Yaklaşık 6 Milyon İnsanın Öldürüldüğü Yahudi Soykırımının Kısa Ancak Bilgilendirici Özeti

1941-1945 yılları arasında, Adolf Hitler ve Heinrich Himmler'in liderliğindeki Nazi güçleri tarafından işgal edilen sınırlar içerisinde, yaklaşık 6 milyon Yahudi'nin sistemli bir şekilde öldürüldüğü günlerin bir özeti.
Yaklaşık 6 Milyon İnsanın Öldürüldüğü Yahudi Soykırımının Kısa Ancak Bilgilendirici Özeti

1941 yılı eylül ortasında kiev işgal edilip, yarım milyondan fazla sovyet savaş esiri alındığında hitler dünya harbini kazandığını düşünmüştür. rastenburg'da zafer havası egemendir ve durumdan kendisine vazife çıkaran henrich himmler, führer'ine bir ziyaret gerçekleştirmeye karar verir. himmler, nazi partisi'nin seçkin unsuru olan schutzstaffel'in (bkz: ss) başındadır ve aynı zamanda polis şefi, işgal bölgelerindeki güvenlik güçlerinin yöneticisi ve tüm toplama kamplarının idarecisi konumundadır. o zamana dek naziler, yahudilerin akıbeti ile ilgili planlarını kapalı oturumlarda ve gizlice istişare etmişlerdir. ancak '41'in eylül ayına gelindiğinde drittes reich'ın fütursuzluğu ve tahayyülün ötesindeki çılgınlığı doyum noktasını çoktan aşmış durumdadır. artık onlar için sırada, yahudilerin avrupa'dan silinip yok edilmesiyle ilgili projeyi uygulamaya koymak vardır ve yaşanılacak olan acıların ortaya çıkaracağı utanç tablosu, insanlık tarihinde kara bir leke şeklinde silinmez izler bırakacaktır ...

hitler, 1939 yılı ocak ayındaki bir konuşmasında, tahrik edildiği takdirde yahudileri nihai olarak "yok edeceğini" beyan etmiştir. gerçi o tarihlerde nazilerin planı, yahudilerin almanya'dan veya en azından kamusal görevlerden sürülmesi şeklindedir. yaklaşmakta olan tehlikenin idrakine varmış olan bir kısım yahudi almanya'yı terk etmeyi başarmış olsa da, bilhassa nazi işgali altındaki doğu avrupa'da masum insanlar büyük bir zulme maruz kalmaktadırlar. hitler'e göre yahudiler ile komünistler arasında ayrım gözetmek abesle iştigaldir ve nitekim nazi almanyası, sovyetler birliği'ne karşı harekete geçmeden evvel (bkz: barbarossa harekatı) her iki grubun da ülkeden tasfiyesi için düğmeye basmakta herhangi bir görmeyecektir. halihazırda polonya'da 3 milyon yahudi gettolara yığılmış durumdadır ve salgın hastalıklar kol gezmektedir. bütün bunlara ek olarak wehrmacht'in gerisindeki özel örgütler olan einsatzkommandos da masum insanları katletmeye devam etmektedir. işte ahvalin bu şekilde hasıl olduğu bir ortamda, yukarıda bahsini geçirdiğimiz eylül toplantısı gerçekleşir. himmler, hitler'e her şeyin keşmekeşin içinde olduğunu ve durumun "düzeltilmesi" gerektiğini söylemiştir. o andan itibaren işgal altındaki avrupa'da bulunan tüm yahudiler ölümcül bir tehdit ile karşı karşıyadır. vicdan sahibi bazı kimseler, birtakım bürokratik engelleri bahane ederek (yahudilerin malları hakkında neler yapılacağı, yahudi bir kimsenin nasıl tanımlanacağı, yabancı pasaportlu yahudilere karşı nasıl bir uygulamaya gidileceği gibi) kaçınılmaz olanı ertelemek adına zamanı masumların lehine kullanmaya çalışırlar. velhasıl mezkur sorunları çözmek adına 1942 ocak ayında berlin'in wannsee banliyösünde bir konferans düzenlenir. bu konferans, "yahudilerin yok edilmesi" kararının alındığı hadise olarak tarihe geçecektir. nitekim burada yasal engeller hukuka aykırı bir şekilde ortadan kaldırılmış ve katliamın önü açılmıştır. o zamana dek rusya ve polonya'da yaşayan yahudiler zaten açlık ve hastalık gibi türlü yollarla katledilmişlerdir. wannsee'de alınan kararlar doğrultusunda ise imha programı, batı avrupa'yı da kapsayacak şekilde genişletilecektir.

savaştan evvel nazilerin uyguladığı kara propagandanın odak noktası, yahudilerin yarattıkları "kötü etki" (sarı basın, modern sanat, komünizm vb.) hasebiyle sürülmeleri üzerinedir. geride kalanlar ise, önemli veyahut önemsiz pek çok aşağılanmaya maruz kalmaktadır. örneğin; yahudilerin evcil kuşları için yem almaları ya da yurtdışından kargo kabul etmeleri yasaktır. goebbels, gauleiter yani berlin nazi parti başkanı olarak başkentte kalan yahudilere uygulanan zulümde başı çeken isimler arasındadır.

bütün bu gelişmelerin akabinde soykırım başlamış ve yahudiler kayıt altına alınmak suretiyle trenlerle riga, minst ve polonya'nın çeşitli bölgelerine yani doğuya sürülmüşlerdir. fiziksel olarak çalışabilecek durumda olan sürgünler, daha sonra bilinen adıyla derbehandlung yani özel muameleye tabi tutulacaklardır. ilk sürgünler almanya'dan 1941 yılının aralık ayında gelmiş ve sorgusuz sualsiz bir şekilde vurularak katledilmişlerdir. 1942 yılının ilkbaharından itibaren polonya'nın gettoları boşaltılmış, '43 yılının yaz aylarına gelindiğinde ise gettolarda neredeyse kimse kalmamıştır. zira o tarihte geride kalanlar bir ayaklanma başlatmış ve polonya direniş gücü'nden ateşli silahlar temin etmişlerdir. nitekim hayatta kalan birkaç kişi getto duvarlarının ardında saklanmayı başarmıştır. aynı şekilde, roman polanski'nin başyapıtı olan piyanist filmi, o günlerin çarpıcı bir betimlemesidir.


ikinci dünya savaşı sırasında öldürülen yahudilerin sayısına ilişkin ihtiyatlı rakam 6 milyondur. ancak kaçının gaz odasında öldürüldüğü, kaçının ise aç bırakılarak ya da işkence görerek yok edildiğini belirlemek imkansızdır. örneğin; toplama kamplarının görece en ünlüsü olan, almanya - polonya sınırındaki auschwitz yalnızca bir ölüm kampı değildir. içerisinde monowitz adında bir alt tesis bulundurmaktadır ve burada if farben kombini adı altında sentetik kauçuk yapmak için çalışmalar yapılan bir kimya fabrikası kurulmuştur. ancak girişim başarısız olmuş ve sentetik kauçuk üretilememiştir. bunun üzerine nazi doktorları, fabrikada çalışan yahudiler üzerinde deneyler yapmaya girişmişler ve onları, bir insan bedeninin soğuğa veya açlığa ne kadar dayanabileceği ya da ikiz çocukların farklı tedavilere nasıl tepki verdikleri gibi canavarca yöntemlerle katletmişlerdir.

Auschwitz kamp girişi.

mezkur nazi doktorların en ünlüsü olan josef mengele, tarımsal makine üretilen baden'de küçük bir kasabada yaşayan katolik bir ailenin tıp eğitimi almış, hırslı çocuğudur. genetik o dönemlerde tıbbın en ilerici dalı olarak kabul edilmektedir ve bu alanda çalışmalar yapan mengele, doğu cephesinde askerliğini ifa etmesinin ardından frankfurt'taki bir üstü aracılığıyla auschwitz'de görevlendirilir. ilk olarak kamptaki tifüs salgınını durdurmak için hastaları gaz odalarında öldürüp, cesetleri fırınlarda yakan mengele, daha sonra genetik deneylerine girişir. auschwitz'in müttefikler tarafından kurtarılmasının akabinde profesörlüğü için hazırladığı ve içerisinde tüyler ürpertici ceset parçaları olan kutusuyla birlikte kamptan kaçmayı başaran şizofren nazi, insanlık dışı eylemlerini soğukkanlılık ile aktardığı bazı tıp çevrelerinin dehşete düşmesi karşısında yakalanma korkusuyla buenos aires'e gitmiş ve orada bir süreliğine mengele adlı bir eczane çalıştırmıştır. mengele'nin işlediği insanlık suçlarına pek çok kıdemli doktor da iştirak göstermiş, ancak kimileri cezasız kalmıştır. örneğin; mengele'nin profesörü olan baron otmar von verschuer, savaştan sonra batı almanya'da bir hayli yükselmiştir.

Josef Mengele

savaştan sonra sıkça sorulan sorulardan birisi de, sıradan almanların olup bitenler hakkında ne kadar bilgiye sahip olduklarına dairdir

doğudaki gizli katliamlar hakkında birtakım dedikodular bazı almanların kulağına gelmiştir ve bu dedikodular bilhassa ingilizlere esir düşmüş alman generalleri tarafından dile getirilmektedir. ancak işin çarpıcı tarafı, generaller duyduklarını hiç de şok olmuş bir ifadeyle anlatmamaktadırlar. zira nihai çözüm'ün ayrıntıları bilinmemekte ve proje, sonderbehandlung gibi kamuflaj sözcüklerle mümkün olduğu kadar gizlenmektedir. programın sürdürülebilirlik açısından bir diğer ilginç yanı ise rakamlarda daha dikkat çekici bir hal almaktadır. örneğin; hollanda'da yalnızca 6 ss subayı görev yaparken, 1 milyon insanın sürgün edildiği auschwitz'i koruyan asker sayısı 3000'i geçmemektedir ve bunların da büyük çoğunluğu alman değildir. yine, 1 ağustos 1942'de tarafsız isviçre'deki yahudi komitesine, gördükleri karşısında şok olmuş bir alman sanayici tarafından aktarılanlar, birçok kimsenin nezdinde inandırıcı bulunmamıştır. evet, bölgeden bölük pörçük bilgiler gelmektedir fakat gerçeklerin açığa çıkması ancak 1944 yılında gerçekleşecektir. keza bu da rusların, almanların imha etmeye çalıştığı kampların kanıtlarını ortaya çıkarmaları sayesinde olacaktır. auschwitz '45 yılının ocak ayında kurtarıldığında ise o tarihe dek iskelete dönmüş kamp sakinlerinin birçoğu, karlı yollar boyunca almanya'daki farklı tesislere aktarılmış durumdadır.

hitler'in temel inancı aryan ırkının üstünlüğü üzerine kurulmuştur. bu inanç ise germen romantizminin antik yunan hayranlığına kadar uzanmaktadır. aryanların üstünlüğü ancak ve ancak aryan zekası ve içgüdülerinin, aryan iradesiyle birleştiğinde her şeyi başarabileceği anlamına gelen iradenin zaferi ile gerçekleşebilmektedir. (örneğin; leni riefenstahl'ın bu temayı işlediği triumph of the will filmi nürnberg'te yapılan 1934 tarihli nazi partisi kongresi'ni anlatmaktadır. yine, olympia adlı filmde peştemalli ve cinsiyetsiz mükemmel bedenlerin geçit töreniyle, tüm zamanların görece en ünlü olimpiyatı olan berlin'deki 1936 olimpiyatı izleyiciye aktarılmaktadır (afrika kökenli amerikalı atlet jesse owens, nazilerin beyaz ırkın üstünlüğüne yönelik iddialarını 4 altın madalya kazanarak yerle yeksan etmiş ve bir sembol haline gelmiştir)). hitler'in kendi kariyeri de bir bakıma iradenin zaferi argümanına temel teşkil etmektedir ve ona göre alman bilimi nihayetinde yozlaşmış batıyı ve sürekli çoğalan doğuyu yenecek mucize silahlar üretecektir. nitekim 1945 yılında prag 'da alman yetkililer hala okulları dolaşarak ırk bakımından alman olup olmadıklarını belirlemek adına çocukların ayaklarını ölçmektedirler. oysa çok çarpıcı biçimde, hitler'in ta kendisi '45 yılının şubat ayında bütün bunların boşuna bir gayret olduğunu ve gerçekten ırka dayalı bir çalışma yapmanın mümkün olmadığını, ileri derecedeki şizofrenisine rağmen itiraf etmiştir. ancak tüm bunlar için artık çok geçtir ve demokles'in kılıcı, nazilerin üzerine düşmek üzeredir.

konuya dair daha fazla bilgi edinmek isteyenlere; birkaç yıl evvel kaybettiğimiz kıymetli hocam norman stone'dan ikinci dünya savaşı, basil liddell hart'tan ikinci dünya savaşı tarihi ve john keegan'dan ikinci dünya savaşı adlı eserleri tavsiye ediyorum.