Yeryüzünde Fazlaca Demir Bulunmasına Rağmen Canlılar Neden Demir Eksikliği Çekiyor?

Demir, yer kabuğunda fazlaca mevcut ancak canlıların ve okyanusların önemli bir kısmı demir eksikliği çekiyor. Bu varlık içinde yokluğun sebebi ne olabilir?
Yeryüzünde Fazlaca Demir Bulunmasına Rağmen Canlılar Neden Demir Eksikliği Çekiyor?

dünyada küresel olarak var olan ve neredeyse tüm canlıları etkileyen bir problemden bahsedeceğim, demir eksikliği anemisinden.

düşünün, şu an dünyada yaşayan her dört kişiden biri demir eksikliğine bağlı anemi ile mücadele ediyor. gebeler ve çocuklada bu oran %40’a kadar çıkabiliyor. türkiye’de ise 10-17 yaş arasındaki kız çocuklarının spora katılım öncesi yapılan bir araştırmada, demir eksikliği oranı tam %61,9 olarak tespit edilmiş.

Normal kan hücresi ve anemi yaşayan hücre arasındaki fark.

değerli dostlarım. unutmayın! demir eksikiği ve buna bağlı anemi yaşıyorsanız bunun bazı sonuçları olacaktır. bu sonuçlardan ilk aklıma gelenler:

daha düşük konsantrasyon

daha düşük enerji seviyesi, daha çabuk yorulma

baş ağrısı, depresyona eğilim

ellerde ayaklarda üşüme

kırılgan ve zayıf saçlar, soluk ve kuru cilt

bunlardan sadece birkaçı.

peki sence dünya genelinde demir eksikliğinin bu kadar yaygın olarak görülmesinin nedeni ne olabilir?

gelin zamanda ve mekanda çok uzaklara gideceğimiz bilimsel bir yolculuğa çıkıp bu soruya yanıt arayalım.

dostlarım, öncelikle şunu bilmenizi istiyorum: demir eksikliği sadece insanlara özgü bir sorun değildir. dünyada yaşayan tüm canlıların ortak sorunudur.

örneğin evcil köpeklerde demir eksikliği anemisi görülme oranı %79'dur.

sadece anne sütü ile beslenen ve henüz demir takviyeli besin rasyolarına geçmemiş buzağılarda yapılan çalışmalarda da demir eksikliği anemisi oranı %66'dır.

insan etkisinin sınırlı olduğu vahşi yaşam koşullarında, geyikler üzerinde yapılan araştırmalar da genel eğilimin devam ettiğini göstermekte. geyiklerde demir eksikliği anemisi görülme oranı %46'dır ve genç yavrularda bu oran daha yüksektir.

demir eksikliğinin etkilerini kara yaşamından okyanuslara taşıdığımızda, durum daha belirgin hale gelmektedir


antarktika çevresindeki güney okyanusu, ekvatoral pasifik okyanusu ve kuzey pasifik okyanusu gibi bölgeler high-nutrient, low-chlorophyll area, yani yüksek besin içeriğine sahip ancak düşük klorofil seviyeleri olan alanlar olarak tanımlanmaktadır.

bu bölgelerde canlı yaşamını destekleyecek yeterli besin bulunmaktadır. fakat demir eksikliğinden dolayı yeterli fito plankton yetişemiyor.

çünkü fotosentez yapan bu canlıların klorofil üretebilmeleri için, bizim kan yapımında ihtiyaç duyduğumuz demire ihtiyaçları vardır. ve bu bölgelerde demir eksiktir.

hatta bir dönem bilim insanları, küresel ısınmaya bir çözüm olur umuduyla okyanuslara demir tozu dökmeyi düşündüler fakat bu proje demir takviyesinin zincirleme sonuçlarının neler olabileceği, ekolojik dengeyi nasıl etkileyeceği tam olarak hesap edilemediği için rafa kaldırıldı.

zaten benim demir eksikliğine olan ilgim de bu dönemde ortaya çıktı. insanlar arasında yaygın olan demir eksikliğinin okyanus yaşamında dahi bu kadar belirgin olması bana tuhaf gelmişti. çünkü kafamı çevirdiğim her yerde demir görüyordum.

buzdolabım, masaların ayakları, evimi oluşturan kolon ve kirişler, arabalar, trenler, gemiler, uçaklar... demir her yerdeydi. ama aynı zamanda her yerde eksikti. tüm canlılar demir eksikliği yaşıyordu. varlık içindeki bu yokluğun ardındaki gizemi merak ettim. ve araştırdım. araştırmalarım dünyada demirin tahmin ettiğimden de çok olduğunu bana gösterdi. dünyanın toplam ağırlığının üçte birini demir oluşturur.

kabul ediyorum. bu büyük miktardaki demirin çoğu dünyanın çekirdeğindedir. ama yer kabuğundaki demir miktarıda azımsanmayacak kadar çoktur. yer kabuğunda alüminyumdan sonra en çok bulunan metal demirdir. dünyadaki demir, örneğin sofra tuzunun oluşturan sodyumdan üç kat daha fazladır. ancak insan vücudundaki sodyum, demire göre 24 kat daha fazla bulunur. fakat eksikliği görünmez.

bir başka örnek: kalsiyum insan vücudunda demirden 200 kat fazla bulunur. ancak yer kabuğunda demir, kalsiyumdan da çok daha fazla bulunur. biz demir zengini bir dünyada oldukça az miktarda demir kullanarak yaşayan canlılarız. düşünün, bir yetişkinin vücudunda toplamda yaklaşık 5 gram demir bulunur. hepi topu bu. 5 gram.

ama bunu bulamıyoruz. sadece biz değil, mavi yeşil alglerden, nil timsahına, afrika antilobundan, kutup ayılarına kimse demir bulamıyor. hatta dünyadaki okyanusların %20'si demir eksikliği yüzünden canlı yaşamını destekleyemiyor.

bu varlık içindeki yokluğun sırrı sahiden ne?

iyice merakım artmıştı ve konuyu daha derinlemesine inceledim. cevap için çok eski zamanlara gitmem gerekti...

her şey 2.4 milyar yıl önce başlamış. o dönemki dünya, bugünkü haline hiç de benzemiyordu. bitkiler henüz ortaya çıkmamıştı ve tüm karasal alanlar çıplak çorak topraktan oluşuyordu.
bitkiler olmadığı için hayvanlar da yoktu. sadece karalarda değil, denizlerde de balıklar, yosunlar, yengeçler ve hatta deniz anaları bile mevcut değildi.

dünyada var olan tek canlı deniz tabanlarında yaşayan anaerobik bakteriler ve jeotermal bacalarda bulunan sülfür bakterileriydi. o dönemdeki dünya, günümüzden çok farklıydı; bu durum yalnızca canlı türlerinin yokluğundan değil, atmosfer koşullarının da farklı olmasından kaynaklanıyordu. dünya atmosferindeki sera gazı etkisi yaratan moleküller oldukça yoğun bir şekilde bulunuyordu. bu nedenle, dünya bugünkü halinden çok daha sıcaktı.

ayrıca, denizler ve okyanuslar da günümüzdekilerle pek benzerlik göstermiyordu. bir kere, suyun rengi mavi değildi; yeşil ile kahverengi arasında değişen çeşitli tonlara sahipti:


evet, dünya o zamanlar mavi gezegen değil, yeşil gezegendi. bu durum, deniz ve okyanus sularında çözülmüş halde bulunan büyük miktardaki demir ii iyonunun varlığından kaynaklanıyordu. demir, güçlü bir boya özelliğine sahiptir ve denizlerde onları yeşil renge boyayacak kadar bol demir vardı bulunuyordu.

fakat bu hep böyle gitmedi. bir gün, dünya tarihini değiştirecek devrimci bir canlı ortaya çıktı: siyanobakteriler, diğer adıyla mavi-yeşil algler.

bu tek hücreli canlılar, daha önce dünyada yaşayan hiçbir canlıya benzemiyordu. çünkü onlar fotosentez yapabiliyorlardı. atmosferden aldığı karbondioksiti su ile birleştirerek kendilerine besin üretebiliyorlardı. bu işlem sırasında atık ürün olarak oksijen oluşturup dışarı veriyorlardı. bizim için hayat anlamına gelen oksijen onlar için atıktı.

denizlerde yaşayan mavi-yeşil alglerin ürettiği bu oksijen, denizlerde bolca bulunan demir ıı iyonu ile tepkimeye girerek onun oksitlenmesine neden oldu. yani demir paslandı. demirin artı üç iyonlu formunu oluşturan bu yeni molekül, ne yazık ki suda çözünmez.

mavi-yeşil alglerin etkisiyle okyanuslardaki demir iyonlarının hemen hemen tamamı oksitlenerek deniz tabanına çöktü. ve böylece denizler yeşil rengini kaybetti.

dünyamız mavi gezegen olma yolundaki ilk adımını bu sayede attı. ancak mavi-yeşil algler durmuyor. oksijen üretmeye devam ediyordu. denizlerde oksijeni bağlayacak demir kalmadığı için bu oksijen atmosfere karışmaya başladı. atmosferdeki oksijen, karalarda bulunan yüzeysel demiri de oksitledi... zamanla atmosferdeki oksijen yoğunluğu arttı arttı. bugün soluduğumuz havanın %21'ini oksijen oluşturmaktadır.

bizler bu oksijenli ortamda evrimleştiğimiz için oksijeni işlevsel olarak kullanabiliyoruz. ancak oksijensiz ortamlarda var olan anaerobik bakterilerin büyük kısmı bu oksitlenme sürecinde yok oldu. bu bakterilerin yanı sıra kaybolan bir diğer şey de demir ii iyonuydu.

günümüzde madenlerde çıkardığımız demirin büyük kısmı, bu büyük "büyük oksidasyon olayı" sırasında deniz tabanına çöken demirin zamanla yer kabuğu hareketleri ile yer değiştirmesi ve çeşitli demir zengini tortul kayalar oluşturması sayesinde elde ediliyor.


inşaat yapmak veya araba üretmek için bu kayaçlardan demir buluyoruz. ve bunlar oldukça bol. ancak vücudumuzun kullanacağı, suda çözünebilen demir artı iki iyonunu bulmakta çok zorlanıyoruz. çünkü bu demirler oksijen bolluğu nedeniyle oksitlendiler. işte bu yüzden dünyada yaşayan tüm aerobik canlılar demir eksikliği tehdidi ile karşı karşıyadır. nil timsahından, afrika antilobuna, kutup ayısından insana...

şimdi bir başka soru soralım: demiri bizim için bu kadar değerli kılan nedir? neden kırmızı kan hücresi üretmek için demire ihtiyaç duyarız?

sebep aslında oldukça açıktır. kırmızı kan hücrelerimiz esasen oksijen taşımakla görevli hücrelerdir. demir ile oksijen arasındaki yakın ilişkiyi artık biliyoruz. demir, oksijene bağlanmayı seven bir atomdur. soluduğumuz havadaki oksijeni vücudumuza katacak isek, havadaki oksijeni bağlayacak ve kolayca bırakmayacak bir şeye ihtiyacımız vardır. o şey de kırmızı kan hücrelerimizde bulunan hem proteinin yapısında bolca bulunan demirdir.

değerli dostlarım, dünya, kendi içinde oldukça hassas dengelere sahip bir gezegen. şu an oksijenin varlığı sayesinde hayatta kalıyoruz. ancak aynı oksijen, bizim daha fazla canlılık oluşturma kapasitemizi demirleri kullanılmaz formlara çevirerek sınırlıyor. demir eksikliği ve buna bağlı gelişen kansızlık senin ya da çocuğunun değil, küresel olarak tüm canlıların ortak sorunudur.

oksijenin olduğu bir gezegende su bazlı bir canlı olarak yaşayacaksak demir eksikliği yaşamamız kaçınılmazdır. ama biz insanlar bu soruna bir çözüm geliştirdik. demir ilaçları.
değeli dostlarım tekrar hatırlıyorum. dünyamız bir zamanlar yeşilimsi-kahverengi bir gezegendi. çünkü okyanuslar demir ile boyanmıştı. günümüzde mavi. mavi gezegende yaşıyorsak, oksijen soluyorsak, ağaçların gölgesinde oturuyorsak, bunun bir bedeli var. demir eksikliği. fakat bu bedel sizin ve çocuğunuzun kaderi değil.

yıllık sağlık kontrollerinizi yaptırmanız ve gerektiği durumlarda demir tedavisi almanız durumunda demir eksikliği problemi yaşamadan da hayatta kalabilirsiniz. daha zinde, daha konsantre, daha enerjik olarak. daha sık ve canlı saçlarla, ve al yanaklarla... bunu mavi yeşil algler yapamaz. afrika antilopları da. ama sen yapabilirsin. hem kendin hem çocuğun için.
doktorunun önerisiyle, önerilen dozda, önerilen sürede demir tedavisiyle...

sağlığı hakkında bilinçli farkındalığa sahip olan ve sağlığı ile ilgili kararlara ortak olmak isteyen bireyler için sağlık konularında derinlemesine bilgiler verdiğim youtube kanalıma göz atmak istersen:

en baba doktor