The Sims Oyununun Başarısının Sırlarından Biri Olan Mevzu: Müzik Kullanımı

The Sims oyunundaki başarılı müzik kullanımından hareketle, müziğin hayatımızdaki önemini anlatan güzel bir yazı.
The Sims Oyununun Başarısının Sırlarından Biri Olan Mevzu: Müzik Kullanımı

the sims'in başarısının ardında müziklerinin yattığına, eldeki malzeme ile uygun müziklerin kullanımı sayesinde bu kadar popüler olduğuna dair şöyle çok güzel bir video izledim:


şöyle bir düşününce gerçekten çok mantıklı geldi. nihayetinde bu müziklerin hepsinin bir amacı var. tıpkı muzak denilen, belirli bir amaca yönelik olarak tasarlanmış ve genellikle arka planda çalan, dikkat çekmeyen müzik türünün aynı maksatla yaratılması gibi. video da bunu anlatıyor.

bugün başarılı filmler ve oyunların hepsinin müziklerini sonrasında tekrar dinleme, o üründen aldığımız keyfi tekrar hatırlama isteğimizin altında da bu dürtüler yatıyor

hatta bu müziklerin canlı performanslarını ortada ürünün kendisi yokken dinlemeye gidiyoruz. hans zimmer'in bestelediği müziklerin konserlerine bilet bulmak bile ayrı bir mesele.

muzak terimi, aslında 1950'lerde kurulan ve "ticari müzik" olarak yaygınlaşan bir şirketin adı olan muzak corporation'dan türetilmiş. muzak, özellikle işyerlerinde, mağazalarda, otellerde, havaalanlarında ve restoranlarda kullanılıyor. biz buna asansör müziği de diyoruz. bu müzik türü, sakin, tekrarlayan, genellikle enstrümantal olan bir yapıya sahiptir ve insanları rahatlatmaya, odaklanmalarına yardımcı olmaya ya da alışveriş yapmaya teşvik etmeye yönelik olarak tasarlanır.

günümüzde oyunların çoğunda muzak değil, konsepte uygun, biraz daha karmaşık müzikler dinliyoruz lakin temelde ikisinin amacı da aynı. her iki müzik türüde çevresindeki insanların ruh halini etkilemeyi amaçlar. örneğin, bir mağazada çalan muzak, alışveriş yaparken sizi daha rahat hissettirebilir ya da bir oyun için kullanılan arka plan müziği, duygusal durumunuzu kökten etkileyebilir.

mesela hangimiz god of war'da zeus ile kapışırken şu müzikle gaza gelmedik? 


veya hangimiz red alert 2'de hell march ile abd'i feth ederken zafer çığlıkları atmadık? 


henüz youtube icat olmamışken sırf müzikleri için sabahlara kadar homm 3 açık bıraktığımı bilirim.

işte anlattığım videoda diyor ki; özellikle insanların istisnasız şekilde en çok sevdiği versiyon olan the sims'in başarısının büyük kısmı bu müziklerde saklıdır

çok güzel şekilde aptala anlatır gibi anlatmış ve her müziğin detaylarına girmişler.

videoda inşaat moduna aldığınızda çalan müzikle, diğer kısımlarda değişen müziklerin farkları, amerikan rüyasının simgesi haline gelmiş alışveriş müziklerinin nasıl ince ince bu oyunda kullanıldığı, nerede jazz, nerede country, nerede yumuşak tonlarda piyano ekleştirildiği, bu müzikleri kimlerin nasıl ürettiğini vs. etraflıca anlatıyorlar. ben zaten genel olarak her işin erbabından şöyle güzel anlatılar dinlemekten müthiş keyif alıyorum ama işin içine sanat girdiğinde daha bir mutlu oluyorum.


müziğin hayatımızda ne kadar lüzumlu ve etkileyici olduğunu, tercihlerimizi nasıl etkilediğini aslında her gün görüyoruz fakat birisi gözümüze sokunca daha anlaşılır oluyor

bir restoran veya marketin saçma müzik tercihlerinden ötürü batması saçma gibi gelse de aslında hepimiz farkına varmadan buna göre manyelleniyoruz.

mekanlarda müzik o kadar önemlidir ki türünü geçtim tonu bile kararlarımızı etkiler. ne bileyim, isterse michelin yıldızlı mekan olsun, insanların baş başa kalmak istediği, yemek yerken iki sohbet emek için gittiği bir mekan imajı yaratıldıysa burada bach da çalsa sesi yüksek ise eziyet olmaz mı? insanlar birbirlerine seslerini duyurmak için daha sesli konuşmaya başlarlar ve ortamda gereksiz kakafoni olur. hele alkollü bir mekansa insanlar içtikte işitme duyuları azaldığı için daha yüksek tonla konuşmaya, bağırmaya başlarlar. haliyle bu da müşterilerin tercihlerini etkiler.

yüksek ses bir diskotekte normalken, fine dining mekanda ters teper. bu kadar basit bir formülü vardır ama biz endüstri devriminde icat edilmiş şu olayı ülkemizde bir türlü oturtamadık. avm'e gidersin bangır bangır pop çalar. aqua parka gidersin yıllarca kulağından silinmeyecek papichullo gibi latin kekolarının şarkıları ezberlersin. çünkü hayatımızda en çok maruz kaldığımız, en çok ziyaret ettiğimiz mekanların bu yönde bir eğitimleri yok. olanlar da çok kısıtlı. olayın derinine inmek, insan psikolojisini pazarlama ile bağdaştırmak vs. bize hala çok yabancı işler.

lc waikiki belki çok daha satış yapabileceği müzikler kullanabilecekken içeride mustafa ceceli çaldığı için belki tam potansiyeline ulaşamıyor veya dekoruna milyonlar harcamış çaça bir mekan işgüzar baristasının içeride yarak kürek spotify listesindeki keko rap parçaları çaldığı için uçuruma doğru gittiğini anlayamıyor. mcdonald's zamanında telif işleri yüzünden kendi radyosunu kurmuş ve osuruk radyo kanalları yerine müşteri üzerine çalışan müzikler yayınladığı için karı artmıştı. olayla alakalı bir makale okumuştum, linkini bulursam ekleştiririm aşağıya.

lan yine ne anlatacaktım nereye geldim? beyin oradan oraya sıçrarken konu yine çok saçma yerlere gitti. kendime not olsun, bunun üzerine çalışmam lazım. neyse, idris usta gibi demem o ki; bu oyunun müziklerinin inşaat modunda bauhaus'a girmiş gibi hissettirmesinin veya bahçede mangal yaktığımızda kendimizi mr. cingılbört gibi hissettirmesinin, hatta ve hatta mortimer adlı kel pedofiliyi çocuklardan uzaklaştırmaya çalışırken fog reyiz gibi ana avrat dümdüz gitmememizin, bittabi ki hayvanlar gibi satılmasının altında dahi ahanda bu müzikler yatıyor amanakim. onu demek istedim.