Yapay Zekanın İnsan Aklını Geçeceği Anı Belirten Ürpertici Kavram: Teknolojik Tekillik

Bilimsel tekillik (singularity), çeşitli bilim yazarları ve araştırmacılar tarafından bir süredir konuşuluyor ve insanlık evriminde benzersiz bir nokta olacağı düşünülüyor.
Yapay Zekanın İnsan Aklını Geçeceği Anı Belirten Ürpertici Kavram: Teknolojik Tekillik
iStock

Nedir, ne değildir?

teknolojideki tekillik, teknolojinin çok hızlı (üssel hızlarda) gelişmesinden kaynaklanır. yani teknolojiyi öyle hızlı geliştiriyoruz ki yakın zamanda kendimizden daha akıllı makineler geliştirmiş olacağız ve teknolojik gelişim hızı makinelerin tasarrufuna geçtiğinde sonsuz hızlara çıkacak. çünkü makineler de kendilerinden daha akıllı makineler yapacaklar. bu denkleme göre, makine insan zekasını geçerse gelecek öngörülemez yani sonsuz olur.

Singularity'ye dair güzel bir yorum

kurzweil'in bahsettiği neocortex + nanoteknoloji + cloud sisteminden gerçek mânâda tekilleşmiş bir bilincin ortaya çıkmasını beklemek bilim kurgu olur.

Raymond "Ray" Kurzweil: Amerikalı yazar, bilim insanı, mucit ve fütürist. Kendisinin sağlık, yapay zekâ, transhümanizm, teknolojik tekillik ve fütürizm hakkında kitapları var. 

kurzweil, sibernetik bir toplumda yaşadığımızda beyinlerimizin bilgisayar sistemleri ile entegre olacağını ve makinelerin insanlardan "daha akıllı" olacağını söylüyor. (buna itiraz yok, mühim olan, ima edilenleri iyi irdelemek.)

turing testi çoğu insan tarafından ai'ın insanlarla makul bir konuşma yapabilecek kapasiteye ulaşmasından ibaretmiş gibi düşünülüyor ve bu konu zaten başlı başına bir yanlış anlaşılma. (bilinci taklit etmek ayrıdır, üretmek ayrıdır. üretmek için tüm mekanizmaya hakim olmalısınız, tabi doğurgan bir memeli veya mitozla çoğalan zeki bir bakteri falan değilseniz.) bu tür şeylerle makinelerin sezgisel zekasını ölçmek ne kadar mümkün olabilir tartışılır, eğer mesele stratejik düşünme veya problem çözümü gibi şeyler ise o eşiği deep blue’nun kasparov’a karşı yıllar evvel kazandığı zaferle zaten çoktan aştık.

kurzweil singularity'nin şu anda gerçekleşmekte olduğunu söylüyor ve buna örnek olarak telefonlarımıza olan bağımlılığımız gibi şeylere dikkat çekiyor. bundan yola çıkarak singularity'den kastedilenin, popüler bilimdeki anlayışla tam olarak uyuşmadığını kestirebiliyoruz.

henüz bir karıncanın bile bilinç sahibi olup olmadığını açıklayabiliyor değiliz. özgür iradenin var olup olmadığını da biliyor değiliz. özgür irade bir illüzyonsa transhümanizm ile hayal edildiği gibi monist bir tanrıya evrilme fikri science fiction'a girer, zira bilincin metafiziğinin determinist temellere dayandırılması, düşünce ve his gibi metafiziksel fenomenlerin kolaylıkla aktarılabilir bir enerji olarak yorumlanışının çöküşü demek olur. (madde ve enerjinin birbirinden ayrı düşünülmesi de hem bilimsel, hem de felsefi açıdan hatalı zaten) bu probleme wittgensteincı yaklaştığınızda sorunun neyden kaynaklandığını daha iyi anlarsınız. iki insandan "kırmızı bir kalem" gibi tek tip bir bilgiyi çıkarıp aynı veriymiş gibi işleyebilir misiniz? işleseniz bile o aslında aynı veri olur mu? burada önem arz eden, linux'ta çalıştırdığınız bir hesap makinesiyle, windows'ta çalıştırdığınız bir hesap makinesinin "işlevinin" aynı olması değildir. linux'ta ve windows'ta çalıştırılan hesap makineleriyle x işlemini yaptığınızda "y" sonucuna varabilirsiniz lakin sizi sonuca götüren algoritmalar farklı olduğundan, o iki "y" de mantıksal olarak birbirinden farklıdır, bundan ötürü metafiziksel bir tekillik insanlar tarafından tecrübe edilemez, yani insan yine insan olmaya mahkumdur. "a neden a'dır?" gibi temel felsefi problemleri yok sayarak, farklı "y"lerden ortak bir bilinç etme hayali biraz komik.


yapay zeka üzerinde çalışan çoğu isim de, nöronal aktiviteleri sadece "elektriksel düzeye" indirgiyor. oysa, düşüncenin ortaya çıkması için gerekli olan uzun süreli bellek, nöronlar arasındaki kimyasal sinapsta birikmiş proteinler olarak nöral ağda depolanıyor mesela. nöroendokrinoloji, nöropsikoloji, nütrisyonun etkileri gibi şeyler, bilinçten bağımsızmış gibi yok sayılıyor. evrenin "insan için yaratılmadığı" düşüncesini mantıksal olarak kabul ediyorsanız, psikoakustikte tüm o "duyamadığımız" seslerin aslında beyinde yer ve etki sahibi olabileceğini de reddetmezsiniz. kendi vücudumuzun ürettiği biyofotonları bile algılayabiliyor değiliz ama kendi algımızın nasıl oluştuğunu biliyormuş gibi konuşuyor, spekülasyonlar yapıyoruz.

elektriksel ve kimyasal aktiviteye katılan nöronları, gerçek anlamda dışarıda işlenebilir, okunabilir türde bilgiler barındırabilirlermiş gibi düşünmek kognitif boyutta ne kadar doğru bilmiyorum. fakat kognitif fonksiyonlar entegrasyon ile çok üst düzeylere çıkabilir. gerçi bir kognitif fonksiyonun güçlenmesi, bir diğer kognitif fonksiyonun zayıflaması ile sonuçlanırsa bu hoş olmaz. "hafıza güçlendirici çip" gibi şeylere şu aşamada biraz şüpheci yaklaşmak gerekiyor, bir kognitif fonksiyon güçlenirken diğerlerinde bazı side effect'lerin ortaya çıkması muhtemel.

bilinç problemi çözülmemiş olduğundan, "ai apocalypse" de ciddi ciddi tartışılan bir konu oldu, bu yüzden şu anda yapay zekâ geliştirilirken güvenli bir gelişimi sağlayabilmek için kaku'nun da belirttiği gibi, "makineler bizi kontrol etmeden önce biz makinelerle entegre olalım." yaklaşımı hâkim. elon musk'ın neurolink'i de bu tür bir entegrasyona doğru gittiğimizi gösteriyor. nörobilimciler de daha çok mevcut kognitif fonksiyonları geliştirici çiplerle, nanoteknolojiyle ilgileniyor.

john von neumann'ın, "the ever accelerating progress of technology ... gives the appearance of approaching some essential singularity in the history of the race beyond which human affairs, as we know them, could not continue." şeklinde ortaya attığı bir kavram olan tekillik, karbon ve silikon tabanlı zekanın tek bir küresel bilinç oluşturmak için birleşeceği zaman olarak düşünülse de böyle bir şey analitik felsefe açısından problemli. bu tür bir tekillik, olgulara karşı eşzamanlı olarak çelişen tepkiler, inançlar veya hislere sahip olma olasılığı demektir. öyle bir tekillik oluşsa, bir karar verebilir mi? aklıma direk ambivalence ve cognitive dissonance gibi problemlerin çok daha ciddi boyutlara ulaşmış bir versiyonunu getiriyor bu.

bilgiye erişimimiz ve bilgiyi daha efektif kullanmamız gelişen nanoteknoloji ve biyoteknoloji ile çok farklı boyutlara taşınacaktır tabi, ona şüphe yok.

fakat "singularity" kavramı, ne yazık ki anlamsal olarak gittiği yönden saptırılmaya oldukça açık. günümüzde ortalık pseudoscience temelli transhümanist mitolojilerden geçilmiyor.

Final yorumu

biyolojik hayatta kalma içgüdüsünün kültürel hayatta kalma içgüdüsüne dönüştüğü, makineler insanlardan daha akıllı olduğu ve insan hayatının antik bir mucize olarak hatırlanacağı -aynı mısır piramitlerine inanamayarak bakışımız gibi- zaman başlayacaktır. korkmak yersizdir, zira buna özlem duyuyoruz. ölümlü olduğunun tam bilincinde olan kaç insan kendini sanata, bilime, teknolojiye, politikaya vermiyor ki?

biyolojik evrimin son aşamasıyız, yani artık 4 kolumuzla dağları yerinden oynatacak, -400 db sesi duyabilecek, 3 milyon dpi ışıkta görebilecek değiliz, yeniden kanat çıkarıp oksijensiz solunumla galaksiler arası yolculuk yapamayacağız. evrimin son adımı olan zihinsel basamağı atlamaya, biyolojik bedenlerimizden kurtulmaya çekiniyoruz, bilinmezlik ve bunun yarattığı ilkel korkular ileriye ket vuruyor. rahata o kadar alışmışız ki, 9. yy'da maya uygarlığının başına gelen kuraklık gibi bize felaket getirecek nicelerine cevap vermek için kolumuzu kıpırdatmaya aciziz.

başka bir yol göremiyorum...

Yapay Zeka ile Bilinç Oluşturmak İmkansız mı?

Beyne Dair Hafıza, Öğrenme ve Zekâ Gibi Başlıca Soru İşaretlerinin Cevabı: Nöroplastisite