Ünlü Yazar Vladimir Nabokov Neden Hayatı Boyunca Nobel Ödülü Alamadı?

Dünyaya Lolita gibi unutulmaz bir eser bırakan Rus asıllı ABD'li yazar Nabokov (1899-1977), neden yaşadığı sürece asla bir Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülmemiş olabilir?
Ünlü Yazar Vladimir Nabokov Neden Hayatı Boyunca Nobel Ödülü Alamadı?
Fotoğraf: Marc Riboud


nabokov üzerinden küçük bir nobel eleştirisi

elbette nobel falan umrunda değildi nabokov'un orası ayrı mevzu ama biz popüler olmayan o popüler edebiyatın ya da bir diğer deyişle "modern edebiyatın" okurları olarak itiraf etmeliyiz ki yazarın aksine nobel'in zaman zaman bir kıstas olduğu yanılsamasına kendimizi kaptırıveririz. ancak burada belirtmek isterim ki nobel kesinlikle bir kıstas olmamakla birlikte nabokov'a nobel verilmeyişini nobel algısının edebi beğenideki ataletliğini görmek şarttır.

modern edebiyatın bu "farklı çocukları" klasik çizgilerin dışına ta 75 yıl önce çıkmaya başlamışlardır ancak nobel zihniyeti bir çeşit devlet mekanizması gibi işlediği için modern yazın dilini bir türlü benimseyememiş ve modern dilde dahi klasik çizgileri onurlandırma gayretine girişmiştir. nobel ödülü alan bütün yazarların tek bir ortak özelliği vardır ister büyülü gerçekçilik olsun ister postmodern olsun hepsinin özünde klasik edebiyatın hiç değilse o klasik yazım dilinin ağırlığı ve derinliği vardır. nabokov'daki -günümüz modern terimleriyle belirtmek gerekirse- psikolojik-düşünsel derinliğin aksine yazım dilinin sadeliği ve kalıplandırılamaz oluşu haliyle nobel ödülü gibi bir sözde onurlandıranın dışında kalmasına neden olmuştur. sadece nabokov değil salinger'a, borges'a, james joyce'a bakarsanız durumun yine pek de farklı olmadığını görürsünüz. tolstoy hariç tolstoy'un durumu bu arkadaşlardan biraz farklıdır. tolstoy'un 1905'te arvid ernefeld'e yazdığı şu çağrıya bakıp durumu anlayabiliriz: "eğer bu iş gerçekleşirse, ödülü reddetmem hiç yakışık almayacak. bu yüzden, isveçle bir ilgin varsa -ki olduğunu sanıyorum- bana ödül verilmemesini sağlayabilir misin! lütfen, elinden geleni yap ki ödülü bana vermesinler." 


bunun dışında neden modern dil artık daha yakın bize?

neden şiirde olsun düzyazıda olsun daha "anlayarak" daha severek okumaya başladık? neden yazarın okuruyla konuşması bize çok daha çekici gelmeye başladı? neden bilinçakışı olan sayfaları hevesle çevirmeye başladık? neden bir kitap içerisindeki bölük pörçük "fikir" dalgalarına coşarcasına hayranlık beslemeye başladık? ben bunu bir çokları gibi hızlanan hayata, paranın daha merkezi bir yer işgal etmesine ve doğal olarak sanayileşmeye-makineleşmeye bağlıyorum. daha fazla bina, daha fazla işçi, daha fazla iş, daha fazla mesai, daha fazla üretim, daha fazla tüketim, hazır yiyicilik, bir gün içerisinde halledilmesi gereken farklı farklı meseleler, hızlanan aile yaşamı, verimlilik arttırmalarıyla günün 24 saatinin "bilirkişiler" tarafından saatlere bölünüp kaç saat uyuyacağımızın kaç saat okuyacağımızın kaç saat çalışacağımızın çoktan belirlenmiş oluşu ve bizim eğitim-sağlık-meslek üçgeninde son sürat uçuruma koşan tavşanlar gibi hırsla yaşıyor oluşumuzun ve derken sinemanın, kitapların hızlanması... hızlı düşünceler, hızlı sahneler, hızla aktarılması gereken afili cümleler -tam da karamsar edebiyatın işine geldiği gibi-, hızla çevrilmesi gerekilen kitaplar. iş böyle olunca bu yaşam biçiminin eğittiği(!) yazar da istediği kadar bilge olsun istediği kadar hayatın anlamını çözdüğünü iddia etsin ve istediği kadar tek cümleyle biz salakları ters köşeye yatırsın bu saydığım "hız problemlerinden" yakasını kurtaramayacak ve o alıştığımız hızlı tüketim edebiyatın arasında kalacaktır. işte bu hızlı tüketim edebiyattan sıyrılabilen bahsettiğimiz bu kişiler ise bu sefer de klasiklerin yanında yavan kalmayla itham edilmeye mahkum kalacaklar. ya anlaşılmayarak yüceltilecekler ya da hızlı tüketildikleri için çok sevilecekler.

vladimir ve eşi vera nabokov (1969).

turgenyev babalar ve oğullar romanınında 19. yüzyıl rusyasının yeni yetme bolşevik ve ilk nihilist roman karakteri sayılabilecek bazarov'u yarattığında o günün edebiyat çevrelerinde uzun tartışmaların odağı olmuştu. turgenyev bir yandan çarlık rusyasına giydirip diğer yandan nihilist karakterinin pek de nihilist olmadığını-olamayacağını bize gösterirken iki farklı kutuptaki açmazı ve kısırlığı -yine klasik tabirle söylemek gerekirse- o destansı diliyle bize göstermişti. bir klasiği klasik yapan dili midir? klasik düşünceyapısı mıdır? düşünmemiz gereken kısım bunlar. klasik bir dil koşulsuz beğenilmenin kapısını mı açmaktadır? eğer böyle bir yanılma söz konusuysa nobel de bu yanılsamadan payını fazlasıyla alıyor sayılmaz mı?

nobel ve nabokov iki farklı kutup

nobel henüz neyi anladığından ya da neyin "taçlandırılması" gerektiğinden bihaber ama nabokov ve okuyucuları neyin ne olduğunun biraz daha fazla farkında. bir gün nobel 100 küsür yıllık tipik devletçi ve basmakalıp politikasının dışına çıkar da joyce'u anlamayı başarırsa belki o zaman ödül vereceği "yeni çocuklar" ödülleri reddetmek yerine seve seve kabul edeceklerdir diye umuyorum.

hadi hayırlı tıraşlar...

Bu içerikler de ilginizi çekebilir