Western Sinemasına Adeta Veda Niteliğinde Bir Klasik: The Wild Bunch

1969 yapımı Sam Peckinpah klasiğine dair fikir verecek bir derleme hazırladık.
Western Sinemasına Adeta Veda Niteliğinde Bir Klasik: The Wild Bunch

Nedir The Wild Bunch?

şiddeti sosyal boyutta tarantino dan fersah fersah iyi kullanan "bloody" sam peckinpah'ın 1969 yapımı western'i. peckinpah uyuşturucu dehalarındandır, erken ölmüştür ama kült yönetmenlerden sayılır. the gataway ve straw dogs diğer iki ünlü başyapıtıdır.

wild bunch bir grup haydutun asker kılığına girip bir bankayı soymasıyla başlar. her zamanki gibi bu son işleri olacaktır, emekli olmak istemektedirler. soygun sırasında pusuya düşürülürler, pusu haydutların lideri pike bishop'un eski dostu yeni düşmanı deke thornton yönetimindeki bir grup kelle avcısı tarafından kurulmuştur. pusudan kurtulan pike ve adamlarından sağ kalanlar meksika sınırını geçerler, iç savaşın sürdüğü meksika topraklarında yolları iç savaş liderlerinden huarte'nin bir generalinin karargahına düşer. general bu gringolardan cephane dolu bir treni soymalarını ister. peşlerinde deke ve akbaba kelle avcıları olan wild bunch işe koyulur.

80 günde meksika'da çekilen film yönetmen dehasının iyi bir senaryoyla neler yapabildiğinin göstergesidir. tren soygunu sahnesini tamamen improvize çeken yönetmen senaryoda 3 satır olan final sahnesini ise slow motion ve regular çekimlerin şahane bir karışımına dönüştürüp bir adet western massacre başyapıtı yaratmıştır. sürreal bir gerçeklik duygusu ve zaman zaman hitchcock gerilimi ile yarışan sahneler gözlerinizi yaşartacak kadar güzeldir. wild bunch günümüzde holivudda moda olan seyircinin beklentisini körükleyip herşeyi bir anda tersine çevirmeyi ilk yapan filmlerden, filmi en izlenir yapan özelliklerinden biri de söyleyeceği her şeyi diyaloglarla yeniden yeniden açıklamaya ihtiyaç duymadan görüntüleriyle söylemesi. film tek kelimeyle olağanüstü.

Ne anlatır?

filmin bir yerinde william holden'ın karakteri kadim dostuna "bu son işi de yaptıktan sonra çekilicem ben." der. dostu da "çekileceksin de n'apacaksın?" diye atar yapar. holden susar. arkadaşı da susar. the wild bunch'ın temelini bence bu sahne oluşturur. bir sahnede de çetenin 2 kardeş üyesi "bu işten kaldırdığımız paralarla güneye gideceğiz." derler. fakat onlar da sonrası için bir şey plânlamamıştır.

değişime ayak uyduramamış, kendi çevrelerine ördükleri duvarların içine hapsolmuş insanların nafile çırpınışlarını anlatır film. bu çırpınışlar ömürleri boyunca süregelen bir şeydir. belki başlangıçtan bile eskidir. filmin kapitalizm özelinde topluma (insana değil) getirdiği eleştiri de kayda değerdir. bu sürü içerisinde kuvvetli olan değil; akıma uyabilen ayakta kalacaktır. bu anlamda defolu malzeme önünde sonunda çöpü boylamaya mahkûmdur. büyük çatışma sahnesinin sabahında kahramanlarımız (lâfın gelişi) bunun ayırdına varırlar işte. bu dünyada onlara yer kalmamıştır ve gideceklerse kalabalık gideceklerdir. holden yan odaya geçer, seks yaparken bile ayrılmayan kardeşlere bir bakış atar ve "hadi gidelim." der. kardeşlerden biri de tereddütsüz "tamam lan!" diye onaylar. zira, bu yol fazla uzamıştır ve sonu da gelecek gibi değildir. son kendi gelmiyorsa kahramanlarımız (evet kahramanlarımız) onu kendi ayaklarına getireceklerdir...

the wild bunch, sinema tarihini değiştiren filmlerden

western filmi işte diyip geçmemek lazım. görselliğini ve oyunculuğunu geçtim, hikaye anlatım biçimini flashback ve repliklerle anlatmasıyla devrim yapmış bir film var karşımızda.iyi kötü ayrımı yok her şey gri. sinema tarifine yavaş çekimli aksiyon sahnelerini, büyük çatışmaları, vurulunca "ah öldüm" tepkisi vermek yerine dağdan düşen ya da sürünerek kaçmaya çalışan figüranları katmış bir yapım.

adalet, özgürlük, intikam, hayata kalmak, bencillik, diktatörler, isyan gibi kavramları sanatsal bir şiddetle sorguluyor.

şuraya bir de anekdot bırakayım; yönetmen (bkz: sam peckinpah) , kadın karakterlerden bazılarını fahişelerden seçmiş. bunu yapmasının ulvi bir nedeni de yok sadece sinema çevrelerinde "warner bros fahişelere para verdi" demek için bunu yapmış. tamamen sektörel bir trollük.

Final notu

filmdeki thorton karakteri bence bizatihi peckinpah'ın kendisidir. yitirdiği değerleri ve hayatı; hapis hayatı yaşamama pahasına devamlı kovalamak zorundadır, gönülsüzce. kapitalizm eski güzel günlerin geride kalmasına sebep oldu fakat böyle "büyük" bir film yapabilmesinin de tek sebebi. bu arada kalmışlık duygusu her anlamda thorton'da tezahür ediyor.

özetle: amerikayı ehlileştiren "akreplerle" yurdunu savunan "karıncaların" savaşını, çocuk yaştaki kapitalizm kocaman bir ateş yakarak(makinalı tüfekle) bitirmiştir diyor peckinpah. adeta tüfenk icat oldu, mertlik bozuldu diyen köroğlu gibi...