Yeni Neslin Acımasız İş Hayatından Beklentileri

Y kuşağının iş hayatıyla imtihanı tüm hızıyla sürüyor. Deneyimli Sözlük yazarlarının görüşlerini derledik.
Yeni Neslin Acımasız İş Hayatından Beklentileri
The IT Crowd

insanca çalışma koşulları, emeğimin sömürülmemesi ve karşılığını düzgünce almak

çalışmak için yaşamak değil yaşamak için çalışmak. yeni nesilden bir birey olarak, basitçe benim iş hayatından beklentilerim bunlar. açıkçası türkiye’de benim de yeni nesilden pek bir umudum yok fakat cumartesi çalışmak istemeyen arkadaşları duyunca seviniyorum. gayet haklı bir talep. zaten bütün hafta çalışıyor insanlar bırakın iki gün tatil yapsınlar, kafa dinlesinler. önceki nesil bu taleple dalga geçeceğine desteklese, herkes aynı beklentiyle firmaların karşısına çıksa şu an cumartesi çalışıyor olmak garip karşılanacaktı. ama devrecilik yapılarak biz çektik biraz da onlar çeksin mantığıyla devam edildiği sürece zor gözüküyor.

kanunların bana tanıdığı hakların çiğnenmesini istemiyorum, nedir bunlar:

1) dilediğim zamanda kullanabileceğim ve 10 günü kesintisiz olmak üzere yıllık izin.

2) mesaiye kalmak mecburi değildir. eğer ben mesaiye kalıyorsam bu işime olan saygımdandır. işler yetişmiyorsa yeni adam al. az adamla çok iş yapma. eğer mesaiye kalıyorsam da kanunda belirtilen cetvelden ücretimi alırım. nedir bu; ilk 15 saat için aylık saatlik ücretten mesai saati kadar ücret, sonraki 15 saat için saatlik ücretin 1,25 katı, 30 saatten sonraki her saat için saatlik ücretin 1,5 katı ile mesai ücreti hesaplanır. günlük beni en fazla 9 saat çalıştırabilirsin, haftalık bu saat 45 saati geçemez. 45 saat üzeri mesaiye girer. günlük 9 saat hesaplamasına öğle molası dahildir. zira 7 saatten fazla çalışıldığında 1 saat mola vermek zorundasınız. 

3) başlangıç için açlık sınırının altında asgari ücretle değil, fakirlik sınırında ücretle işe başlatılmak. gerçi bu memlekette fakirlik sınırındaki ücreti dolgun maaş diye verir sığır ik'cılar ya neyse. nedir o 5030 tl. bu ücreti bürüt olarak vereceksin tabi net beklemiyoruz.

4) kıyafet yönemeliği konusunda; eğer müşteri ile muhatap olunan bir yerse kıyafet yönetmeliği ok, ama o kıyafetin bedelini bana ödemek zorundasın kardeşim. nasıl fabrikada çalışan işçi için tulum bok püsür alıyorsan bana da senede en az 2-3 takım alacak kadar kıyafet yardımı yapmak zorundasın. 

5) iş için bir yere gidiyorsam akbil parası değil taksi parası vereceksin.

6) yemekhanede makul yiyecekler çıkartacaksın veya bana yemek kartı vereceksin ve yemekhaneyi de ücretli yapacaksın ki benim tercih hakkım olsun. alerjim olan bir yemek çıktığında başka bir yerden yemek yiyebileyim.

7) maaş artışını terfi usulüne değil, tecrübeye bağlayacaksın sığır ik. böylelikle asosyal hatta psikopat insanlar sırf maaşını arttırmak için yöneticiliğe kasmayacak. sorumluluk alıp insan yönetmek isteyen kişiler yönetici olacak. maaş artışını da kira kontratları gibi yapabilirsiniz. şöyle ki bana sözleşmemde ve borçlar kanunun hizmet sözleşmeleri kısmında yazan maddelere göre bana en az enflasyon oranında zam yapmak zorundasınız. bu zam minimumdur. her 3 yılı doldurduktan sonra iyileştirme zammı yapılmalıdır ki hökümetin yansıtmadığı gizli enflasyon götüme girmesin. 

8) işçilerin anayasal hakkı olan sendikalaşmanın işveren tarafından iş akdini fesh etmeyle sonuçlanmaması veya sendikalı işçinin farklı muamele görmemesi de isteklerimizin arasındadır.

işte bu kadar istenilenler. avrupa'da insanlar bu şartlarda yaşıyor. eğer sen de avrupa'daki gibi bir hayat istiyorsan insanlara bu şartları sunarsın. sunmuyorsan burası ortadoğu bataklığı diye ağlamazsın koçum.

41 yaşında bir "yeni nesil" çalışan olarak tek cümle ile özetleyebilirim: insan gibi yaşamak

ülke olarak iş konusunda yaptığımız en büyük hata, çok çalışmanın çok çalışıyormuş gibi göründüğünü anlamamak. "mış gibi yapmak"

verim konusu göz ardı ediliyor. sabah 7'de geleceğin bir işte saat 9'a kadar verim alamazsın.

hafta sonu iki gün dinlenme imkanı sağlayamadığın adamdan hafta içi verim alamazsın.

evde geçirilen süreden çok daha uzun süre iş yerinde geçiriliyor. doğal olarak bu durum iş yerinde evdekinden bile daha rahat olma hakkını gerektiriyor. rahat kıyafetler, rahat koltuklar, tarzı olan eşyalar. iş zamanı iş, çalışma zamanı çalışmanın hakkını verebilecek bir ortam gerekiyor. ofis ergonomisi gerekiyor.

ücret konusundan bahsetmemişim. eski nesil diyor ki, "yeni nesil çocuklar 100 lira ücret için yıllardır çalıştıkları şirketi değiştiriyor. vefasız bunlar" eski nesil çalışanlar, iki şeyi unutmayın:

1- kendini bile koruyamayan insan çalıştığı şirketi hiç koruyamaz. gençlerin kendilerini korumak en doğal hakkı. 

2- o dediğiniz 100 lira öyle hesaplanmıyor. diyelim ki insanca yaşamak için yapmanız gereken aylık masraf 2000 lira. ev kirası, mutfak masrafı, sinema, arkadaşlarla sosyalleşmek, hafta sonu bir yerlere gidebilmek, konserleri takip edebilmek vs. işveren de çalışana 2100 lira veriyor. aslında bu maaşın 2000 liralık kısmı sizin insani hakkınız. yani aslında işveren 2100 - 2000 = 100 lira maaş vermiş oluyor.

maaş aslında sizin insani ihtiyaçları düştükten sonra elinizde kalabilen paradır. dolayısı ile 2100 lira maaş ile 2200 lira maaşın sağladığı imkanlar arasında iki kat fark vardır.

vallahi çocuklar haklı. bizim onlardan öğreneceğimiz şeyler var. sunulan şartlara boyun eğmemek dahil.

Final yorumu

yeni neslin iş hayatından beklentileri; gelişmiş ülkelerdeki akranları gibi, ailesinden destek almadan hayatını idame ettirebileceği miktarda para ve yaşam standardıdır. artık bilginin bu kadar erişilebilir olduğu şu çağda, "yeni mezuna xyz'yi sordum bilemedi" (xyz=sadece sektörde çalışanların bildiği, gereksiz, içsel bir terim) şeklinde ego kasan, içi geçmiş departman dinozorlarından da artık fenalık geldi.

sanki hiç görmedik türkiye'deki özel sektörün halini, doğru dürüst dil bilmeyen, yaptığı işi dünya standardında yapmak gibi bir amacı ucundan dahi olsa olmayan insanlar, gelmiş sosyal medyada kolpa yapıyor sanki bana ferrari'de formula 1 takım patronu amk.

sinirimi ikinci bozan nokta da, insanları "deneyim kazanma" adı altında sıfır ya da komik maaşlarla yaşamaya teşvik eden, staj, trainee gibi cv doldurma aktivitelerine zorlamanın normal karşılanması. bu saçmalık, sadece ailesinin maddi durumu iyi olan ve büyük şehirde para kazanmasa da yaşayabilecek insanları, ik filtresinden geçirmektedir.

baba parasıyla ülke ülke gezen, pahalı hobilere sahip, 6-12 ay para almadan da istanbul'da staj yapan insanlara "bu aday çok görmüş geçirmiş" kisvesi altında pozitif ayrımcılık uygulayan firmalar, farkında olmadan kast sistemi yaratıyorlar haberleri yok.

büyük şehirlerin plaza semtlerinde, iyi firmalarda çok sembolik ücretler almasına rağmen pahalı mekanlarda takılan, iyi arabalara binen, habire avrupa'dan amerika'dan story atan insanlara bakarsanız ne dediğimi anlarsınız zaten.

"beyaz yakalılık" denilen hayat, artık fakir aileden gelen çocuğun kendini yoktan var ederek sıfırdan hayat kurmasına olanak sağlayan bir kavram değil ne yazık ki. şirketlerin çoğu, bazı istisnalar dışında kendini yoktan var eden insanlar değil, 3000 tl maaş almasına rağmen pahalı takımlar giyen ve "londra'da en iyi fish&chips nerede yenir" tarzında muhabbeti müşteri/üst yönetim ile çevirebilecek insanlar arıyor.

Sonuç

diplomayı alır almaz genel müdür olmayı bekleyen ve asgari düzeyde iş ahlakına sahip olmayan bazı denyoları bir kenara bırakacak olursak, yeni neslin iş hayatının kendilerini köleleştiren şartlarına hayır demelerine, özgürlüklerine sahip çıkmalarına ve iş için değil hayatları için yaşamalarına hayranım. onlar böyle oldukça gözleri "kariyerkariyer" dönmüş, hayatları iş olmuş, robotlaşmış, ruhları donmuş, linkedin'de sikko hikayelerle ego tatmini yapan antikalar şok üstüne şok yaşıyor. aferin lan yeni nesil.

Y Kuşağı, Bir Önceki Kuşağı Olan X Kuşağına Kıyasla Neden Bu Kadar Sık İş Değiştiriyor?