Türk Dizi Tarihinin En Kült Yapımlarından Biri: Gerçek Kesit

1993-2006 yılları arasında Flash TV'de yayınlanan Gerçek Kesit dizisi, Türk televizyonlarında yapılan en acayip işlerden biriydi.
Türk Dizi Tarihinin En Kült Yapımlarından Biri: Gerçek Kesit


gerçek kesit, 1993'te yayın hayatına başlayan bir başyapıt

15 senedir yaptığım iş için uzmanı olduğumu iddia edemem ama gerçek kesit konusunda gerçek bir uzman olduğumu söyleyebilirim. benim için adeta bir tutku. öyle ki birçok kez bursa'ya sadece oyuncularla tanışmak, birkaç bira içmek için gittim. çekim yapılan yerleri gezdim, 10-15 sene önce internette bulunmayan bölümlerin cd'lerini bizzat beyaz çorap beyaz öfke'den aldım.

internette 453 bölümü olduğuna dair bir bilgi gördüm fakat doğru olduğunu düşünmüyorum. bildiğim kadarıyla 270 küsür gerçek gerçek kesit bölümü var (sarı bıyk söylemişti) zira 2000 sonrası çekilen “hata kimde”, “sekreter” gibi bölümler mehmet vanlıoğlu tarafından yazılmış olsa da çakma gerçek kesittir, 90'lardaki ile ilgisi yoktur.


bazı oyuncularının isimleri ve lakapları şu şekilde

cahit kaşıkçılar - sarı bıyık: seriyi yaratmış olması dışında özel bir gücü yok lakabı sarı bıyığından geliyor.

mehmet vanlıoğlu - beyaz çorap beyaz öfke: y yerine ğ kullanmasıyla (yapmağa gidiyorum, içmeğe gidiyorum vb) ve hemen hemen her bölümde beyaz çorap giymesi ile ünlü, kiralık katil bölümünde bolca görebilirsiniz.

cevat dinçer - kaleci saçlı adam: döneme ait “mullet” modeliyle ve saçma sapan vurgulamalarıyla ünlü. saçıyla değil oyunculuğu ile öne çıktığı korkunç emir bölümüyle gönüllerde taht kurmuştur.

nevzat çiftçi - çakma mükremin: tipi ve konuşmalarıyla mükremin'e benzemeye çalıştığı için bu lakaba layık görülmüş. kendisi bu lakapla anılmaktan hiç hoşnut değil.

murat kayabaş - azgın semih: belki de gerçek kesit'in ünlü olmasında en çok payı olan kişi zira en çok izlenen ve paylaşılan bölümlerden biri. kendisinin beyanına göre okul harçlığını çıkarmak için oynamış, lakabı efsane denge bölümünden geliyor.

erdal parmaksızoğlu - cesi: dillere pelesenk olan “benim adım cesi, keserim ötmeyen sesi” sözünün sahibi. lakabı pezevenklik yaptığı baltalı infaz bölümünden geliyor.

playboy ercan - ufuk durmaz: çoğu insan onu ümitler tükenirse bölümünde arkadaşını her gün “içmağa” çağıran ismet olarak tanır ama lakabı birkaç kızı aynı anda idare ettiği ölesiye sevgi bölümünden gelmektedir.

çiğdem alço - doğu alman güllecisi: zengin kız fakir oğlan temalı hasretim bölümündeki performansıyla ismi akıllara kazınmıştır. lakabı sarı saçlarından ve gürbüzlüğünden gelmektedir.

emel iyisöyler - safinaz: istemeden de olsa aşkı kaleci saçlı adama tuzak kurduğu töre bölümüyle öne çıkmıştır. boy, kilo ve saç modeli sebebiyle bu lakap uygun görülmüştür.

ahmet karakman - führer cevat: tutku bölümünde oynadığı belediye başkan adayı rolüyle bu lakabı haketmiştir.

ayça öztürk - hacer'in gazabı: bedel bölümünde kocasının ölümüne sebep olan hacer karakterine can veren ayça öztürk, yaptığı eziyetlerden ötürü bu lakabı almıştır.

çetin azer aras - the duygusal manifaturacı: kaderin cilvesi bölümünde, dükkanına gelen kadına ilk görüşte aşık olan, bir şekilde onu kuma olmaya ikna eden, eşine de “namusunla fahişelik yapacaksın” diyerek kendini satmasını söyleyen birini canlandıran çetin azer aras, the duygusal manifaturacı lakabını fazlasıyla haketmiştir. aynı zamanda “iğrenç bir koca” olarak da bilinir ki bu daha uygun bence.

mesut hakyemez - matkap rıza: lakabını ormanda infaz bölümünde kazanan mesut hakyemez aynı zamanda hababam sınıfı serisinde de oynamıştır. hababam sınıfı sınıfta kaldı filminin sonundaki müsamere sahnesinde (3:39) görülen kartal yakalı kişi mesut hakyemez'dir. aynı zamanda helva cinayeti bölümünde “büyük olucam” çıkışı da eleştirmenler tarafından tam not almıştır.

şermin salgıncı çağlayan - şeytan/ pirana bayan: şeytan bölümünde öne çıkan şerefsizliğiyle şeytan lakabına layık görülen, aynı zamanda diş ve çene yapısıyla bir piranayı andıran çağlayan her bölümde lakaplarının hakkını vermektedir.

seyirciye dekoru, mekanı, kostümü göstermek yerine daha çok telkin yoluyla sezdiren drama programıdır gerçek kesit

örnekleyelim;

kızımız gecekonduda oturmaktadır.. divanın üstündeki örtüyü düzeltir, yastıkları kabartır vs.., bu esnada da söylenir; "öff bıktım bu fakirlikten, şöyle zengin bi koca bulup rahat etmek istiyorum artık"..

neyse efenim, kızımız bi şekilde erer muradına, bulur zengin bi koca, yerleşir yeni evine.. zengin evidir artık oturduğu ev, kurulur koltuğa "ohh, ne kadar da rahatım" der.. lakin ev sikim gibi, 80 metrekare, sobalı falan bi evdir.. götü boklu bi üçlü kanepe, 55 ekran televizyon, vs. vardır salonda sadece. (ama biz oranın zengin evi olduğu yolunda telkin edildiğimiz için pek yadırgamayız.) üstüne bi de kızın ana babası gelir kızlarının yeni evini görmeye, girerler içeri; "ooo.. evin de pek güzelmiş, vs vs" derler demirdöküm sobaya, üçlü kanepeye bakıp...

bu anlamda dogville'le kapışır bu dizi.

benim gerçek kesit'te en sevdiğim şey çekyatlardır

her bölümde çekyatta yaşanan bir takım gerilimler vardır ve gerçek kesit'i gerçek kesit yapan da bu psikopatolojik anlardır işte.


çekyatta ortaya çıkan duygu yoğun anlarda tek bir günahın, aşırılığın, yanılsamalı, paroksistik etkilerin, özellikle boşluk ve anlamsızlığın aşırı vurgulanması söz konusudur. çekyat, giorgio agamben'in belirttiği "...başkalarında aradığımız tek şey kendimizde anlaşılmamış kalan heyecandır..." gibisinden bir dünyanın gösterisine dekor olur. çekyat bize, iyilik ve kötülüğün birbirinin dışında olduğu, iyiliğin her uzantısının kötülüğün payını azalttığı ya da geri püskürttüğü bir ilişkiyi izletir.


"insan olmak rezil bir şeydi; öyle çok şey vardı ki olup biten", demiş ya bukowski işte bu çekyat dekoru da o rezil dünyanın abartısız bir oyuncusudur. kant'ın dediği gibi "...bilgi, zihnin eşya üzerindeki etkisiyle ortaya çıkar." ve çekyat da bu ortak bilgimizin simgesel bir ürünüdür. tabii sadece çekyat da yok; o sadece başrolde. diğer eşyalar çekyatın tamamlayıcı unsurlarıdır ve insan olmaya benzeyen bir hayat başlar çekyatta.

90'lı yıllarda düşük ve orta gelir grubunun hayatı nasıldı diye merak eden varsa açsın izlesin dediğim efsane tv şovu

her yeni bölümü çıktığında flash tv karşısına geçip oturup izlediğimi söylersem sanırım ihtiyarlamaya başlayan birisi olduğumu anlayabilirsiniz. dolayısıyla şimdilerde 90'lar nostaljisi yapmak için ya da "yaşlanıyoruz amk ya :/" demek istediğim zamanlarda açıp rastgele bir bölüm patlatıyorum. mesela şu anda "kaybolan gençliğim" bölümünü izliyorum, adamın ofisinde olan tüplü bilgisayar monitörüne takılı olan fiziki ekran koruyucunun aynısı bende de vardı. asıl nostalji bu, ihtiyarlamak bu işte anasını satayım. geldik gidiyoruz...

oyunculuklar kötü falan değil bence. adamlar amatör oyuncu, haliyle ortaya çıkan yapımın doğallığı buradan geliyor. karakterler siyah ya da beyaz olarak yazılmış. gri, manipülatif adam yok. iyi iyi, kötü ise hardcore kötü. text belli ki oyunculara çekimin yapılacağı gün veriliyor. en fazla 2-3 okumadan sonra bölüm çekilip montaja yollanıyor. neyse ne, beni zerre kadar rahatsız etmiyor oyunculuk. mekanların zevksizliği, kahverengi koltukların yanında duran pembe renkli perdeler ve yeşil duvar boyası, sürekli yarım bırakılan çaylar/biralar, devamlı hissettirilen parasızlık duygusu, abuk sabuk yerlerde araya giren karartılmış "tanık" statüsündeki komşular falan kesinlikle umurumda değil. seviyorum lan ben bu diziyi. geride kalan şeyleri hatırlatıyor bana, tüm gücüyle; "bir zamanlar sende kazağı kotun içinde sokup arkadaşlarınla atari salonuna giden bacaksızın tekiydin, bak zaman nasıl geçiyor. emr-i hak geldiğinde dört kolluya bindirecekler herkes gibi aslanım çok da şeyetme istersen..." meşazını haykırıyor bana...

ya da öyle birşey yok ben sadece dimes detox'a 2 parmak yerine 3 parmak absolute eklemişim...