Yeni Başlayanlar İçin Öğretmenlik
kendini yenebilmekle yakindan alakalidir. gayet ciddi ve samimi soyluyorum. ilk basladigimda bir arkadasa soylemistim, hayat boyu sosyal anksiyete bir nedir modunda takilmis olmama ragmen ilk bir kac hafta mee meee diye meleyecek duzeyde bir caresizlik icinde kiprasiyordum diye, birkac hafta icinde farkettim ki, tum derdim sinif benligimi olusturamamakmis; sinifta kendi tarziniz her neyse o ruzgari yakaladiginiz an, hani ogrettiginiz seyin konunuzla al-lakasi ilgisi olmasa bile gercek bir koftehor gibi guvenle ve pur nese ders anlatabilmeniz mumkun. uc donem ders verme sonucu, ogretmenlige dair derledigim onemli noktalar soyle ogretmenlige yeni baslayan dadaslar:
1) oncelikle bu kendini bulma-ogretmenlik tarzini oturtma sureci icinde dikkat edilecek sey, yanlis atiflar yapmamak.
yani demeye calisiyorum ki, ogretmenlige yeni baslayan insanin henuz ogretme tarzini oturtamama sikintisini, farkinda olarak ya da olmayarak, cocuklardan cikartmasi cok mumkun. universite duzeyini geciyorum, lise ya da ortaokul bile olsa, eger gulusen, konusan, birbirine bir seyler gosteren ogrencileriniz varsa, derin bir soluk alip kendinize sunu hatirlatmakta yarar var: universite ogrencisi olan grup dahil tum bu gruplarin hayattaki en takmadigi seylerden biri sizin dersiniz, kimbilir kisisel hayatinda neler yasiyor, zaten hormonal denge yas gruplarinin her birinde ama dogasindan, ama benlik oturtma doneminden mutevellit ziyadesiyle dalgali, belki yaninda oturan insandan hoslaniyor, belki dikkatleri ustunde isteyen bir cocuk; bunlardan biri ya da bir kacinin bir araya gelmesiyle de disariya yansiyan tavir, aslinda sizin zannettiginiz kadar sizinle ilgili degil, hatta boyle olmasi pek mumkun degil. o yuzden teyk it igzi men tarzinda olmak, ve ogrencilerin olumlu ve kendilerini cekinmeden ifade edebilecekleri turden guvenli bir sinif ortamini yaratabilmek icin, sabirla dalgalandim da duruldum'a biraz pay vermek gerekiyor. aslinda ebeveynlikten cok da uzak degil desem yeri, ki yine iddia ediyorum ki ogretmenlerin ogretmenlik tarzlari ebeveynlik tarzlariyla yuksek korelasyon gosteriyor.
2) soru sorulmuscasina gidelim: iyi de, sinifimda surekli dersin ahengini bozan, sorun cikartan ogrenci var ve ne kadar sabrettiysem de "yola gel"miyorlar:
bu da yuksek olasiligi olan sorunlardan biri. ki, en azindan amerikan ekolu icindeki basa cikma yolunu soyleyeyim, preparing future faculty adi altinda, ogretmenlik yaptiginiz ilk iki donem icinde supervizyon aliyorsunuz, mesela biz her hafta ayni saatte tum donemdaslar ve rehber profesorlerden biriyle uc saatlik toplanti yapiyorduk, ki akil almaz hikayelerle bezenmis toplantilardi, herkesin sinifiyla derdi bambaska ancak ortak yanlar farkedilmemesi imkansiz bicimde ayniydi. oncelikle bu kesinlikle yine sizin kisisel seciminize bakiyor; yanisi su, elinizdeki olumsuz senaryoyla gunluk hayat icindeki sosyal iliskilerde nasil basa cikardiniz? zira olmadiginiz bir seyi oynayip -mis gibi davranarak iyi bir ogretmen olmaniz ne kadar imkansizsa, sinif icinde cikabilecek olasi problemlerle basa cikarken de tek yolunuz size uyacak cozumlere oynamak.
bu toplantilardan derlenen cozum onerileri su sekilde: e-mail atip, ya da dersten sonra bir dakika kalin diyerek, coklu ya da tekli toplanti yapip derdinizi dile getirebilirsiniz "gorus alanimda surekli olarak dikkatimi dagitacak biicmde davranmaniz, ders anlatirken konsantrasyonumu bozuyor, lutfen sunu-sunu yapmamaya ozen gosterin". bunu bir kere, iki ogrencime dersten sonra konusma seklinde uyguladim, ve bir daha en ufak bir sorun olmadigi gibi, ikisi de her dersime gelip en cok soru soran, en gulumser pozisyonda gozumun icine bakarak dinleyen, hani o her yeni ogretmenin ihtiyaci olan psikolojik destegi veren ogrencilerden oldular. hos, bana uyan $ema bu oldugu icin bu yolu tercih ettim, size uymayabilir de.
su tip baska yontemler de oneriliyor: eger rahatsiz edecek ve dikkat dagitacak kadar bir hareketlenme varsa, dersi durdurun ve susun; susarken iki seceneginiz var, uzakta bir noktaya bakarak bir on saniye sinifin tamamen sessizlesmesini beklemek, ya da direk olarak gurultunun kaynagina bakarak ayni seyi yapmak. kaynaga bakarak, bariz bicimde bunu yapmak, yine kendi ogretmenlik felsefem dahilinde bana ters geliyor, cunku o cocuklari tum sinifin gozu onunde mimlemis oluyorsunuz, ki bence amacini asan bir sosyal ceza, ama gurultunun dinmesi icin susup beklemek daha yumusak bir tepki.
bir baska yol da, direk olarak isimleriyle seslenip dersi dinlemeyecekseniz cikin demek, ki bence ziyadesiyle rencide edebilecegi gibi, olumlu sinif ortami yaratma adina o ogrencileri tamamen kaybetmenize neden olacak bir kopruleri yakma durumunu da yaratabilir. ilginctir, ki supervizyonda en basta soylenen seylerden biridir ve yine ebeveynlik tarzina da yakindar, o sinifin patronu sizsiniz, ve ogrencilerinizin de o donem icinde nasil bir sinif ortami icinde egitim gorecekleri konusunda kaderisiniz. ebeveynlige benzer yaniysa, ipleri nefes aldirmayacak kadar sikmadan ve otonomi kazanarak ozgurce dusuncelerini ifade edebilmelerini saglarken, siniftaki sosyal atmosferi yaratacak kontrolu de tamamen elden kacirmayacak bir denge saglamaniz. dahasi, bunu ne size cok bagimli ve kendi insiyatiflerini ve yaraticiliklarini kullanamayacaklari bicimde baskilayarak, bir yandan da ne de disiplini tamamen elden kacirip sinifta ve eldeki konuyla, ya da sinav ve odevlerle ilgili ne istediginizi netlestirmeden serbest dusus takilarak yapmaniz. yuzmeni ama islanmamani istiyorum anliyor musun beni misali bir yasamak, ancak saglikli, tutarli ve guven ortami yaratabileceginiz kivama giden en yaygin yol bu.
3) eldeki konu ders saati bitmeden biterse ne yaparim/ ya da/ eldeki konulari yetistiremiyorum, ne yapmaliyim?
diyelim 50 dakikalik ders sureniz var ve o gun icin hazirladiginiz materyalin 2/3'undesiniz. motor takmis gibi gidip sadece kavramlarin adini gecirmis olmak icin hizlica ders islemek yerine, benim tavsiyem "less is more" britanya usakligi cercevesinde takilmak. yani 7 basliginiz varsa bunun yedisini de illa ogreticem'e kasmak yerine, en can alici noktalari kapsayan 4 ya da 5'ini ogretin ama genis cerceveli ve anlasilir bicimde ogretin, gerekirse 6 ve 7.konulari okuma odevi olarak verin, gerekirse daha sonraki derslerde vaktiniz kalirsa bu konularla ilgili sinif aktivitesi bile yapabilir ya da isleyebilirsiniz.
yine diyelim 50 dakikalik ders sureniz var ve o gun icin hazirlaiginiz materyal 35. dakikadan sonra bitti; oncelikle, en azindan universite duzeyinde erken birakma hakkiniz baki. fakat bu arda kalan zamanlar, "teachable moment" deniler ogrenmenin esas gerceklestigi zaman parcasi olma olasiligi yuksek adaylar. bugun neler yaptik bir daha bakalim deyip kisa bir tekrar gecebilirsiniz, ki hafizada kalmasi acisindan bir ozet gecmenin inanilmaz yarari oldugu bilinen bir sey. sinif aktivitesi yaptirabilirsiniz, ki bu konuda hemen her dilde ve konuda internetten de kaynak bulabilirsiniz. buradan sinif aktivitelerine gecelim:
4) bilissel verimi arttirmaya yonelik sinif aktiviteleri:
benim favorilerimden ilki: concept mapping, ata tuta ceviriyorum ama kavramsal harita cikarma diyelim hadi. diyelim ki o gun dort ana baslik (1,2,3,4) ve bunlarin her birinde de, ne tesaduftur ki, dorder alt baslik islediniz (a,b,c,d). hadi bugun ogrendigimiz kavramlardan birkacini soyleyin diye ogrencilere sorup tahtaya yazarak gorsel bir kavram haritasi hazirliyorsunuz; sizin yapacaginiz tek seyse, size karisik olarak soylenen kavramlari (1a, 3b, 2b, 1d, 4c gibi) tahtaya sistematik ve bosluk dolduracak bicimde yerlestirmek; ki egitim dalinda yapilan calismalara gore, ogrencilerin ozellikle sinavlarda soru cozerken bu gorsel kavram haritalarindan ziyadesiyle yararlandiklari goruluyor.
bir digeri minute paper denilen bes dakikalik yazma aktiviteleri: o gunun ders konusundan en onemli kavramlardan bir ya da ikisini cekip bunlara dair bir paragraf yazmalarini istiyorsunuz. diyelim ki ayna noronlariyla ilgili video gostermis olun, ayna noronlari bir nedir ve ne ise yarar minvalinden tutun da, ayna noronlariyla otizm baglantisini aciklayin gibi daha spesifik sorulara uzanan bir spektrumda, neyin daha onemli olduguna pasa gonul kriterlerine gore karar vererek uygulanabilecek bir aktivite. pedagojik acidan oncelikli yarari, derse katilmaya cekinen ogrencilerin ogrenme duzeyini olcebilmeniz. demek istedigim su; bu derse katilma isi sizin ogretmen olarak tesvik edebilmenizle ne kadar alakaliysa, ogrencinin yapisiyla da o kadar alakali; bazi ogrenci fazlasiyla girisken, her soruya parmak kaldiran (hatta oyleleri var ki, artik kendi iclerinde bir adalet sistemi olusturup her soruya da ben atlamayayim mantigiyla once parmak kaldiran var mi diye bekleyip yoksa parmak kaldiriyorlar:) bir yapiya sahip oluyor; bu cocugun konuyu anlama duzeyiyle ilgili bir fikir edinmek ziyadesiyle ve tabii ki kolay. ancak ama sosyal anksiyete, ama gecmis ogrenmeler isiginda asla derse katilmayan ogrenci sayisi da hatri sayilir duzeyde, ve iste ozellikle bu ogrencilere ulasmanizi ve ne kadar ogrenmisler gormenizi sagliyor. notlamasaniz da bu aktiviteleri okuyup aradan zaman gecmeden (mesela bir sonraki derste) geri dagitip geri bildirim saglayarak da, yanlis ya da eksik ogrenmeleri birebir duzeyde duzeltme firsati da bonusu.
grup calismasi bir baska yol; bu birebir the zone of proximal development'la elele giden bir ogrenme sekli; bazi cocuk bireyselden cok baskalariyla tartisarak daha iyi ogreniyor, gruplar cok kalabalik olmadikca, ozellikle 3-4 kisilik gruplarda en cok verim aliniyor.
5) temel kavramlari surekli hatirlatarak ve cok basit kacar demeden ogrenecekleri konulari maddeleyip cerceve oturtarak ogretmek:
benim ilk donemin yarisinda farkettigim seylerden biri oldu, ki bunun da artistligini bir yil boyunca supervizyon grubu icinde keyifler keka bicimde yaptim: ilk donemin yarisina yakin bir zamanda, cognitive (bilissel) kelimesini kullandigimda ogrencilerin birinin suratinda o bos bakisi yakaladigim an, kelimenin ne anlama geldigini bilmedigini farkettim. isin komik tarafi cognitive'in anlami nedir kac kisi biliyor dedigimde sinifin yarisi parmak kaldirdi, o zamana kadar bin tane sey islemisiz cognition iceren. farkediyorsunuz ki, sosyal anksiyete basa bela bir sey, kimse bahsedilen kavramlar ustunden, en azindan temel anlamlari ustunden soru sormuyor cunku aptal durumuna dusme korkusu var, ki lisans ogrencisiyken bende de vardi, ve esas sormamak ne buyuk bir aptallikmis. fakat burada ogretmenin eksigi de buyuk, zira ozellikle yeni basladiginizda siz konulari biliyorsunuz diye saniyorsunuz ki o siniftaki tum ogrencilerde tum terminolojiye hakim, benim duzelttigim belki de tek buyuk yanlisim bu oldu diyebilirim, bunu farkettikten sonra her konuya baslamadan once anahtar kelimeler verip once ne anlama geldiklerini aciklayip, sonra derse gecmeye basladim, ki ogrencilerin yazdigi acik uclu sorulara cevaplarindan ne buyuk bir fark yarattigini kisa sure icinde goruyorsunuz.
bunun ikinci kismi da, ogrenecekleri konulari maddeleyerek cerceveye oturtmak, kisaca yine bilissel bir yol haritasi vermis oluyorsunuz. soyle kisa ve basit bir yol kullanilabilir, yine diyelim ki dort maddelik bir sey ogretiyorsunuz, 2a, 2b, 2c ve 2d. powerpoint kullanmiyorsaniz, tahtaya bir koseye yazin, yok kullaniyorsaniz, once konuya baslamadan hepsini gosterin: 2a, 2b, 2c, 2d. ardindan 2a ile basladiniz, 2b'ye gecerken dort basligi bir daha gosterin ve 2b'yi belirginlestirin, 2a, 2b, 2c, 2d. 2d'nin sonuna geldiginizde ana cerceveye tek slide icinde vererek bir kez daha donun: 1a, 1b, 1c, 1d, 2a, 2b, 2c, 2d. ne ise yarayacak derseniz, sinifta hafiza calismalarina gore surekli olarak konu siniflandirmasini hatirlatmak, dogru siralamali algisal gruplari hafizada daha el altinda, daha hatirlanir duruma getiriyor.
6) bir soru soruldugunda bilmiyorsaniz, bilmiyorum ama ogrenip geleyim demekten cekinmeyin.
komik gorunuyor ama, cok basit ve net bir yol. hele kendi alaniniz disindaki konularda cok uc sorulari bilmemeniz basa gelmesi olasi bir sey. durustluk, hemen her zaman ve uzun vadede kazandiran en etkili yontem oldugu uzere, incilerim dokulecek diye dusunmeden acikca soylemek en dogrusu. ki komiktir, bir bucuk yilda iki kere basima geldi, ikisinde de su olabilir ama emin degilim bakip bir dahaki derse soyleyeyim dedigimde, gozlerinde beliren hafif saskin ama sevecen ifade karsisinda ziyadesiyle sasirsam da, sonradan farkettim ki, ogretmen rolundeki insan olarak sizin de her seyi eksiksiz bilmediginizi gormek ve bunu durustce kabul ediyor olmaniz, onlari da rahatlatiyor, ve hata yapmaktan daha az korkarak daha cok derse katilmaya basliyorlar. hos, durust olmayip cevabi olmayan bir sey soylemeniz gibi bir olasilik en aptalca secenek olur zaten, farkeden bir tek ogrenci olsa bile, tum guveni kolayca kaybedersiniz.
7) ogrenciler icin sosyal destek rolu:
bu tamamen kisisel secim, ama ozellikle universite sinavi gibi kritik devrede, ya da universitenin ilk yili gibi, ogrencilerden okulu birakanlarin neredeyse %70inden fazlasinin dokuldugu bir devrede, klisede son noktaya varacaksam da, bir denizyildizini kurtarma projesi diyebiliriz.
egitim alaninda yapilan calismalara gore, universitede ilk senesinde olan ogrenciler,en azindan kendilerini bir ogretmenleriyle bagdastirabiliyor ve akademik sorunlariyla ilgili gidip konusabiliyorlarsa, yani tek bir guven figurleri varsa, okulu birakmiyorlar. su anda universite uc ve dortlere ders verdigim icin artik bu firsatim cok da yok, ancak gecen sene cogunlugu birinci sinif ogrencisi olan ogrencilerime siki takip uyguladim. yanisi, yoklama almadigim halde derse iki kereden fazla gelmedigini farkettigim ogrencilere e-mail atip, hatta iki ornekte universitenin kayitlarindan telefonlarini bulup arayarak niye gelmediklerini, isterlerse ofis saatlerim icinde bulusup kacirdiklari konular ustunden gecebilecegimizi soyledim, ve genelde de hepsinden de inanilmaz olumlu geribildirim aldim, derse devamlari da o noktadan sonra buyuk oranda aksamadi. sonum adile nasit, o olmadi robin williams olmak, bunlarin hep farkindayim.
8) sevgi bocekligi
isin geyigini yapiyorum ama, asistan maasiyla senelerce surunup de hala her ders sabahi sevkle okula gidiyorsam, en buyuk sebebi ogrencilerim. hakikaten olmusum aglayanim yok, ayri. da, bu isin meyvelerini, yani bir noktada tum bu emekten bir tatmin elde etme isini yil ortasi ve sonu ogretmen degerlendirme formlarina yazdiklari disinda, soyle de aliyorum: genelde finalde bir bonus soru sorarak, "istediginiz bir seyi cizin ya da bu dersle ilgili guzel bir sey yazin" amerikan pozitive etme hastaliginin uzantisiyla donemi nihayetlendiriyorum. sizsiniz gerzek ve teessuflerimi sarkitiyorum. da, icsel motivasyonu arttirmak adina "bazen bir pipo sadece bir pipodur" diyen pipolu freud'lar, "pro, you are the one good thing about this class" yazan kagitlar, beni benden aliyor desen basimagrimaz; boyle malozce, saatlerce gulumsememe sebep olmalari yetmiyormus gibi, isin daha acisi, tum bu sayfalari kopartip klasorluyorum. tuuuh ki tuhler tuhu, allah kurtarsinlik performanslar bunlar, sevgi bocekligi, robin williams'lik kolay mi ayol? olu ozanlar hadi de, leo buscaglia modeli "hadi cocuklar, sinifa neden kirmizi sonbahar yapraklarini doldurup ustunde dolasmiyoruz" dedigim an istifayi basarim, net soyluyorum.
9) sevmiyorsaniz bu isi yapmayin.
ulan bu gecim derdiyle baska is bul yapmayayim diyorsaniz da siz de bir acidan hakli gibi gorunseniz de, degilsiniz. genc insanlarin, ki bunlar ilkokul ya da okul oncesi cagi cocugu da olabilir, dusunme stillerini sekillendiriyorsaniz, bu isi sevmeme luksune, hakikaten sahip degilsiniz. hele de derse iyi hazirlanmadan gidiyor, konuyu eksik bilmenizin kaygisini sertleserek, notla tehdit ederek, ya da soru bile sormalarina izin vermeyip ustunkoru bir bicimde ders anlatarak yenmeye calisiyorsaniz, o cocuk tabii ki donup dolasip sizinle dalga gececek; kacisiniz, kurtulusunuz yok. bu nedenle, bir zahmet, emeginizin karsiligini maddi olarak alamasaniz bile, sosyal sorumluluktan mutevellit, bir zahmet iyi hazirlanarak gideceksiniz derse.
son olarak, gelecek doneme ilk defa istatistik dersi verecek hocalarla gecen sene ilk kez vermis olanlar olarak bir bolum toplantisi yaptik ki, gecen sene ilk kez bu dersi verenlerden biri asagidaki linkteki yazinin ciktisini alip hepimize getirmis; yeminler ediyorum, gulmekten oleyazdik. fakat gelin birbirimizi yemeyelim kosesine gelirsek, sayet bu tip bir kaygiyi her ders basinda yasayacaksam, t-test'i anlatamadigim an tum bu tukurduklerimi yalayip robin cok konusmasin, dersine baksin diyen gruba kaymam an meselesi olacagi gibi, "soru sormak yok, konusmayin dedim!" diye kafalarina tebesir firlatan bir sirrete donusecegimi acikca soylemekten de imtina etmiyorum. robin akilli olsun.