Trajik Bir Kazayla Aramızdan Ayrılan Efsane Formula 1 Pilotu: Ayrton Senna

formula 1 tarihinin en parlak, en trajik, en insanı delip geçen figürlerinden biri olan adamı kaybedeli 31 yıl olmuş. içimizde hep bir şeyler eksik gibi.
senna'yı sadece pist üzerinde değil, pist dışında da tanıyabilenler için o bir yarış pilotundan çok daha fazlasıydı. kimine göre bir kahraman, kimine göre bir filozoftu direksiyon başında. kimileri içinse çocukluğun poster yüzü, kaskının sarısı kadar parlak bir ilhamdı.
ayrton senna da silva, 21 mart 1960'da brezilya'nın sao paulo kentinde doğdu. zengin bir ailenin çocuğuydu ama her zaman mütevazıydı. gokart'la başladı her şey. pistteki ilk gününden itibaren dikkat çeken bir şeyler vardı onda: yağmurda dans eden bir adam gibiydi, lastiklerin suya kaydığı yerde o kontrolü yağmur altında defalarca deneye deneye buluyordu.

formula 1'e ilk adımını 1984'te toleman ile attı. herkesin gözü onda değildi belki ama monaco grand prix'sinde yağmur altında gösterdiği performans sonrası dünya yavaş yavaş "bu çocukta bir şey var" demeye başladı. lotus yılları geldi ardından. o ikonik siyah-gold araçla kazandığı pole pozisyonlarıyla grid'in baş köşesinde yerini aldı ama gerçek patlama mclaren'la oldu.
f1 tarihinin en sert, en dramatik, en siyasi rekabetlerinden biri. alain prost ile aralarındaki mücadele sadece hız değil, kişilik çatışmasıydı aynı zamanda. biri diplomatik, stratejik; diğeri dürüst, dürtüsel ve duygusal. 1988-1993 arası mclaren ve williams arasında rekabet yaşanan bu dönem, f1'in altın çağlarından biri olarak kabul edilir.
senna'nın olayı sadece hızlı olmak değildi. o, yağmurda başka bir seviyeye geçiyordu. 1985 portekiz gp, 1993 avrupa gp, 1991 brezilya gp... bunlar sadece yarış değil, birer sanat eseri. o virajlara girerken çizdiği hatlar, fizik kurallarını zorlayarak yaptığı geçişler... yarıştan çok bi ayin izliyormuşsun gibi. direksiyonun başında bir savaşçı değil, bir şair vardı.

senna'nın inancı, kariyerinin bir parçasıydı. yarış öncesi dua edişi, kaskının altındaki ciddiyeti ve kazandığı zaferlerden sonra göğe kaldırdığı eller... o sadece kendisi için değil, ülkesi için, inandığı değerler için savaşıyordu. brezilya'nın içinde bulunduğu zorluklara rağmen insanlara umut oluyordu. kazandığında sadece bir yarış pilotu değil, bir ulusun yüzü gülümsüyordu.
ve imola, 1994. sadece senna değil, formula 1'in masumiyetiydi o hafta sonu kaybolan. cuma günü antremanda genç rubens barrichello ağır bir kaza geçirdi. cumartesi günü sıralamalarda roland ratzenberger hayatını kaybetti. pazar günü ise... herkesin gözleri önünde, tam da liderken, belki de o sezon ilk kez kazanacakken, 7. turda senna virajı alamadı. williams'ı tamburello virajında beton duvara çarptı. herkesin yüreği o anda durdu. 34 yaşındaydı.
kazanın hemen öncesinde onboard kamerada senna'nın direksiyonunu düz tutmasına rağmen aracın sola sapması, aktif süspansiyon sisteminin* arızası gibi detaylar hala tartışılıyor ama teknik analizler, raporlar bir yana... o gün altın bir çağın kapanışıydı.

bugün hala her yıl binlerce insan brezilya'da mezarını ziyaret ediyor. helmuth marko'dan lewis hamilton'a kadar birçok pilot senna'dan ilham aldıklarını söylüyor. 3 dünya şampiyonluğu, 41 galibiyet ve 65 pole pozisyonuyla biten bir kariyer değil onun bıraktığı. karakteri, tutkusu, inançla sürdüğü ve nefesini tutarak girdiği her viraj asıl mirasıydı.
ayrton senna, hızın ötesindeydi. o, insanın sınırlarını zorlayan bir ruhun vücut bulmuş haliydi.
huzurla uyu sarı kasklı adam.
*düzeltme: dolph lundgren uyardı, aktif süspansiyon sistemi o sezon başında kaldırılmıştı, direkt süspansiyon çubuğunun kırılması ve senna'nın kaskını delip kafatasına isabet etmesi olarak düzeltiyorum.