Türk Askeri Ekolünü de Oldukça Etkilemiş Olan Sistem: Prusya Askeri Geleneği
nedir, ne değildir?
bundeswehr, federal savunma birliği olarak bilinir. eski adı wehrmacht; daha da eski adı reichswehr olarak geçer. 5 birimden oluşur:
1) heer: kara kuvvetleri
2) luftwaffe: hava kuvvetleri
3) deutsche marine: deniz kuvvetleri
4) zentraler sanitätsdienst: merkezi tıbbi hizmetler
5) streitkräftebasis: birleşik hizmet destek komutanlığı
bundeswehr bünyesinde yaklaşık 257.000 asker 125.000 sivil çalıştırmaktadır. orduya barış zamanında alman savunma bakanı başkanlık eder. savaş halinde ise komuta alman şansölyesine geçer; yani başbakana. almanya'nın savunma sanayii harcamaları çok düşüktür. gayrisafi yurt ici hasilanin %1.2'si civarındadır. bunda ikinci dünya savaşından sonraki ağır antlaşmalar büyük etkendir. zira dritte reich'dan ve nazilerden ağzı yanan birleşmiş milletler yoğurdu üfleyerek yeme yoluna gitmiştir. dayatılan ağır antlaşmalarla almanya askeri alanda tabiri caizse durdurulmuştur.
bundeswehr mensuplarıyla çalışmış biri olarak gözlemlerimi de naçizane iliştirmek isterim
askerlik sistemimizin ana felsefesinin 2. abdülhamid zamanında gelip türk ordusunu modernize eden (baştan yaratan diye okuyun) van der goltz, guido von usedom gibi prusyalı almanlara dayandığını, türk ordusunda astsubaylık, kurmaylık, emre koşulsuz itaat, modern levazım ve depolama (bir anlamda primitif geri dönüşüm vs) ile bugün hala kullandığımız askeri tesislerin kökenlerinin bile bu adamlardan geldiğini düşünürsek üstümüzdeki etkileri abartılamaz. 1952'den beri amerikan ekipmanı alıp duran bir ordu olmamıza ve nato'da boy göstermemize rağmen ordu içindeki organik ilişkiler vs değerlendirildiğinde hala ve hala imparatorluk alman ekolünde olduğumuz görülür. çok daha kabaca özetleyeceksek de ordumuzun babası almanlar değilse de amcası kirvesi falan sağdan soldan nereden bakarsanız onlar çıkar.
ancak bu tarihi köklerimizin dayandığı alman ordusu modern alman ordusu bundeswehr değildir. benim gördüğüm, okuduğum, tahlil ettiğim ve nihayetinde gidip yan yana çalıştığım almanlar ile ordunun ruhuna sirayet eden almanlar aynı almanlar zinhar değil.
bundeswehr bir kere kurum olarak herhangi bir ordu gibi merkezine ulus devleti, ülke milliyetçiliğini, tarihini almaktan özellikle kaçınır. selefi olan ikinci dünya savaşı alman ordusu wehrmacht nazizmle direkt ilişkili olduğundan ve nazizme ucundan kıyısından bulaşmış her şey alman vatandaşının doğumundan ölümüne kadar her saniye kendisine kötü olarak indoktrine edildiğinden modern alman ordusu bundeswehr'in bu etkinin dışına çıkabilme şansı zaten sıfırdır. dolayısıyla bundeswehr selefi olan wehrmacht'taki nazizme holokosta vs hiç bulaşmamış, insanlık suçlarıyla hiçbir ilgisi olmamış, yahudileri fırınlara sokmamış, almanya diye savaşırken vatanım diye gidip ölmüş binlerce milyonlarca askerine kahramanına da sırt çevirmek zorunda kalmıştır. o dönemi hiç yaşanmamış saymaktadır.
daha da ilginci, alman ordusunu bence alman ordusu yapan bir numaralı şey prusya ekolünü de kaldırıp güm diye çöpe atmış olmalarıdır. ikinci dünya savaşında alman silahlı kuvvetleri (wehrmacht-ss-einsatz-trawniki falan komple) nelere karıştıysa bundeswehr, mensuplarına innere führung (vicdan komutası gibi) adı altında "kriminal emirlere uymayı reddetme hakkı" tanımaktadır. hangi emrin kriminal olup olmadığını yargılama hakkı da emri alanda olduğu için emrin sorgulanması falan çok alt kademelerde, neredeyse bireysel seviyelerdedir. bunu örneklemek güç ancak düşman öldürmek için var olan bir kurumun askeri gerekçeleri ceza hukuku gerekçelerine uydurup askerine tebliğ etmesi ve emrin ifası için emri alandan onay beklemesi sağından solundan neresinden bakarsanız bakın çok yamuk duran bir mevzudur.
bundeswehr tüzüğünde emre itaatte son olarak "askeri emirlerin" olabilecek en iyi şekilde, tamamen ve en hızlı şekilde yapılması esastır. bu kriminal emre uymama nosyonunu da "asker kendi fikirlerinden ötürü emre uymamazlık edemez" gibi maddelerle dengelemeye çalışmışlardır ancak savaş gibi dibi olmayan kuyuya bir girildiğinde neyin suç olacağını kimin ne zaman ne kadar süre içinde tayin edebileceği falan çok muallakta kalmış gibi duran şeylerdir.
bir diğer mevzu da bundeswehr mensubu alman askerinin birer "staatsbürger in uniform" yani üniformalı sivil addediliyor olmalarıdır. 1953 yılında bundeswehr kurulurken almanlar kendilerine tam iki adet dünya savaşına, milyonlarca ölüye ve bismarck'ın 1870'de bir araya getirdiği toprağın yarısından çoğuna mal olan "prusya militarizmine" bir tür dur demek istemişler ve ordunun verilen her emri koşulsuz (ve çoğu örnekte kusursuz) yerine getiren bir makine olmasını çok tehlikeli bularak orduyu askerlikten arındırıyor bir tutum içine girmişlerdir. yani alman ordusunu efektif yapan iki en güçlü koz masaya bırakılmıştır.
emir komutada daha da ilginç, daha önce denenmemiş üç kademeli bir astlık üstlük anlayışı da getirmişlerdir. bunlardan
a- unmittelbarer vorgesetzter: bizdeki bölük komutanının bölükteki erin üstü olması gibi genel organik bir ast üst durumuna tekabül eder.
b- fachvorgesetzter: profesyonel branşlı askerin kendi branşında rütbeden öte üst olabilmesidir. misal bando şefi onbaşının enstrüman çalan çavuşa emir vermesi ve bu emrin sonuç doğurması.
c- vorgesetzter: özel görevli personelin görevinden ötürü üst olabilmesi. mesela kapıda kimlik kontrol eden erin verdiği direktifin generali de bağlayabilmesi. eğitim çavuşunun subay eğitim merkezinde komutan olması, askeri doktor teğmenin medikal emrinin her asker için emir olması gibi.
bu anlayış diğer ordulara pek sirayet etmemiştir.
ekipman olarak bundeswehr emsalsiz bir ordudur. orduda bir rol üstlenen her silah ve ekipman en üst kalitede üretilmiş, test edilmiş, tekrar test edilmiş ve tekrar test edilmiştir. alman deyim yerindeyse o tabancayı bokunu çıkarana kadar ateşlemiş ve kaç milyonuncu mermide namluda milyonda kaç hasar bulacağını bilmektedir. bu bilgiler bölük seviyesini geçtim müfreze seviyesinde bilgilerdir. müfrezedeki herkes zaten alman olduğundan herkes silahının aracının ekipmanının sınırlarını had safhada bilmektedir. üretim kalitesi, test kalitesi ve personelin ekipmanına olan hakimiyeti akran modern orduların, mesela amerikan ordusunun ulaşmayı rüyasında göremeyeceği kadar yüksektir.
bundeswehr apolojist olmanın tam anlamıyla bokunu çıkarmıştır. militarist olmaktan ciddi ciddi utanıyor gibi bir havaları vardır. gördüğüm hiçbir mensubu ile ikinci dünya savaşına dair tek bir kelime edemezsiniz. gebirgsjager anlayışının mesela katır kullanımının, alpin yürüyüşün falan tekniğine dair anlatacak çok şeyleri olsa da bu doktrinin ağababası eduard dietl'in adını zikrettiğiniz anda ortamdan kaçmak için fırsat kollarlar. tarihlerindeki en parlak mareşallerden erich von manstein böyle böyle unutulmuştur. batılı müttefiklerin hala övgüyle sözettiği erwin rommel'in bundeswehr içinde tek hatırlanma sebebi 20 temmuz hitler suikastine destek vermiş olmasıdır. sayıca ve malzemece yetersiz afrikakorps ile çöllerde ingilizleri önüne katıp kovalamış olması bundeswehrde etkisiz elemandır. onu bırak bundeswehr askeri yeminlerini vs bendlerbock denen binada, albay stauffenberg ve arkadaşlarının hitler'e olan suikast ve ardından gelen isyan hareketini yönettiği binada yapmaktadır. koskoca alman askeriyesinin temelindeki motivasyon ve anlayış almanyanın bir önceki liderine yapılmış başarısız bir darbe girişimidir. iki dünya savaşı yapmış binlerce örnek subay astsubay çıkarmış onbinlerce demir haç şövalye haçı meşe yaprağı vs dağıtmış bir ordunun idolü bugün stauffenberg, treschkow, olbricht, beck gibi isimlerdir. bu ordunun mensuplarına yapabileceğiniz en ters hareket ise gidip ikinci dünya savaşında münferit alman taktik operasyon başarısı falan övmektir. 1939 polonya 1940 fransa heinz guderian schwerpunkt falan derseniz sizle artık muhatap olmadıklarını farkedersiniz. o güne kadar indoktrine edildikleri doğrularına saldırılmış gibi hissederler. sanırım.
ama mesela moltke, scharnhorst, gneisenau (gemi olanlar değil!), clausewitz, von schlieffen falan çok revaçta isimlerdir. ama ne yazık ki tepeden bakarsanız da bundeswehr mensubunun gurur duyabildiği en modern antik askeri selef bundan 121 yıl önce ölmüştür.
özetlersek
184 bin kişilik personeli ve 20 bin ihtiyatıyla bundeswehr, dünyanın 26. en büyük ordusu olmasına karşın wehrmacht gibi 18 milyon personel beslemiş bir canavarın yalnızca 100'de biri büyüklüğündedir.
wehrmacht ile kıyaslandığında özel kuvvetler, amfibi operasyonlar, siber (haliyle) ve medevac casevac gibi moden doktrinlere sahiptir. ancak bunları modern silahları ve konvansiyonel doktrinleri olan bir düşmana karşı kullanmamıştır. kullanmak da istememektedir zira bundeswehr yine kanuna göre yalnız alman anavatanını savunmak için kullanılabilen bir şey olduğundan, yurtdışına asker göndermek yine müdaheleci 3. reich dönemiyle falan özdeşleştirilen bir şey olduğundan o taraklarda bezlerinin olmamasına çalışmaktadırlar. 11 eylül hadisesi sonrası afganistan'a asker göndermişler ancak bunları savaştan en uzak yere, mezar-ı şerif bölgesine deploy edip bir 11 yıl beklemişlerdir.
bu durumdan çok mu rahatsızım, yoo bir yerde bana ne diyesim var. ama ordu nasıl yapılır diye gelip benim ülkemi prusya ordusuna döndürüp gidip dünyanın gelmiş geçmiş en iyi askeri hitler'e suikast düzenlemiş claus stauffenberg'dir diye iddia edince bunu hazmetmek benim açımdan zaman alıyor. hele ki tarihlerinde manstein, heinrici, kleist, guderian, rommel gibi isimleri varken.
bir insanın kendi tarihine düşman olması, karanlığa bulaşmamış kısmının da bulaşmış kısımla beraber komple kaldırılıp çöpe atılması ve bunun devlet anlayışının temeli olması, tedrisatta çocuklara falan okutulup bir ulusun kendileri için ölen komple bir jenerasyonu unutmayı seçmesi ne acıdır.
şahsi fikrim, bundeswehr bu anlayışın işte çürük bir meyvesi, selefi olan ordunun da
güç olarak ancak gölgesi olabilmiştir. güçlü olamasın, bir diktatörün emrine girip dünyayı yakmasın diye bir orduyu güçlü yapan her şeyden özenle soyutlanmıştır. komik dünya görüşleri üstüne en modern ekipman vs bağlanıp sahaya sürülmüş bunlarla güzel ancak münferit sonuçlar da alınmıştır. ama o işin sonu ciddi bir karşılaşmada yaş gibi durmaktadır. israf edilmiş böylesi devasa bir askeri potansiyele hayıflanmak da ayıp olmasa gerektir.