Türk Mitolojisinde Önemli Bir Yere Sahip Olan 3 Sayısı

Sayılar, Türklerin sosyal hayatında hep önemli bir yer tutmuş. Bu sayıların en önemlilerinden biri de 3 (üç) sayısı.
Türk Mitolojisinde Önemli Bir Yere Sahip Olan 3 Sayısı

türklerin sosyal hayatında sayılar daima önemli bir yer tutmuş. düşünceleri, efsaneleri, masalları hep bu sayılar doldurmuş ve türk dilinin ayrılmaz bir parçası haline gelmiş.
şimdi bile, kırk defa söyledim, yiğidin şartı üçtür, dokuz yerden kovuldu, dünyanın dört yanını gezdi, yedi gün yedi gece gibi ağzımızdan düşürmediğimiz sözler yok mu? var tabii ki. işte bu kalıp sözlerin hepsi mitoloji ve kozmoloji kökenli.

türk ve moğolların kutsal rakamları “dokuz”dur. batı türklerinde yine batının tesiri ile bu kutsal sayı zaman zaman “yedi” olmuş. eski mitolojik metinlerde yedi ve dokuzun haricinde üç ve kırk sayılarının tekrarına da sıkça rastlarız. üç, yedi, dokuz ve kırk sayılarında büyülü ve kutsal bir gücün olduğuna inanılmış. üç ay savaş veya yarış, üç gün gezmek, üç gün düğün, üç oğul, üç kız, üç ağaç, üç kartal, üç başlı...sıkça karşımıza çıkan motifler.

şamanizm’de sayıların tekrarlanması ve vurgulanmasının önemli olduğunu ve ayinlerin genellikle üç defa tekrarlandığını biliyoruz. arkaik ritüellerin hemen hepsinde bu üçlü
yapının özel bir gücü/efsunu olduğuna inanılmış.

şaman inanışına göre evren 3 bölümden oluşuyordu: gök, aydınlık olandı. tam anlamıyla cennet demekti. iyi ruhlar orada oturuyordu. yeryüzü, insanların yaşadığı yerdi. yeraltı, karanlık olandı. bu nedenle cehennem demekti. erlik ve ona bağlı ruhlar yer altında otururdu. karagas ve soyotlar gökleri 3 kat olarak düşündükleri gibi yeraltını da 3 kat olarak düşünmekteydi.

anohin'e göre altaylarda ülgen'e üç, altı, dokuz ya da on iki yılda bir tören yapılarak, üç yaşında (büyük bir olasılıkla beyaz) bir kısrak kurban edilir.

yaradılış destanlarında, tanrı’nın isteğiyle toprak getirmek için erlik denize üç kere dalar.
hikayenin sonunda hile yapan erlik, tanrı kayra han tarafından üç kat yerin altına gönderilerek cezalandırılır.

yenisey yaradılış destanında ise, uçsuz bucaksız su üzerinde (tanrı'nın yerine) bir şaman kuğularla, kırmızı boyunlu balıkçıl kuşlarıyla ve daha nice nice su kuşlarıyla uçup durmaktadır. arkadaşları da halkı da hep su kuşlarıdır. yaratma işinde tanrı'nın yerini alan şaman, bu destanda denizin dibinden toprak çıkarma işini balıkçıla verir. balıkçıl ancak üçüncü dalışında bir parça çamur çıkarabilir ve şaman bu çamurdan bir ada yaratır.

asya'nın kuzeydoğu uçlarında yaşayan ilkel kavimler, önceleri üç güneşin var olduğuna inanırlardı. oğuz kağan'ın iki eşinden gün, ay, yıldız ve gök, dağ, deniz adında üçer oğlu olur.

[bu altın yay doğudan batıya uzanıyor, bu üç gümüş ok da gece tarafına uçuyordu.
oğuz yayı üçe ayırdı. parçalarını yine onlara vererek: "yay sizin olsun. yay gibi oku göğe fırlatınız. adınız bozok olsun'' dedi. küçük kardeşleri de birçok hayvanlar, kuşlar vurduktan sonra çölde bir gümüş ok bulup babalarına getirdiler. oğuz oku üçe böldü. yine onlara vererek:

 "ok sizin olsun. yay oku atar, siz de ok gibisiniz. adınız üçok olsun" dedi.]

süt/ak göl olarak da adlandırılan yaşam havuzu, gökyüzünün üçüncü katında bulunur. (yeryüzüne gelecek ruhlar bu gölün içindedir.)

ölü gömüldüğünde mezarın başında üç gün ışık yakılır.

ölümsüzlük iksiri bengüsu, köroğlu destanı'nda bir ırmaktan üç köpük şeklinde gelir.

kayra han'ın(kuday) ülgen, mergen ve kızagan adlı üç oğlu vardır.

yakutların büyük tanrısı ayığ toyon, yeryüzündeki insanların zahmet çektiklerini ve kötü ruhlarla hastalıkların elinde kırılıp gittiklerini görünce, yeryüzüne üç şaman gönderir ve onların da çadırlarının önüne üç ağaç diker.

yalmavuz gibi devlerin genelde üç, yedi veya on iki başı vardır.

türk kültüründe ocaklar çok önemli bir yere sahip olduğu gibi, aynı şekilde ocağın üzerine koyulan üç ayaklı kazanlar da önem taşır. bunun kökeninde de ocak iyesi'nin bu kazanların içerisinde barındığı anlayışı yer alır. kazanlarda ve bazen de sadarda bulunan üç ayak geçmişi bugünü ve geleceği simgelerler.

mesela er sogotoh'un çadırı da üç kat gümüş tavanlıdır ve çadırının ortasında üç kadın yan yana duruyormuşçasına büyük üç ayaklı ocağı vardır.

“ bu ağacın zirvesi, ta göklere erermiş
göklerin üç katına, ulaşıp da delermiş!...”

altay inanışında insanlar tamu'da cezasını çektikten sonra yayuçı tarafından
göğün üçüncü katına götürülürler.

üçmüstü, çocukları kötü ruhlardan koruyan bir ruhtur. üç boynuzu vardır. (aslında üç boynuz, üç el, üç ayak kötü ruhları tarif ederken kullanılan ifadelerdir.) bu durumdan onun kötücül bir varlık olması gerektiği akla gelir fakat tam aksine çocukları korumaktadır.

buna yönelik yapılabilecek bir açıklama şu olabilir: çocukları kötü ruhlardan koruduğu için en az bu kötü varlıklar kadar güçlü olmalıdır.

türkler doğan güneşi üç veya dokuz kez selamlarlar.

kuzey altaylarda gelin güvey gerdeklerinde ilk ateşi çakmak taşıyla tutuştururlar. üç gece, üç gündüz bu ateşin yanında bulunurlar.

kaynak: yaşar çoruhlu -türk mitolojisinin ana hatları, celal beydili - türk-mitolojisi-ansiklopedik sözlük, bahattin uslu - türk mitolojisi