Tom Robbins'in, Aşk ve Kelebekleri Felsefeyle Harmanladığı Bal Tadında Kitabı: Dur Bir Mola Ver

ABD'li bilge yazar Robbins'in 1971 tarihli romanı, yazıldığı dönemin tüm güzel dinamiklerini okuyanıyla cömertçe paylaşan bir postmodern klasik.
Tom Robbins'in, Aşk ve Kelebekleri Felsefeyle Harmanladığı Bal Tadında Kitabı: Dur Bir Mola Ver

Nedir, ne değildir?

tom robbins'in bir doors konserinden sonra yazmaya başladığı söylenen, kendisinin ilk romanı. ilk olarak 1971 yılında, amerikan yayınevi doubleday tarafından yayınlanmıştır. kaynağı aramak, ritm duygusu, doğaya karışmak, mutluluk, aşk, kelebekler ve kokularla bezenmiş, dine ve siyasete göndermeler yapan, keyifli, eğlenceli, tatlı bir hikaye. kült olabilecek kadar iyi olduğunu düşündüğüm ve tom robbins'in ne kadar şahsına münhasır bir yazar olduğunu ilk romanıyla göstermesini sağlayan kitap. bir de kral kelebeklerinden bahsettiği bölümden çok etkilenmiştim.

Fotoğraf: Instagram @matbuat 

Neler anlatıyor?

orijinal adı another roadside attraction'tur bu enfes kitabın. robbins,"öteki" amerikalının gözüyle; çingene ruhlu amanda, heykeltraş ve müzisyen, yaradılıştaki ritmle müzikteki ritmi bağdaştıran ziller, amanda'nın gök gürültüsünden mi yoksa sevgilisinden mi olduğunu tam bilemediği oğlu yavru thor, görmüş geçirmiş bir babuin olan mon cul, kendisine yeni bir isim ararken, heteroseksüel, batılı erkeklerin ağızlarına hiç almadıkları bir söz olan harikulade ve en nefret ettikleri isim olan marx'ın adını birleştiren marx harikulade, neredeyse normal jimmy, ceset ve kaderin bir cilvesiyle bir manastırda yaşamaya başlayan delifişek purcell aracılığıyla batı toplumunu, kapitalizmi, popüler kültürü, isa'yı, doğayı, hayvanlarla ilişkileri ve anlamın anlamını anlatıyor. yine kendine özgü betimlemeleri ve bir araya daha önce gelmemiş kelimeleriyle.

"hayvanat bahçesi için gereken araziyi ekim ayında bir pazar günü buldular: bir çok köprüden geçtikleri, yumuşak, tam gaz çıkartmalık bir gündü. nehirlerin üzerinden, bataklıkların üzerinden geçiyordu köprüler. gökyüzü inek memesi gibi sarkmıştı. hava kasvetli kuşları andırıyordu. ıslak yeşil kırlarda aşırı ısınmış bir renk parıltısıydı motosikletleri. saatte yüz on kilometre hızla, fırıl fırıl dönen bir kapak gibi vizildiyor ve amandanın böbreklerini kutuda sallanan zarlar gibi titretiyordu motosiklet."

Robbins.

Üslubu hakkında

geniş zaman, boş kafayla okunması gereken kitaplardan. her cümle alabildiğine bilgi, her tasvir hayal gücünü zorlayan unsurlar içerir. dur ulan arada şunu da okuyayım diye alıp da vincinin şifresi muamelesi yaparsanız her paragrafın üstünden en az 3 kere geçer, açık ağzın kenarından akan salyayla sayfalarda lekeler yaparsınız, o olur.

Fotoğraf: Instagram @cinka.a

romandaki karakterlerden marx marvelous, kendine verdiği bu ismin nedenini şöyle anlatır

"takma ad kullanmaya karar verdiğimde gerçek kimliğimin aşınmış yüzeyini kabukla kaplamanın ötesinde bir şey olsun istedim. bir şey söylemek; bir mahlâsın sömürülmemiş aracılığıyla bir şey ifâde etmek istedim. isyankâr bir ruh hâli içinde olduğumdan kendime enstitü'deki arkadaşlarımın -aslında benimle aynı yaşta ve ekonomik düzeyde ortalama amerikan erkeğinin- en çok neden nefret ettiklerini sordum. en çok neden iğreniyorlardı? vardığım cevap komünizm ve eşcinsellik oldu. komünistler ve eşcinseller, normâl bir erkeğin korkudan diken diken olmuş sakal kıllarının hedef aldığı kesimlerdi. işte isyankâr ruh hâlimle neden 'marx' adını seçtiğimi anlamış oldun. soyadı seçmek daha zordu. tabii ki kendime marx eşcinsel ya da marx ibne ya da marx nonoş falan diyemezdim. ama sonra bir gazete sütununda okuduğum şeyi hatırladım: safkan bir erkeğin hayatta aslâ ağzına almayacağı bir kelime 'harikûlâde' (marvelous) imiş. 'harikûlâde' iç dekoratörlere ve koreograflara mahsus bir ifâde olup tribünlerde, satış toplantılarında ya da bilardo salonlarında kullanılması, kulağın arkasına iliştirilen bir gül ya da kadife bir saç filesi kadar tabu addediliyormuş. böylelikle tu kaka denilen bu kelimeyi, kurban edilmiş ecdâdımmışçasına kucakladım.

ve işte karşınızda: marx harikûlâde!"

Kitaptan etkileyici bir alıntıyla bitirelim

"özgürlük. bence siz, diğer şeylerin yanı sıra, yitik bir varoluş modelini, nesneyle özne arasında, doğal olanla doğaüstü olan arasında, uyanmakla rüyalara dalmak arasında hiçbir sınırın olmadığı bütünlüklü bir yaşam tarzını yeniden yakalamaya takmışsınız kafayı. bir şekilde yaşam ve sanatın, yaşam ve doğanın, yaşam ve dinin yeniden soydaş olmalarıyla ilgili - bir zamanlar tüm toplumların ortaklaşa yaşadıkları, ritüel, efsanevi düzeyde bir yaşam bu. ritüellerinizin amacı, bence, insanoğlunu birtakım klişe imgelere ve tahmin edilebilir tepkilere köle etmiş, yaşantı yelpazesini acınası bir biçimde - en azından sizin görüşlerinize göre - daraltmış uzlaşımlardan kurtulmak."

Albert Camus'nün, Okuyanları İntihara Yönlendirdiği Söylenen Eseri: Sisifos Söyleni

Her Devir Her İktidar İçin Uygun, Zamanının Ötesinde Bir Eser: Hayvan Çiftliği