Yasaklanmış Olmasına Rağmen Hala Kullanılan Yakıcı Silah: Napalm Bombası

Önce II. Dünya Savaşı, ardından Kore ve Vietnam savaşlarında kullanılan Napalm bombasına dair bilinmesi gerekenler.
Yasaklanmış Olmasına Rağmen Hala Kullanılan Yakıcı Silah: Napalm Bombası

aynı zamanda boğucu özelliği de olan yakıcı bir silah napalm bombası. büyük tokyo bombardımanı boyunca yüz binlerce kişiyi yakarak öldürmüştür. aslında dresden bombardımanı ve büyük tokyo bombardımanında atom bombasından daha fazla kişiyi öldüren silahtır. oksijeni çeker. atıldığı şehirleri açık hava fırınına dönüştürür.

birinci dünya savaşı'nın deneyleri üzerine geliştirilmiş, uzun süre yanabilen bir madde ve bundan yapılan bombalardır

1914-18 senelerinin sonu gelmeyen siper çarpışmalarında düşmanın mevzilerini aşmak için zehirli gazdan alev makinelerine kadar çok sayıda silah denenmişti. alev makinelerinden püskürtülen benzinin istenilen sonucu vermeden hızla yanıp bitmesi üzerine bilim adamları uzun süre yanabilen maddeler üzerinde çalıştılar. 1942 yılında amerikalılar naftalin ile palmitat karışımından istedikleri sonucu aldılar. bu iki maddenin ilk hecelerinden de "napalm" kelimesi türetildi. bu hem uzun süre yanıyor, hem de bunun yeni versiyonu olan napalm-b (%46 polystren & 21 benzen ve %33 petrol) petrolün yanma ısısından 325 derece daha çok ısı yaratarak 1000 derecede yanıyordu. bu maddeler alev makinelerinde kullanılmakla birlikte az sonra değineceğimiz üzere esas olarak uçak bombalarında etkili oldular.bombardıman uçakları alan bombardımanında her üç veya on bombadan birini napalm olarak atıyor ve kentleri yakıyordu. lakabı "dehşet silahı" olan silahtır. ateş tarihin her döneminde silah olarak kullanılmıştır, ancak napalm'i ölümcül yapan şey, çok çok yüksek olan ısısıdır. yakar yani.


9 mart 1945 gecesi b-29'lar guam'dan kalktığında ikinci dünya savaşı tüm cephelerde sürmekteydi. o gün avrupa'da amerikan kuvvetleri remagen'deki ludendorff köprüsünü almıştı ve alman sınırını bu vesileyle ilk defa geçmişti. kızıl ordu almanya'ya girmiş ve yarım milyon alman askerini baltık denizinin karşısındaki bir cepte kapana kıstırmıştı, ama çatışmalar daha aylarca devam edecekti. abd'de amerikan savaş haberleri dairesi umutsuzca, roosevelt'in churchill'e gönderdiği amerikan kuvvetlerinin öncelikle almanya'nın yenilmesine konsantre olacağı, bilahare japonya'ya yöneleceği şeklindeki söze dayalı söylenceyi sürdürmeye çabalıyordu.

aslında almanya'da amerikan kuvvetlerinin böyle bir konsantrasyonu yoktu. o sırada politik olarak doğru olan bu propaganda lafları, sonraları bazı yazarlar tarafından gerçek kabul edildi o kadar. bu, japonya'yı , almanya'dan döner dönmez sanki patlamış bir balon gibi söndürülebileceği, kof bir düşman gibi gösteriyordu ve bu görüş, akranları almanya'yı yenmeye çalışırken, japonya'yı bir kırılma noktasına getiren amerikan birliklerinin çektiği tüm meşakkati, döktüğü kanı göz ardı ediyordu. ingiliz kuvvetleri kesinlikle almanya'ya konsantre olmuştu. almanya yakın ve belirgin bir tehlikeydi. fakat abd kara kuvvetlerinin büyük kısmının avrupa ve akdeniz harekat alanlarında olmasına rağmen, deniz kuvvetlerinin vurucu gücünün neredeyse tamamı (uçak gemileri, muharebe gemileri, kruvazörler) ve deniz piyade kolordusu üç seneden beri pasifikteydi.

bu süper ağır b-29 bombardıman uçaklarının üssü olan guam, bir yıldan daha az bir süre önce japonlardan geri alınmıştı. aynı süre içinde filipin denizi muharebesi * (büyük mariana hindi avı) abd deniz kuvvetleri japon deniz-hava kuvvetinin bel kemiğini kırmış ve imparatorluk donanmasına büyük bir darbe indirmişti. birkaç ay sonra, abd ve 24-25 ekim 1944'de leyte körfezi muharebesinde * daha da ağır bir darbe vurmuştu. birkaç ay sonra, japonya 4 uçak gemisi, 3 muharebe gemisi, 10 kruvazör ve 9 tane muhrip ile 500 uçak kaybetti ve abd kuvvetleri filipinleri yeniden ele geçirmeye başladı. oradan japonya'nın kapı eşiği sayılabilecek , ama aslında japonya'nın vatanını teşkil eden adalardan biri olan iwo jima harekatı yapıldı. o sırada japonya'nın uçak gövdesi fabrikası yoktu, deniz ulaştırması kalmamıştı, çok az petrolü vardı ve anavatan adalarında pek az uçağı bulunuyordu.

b-29'lar pasifik üzerinde, daha önce birçok kez kullandıkları bir rota üzerinde süzüldüler. harbin başında düşünülemeyecek kadar uzaktaki bir hedefe bombardıman görevine gidiyorlardı. bu rotada daha önce, japonların uçak gövdesi fabrikaları ve petrol rafineleri gibi stratejik sanayiini yerle bir etmek için yeterli sayıda b-29 uçmuştu. japonlar diğer sanayileri bütün ülkeye yaymışlardı, ama artık bunun bir kıymeti yoktu. amerikalılar şehirlerin peşindeydi. bu gecenin hedefi muazzam tokyo-yokohama metropol alanıydı.

bombardıman uçakları japonya kıyılarına gelince alçak irtifadan saldırdılar ve yüklerini liman şehri yokohama ile tokyo'nun üzerine boşalttılar.ardından herhangi bir direnişle karşılaşmadan guam hava üssüne geri döndüler. arkalarında kalan, evler ve iş yerleri ile dolu 40 kilometrekarelik bölge alevler içindeydi. tarihin en büyük ateş fırtınasını meydana getirmişlerdi.

ateş fırtınası, bir yangın felaketi olarak çok büyüyünce ve yangının merkezinde etraftaki bütün oksijeni tüketen ve büyük miktarda soğuk havayı fırtına şiddetinde merkeze çeken, yukarı doğru güçlü bir hava akımı meydana getirecek kadar ısı oluşunca ortaya çıkar. rüzgar, ateşi daha yoğun hale getirir. tokyo'daki sıcaklık o kadar yükselmişti ki, şehrin kanallarındaki sular bile kaynamıştı. entry'nin başında söylediğimiz gibi bazı yerlerde yangın havadaki bütün oksijeni yok etmişti. tıpkı hiroşima ve nagazaki kentlerinde olduğu gibi çok aşırı sıcaktan dolayı oksijensiz kalıp boğulanlar da olmuştu. bu hava akınında hemen hepsi sivil olan kadın , erkek , çocuk 100.000 dolayında kişi öldü.

2004 haziran ayında, ırak savaşındaki savaş suçları ile alakalı araştırmalar yapan, kore asıllı amerikalı hukuk profesörü john yoo, napalm için "konvansiyonel olmayan yöntemlerle tamamen yeni bir tür düşmanla yapılan benzeri görülmemiş bir dehşettir." demişti.

tokyo-yokohama yangını ve japonya'nın en büyük şehirlerini yakan yangınlar gibi büyük yangın felaketlerini mümkün kılan silah, her amerikalının bildiği ve kullandığı yanıcı bir maddeye dayalıydı ; benzin. bu, nafta bazlı bir sabun olan alüminyum naftenat ve palmiye yağı bazlı bir sabun olan alüminyum palmat karıştırılarak jöle haline getirilmişti. kalınlaşan (daha kıvamlı hale gelen) benzin, temas ettiği her şeye yapışır ve daha şiddetli olarak yanar. bu, ikinci dünya harbi boyunca amerikan alev makinelerinde de kullanılmıştı. kalınlaşması nedeniyle, alev makineleri benzinle olabileceğinden daha uzak mesafeye ince bir akıntıyla alev püskürtebiliyordu. ateş fıskiyesi köşelerden sekebiliyordu. yukarıda değindiğimiz gibi daha yeni yangın bombaları ise polystren , benzin ve gazolin karışımı, napalm b denilen, jöle olmayan bir sıvı kullanır. bunun eski karışımdan üç defa daha uzun yandığı ve daha fazla tahribata neden olduğu bilinir.


napalm fikri, dolu durumdayken düşen yedek yakıt tanklarından birinin aniden alev almasını fark eden av bombardıman uçağı pilotlarından çıkmıştır

bu onu potansiyel olarak ölümcül bir silah yaptı ve uçak yakıtı napalm'daki yanıcı maddenin yerini alarak onu daha da ölümcül hale getirdi. çoğu napalm bombası, önce almanların, sonra da ingilizlerin başlattığı bu korkunç savaş şeklindeki termit bombalarının aksine oldukça büyüktür. (bkz: termit) (bkz: termit bombası)

termit de bazı temel maddelerin karışımından (toz halinde alüminyum ve "pas" olarak bilinen demir oksitten) oluşur. ancak, her iki bileşen de genel olarak bir yangın başlatıcı olarak kabul edilmez. termit, birinci dünya savaşında alman zeplinleri şehirleri bombardıman ederken bir miktar kullanılmıştır. o zamanlar, katranlı bir iple bağlı reçineli bir madde konisinin merkezini oluşturuyordu. ikinci dünya savaşında almanları, kuyruk kanadı olan alüminyum bir çubuğa benzer, binlerce 900 gramlık bomba kullandı. her biri içinde termit olan kalın bir magnezyum kap şeklindeydi. termit, çok yoğun bir şekilde yanan ve suyla söndürülemeyen, magnezyumu ateşliyordu. su bunun sadece daha şiddetle yanmasını sağlıyordu, zira sıcak magnezyum, oksijen hidrojen bileşeni olan sudaki oksijeni absorbe ediyordu. sivil halka ve personele yanan bombayı toprakla örtmeleri veya yangını etrafa yaymadan kendilerini bir an önce yakıp tüketmeleri için su sıkmaları tavsiye ediliyordu. bomba ne kadar uzun yanarsa, daha büyük bir yangına neden olma ihtimali de o kadar artıyordu. termit ve magnezyum herhangi bir metali eritecek ve birkaç inçlik bir betonu toz haline getirecek kadar ısı çıkarıyordu.

ingilizler, alman şehirlerini bombardıman etmeye başlayınca, termiti eski kullanıcılarına çevirdiler ve bazı düzeltmelerde bulundular. bunlardan biri paraşütle yere inen bombaydı. yere indiğinde kuyruğu patlıyor ve burnundaki termitler indiği yerde 10 dakikadan fazla yanarken, 7 termit bombasını cebri olarak fırlatıyordu.

topçular çeşitli yangın mermileri kullanır. bazıları termit, bazıları fosfor, bazıları diğer kimyasalları kullanır. küçük silahlar da yangın cephanesi atar. izli mermiler yangın çıkarma amaçlı kullanılır. keza ingilizlerin "buckingham mermisi" veya "303 buckingham cartridge" dedikleri de küçük bir miktar fosfor veya burnunda bir patlayıcı taşır. yüksek teknoloji ürünü bir yangın çıkarıcı da abd kuvvetlerinin zırha karşı geniş çapta kullandığı "fakirleştirilmiş uranyum"dur. kısa adıyla, "du-depleted uranium).


zırh levhası gibi sert bir maddeye çarptığı zaman kıvılcım çıkarır. kıvılcımlar, tankın içindeki benzin deposu gibi, yanıcı olan her şeyi tutuşturabilecek kadar çok yüksek sıcaklıktadır.

ateş muhtemelen savaşlar olduğu sürece, rum ateşinden (bkz: grejuva) çok öncesinden beri bir savaş silahı olagelmiş, fakat hiçbir zaman, termit ve havadan atılan napalm bombalarının gelişmesi ile ikinci dünya savaşı ve sonrasında olduğu kadar önem kazanıp ölümcül olmamıştır.

napalm-b'nin vietnam savaşında bol bol kullanıldığını da dipnot düşelim.

napalm ancak 1980 yılında bir silah olarak yasaklanmıştır. ancak takdiriniz ki iplenmeyen bir yasaktır bu. hala kullanılmaktadır.

İnsanoğlunun Bugüne Kadar Patlattığı En Güçlü Bomba: Çar Bombası

Atom Bombası Nasıl Bu Kadar Yıkıcı Bir Güce Sahip?