Üniversite Okuyunca Nasılsa Fazla Para Kazanmayacağım Diyen Gençler Haklı mı?

Sokak röportajlarında veya Twitter'da çeşitli örneklerini görebilirsiniz... Lisans eğitimi almanın, zayıf ekonomik getirisinden ötürü önemsiz olduğunu iddia eden gençlerin bu iddiasını inceleyelim.
Üniversite Okuyunca Nasılsa Fazla Para Kazanmayacağım Diyen Gençler Haklı mı?
iStock

bu video ekşi sözlük'te tartışma konusu olmuştu

"kasmaya gerek yok okusam 4 bin tl maaş alacağım" cümlesinin türkiye'de kurulduğunu bilmesem, "ideal bir ülkede olması gereken budur" derim

üniversite eğitimini bir "para kazanma aracı" olarak görmek başlı başına bir hatadır. mevcut düzende akademik yetkinlik para etmez, ticari yetkinlik para eder. insanların sadece maaş için, statü için okul okuduğu bir ülkede işini hakkıyla yapacak insan sayısı oransal olarak az olacağından, sağlıklı gelişim de olmaz.

yani ortalama bir isveçli de; "okusam 30k alacağım, okumasam 30k." diyebilir, diyor da zaten. isveç'te sabit bir asgari ücret yoktur, çünkü sendikaların pazarlık etme hakkı çok sağlam bir şekilde korunur, yasalar sendika karşıtlığını önleyecek şekilde düzenlenmiştir. nüfusu az olan kuzey avrupa ülkelerinde neden doktor açığı vardır? nordic model düzgün işlediği için. nordic model'ı uygulayan ülkelerin kendi vatandaşları, hayatlarını insan gibi yaşayabilmek için zor mesleklere yönelme gereksinimi duymazlar. orada ortalama bir insanın hayat standardı yeterince tatmin edicidir, lakin bu kesinlikle bir "şans" meselesi değildir. o insanlar, o yaşam standardını hak ederler. nasıl hak ederler? takım tutar gibi parti tutmayarak. güç sahibi olan yöneticileri yolsuzluk yaparsa, "ben olsam ben de çalardım." veya "başkası olsa başkası da çalardı." gibi argümanlarla durumu normalleştirmeyerek.

demek neymiş? bu işler sırf "biz eğitime önem veriyoruz." diyebilmek için her yere üniversite açmakla olmuyormuş. alınan eğitim işlevsiz olunca, insanlar okumaktan soğurmuş. türkiye'de sırf okumuş olmak için okuyanların çoğu işsiz. bu noktada tc vatandaşları olarak kendimize yöneltmemiz icap eden sorular çok basit:

- güçlüye ne kadar tapıyorum?
- protesto etmek mi daha kolay, torpil bulmak mı?
- bireysel problemlerim için önerdiğim toplumsal çözümler ne kadar adil, ne kadar uzun vadeli?

kısacası; "kasmaya gerek yok okusam 3 bin tl maaş alacağım" demek var, "kasmaya gerek yok okusam 30k maaş alacağım" demek var. aradaki farkı irdelemek size kalmış.

kasmaya gerek yok okusam 4 bin tl maaş alacağım diyen çocuk, aşırı derecede haklıdır

bakın size örnekler vereyim, bir elektrik ustası eve priz takmaya geldiğinde priz başına 10 lira alıyor, şofben için 50, kornişin metresi 10 liraya takılıyor. en kötü araba tamircisine gidin yarım saatlik bir iş için 50 lira el emeği ister en az, balata mı değişecek? parça parasının üstüne ekle 50 lirayı, tamam. mesela geçenlerde turistik bir ilçede taksicilik yapan biriyle tanıştım, anlattığına göre aylık geliri 12-15 bin liraya geliyormuş, dolar yükseldikçe biraz daha zenginleştik deyip gevrek gevrek gülüyordu, üstelik sadece 8 ay çalışıyor senede, babasının da varmış plakası ikisi beraber senede bir ev alıyorlarmış ek gelirle, işin “sosyal” boyutuna hiç girmeyeyim. “tanıdık” bir gözlükçü var, bana 150 liraya sattığı gözlüğü bir kaç gün sonra gözümün önünde 300 liraya sattı. aynı şekilde “tanıdık” bir beko bayii 1000 lira yakın indirim yaptı bana buzdolabı alırken.

kişisel gelişim, vizyon, kaliteli yaşam vs bunlar güzel şeyler de bir de türkiye realitesi var arkadaşlar. onları kendimiz gibi yapamıyoruz, belki de biz onlar gibi olacağız. ayrıca türkiyede eğitim kalitesi ortada, mahalle üniversiteleri var artık, en köklü üniversiteler kreşe dönüştü 15 senede, çocuk neden kassın ki?

yüksek gelirle geçinmek için olmazsa olmaz şeyler vardır

çocuğun ifadelerini gülümseyerek dinledim ama yorumları okurken kan beynime sıçradı: yok okusa da ne olacak, yok okumazsa ne olacak diye herkes ahkam kesmiş... okumak ya da okumamak kişisel bir tercihtir, saygı duyarız. ikisinin de kendince avantajları vardır. ancak yüksek gelirle, itibarlı bir işte, yorulmadan ve/veya daha az çalışarak geçinmek için olmazsa olmaz şeyler vardır. bunlardan biri eksik olursa hayatınızdan yüksek ödünler vermek zorunda kalırsınız.. bunlar;

1. çalışkanlık (bu olmazsa olmazdır, zeki olup, eğitimli olup çalışma isteğine sahip değilseniz anca karnınızı doyurursunuz.)

2. zeka (çok çalışkansınızdır ama para edecek işlere kafanız basmıyordur, o zaman en fazla eşşek gibi çalışır, vücut gücüyle kazanırsınız.)

3. eğitim (tamam üniversite okuma, ama yaptığın işi en iyi yapanların arasında adın geçmiyorsa ya sabahtan akşama dükkandayım ama gelen yok diye dövünürsün. üniversite eğitimin yok ama şehrin en iyi borusunu sen döşersin ücretini sen belirlersin. en iyi yalıtımını yaparsın yine aynı vs. vs., kendini yaptığın iş ile ilgili geliştirmelisin.)

4. iyi insan ilişkileri (pek çok insan bunun ne kadar önemli olduğunun farkında bile değil, işini çok iyi yapsan da eğer insanlara karşı küstah, seviyesiz, laubali, ezik, ihmalkar vs. gibi tavırlarınız varsa yine değerinizi düşürecektir.)

5. referans (torpil manasında değilse bile (hadi o da olsun) eğer yaptığınız işe kefil olacak önemli isimler yoksa ne müşteri bulmada ne de işe girmede kendinizi şanslı saymayın.)

6. şans (en önemli faktörlerden biri, eğer sizin okulun birincisi öğretmen olup atama bekliyorsa ve siz falanca bir şirkete danışman olabilmişseniz büyük ihtimalle doğru yer-yanlış zaman ikilemine düşmüş olabilirsiniz. bazen çok zeki ve çalışkan olmak bir dezavantaja dönüşür, sizi çok seven bir hocanız sizi bürosunda staja davet eder, sonra emeklilik için orada gün sayarsınız. kim bilir, belki o sizi seçmeseydi siz başkasını seçecektiniz.)

okusan da okumasan da 3000 tl kazanacaksın olayı öğrenilmiş bir çaresizlik. okumuş olmak için okumak veya "tatlı su balıkçılığı" yazmışım o çıktı, ondan okuyorum diyorsanız belki okulu bırakıp başka şeylerde şansınızı denemeniz daha iyi olur. ama ömrünüzün sonuna kadar iddia kuponu peşinde koşacaksanız bırakın gerçekten ihtiyacı olan biri okusun.