Yalnız Olduğu Halde Sevgili Aramayan Sözlük Yazarlarının Düşündürücü Sebepleri

Yalnız ancak hayatında birisi olsun da istemeyen insanların hak vereceğiniz sebepleri, buyrun.
Yalnız Olduğu Halde Sevgili Aramayan Sözlük Yazarlarının Düşündürücü Sebepleri

İşte o görüşler

sevgili aramayan yalnız insan.. bunlardan biri de benim. bu zamana kadar bırak bir ilişkiyi, bir girişimim bile olmadı bunun için. duyunca, uzaylıymışım gibi bakan oluyor tabii, evet. el ele tutuşmak, biri tarafından sevilmek, öpüşmek nasıl hislerdir hiç bilmem. zaten arayacak bir çevrem de yok. sosyal bir tip olmadığım için hayatımda kemikleşmiş 3-4 kişi dışında haberleştiğim kimse de yok.

aylık sms hakkım 5000. ay sonunda 4990'u boşa gidiyor zaten. dakika desen 500 dakika. bunun da kafadan 450 dakikası boşa gidiyor. insan tabii bazen imrenmiyor değil sokakta gördüğü mutlu çiftlere. ama fena halde kanıksadım da bu durumu ve bazen akla gelmesi dışında aslında şikayetçi de değilim.

sinemaya sürekli yalnız gitmek, film seçiminde serbest olmak. kafede oturup tek başıma kahve yudumlarken kitap okumak. sokakta, kulakta kulaklık, aylak aylak dolaşmak, telefonu istediğim saatte kapatabilmek, hesap vermemek, telefonda sürekli mesajlaşmak zorunda olmamak (ki mesaj atmaktan nefret ederim). yani bunlar benim için rutin şeyler ve hayatıma bir girdiğinde nasıl ayak uydurabileceğime, nasıl davranacağıma dair hiç fikrim yok. çok yabancı bir duygu yani bana.

bir de kişisel sorunlar, aile ile olan problemlerden dolayı da soğuyor insan. hani, zaten mutsuzum, bir de hayatıma girecek insanı niye mutsuz edeyim? diye düşünüyorum. açıkcası gelecek için evlilik fikri de yok kafamda. ''ben de yalnız olayım, ne olur?'' diye koyveriyorum. bu düşüncelerden beni uzaklaştıran, soğutan çok şey oldu.

böyle gelmiş böyle gider hesabı. okuduğum kitapların, izlediğim filmlerin, yani sahip olduğum küçük şeylerin tadını çıkarmaya çalışıyorum, kıymetini biliyorum. böyleyken böyle sözlük.

özetle; (bkz: bilemiyorum altan, bilemiyorum)

6 yıl sonra gelen ekleme (2021): şimdi son oylananlarda geldi karşıma, unutmuşum. editleyeyim dedim, durum hala aynı, saldım ben de haha :)

sevgili aramayan yalnız insan... ekşi sözlük'te bu tür başlıklara yazı yazınca aslında istemeyip yan cebime koy yapıyormuşum gibi hissedileceğinden çekindiğim için yazmaya hep çekiniyorum ama bir yandan da kendimi tutamıyorum.

neticede bir nick ile yazıyorum ve bmw önünde çekilmiş yalnızları oynayan bol dumanlı profil fotolarım yok. tek güvencem de bu. yazabilirim yani.

tanımak zor geliyor kardeş. buluş, tanış, kelime oyunları yap, zeka yarıştır, karakter analizi yap, tutarlılığını ölç, insaniyetini sorgula, derinliğine bak (tüm bunlar onun açısından da geçerli tabi). bunları yeniden yeniden ve yeniden yap ve her yeni tanışmada detaylardan biraz biraz kısarak artık özetini anlatmaya başla ve sadece bu özetinle anlaşılmayı bekle.

gerçekten sevgili aramanın fırsat maliyeti daha önemli benim için. bu hep de böyle oldu. o değerli zamanlarda kafayı dinlemek çok daha cazip geliyor. sadece insanlara "neden birisi yok"un cevabını vermek yıldırıcı. geri kalan her şeyden memnunum.

kavgalar, tartışmalar, pasif direnişler, uzuuuuuuun uzun yazılmış sitem mesajları, hayalkırıklıkları, gerçek karakterlerin ortaya çıkması, sorgulanma, güvensizlik, kıskançlıklar ve olabilecek daha bir sürü şey.

neden durduk yere hayatıma çomak sokayım ki?

sevgilisiz yaşayabilen insan, huzuru seven insandır.

yapmacık ve ağızlarda yalama olmuş sahte aşk sözcükleri lügatında yoktur.

teknolojinin; bilhassa sosyal(!) medya'nın bu denli yaygın kullanılıp, özel hayat diye bir şey bırakmadığı bu devirde özel ve yaşamaya değer gördüğü hiçbir şey yoktur.

popüler kültüre karşıdır.

gerçek manada güven veren birilerini tanıyamamıştır.

kendisini değiştirmeden sevebilecek, olduğu gibi kabullenebilecek biri olmamıştır.

bir süre sonra her şeyin boka saracağını bilir. o ilk zamanlardaki heyecanın ve isteğin yerini sızlanmaların, hiçbir şeyden hoşnut olmamaların alacağından emindir.

velhasıl kelam kendini ve içinde bulunduğu çağın gerekliliklerini iyi bilen insandır bu. bu gereklilikler ise ona samimiyetten uzak bir zorunluluktan başka bir anlam çağrıştırmaz.

artık her şey çok çabuk tüketiliyor. hiçbir güzelliğe tam olarak doyamıyoruz, her şey yarım yamalak.

Final notu

bayılıyorum şu: "istemiyorum yeaa, doğru kişi olacaksa olur, yoksa asla olmaz" kıtırlarınıza, yazı aralarındaki ürün yerleştirmelerinize, yanacak bir yeşil ışıktan gelecek "ta taaaaa! işte doğru kişi geldi" mesajını hiç istemiyormuş gibi yapmalarınıza, "gerçekten hayatımda birini istemiyorum, söyleyeyim" içerikli u dönüş garantörü sorumluluk ret beyanlarınıza, kolay lokma mı diye kelime oyunlarıyla birbirlerinizi tartmalarınıza, yakalanan ortak noktalardan etkilenip bu kez olacak zannıyla birbirlerinize ayraçlar koymanıza, adına "aşk, sevgi, sevgili" dediğiniz isimlerin altını doldurmaya uğraşırken temeli oymanıza, kolayca tanıyıp yaşayıp bitirip "hiç göründüğü gibi değilmiş" lanetlemelerinize, ekşi itiraf'ta içlenmelerinize, "ya yok artık asla olmaz, kapattım o defterleri. ancak çok inanmam lazım o zaman da eh belki yani" diyerek bahsi ikiye katlamalarınıza, vitrinin önünü kapayan gayri ciddi alıcıları kovarken ciddi alıcıları küstürmelerinize, yalnızlığa dayanamayıp yine bir döngüden çıkıp diğerine girmenize, arabeskçi var oluşlarınıza.

sizin büyük çoğunluğunuz sevgilisiz yaşayabilmiyor aslında. bütün bu olanların sebebi veya sonucu olduğu halde yine müdanasız görünmeye çaba gösterip yan cebi açık şekilde stand by duruma geçmiş; telefona gelen bir yanlış aramanın uzamasını, ters yolda ilerleyen karşı araçtaki kişinin oracıkta inip peşinden koşup gelmesini, yolda yürürken çarpılan kişiyle laf lafın açmasını, yaratmaya çalıştığı zorlama tesadüflerin "onu" getirmesini umarak açık bekliyor sadece.

oysa sevgilisiz yaşayabilmek; gerçekten de sevgilisiz yaşayabilmek, sevgili gelene kadar idare edebilmek değildir. kendini tamamlayabilmek için başkasına ihtiyaç duymamak, kendi kendine yetebilmek, bir başkası yokken de kimsenin yarısı olmadan bir bütün olarak var olabilmek hatta kendinden başka herkesin fazlalık gelmesi demektir.

bu başlığı görünce 41 yıldır hiç sevgilim olmadan yaşadığımı fark ettim ve taslaklara alarak iki kelime de ben etmek istedim. bu süreçte oturdum ve şöyle düşündüm de bunca yıllık ömrümde sevdiğim, aşık olduğum (ki sayısı çok azdır) hiçkimse ile bir ilişkim olmamış. sevdiğim biriyle bir gece bile sabaha kadar uyumadım. aşık olduğumu anladığım her yerde, sis bombalarımı atıp bir anda yok oldum. hissettiğim duygulara karşılık verilecek duyguların, benimkiyle eşdeğer olmama riskini almayıp kartlarımı hiçkimseye göstermedim. en ölüp bittiğim kişiyi bile aşık olduğumu söylemeye değer bulmadım. çünkü kimse "ne kadar güzel işte, seviliyorum. tadını çıkartmalıyım" demezdi ki ben de kimseye demedim doğrusu. bir tarafın her zaman daha çok sevdiğini ve daha çok sevenin her zaman daha çok kırıldığını, tavizlere açık hale geldiğini, hiçkimseyi çok sevmekle onun sevgisinin kazanılmayacağını erkenden bildim. alın size sahibinden gerçek bir sevgilisiz yaşayabilme hikayesi.

birçoğunuz "sen hiç yaşamamışsın o zaman yeaa" diyebilir. ben de birbirlerini seviyor adı altında yok edenleri, mutluyuz gösterisi yapanları, sözlerin içini boşaltanları, konserlerde eşlik ettikleri duygusal şarkılarda ikisi de ayrı ayrı başkasını düşünenleri, ilişki biter bitmez yeni birini bulabilenleri gördükçe "sizinki de sevgi mi be!?" diyorum. bunca yıl sevgilim olmadı diye ne bir eksiklik hissettim ne kafamı duvarlara vurdum ne mahvoldum. içlendiğimde, duygulandığımda yanımda olmasını istediğim kişi, uzaklardaki görmediğim bilmediğim her nerede değilsem orada bulunan o somut olmayan varlıktı. ona söyledim tüm şarkılarımı. o, kıyısında beklediğim denizlerin ufuk çizgisinin ötesindeydi. hiçbir zaman gerçek olmadı ve olmayacaktı. o her yerdeydi ama hiçbir yerdeydi. o kişi belki de kendimin ta kendisiydi!

böyle anlatınca notre dame'ın kamburu olduğum düşünülmesin. sevgilim olmadı ama benim sevgili olduğum anlar maalesef ki oldu. sadece sevildiğim ve belki ben de sevildikçe severim diye giriştiğim, hiçbir ilişki türünün uzaklardaki o kişiyle olacak ilişkim gibi olmayacağına dair kabullenişim sonrası tek taraflı ilişki türlerini oldukça yaşadım fakat belki severim umuduyla girdiğim yollarda omzuma konulan başlar önünde sonunda bir yük oldu bana. romantik komedilerdeki adamlar gibi hiç olamadım. bir gözüm hep saatte, aklımsa yalnız kaldığımda yapacaklarımda oldu. kendimle kaldığım anların mutluluğunu hiçbir şey veremedi bana. ve bir gün, istemediğim bir şeyi yapmakta ısrar etmemem gerektiğini anlayacak kadar yaş almış ve bir son vermiştim böyle ilişkilere de.

yani ne sevgiliyle ne sevgililikle.

yapabilene, karşılıklı eşit hislerle birbirini çok sevip saygısını da koruyabilenlere takdirim sonsuz. ikinci bir şanslarının olmayabileceğini ve bu nedenle birbirlerinin değerlerini bilmelerini öneriyorum zira hayat her şeyde olduğu gibi gönül işlerinde de herkese eşit davranmıyor. ömür boyunca hiç deniz görmemiş, koca bir ömrü bakir-bakire geçirmiş, aynı çatı altında yıllar boyu birlikte yaşayıp birbirlerini meğerse hiç sevmemiş insanlar varken yaşadığınız büyük lüks.

bilin.