Toksik İlişki Temalı Dizi ve Filmler

İzlerken toksik ilişkilere doyacağınız dizi ve filmler.
Toksik İlişki Temalı Dizi ve Filmler

toksik ilişki temalı dizi ve filmleri izleyerek ilişkinize -bir nebze de olsa- dışarıdan bakabilirsiniz. deneyiminiz olmadıysa da antrenman olur. biraz film-dizi önereyim bu konuda.

diziler

state of the union (2019)

haftada bir kez terapiye giden çiftimiz, terapi öncesinde bir pub'da konuşuyorlar bir süre. ortada bir aldatma var. bölüm süreleri 10'ar dk ve tüm sezon 10 bölüm. çerezlik.

ilk ve son (2021)

biliyorsunuz bu diziyi. hâlâ izlemediyseniz şans verin. sezen aksu ve yıldız tilbe şarkıları gibi adeta.

fleishman is in trouble (2022)

insanı yetişkinlikten ve aile kurmaktan soğutan bir mini dizi. izledikten sonra evlilik fobiniz oluşabilir.

the affair (2014-2019)

bir yasak aşkın dört kişiyi nasıl mahvettiğini izliyoruz. her bölümde olaylara başka birinin gözünden bakıyoruz ve fark ediyoruz ki herkesin kendi gerçeği var.

normal people (2020)

birbirlerini çok seven ama bir türlü doğru şekilde sevemeyen iki insan. buna tam anlamıyla toksik de diyemeyiz aslında, "gelgitli ilişki" diye yeni bir kavram mı türetsek?

scenes from a marriage (2021)

kimse kötü olmak istemiyor ama en büyük yaraları yine kendileri açıyor. önce sevgi, sonra sorgulama, sonra savaş. her bölüm bir ilişkinin çöküşünü biraz daha derinleştiriyor. sinefiller zaten orijinal versiyonunu izlemiştir, ingmar bergman yapımı olanı.

---

filmler

blue valentine (2010)

bir zamanlar deli gibi aşık olan iki insanın birbirlerine nasıl yabancılaştığını izlemek üzücü. eski mutlu anılarla şimdiki cehennem gibi hayatları iç içe anlatılıyor. bazen birini sevmen yetmiyor, hatta bazen sevmen en büyük hata oluyor.

revolutionary road (2008)

herkesin hayalini kurduğu "mükemmel aile" tablosunun içinde boğulan bir çift. dicaprio ve winslet, yine bir geminin içinde ve boğulmamaya çalışıyorlar; evlilik gemisinde.

closer (2004)

kimse masum değil, herkes birbirini manipüle ediyor. ihanet, yalanlar ve güç oyunlarıyla örülü bir ilişki ağı. aşk mı, yoksa sadece egoların savaşı mı belli değil.

500 days of summer (2009)

tek taraflı aşkın en can yakan hâli. sen romantik bir hikayedesin sanıyorsun ama o çoktan başka bir kitaba geçmiş bile. "bu bir aşk hikâyesi değil" diye başlıyordu üstelik, keşke dinleseydik. tom'un da dediği gibi, "bu filmler bize yalan söyledikleri için suçlular, tüm bu kalp kırıklıkları ve her şey için."

nocturnal animals (2016)

bir adam eski eşine bir roman yazıyor ve bu roman aslında bir intikam mektubu. kadın okudukça geçmişte yaptığı hataları fark ediyor ama iş işten geçmiş oluyor. bazı pişmanlıklar sonsuza kadar insanın içinde kalıyor.

who’s afraid of virginia woolf? (1966)

bir gece boyunca süren, alkolle ve aşağılamalarla beslenen bir evlilik kavgası. bazen sevgiden geriye sadece yıkım kalıyor. birbirini en iyi tanıyan insanlar, en derin yaraları açanlar oluyor.

marriage story (2019)

"medeni" bir boşanma nasıl olur? bu hikayede olmuyor, herkes birbirini mahvetmeye başlıyor. en sevdiğiniz insandan nasıl nefret etmeye başlarsınız, izleyerek hatırlıyorsunuz.

the painted veil (2006)

aldatma ve intikamla başlayan bir evlilik, zamanla bambaşka bir şeye dönüşüyor. sevgi bazen nefretin içinden doğuyor bazen de sadece alışkanlıktan kalıyor.

kramer vs. kramer (1979)

her şey güzel giderken bir gün kadın çekip gidiyor. adam hem çocuğuna hem kendine bakmayı öğrenmek zorunda kalıyor. derken, kadın geri gelip çocuğu istiyor, film de buradan sonra gerçekten başlıyor. toksik ilişki değil, baba-oğul ilişkisi ön planda.

the war of the roses (1989)

bir zamanlar delicesine seven iki insan, artık birbirini yok etmek için savaşıyor. sevgi bitince geriye sadece savaş kalıyor. türk filmi olsaydı, filme sezen aksu'nun "güllerim soldu" şarkısı çok iyi giderdi.

newness (2017)

şahane bir film değil ancak günümüz ilişkilerini birebir yansıtması açısından çok önemli ve rahatsız edici bir film. dating app'leri, açık ilişki, bağlanma korkusu, sosyal medya vb. faktörlerin ilişkileri nasıl tükettiği üzerine düşündürüyor. her şey çok "yenilik (newness)" içeriyor ama hissettirdiği şey hep aynı: boşluk. bu filmi tekrar izlemeye cesaretim bile yok.