakaya mı güldünüz? geçmiş olsun. o şakayı idareli kullanın zira buna filmin sonuna kadar tekrar tekrar gülmeniz gerekecek. garfield’ın geçmişine yaptığı referanslarda da durum gayet benzer. dahası, film resmen aynı olaylara yeni yorumlar katarak seyirciyi duygusal olarak manipüle etmeye çalışıyor gibi hissettiriyor. bunun rahatsız ediciliği sonlara doğru gittikçe daha çok artıyor.


animasyon tarafı da pek parlak değil

the garfield movie, yazımındaki başarısızlığı görsel komedi diliyle kapatmaya çalışıyor. bu nedenle komedi yükünü de büyük oranda odie çekiyor. sevimli köpek odie, göründüğü en ufak karede bile güldürmeyi başarıyor. bu da çölde gezintiyi andıran film içerisinde dilimize birkaç damla suyun değmesini sağlıyor.

karakterlerin kaplamaları oldukça başarılı. ayrıca, filmde tüylü olan her şeyin animasyonundaki akışkanlık ince düşünülmüş. gelgelelim, bazı yerlerde arka plan ve dekor kaplamaları korkunç gözüküyor. aksiyon sahnelerinde bu çok rahatsız etmiyor; fakat temponun yavaş olduğu sahnelerde göze batıyor. kısaca övgüye değer bir şeyi bulunmuyor.

the garfield movie, günün sonunda sınıfta kalan bir klişe ve vasat bir animasyon filmi olarak karşımıza çıkıyor. yeni nesile garfield’ı tanıtacak film olması gerekirken, devasa bir ürün yerleştirme olmaktan öteye geçemiyor. iyi tarafları var fakat bunlar beceriksiz senaryo kararlarının gölgesinde kalıyor. en iyi ihtimalle ortalama bir devam filmi bekleyebiliriz. fakat şimdilik garfield defteri kapanmış gibi görünüyor.

yazımız için: the garfield movie