Yıllarca Uyuşturucu Diye Yasaklanan Mucize Bitki Kenevirin Onlarca Faydası

Kenevir, yüzyıllar boyu doğanın mucizesi olarak sayısız alanda kullanılırken, yasaklarla susturulsa da şimdi çevreci ve ekonomik bir devrimle yeniden yükselişte.
Yıllarca Uyuşturucu Diye Yasaklanan Mucize Bitki Kenevirin Onlarca Faydası

evet, en verimli, en çevreci, en şifalı bitkiyi size yıllarca “uyuşturucu” diye sundular. tarlası yakıldı, adı sansürlendi, tohumu bile suç sayıldı. adı geçince kaşlar kalktı, sesler fısıltıya döndü. oysa gerçek tam tersiydi: çünkü o, bağımsızlık demekti. ithal petrole, plastik çöplere, kimyasal ilaçlara, susuz tarlalara karşı son doğal direnişti. ama bu direniş susturuldu. çünkü kenevir yalnızca doğayı değil, kurulu düzeni de iyileştiriyordu. ve bu bazıları için affedilemez bir suçtu.

unutmuş olanlar için: bu yazı, sadece bir bitkinin değil; bir milletin, bir geleceğin ve bir hakikatin yeniden hatırlanmasıdır.

kenevir (cannabis sativa) yüzyıllar boyunca tekstil, gıda, ilaç ve inşaat gibi pek çok alanda kullanılmış, doğanın insana armağan ettiği en çok yönlü bitkilerden biridir. son derece güçlü lifleri, besleyici tohumları ve şifalı özleriyle kenevir, “mucize bitki” unvanını hak ediyor. günümüzde unutulmaya yüz tutmuş bu bitki tekrar gündemde; çünkü sürdürülebilir bir gelecek için kenevirin sağlayacağı katkılar saymakla bitmiyor. bu bölümde kenevirin tekstil, inşaat, otomotiv, biyoplastik, kağıt, ilaç, takviye gıda ve temizlik gibi alanlardaki somut faydalarını, örnek ürün ve markalarla birlikte inceleyelim.

tekstil sektöründe kenevir: daha dayanıklı ve sürdürülebilir kumaşlar

kenevir lifleri, dünyanın en güçlü doğal lifleri arasındadır. kenevir kumaşları yüzyıllar boyunca yelken bezi, halat ve dayanıklı giysilerde tercih edilmiştir. modern tekstil sektöründe de kenevir, çevreci ve sağlam bir alternatif olarak öne çıkıyor. ünlü kot markası levi’s, son koleksiyonlarında “pamuklaştırılmış kenevir” kumaşlar kullanmaya başladı. levi’s tasarım inovasyon direktörü paul dillinger, “kenevir çevre için çok faydalı, ancak dokusu sertti. ilk kez pamuk kadar yumuşak hissettiren bir kenevir ürünü sunabildik,” diyerek kenevirin tekstildeki potansiyeline dikkat çekiyor. levi’s, yağmur suyu ile yetiştirilen keneviri pamuğa karıştırarak kot kumaşı üretmiş ve bu sayede lif yetiştirme aşamasında su tüketimini yaklaşık %30 azalttığını rapor etmiştir. çünkü kenevir bitkisi, pamukla kıyaslandığında çok daha az su ve zirai ilaç kullanarak yetişir; bir kilogram pamuk lifi için yaklaşık 10.000 litre su gerekirken kenevir lifi için toplam ~2.000 litre su yeterlidir. dahası, dünya pamuk üretiminin %90’ından fazlasında yoğun pestisit kullanılırken kenevir doğal dirençli yapısıyla minimum ilaçlamaya ihtiyaç duyar. bu özellikleri sayesinde kenevir, tekstilde su kıtlığı ve kimyasal kirlilik sorunlarına çare olabilecek sürdürülebilir bir hammaddedir.

kenevir kumaşlarının dayanıklılığı ve konforu da dikkat çekicidir. liflerinin uzun ve sağlam oluşu, kenevirden dokunan kumaşlara yüksek mukavemet kazandırır. bu sayede kenevir giysiler daha uzun ömürlüdür, yıpranmaya karşı dayanır. ayrıca kenevir elyafı nefes alabilir ve antibakteriyel özellik gösterir; nem emici olup küf oluşumuna dirençlidir. yapılan bilimsel araştırmalar, kenevir tekstilinin staphylococcus aureus ve e. coli gibi zararlı bakterilerin birkaç saat içinde %99 oranında yok olmasını sağladığını, oysa pamuklu kumaşlarda bakterilerin günlerce yaşayabildiğini ortaya koymuştur. uv ışınlarına karşı koruma da kenevir kumaşının bir diğer üstünlüğüdür: yüksek lif yoğunluğu sayesinde kenevir dokumalar uv-a ve uv-b ışınlarını %99,9 oranında engelleyerek yaklaşık upf 50+ güneş koruması sağlar. kısacası kenevirden üretilen giysiler hem kullanıcı sağlığı hem de dayanıklılık açısından üstün performans sunar.

bu çevresel ve teknik avantajlar sayesinde sürdürülebilir moda markaları kenevire yönelmeye başlamıştır. levi’s dışında patagonia, north face gibi firmalar da kenevir karışımlı kumaşlardan giysiler üretmektedir. türkiye’de de bazı girişimler mevcuttur: izmir merkezli egedeniz tekstil, organik pamukla birlikte türk keneviri liflerini kullanarak yüksek kaliteli kumaşlar geliştirmeyi hedeflemektedir. kenevir tekstili henüz niş bir pazar olsa da, su ve toprak dostu üretimiyle önümüzdeki yıllarda pamuk yerine daha sık tercih edilmesi bekleniyor.

kenevir vs. pamuk – çevresel ve teknik karşılaştırma: aşağıdaki tabloda kenevir lifinin pamuk lifine kıyasla bazı önemli farkları özetlenmiştir:

özellik - kenevir lifi - pamuk lifi
su ihtiyacı: ~2000 l/kg lif(çoğu yağmur suyundan) - ~10000 l/kg lif (yarısı yeraltı suyu kullanımı)

pestisit kullanımı: çok az – doğal haşere direnci yüksektir - çok yüksek – küresel pamuk üretiminin %90’ı yoğun kimyasal ile

lif mukavemeti: yüksek – uzun ve sağlam lifler, dayanıklı kumaş - orta – kısa lifli yapısı nedeniyle kenevir kadar güçlü değil

antibakteriyellik: evet – bakteri ve küf gelişimini engeller - hayır – mikrop barınmasına karşı doğal koruması yoktur

uv koruması: yüksek – %99’a varan uv engelleme (upf 50+) - düşük – güneş ışığında kolay solar, düşük upf sağlar

kenevir tekstili; pamukla kıyaslandığında daha az su ve kimyasalla üretilip daha dayanıklı, antibakteriyel ve uv’ye dirençli kumaşlar sunar. bu avantajlar, tekstil sanayisinde kenevir kullanımını her geçen gün daha cazip hale getirmektedir.

kağıt ve ambalaj: kenevirin ormanlara üstünlüğü

kenevirin selüloz zengini gövdesi, kağıt üretimi için ideal bir hammaddedir. tarihte kağıdın icat edildiği çin’de ve osmanlılarda resmi fermanlardan kitaplara kadar birçok belge yüzyıllar boyunca kenevir kağıdına basılmıştı. bunun temel nedeni kenevir kağıdının dayanıklılığı ve verimidir. 1916 yılında abd tarım bakanlığı bilim insanları, kenevir lifinden kağıt üretmenin mümkün olduğunu ve “bir dönüm kenevirden, dört dönüm ağaç kadar kağıt elde edilebildiğini” rapor etmişlerdir. bu çarpıcı istatistik, kenevirin selüloz veriminin ne denli yüksek olduğunu gösterir. kenevir tarlası sadece 4-5 ay içinde hasada gelirken, kağıtlık orman ağaçlarının büyümesi 20 ila 80 yıl sürmektedir. yani kenevir tarımı, aynı süre içinde ağaçtan katbekat fazla hammadde sağlayabilir.

kenevir kağıdının fiziksel kalitesi de çok yüksektir. odun liflerinden yapılan kağıt yıllar içinde sararıp asitlenerek dağılırken, kenevir lifinden kağıt asırlarca dayanır, kolay parçalanmaz ve renk değişimine direnç gösterir. ayrıca kenevir kağıdı 8 kez kadar geri dönüştürülebilirken, ağaç selülozundan yapılan kağıt lifleri en fazla 3 kez dönüştürmeye dayanır – sonrasında lifler yıpranır. bu da kenevir kağıdının döngüsel kullanımda çok daha avantajlı olduğunu kanıtlar. kenevirin selüloz yapısı farklıdır: oduna kıyasla çok daha az lignin içerir (yaklaşık %5–24 lignin, odunda %20–35). lignin, kağıt üretirken çıkarılması gereken, aksi halde kağıdı birkaç yılda karartıp kırılganlaştıran bir maddedir. kenevir posası düşük lignin içerdiği için klor gibi sert ağartıcı kimyasallar kullanmadan da kağıda dönüştürülebilir. bu hem çevreye salınan zehirli atıkları azaltır hem de enerji tasarrufu sağlar. kenevir kağıdı üretiminde kireçtaşı ile beyazlatma gibi yöntemlerle çok daha temiz bir süreç mümkündür.

aşağıdaki tablo, kenevir ve ağaç hammaddesinin kağıt üretiminde temel karşılaştırmasını sunuyor:

özellik - endüstriyel kenevir - ağaç (odun)

kağıt verimi: 1 dönüm kenevir ? 4–10 dönüm orman verimi - baz alınan standart (1x)

büyüme/hasat süresi: ~4-6 ayda hasat - 20-50 yılda hasat

lignin oranı: %5–24 (düşük – kolay ayrıştırılır) - %20–35 (yüksek – kimyasal işlem şart)

geri dönüşüm sayısı: ~8 kez kullanılabilir - ~3 kez kullanılabilir

kimyasal ağartma: gerekmez – doğal beyaz selüloz - gerekir – klor vb. kimyasallar şart

kenevir, kağıt üretiminde ormanları kesmeye gerek kalmadan daha sürdürülebilir bir alternatif sunar. nitekim son yıllarda ambalaj sektöründe de kenevir kağıdı ve biyoplastikleri öne çıkmaya başlamıştır. özellikle tek kullanımlık karton ambalaj, kağıt bardak, poşet gibi ürünlerde ağaç yerine yıllık bitki kaynaklarına (kenevir, kenaf vb.) yönelim vardır. hem çevreci şirket imajı hem de uzun vadede ham madde sürdürülebilirliği açısından kenevir bazlı kağıt ve ambalaj malzemeleri geleceğin önemli bir trendi olarak görülüyor.

inşaat ve yapı malzemeleri: kenevirle “beton” devrimi

kenevirin faydaları sadece tekstil ve kağıtla sınırlı değil. inşaat sektöründe de kenevir adeta devrim yaratacak özelliklere sahip. kenevir saplarının odunsu çekirdek kısmı (kenevir kümeleri olarak da bilinir), kireç ve su ile karıştırıldığında “hempcrete” (kenevir betonu) adı verilen hafif yapı blokları oluşturur. hempcrete, betona göre çok daha hafif, yalıtkan ve çevre dostu bir malzemedir. “kenevir tuğlalarıyla inşa edilen duvarlar neredeyse karbon-negatif” diyor bu teknolojiyi savunan mimarlar. gerçekten de hempcrete, yapımında enerji yoğun çimento kullanılmadığı ve kenevir bitkisi büyürken atmosferden yoğun karbon emdiği için, geleneksel betona kıyasla karbon ayak izi çok düşüktür. hatta bazı hesaplamalara göre, yapı malzemesi olarak kenevir kullanımı atmosfere salınan co²’den daha fazlasını yapıya hapsettiğinden net karbon negatif bir süreç ortaya çıkabilir.

hempcrete’in inşaat açısından cazip diğer yönleri de ısı yalıtımı ve sağlıklı yaşam ortamı sunmasıdır. bu malzeme gözenekli yapısıyla nefes alır; duvarlar nem dengesi sağlayarak küf oluşumunu engeller. aynı zamanda aleve dayanıklıve böcek barınmasına karşı dirençli bir yapı sunar. abd’de 2024’te iki misafir evini hempcrete bloklarıyla inşa eden bir proje, kenevirli duvarların yangına karşı klasik ahşap duvarlardan çok daha güvenli olduğunu ve hiçbir zehirli gaz salmadığını göstermiştir. kenevir harcı kullanılan duvarlar, yoğun betonarme binalara kıyasla depremlerde de daha esnek davranarak sismik yükleri iyi sönümleyebilir.

bugün fransa, hollanda, kanada gibi ülkelerde yüzlerce konut ve bina hempcrete ile inşa ediliyor. örneğin fransa’da hükümet, 2021’de yayınladığı yeni yönetmelikle binalarda yalıtım malzemesi olarak kenevir kullanılmasını teşvik etti. ingiltere’de cambridgeshire bölgesinde inşa edilen flat house isimli çiftlik evi, neredeyse sıfır karbon ayak iziyle hempcrete panellerden yapıldı ve dünya mimarlık literatürüne geçti. abd’de wally farms adlı deneysel tarım çiftliğinde hempcrete misafir evleri inşa edilmesi, guardian gazetesinde “sürpriz bir yapı malzemesi: kenevir”başlığıyla haber oldu. bu haberde kenevirin çevresel, lojistik ve ekonomik avantajları vurgulanarak, beton gibi yüksek karbonlu malzemelere önemli bir alternatif oluşturabileceği belirtildi. özellikle iklim krizi çağında, küresel co² salımının %8’inden sorumlu olan çimento sektörüne karşı kenevir esaslı malzemeler yeşil bir çözüm olarak görülüyor.

sonuç olarak, kenevirden tuğla, yalıtım paneli, prekast blok gibi malzemelerin kullanımı giderek artıyor. türkiye’de de benzer girişimler başlamış durumda. karadeniz teknik üniversitesi’nde kenevir lifi katkılı hafif beton üretimi üzerine araştırmalar yapılırken, bazı girişimciler kenevir-kireç karışımıyla yöresel evler inşa etmeyi deniyor. kenevir tuğlaları, yüksek ısı yalıtımı sayesinde evlerin enerji ihtiyacını azaltarak uzun vadede tasarruf sağlıyor. doğaya minimum zarar veren, insan sağlığına dost bu yapı malzemesinin, “bio-architecture” (biyomimari) akımında yıldızı parlıyor.

otomotiv ve ulaşım: arabalar kenevirle hafifliyor

modern otomotiv endüstrisi, araçları hafifletmek ve daha sürdürülebilir malzemeler kullanmak için doğal liflere yöneliyor. kenevir lifi kompozitleri, otomobillerde hem iç trim parçalarında hem de yapısal elemanlarda kullanılmaya başlandı. özellikle avrupa’lı üreticiler bu konuda öncü: bmw, mercedes-benz, audi, volvo, peugeot, porsche, lotus gibi markalar, bazı modellerinde kenevir bazlı kompozit malzemelere yer veriyor. örneğin bmw, elektrikli modeli i3’ün kapı panellerinde ve konsolunda kenevir lifi takviyeli plastikler kullanarak aracı önemli ölçüde hafifletmiştir. bu sayede aracın ağırlığından yaklaşık 350 kg’lık bir tasarruf sağlandığı bildiriliyor. elektrikli araçlarda ağırlık tasarrufu menzil için kritik olduğundan, bmw’nin bu hamlesi 2030’a kadar araç başına karbon ayak izini %40 azaltma hedefinin parçası olarak görülüyor.

benzer şekilde lotus firmasının geliştirdiği eco elise modelinde kaput ve iç kaplamalarda kenevir lifleri kullanılarak dünyanın ilk kenevirli seri üretim otomobili 2008’de tanıtıldı. mercedes ve audi, kapı içi panel ve gösterge tablolarında kenevir-kenevir reçine kompozitleri kullanarak, geleneksel cam elyafı takviyeli parçalara göre ağırlığı %20-30 azalttıklarını rapor ettiler. volvo ise cam elyaf yerine kenevir lifi kullanarak hem ağırlığı düşürüp hem de üretimde daha az enerji harcamayı başardığını belirtiyor. bu gelişmeler, kenevirin mühendislik açısından da ne denli güçlü bir malzeme olduğunu ortaya koyuyor: hafif ama dayanıklı yapısı sayesinde otomobilin yapısal bütünlüğünden ödün vermeden kütleyi azaltmak mümkün oluyor.

kenevirin otomotivdeki rolü sadece iç donanımla sınırlı değil. henry ford’un 1941’de soya ve kenevir liflerinden yaptığı ünlü prototip araba, kenevir plastiğinin çelikten 10 kat güçlü olduğunu göstererek tarihe geçmişti. günümüzde biyoplastik alanındaki ilerlemelerle birlikte, tampon, gövde paneli gibi dış parçalarda da kenevir esaslı reçineler test ediliyor. volkswagen, bir start-up iş birliğiyle %100 kenevir bazlı deri alternatifi bir malzeme (lovr adlı) geliştiriyor ve 2028’den itibaren araç içi döşemelerde kullanmayı planlıyor. bu malzeme vegan, petrol içermeyen, geri dönüştürülebilir ve biyolojik olarak parçalanabilir özellikte. yine ford firması, abd’de kenevir lifi üreticileriyle ar-ge çalışmaları yaparak yakında pikap ve suv modellerinde kenevir kompozitlerine yer vermeye hazırlandığını duyurdu.

özetle, otomotiv sanayisinde kenevir kullanımı her geçen yıl artıyor. hem eko-malzeme arayışı hem de performansihtiyaçları kenevir kompozitlerini cazip kılıyor. kenevir lifi, plastik malzemelere eklendiğinde mukavemeti artırıp çatlama direncini yükseltiyor, aynı zamanda çarpışmalarda enerjiyi emme kapasitesi yüksek paneller elde ediliyor. üstelik üreticiler mevcut üretim hatlarında büyük değişiklik yapmadan kenevir kompozitlerini işleyebildiklerini, hatta bazı kalıplarda daha düşük sıcaklık ve kısa çevrim süresiyle üretim yaparak enerji tasarrufu sağladıklarını belirtiyor.

tüm bu gelişmeler ışığında, belki de yakın gelecekte “kenevirden arabalar” görmek sıradan hale gelecek. doğaya zarar veren ve ağır olan malzemeler yerine, tarlada yetişen bir bitkinin arabalarımızı daha hafif, verimli ve çevreci kılması gerçekten de heyecan verici.

biyoplastikler ve temizleyiciler: petrole bitkisel alternatifler

plastik kirliliği ve fosil yakıtlara bağımlılık günümüzün en büyük sorunlarından. kenevir, bu alanda da çözümün bir parçası olabilir. biyoplastik endüstrisinde kenevirden elde edilen polimerler ve lifler, petrol bazlı plastiklere yeşil bir alternatif sunuyor. örneğin abd’de the hemp plastic company adlı girişim, %100 biyobazlı kenevir reçineleri ve kenevir lif takviyeli plastik granüller üreterek piyasaya sürmüştür. bu malzemeler halihazırda ambalaj, dayanıklı tüketim, otomotiv parçaları, mobilya, tarım ekipmanları gibi çok çeşitli ürünlerde test edilmektedirm. kenevir plastiğinin avantajı, mevcut plastik enjeksiyon makinelerinde büyük değişiklik olmadan işlenebilmesi ve istenirse biyolojik olarak parçalanabilir veya endüstriyel kompostlanabilir versiyonlarının üretilebilmesidir. ayrıca üretim sürecinde daha düşük sıcaklıklarda kalıplama imkanı sayesinde enerji tüketimini de azaltır. bir başka girişim olan terramer, kenevir bazlı polimer teknolojileri geliştirerek tek kullanımlık plastik ürünlerin (pipet, çatal-kaşık, ambalaj filmi vb.) yerini alabilecek ürünler sunmaya başlamıştır.

haliyle kenevir biyoplastikleri, dünya genelinde “yeşil ekonomi” hedefleyen şirketlerin radarında. örneğin bazı kozmetik firmaları krem kutularını kenevir plastiğinden üretmeye, gıda şirketleri kenevirden biyobozunur paketler kullanmaya yöneliyor. türkiye’de de benzer bir eğilim görüyoruz: yakın zamanda bir yerli start-up, kenevir lifiyle güçlendirilmiş poşet üretimi denemeleri yaptı ve bu poşetler doğada birkaç yıl içinde parçalanabildiği halde market raflarında yeterince dayanıklı bulundu.

temizlik ve kozmetik ürünlerinde de kenevirin faydaları dikkat çekiyor. kenevir tohumu yağı, içerdiği omega-3 ve omega-6 gibi faydalı yağ asitleri, e vitamini ve mineraller sayesinde cilt için harika bir nemlendiricidir. bu özellik, ünlü kozmetik markası the body shop’ın 1998’de çıkardığı hemp (kenevir) serisi ile dünya gündemine geldi. body shop’un kenevir el kremi, ultra kuru ciltleri 96 saate kadar nemlendirme vaadiyle satışa sunuldu ve kısa sürede küresel bir başarı yakaladı – öyle ki dünya çapında her 9 saniyede bir adet satılır hale geldi. kenevir tohumu yağı içeren bu krem, yüksek doymamış yağ asidi içeriğiyle cildi besleyip yumuşatıyor, çatlak ve kurulukları gideriyor. ilk lansmanında bazı ülkelerde “içeriğinde kenevir var” diye yanlış anlaşılmadan dolayı yasaklanma girişimleri olsa da artık kenevirli kozmetik ürünleri yaygınlaşmıştır. dr. bronner’s gibi doğal temizlik markaları, sabun ve şampuanlarında kenevir yağı kullanarak daha nazik ve çevre dostu formüller sunuyor. dr. bronner’s’in “magic soap” sıvı sabunları, hindistan cevizi ve zeytinyağı yanında kenevir tohumu yağı ile zenginleştirilmiş formülü sayesinde vücudu temizlerken cildi kurutmuyor; üstelik bulaşık, çamaşır temizliği gibi çok amaçlı kullanılabiliyor. bu sabunlar %100 biyolojik çözünebilir ve hiçbir sentetik deterjan içermiyor – tam anlamıyla doğayla dost bir temizlik sağlıyor.

kenevir yağının sabunlarda kullanımı, sabunun cildi sertleştirmeden temizlemesini sağladığı için özellikle tercih ediliyor. kenevir bazlı şampuanlar ise saç derisindeki egzama ve kepek sorunlarına iyi geldiği kullanıcılarca rapor edilmekte. ayrıca kenevir yağından üretilen biyodizel yakıtlar, temizlik makineleri ve jeneratörlerde deneniyor; bitkisel kaynaklı olması nedeniyle petrodizele göre daha temiz yanma özelliği gösteriyor. bütün bunlar, kenevirin sadece endüstride değil günlük hayatımızda da daha sağlıklı alternatifler sunabileceğini gösteriyor.

sağlık ve ilaç: kenevirden gelen şifa

kenevir bitkisi, medikal alanda da tarihten bu yana kullanılagelmiştir. eski çin tıbbında ve ayurveda’da kenevir farklı rahatsızlıklar için reçete edilir, osmanlı’da “esrar” adıyla ağrı kesici ve yatıştırıcı olarak eczanelerde satılırdı. günümüzde, modern tıp kenevirin bazı bileşenlerini yeniden keşfediyor. özellikle kenevirin psikoaktif olmayan etken maddesi cbd (kannabidiol) ve psikoaktif etken maddesi thc (tetrahidrokanabinol), çeşitli hastalıkların tedavisinde umut vadediyor.

2018 yılında abd gıda ve ilaç dairesi (fda), ilk kez bir bitkisel kenevir kökenli ilaca onay verdi. epidiolex adlı bu ilaç, doğrudan kannabidiol (cbd) etken maddesini içeriyor ve dirençli epilepsi hastalarının (dravet sendromu gibi) nöbet sıklığını kayda değer oranda düşürebiliyor. epidiolex’in onayı, “kenevirden türetilmiş ilk fda onaylı ilaç” olarak tarihe geçti. benzer şekilde, thc ve cbd’nin dengeli bir karışımını içeren sativex adlı sprey formda bir ilaç da kanada, ingiltere, almanya gibi birçok ülkede multpl skleroz kaynaklı kas spazmlarının tedavisinde onaylanmıştır. sativex, kenevir özlerinin standartize edilmesiyle üretilmiş bir farmasötik formülasyondur ve hastaların yaşam kalitesini artırdığı klinik çalışmalarda gösterilmiştir.

kenevir temelli tedavilerin etkin olduğu araştırılan diğer alanlar arasında kronik ağrı, kanser tedavisine bağlı bulantıve iştahsızlık, anksiyete ve uyku bozuklukları, parkinson ve alzheimer semptomları gibi konular var. kannabinoidlerin vücudumuzdaki endokannabinoid sistem üzerinde çok yönlü etkileri olduğu keşfedildiğinden beri, ilaç şirketleri bu alana yoğun ar-ge yatırımları yapmaya başladı. özellikle cbd, antienflamatuar (iltihap giderici) ve anksiyolitik (kaygı azaltıcı) etkileriyle öne çıkıyor. reçeteli ilaç dışında da, birçok ülkede cbd yağı yasal bir besin takviyesi olarak satılıyor ve insanlar bunu stres, uyku sorunu, migren gibi durumlar için kullanıyor. örneğin abd’de 2018 çiftlik yasası ile kenevir ürünleri (cbd dahil) federal olarak legal hale geldikten sonra cbd pazarında patlama yaşandı; kozmetik kremlerden hayvan mamalarına kadar yüzlerce cbd’li ürün piyasaya çıktı. türkiye’de de 2021’den itibaren tıbbi kenevirden elde edilen ağız spreyleri (örneğin sativex) özel reçete ile bazı hastalara verilmeye başlandı; bu, yasal anlamda kenevirin ilaç olarak kullanımına kapı aralayan önemli bir gelişme oldu.

kenevir tohumunun sağlık açısından faydaları da göz ardı edilemez. kenevir tohumu ve ondan elde edilen yağ, tam bir besin deposudur. yüksek oranda bitkisel protein içerir – üstelik vücut için gerekli tüm 9 temel amino asidi barındıran ender bitkisel kaynaklardandır. 3 yemek kaşığı (~30 gram) kenevir tohumu, yaklaşık 10 g protein ve 12 g çoklu doymamış yağ (omega-3 & 6) sunar. kenevir yağındaki omega-6:omega-3 oranının yaklaşık 3:1 gibi dengeli bir düzeyde olması, kalp-damar sağlığı ve cilt hastalıkları açısından idealdir. örneğin egzama sorunu yaşayan kişilerde kenevir tohumu tüketiminin cilt iyileşmesini desteklediği gözlemlenmiştir. yine kenevir tohumları magnezyum, potasyum, demir gibi mineraller ve e vitamini yönünden zengindir. bu nedenle “süper gıda” kategorisinde değerlendirilir ve protein tozu, omega takviyesi veya atıştırmalık formunda piyasalarda yer alır.

sonuç olarak ister ilaç formunda ister gıda takviyesi olarak olsun, kenevirin sağlık alanındaki faydaları yeniden takdir edilmeye başlanmıştır. bilim insanları kenevirden türetilen kannabinoidlerle yeni terapi yöntemleri (örneğin cbd hapları, thc mikrodoz bantları gibi) geliştirmek üzere çalışırken, bir yandan da bitkinin orijinal haliyle (bitkisel çay, yağ, ekstakt şeklinde) kontrollü kullanımına yönelik çalışmalar sürüyor. doğru dozaj ve denetimle kullanıldığında, kenevir bazlı tedavilerin opioid analjeziklere veya sentetik anksiyolitiklere kıyasla daha az yan etkiyle benzer faydalar sağlayabileceği düşünülüyor.

türkiye’de kenevir: yükselişi, düşüşü ve yeniden doğuşu

kenevirin dünya genelinde yaşadığı sancılı süreç, türkiye’de de yankı bulmuştur. bir zamanlar anadolu topraklarında yaygın bir endüstriyel ürün olan kenevir, 20. yüzyıl ortalarından itibaren üretim politikalarındaki değişimlerle unutulmaya yüz tutmuştur. bu bölümde türkiye’de kenevirin tarihsel serüvenini, üretiminin altın çağından yasaklanmasına giden yolu ve günümüzdeki durumunu inceleyeceğiz. ayrıca kenevirin yasaklanmasında abd’nin baskıları ve perde arkasındaki ekonomik çıkar oyunlarına değineceğiz.

tarihsel üretim ve 1971 yasağına giden yol

türkiye’de kenevir tarımı, osmanlı’dan cumhuriyet’in ilk dönemine miras kalan köklü bir faaliyetti. kastamonu, samsun (vezirköprü), sinop, zonguldak, balıkesir, afyon gibi bölgelerde kenevir ekilir; lifinden urgan, halat, kumaş üretilir; tohumundan yağ çıkarılırdı. cumhuriyet’in ilk yıllarında kenevir stratejik bir tarım ürünü olarak görülüyordu. öyle ki 1933 tarihli bir tarım raporunda, ordu için gerekli halat ve tente bezinin yerli kenevirden karşılanmasıhedefi vurgulanmıştır. 1940’lara dek türkiye, kendi kendine yeten ve hatta ihraç edebilen bir kenevir üretimine sahipti.

ancak ii. dünya savaşı sonrası dünya genelinde sentetik liflerin (naylon, polyester vb.) yaygınlaşması, kenevir talebini düşürmeye başladı. özellikle amerikan kimya sanayii devi dupont’un geliştirdiği naylon iplikler, halat ve tekstilde kenevirin yerini almaya başladı. savaştan hemen sonra abd, müttefik ülkelere modernleşme adına sentetik ürünleri teşvik ediyor, doğal lif tarımını ise geri kalmışlık işareti sayıyordu. bu dönem, türkiye’nin kenevir üretim eğrisinde de kırılma noktasıdır. 1940’ların sonundan itibaren kenevir ekim alanları daralmaya, üretim miktarları düşmeye başladı.

yine de 1960’ların başına gelindiğinde türkiye halen dünyada hatırı sayılır miktarda kenevir üretebiliyordu. 1961 yılında türkiye, 5.000 ton kenevir lifi üretmiştir – ki bu rakam o dönem için çok büyüktü. aynı yıl türk çiftçileri yaklaşık 35.000 dönüm (14.000 hektar) alanda kenevir ekmişti. fakat sonrasında ivme hızla terse döndü. 1960’ların sonuna gelindiğinde esrar kullanımının batı’da artması ve “uyuşturucuyla savaş”politikasının küresel ölçekte sertleşmesiyle, kenevir bitkisi birden bire sanayi ürünü değil uyuşturucu kaynağı olarak anılmaya başlandı. abd’nin önderliğinde birleşmiş milletler 1961 tek sözleşmesi’nde keneviri kısıtlı maddeler listesine aldı. bu gelişmeler türkiye’ye de yansıdı.

özellikle 1969-1971 dönemi, türkiye-abd ilişkilerinde kenevir ve türevleri (haşhaş gibi) yüzünden gerginliklerin yaşandığı bir dönem oldu. abd yönetimi, türkiye’den yasa dışı eroin yapımında kullanılan haşhaş ekimini tamamen durdurmasını talep ediyordu. aynı bağlamda, esrar hammaddesi olabilecek kenevir üretiminin de kısıtlanması isteniyordu.

 amerikan başkanı nixon, süleyman demirel’e mektup yazdı:

"gençlerimiz türk keneviri yüzünden uyuşturuya yöneliyor. 'lütfen' topraklarınızdaki kenevirleri yakın!"
demirel’in cevabı tarihîydi:
"120 ton kenevir ekiyoruz. gençliğinizin 1 haftasına yetmez!"

dönemin başbakanı süleyman demirel, bu taleplere oldukça direnç gösterdi. demirel , az önce bahsettiğim tarihi ayarla da yetinmeyip, “20 vilayetimizde haşhaş tarlaları var, birinin adı bile afyon (opium) – biz bunu tamamen yok edemeyiz” diyerek abd’nin dayatmalarına karşı çıktı. demirel hükümeti, kontrollü üretimden yanaydı ve çiftçisini bir kalemde yok etmeyi reddediyordu. ancak 12 mart 1971 askeri müdahalesi ile demirel hükümeti devrildi. abd ile daha uyumlu bir geçiş hükümeti kuruldu. yeni başbakan nihat erim, göreve gelir gelmez abd’nin baskısıyla 1971 yazında kenevir ekimini tamamen yasaklayan bir kararname yayımladı. bu kararname, türkiye’de yüzyıllardır yapılan kenevir tarımını bir anda suç kapsamına soktu. sadece bilimsel amaçlı çok kısıtlı ekimlere izin verildi. erim hükümeti ayrıca türkiye’nin meşhur haşhaş ekimlerini de durdurduğunu açıkladı. bu hamleler washington’u memnun etse de anadolu’daki binlerce çiftçiyi perişan etti.

üstelik 1971 yasağı tam bir çözüm getirmedi. 1974’te demokratik seçimlerle başa gelen bülent ecevit, haşhaş ekimine kontrollü şekilde yeniden izin verdi (zira köylünün tek geçim kaynağıydı). bunun üzerine abd, türkiye’ye kısa süreli bir ambargo uygulayarak tepki gösterdi. kenevir konusu ise bu süreçte tamamen arka plana atıldı; çünkü türkiye’de esrar kullanımı haşhaşa kıyasla daha az gündem olmuştu. yine de fiiliyatta kenevir yasağı devam etti. 1970’lerin sonunda ve 80’lerde, doğu anadolu ve güneydoğu’da bazı illegal hint keneviri (esrar) tarlaları güvenlik güçlerince imha edilirken, endüstriyel kenevir tarımı yok denecek seviyedeydi.

sonuç

1940’lardan 1990’lara türkiye’de kenevir üretimi adeta sıfırlandı. bunu somut sayılarla görmek mümkün: 1961’de 5.000 ton olan üretim, 1980’lerde neredeyse yok oldu. 2017 itibariyle türkiye’nin ürettiği kenevir lifi sadece 7 ton gibi sembolik bir seviyedeydi. ekim alanı da 1961’de 35 bin dönümden, 2017’de 11 dönüme (sadece 4,5 hektar) düşmüştü. bu dramatik gerilemede abd’nin baskıları, uluslararası sözleşmeler ve sentetik ürünlere yönelim birleşik etki gösterdi. türkiye, bir zamanlar büyük üretici olduğu bir alanda, neredeyse tamamen dışa bağımlı hale geldi – örneğin keten, jüt veya ithal elyaflar kenevir yerine kullanılmaya başlandı. samsun vezirköprü’de, kastamonu taşköprü’de kenevir fabrikaları kapandı, çiftçi alternatif ürünlere geçti.

yasakların perde arkası: dupont, rockefeller, hearst ve diğerleri

dünya genelinde kenevirin 20. yüzyılda aniden şeytanlaştırılıp yasaklanması, sadece uyuşturucu endişesiyle açıklanamaz. tarihsel belgeler ve araştırmacı yazarların eserleri, bu yasakların arkasında büyük sanayi patronlarının ekonomik çıkarlarının yattığını göstermektedir. özellikle amerika’da 1930’larda kenevir karşıtı kampanyayı ateşleyen isimler arasında kimya devi dupont, petrol zengini rockefeller, medya imparatoru william r. hearst ve dönemin abd hazine bakanı ve banker andrew mellon (aynı zamanda gulf oil sahibi) sayılabilir. türkiye’de 1971 yasağını tetikleyen baskılar da dolaylı olarak bu abd merkezli çıkar gruplarının küresel politikalarının uzantısıydı. peki kimdi bu kişiler ve kenevir onlara nasıl bir tehdit oluşturuyordu?

- william randolph hearst: abd’nin en büyük gazete ve dergi imparatorluğunun sahibi olan hearst, aynı zamanda milyonlarca dönüm orman arazisine yatırım yapmıştı. gazete kağıdı üretmek için devasa ağaç kesimlerini planlıyordu. oysa kenevir, demin değindiğimiz gibi, kağıt üretiminde ormana ihtiyaç bırakmayacak bir alternatifti. hearst’ün hesaplarına göre kenevir kağıdı yaygınlaşırsa, orman arazileri ve kağıt fabrikalarına yaptığı yatırımlar milyonlarca dolar zarara uğrayabilirdi. nitekim 1930’ların ortasında yeni geliştirilen kenevir işleme makineleri (dekorikatör) sayesinde kenevir posasından kağıt üretimi ekonomik hale geliyordu. hearst, keneviri kendi çıkarlarına doğrudan tehdit gördü ve bunu engellemek için gazetelerini silah olarak kullandı. 1936’dan itibaren gazetelerinde uydurma ve abartılı esrar hikayeleri yayınlayarak, keneviri “şeytani bir uyuşturucu” gibi gösteren bir propaganda başlattı. “reefer madness”(esrarda delilik) manşetleriyle halkı korkuttu. hearst’ün gazeteleri meksikalı göçmenlerin esrar içip suç işlediği yalanlarını yaydı. halk nezdinde kenevir bitkisi ile uyuşturucu esrarı aynı gördü ve bir nefret dalgası oluştu. böylece hearst, kenevir endüstrisini itibarsızlaştırarak orman ürünleri tekeline zemin hazırladı.

- lammot dupont: kimya devi dupont şirketi, 1930’larda sentetik elyaf ve plastik teknolojilerinde devrim yapmıştı. 1935’te dupont, petrol ve kömür türevlerinden üretilen naylon adlı yapay lifi icat etti. 1937’de ise petrol bazlı plastikler ile odun hamurundan kağıt üretimi için sülfat-sülfit bazlı yeni kimyasal süreçlerin patentlerini aldıs. dupont’un şirket kayıtlarına göre, bu buluşlar sonraki 60 yıl boyunca şirketin ürün sevkiyatlarının %80’inden fazlasını oluşturdu. yani naylon iplikler, polyester plastikler ve odun hamuruyla kağıt yapmak dupont’un kasasını dolduracak yeni yatırımlardı. eğer kenevir illegal ilan edilmeseydi, dupont’un bu işlerinin büyük kısmı gerçekleşmeyecek, amerikan çiftçileri aile çiftliklerinde kenevir yetiştirerek naylon yerine doğal lif satmaya devam edecekti. dupont bunu göze alamazdı. nitekim dönemin abd hazine bakanı andrew mellon, aynı zamanda dupont’un finansör bankacısıydı. mellon ve dupont ailesi, washington’da nüfuzlarını kullanarak kenevirin uyuşturucu kapsamında yasaklanması için lobi yaptılar. sonuçta 1937’de abd’de marihuana vergi yasasıkabul edilip kenevir üretimi fiilen durdurulduğunda, dupont’un çıkarlarının yolu açılmış oldu. bağımsız araştırmacıların tespitine göre, “tesadüfe bakın ki 1937’de dupont petrol ve kömürden plastik üretimi ile odun hamurundan kağıt yapım patentlerini yeni almıştı; eğer kenevir yasaklanmasaydı bu patentlerin getireceği kârların %80’i hiçbir zaman gerçekleşmeyecekti” denilmektedir. ayrıca dupont’un ağaç kimyasalları fabrikaları yıllarca abd’nin nehirlerini zehirlemiş; halbuki kenevir kullanılsa bu kirliliğin çoğu önlenebilirdi. dupont, milyar dolarlık karları uğruna keneviri feda etmekten çekinmedi.

- john d. rockefeller: standart oil petrol imparatoru olarak bilinen rockefeller, 20. yüzyıl başlarında yalnız petrol rafinerilerine değil ilaç endüstrisine de yatırım yapmıştır. rockefeller, petrolden türetilen yeni kimyasalların tıpta kullanılmasına ön ayak oldu. 1910’da finansörlüğünü yaptığı flexner raporu ile abd tıp eğitimini yeniden yapılandırdı; tıbbi müfredattan bitkisel halk ilaçlarını ve homeopatiyi büyük ölçüde çıkarttı. rockefeller ve yakın işbirlikçisi andrew carnegie, dönemin tıp okullarına büyük bağışlar yaparak yalnızca farmakolojik (ilaçlı) tedavi öğretilmesi şartını koydular. böylece o zamana dek doktorların reçetelerinde yaygın olan esrar, afyon tentürü, kına kına kabuğu gibi doğal droglar itibarsızlaştırıldı; yerini rockefeller’ın petrol türevlerinden üretilen aspirin, barbitürat gibi “modern” ilaçlar aldı. cannabis (kenevir) 19. yüzyıl sonu ilaçlarında sıkça kullanılan bir ağrı kesici ve spazm gidericiyken, rockefeller’ın kurdurduğu fda benzeri kurumların düzenlemeleriyle yavaş yavaş piyasadan çekildi. 1937’de tam yasak geldiğinde zaten doktorlar keneviri reçetelerinden çıkarmıştı. kısacası rockefeller’ın petrokimya ve ilaç tekeli, kenevir gibi doğal bir rakibi pazar dışına itmiş oldu. ayrıca rockefeller’ın standard oil’i, petrol bazlı plastik ve naylon hammaddesi sağlama açısından da dupont ile ortaktı. onun için kenevirin sanayide başarıya ulaşması, hem petrol talebini azaltacak (çünkü kenevir yağı dizel yerine, kenevir etanolü benzin yerine kullanılabilirdi) hem de ilaç tekeline alternatif tedaviler sunacaktı. bu nedenle rockefeller’ın cephesi de kenevirin yasaklanmasından yanaydı.

- andrew mellon ve andrew carnegie: mellon, yukarıda bahsettiğimiz gibi hem bir banker hem de abd hazine bakanı olarak kilit roldeydi. mellon bankası hem hearst’ün hem dupont’un finansmanını yapıyordu. ayrıca mellon’un gulf oil şirketi rockefeller’la aynı sektördeydi. mellon, 1930’da federal uyuşturucu bürosu (fbn) başkanı olarak kendi eniştesi harry j. anslinger’i atadı. anslinger, 1930’lar boyunca agresif bir esrar karşıtı kampanya yürüttü ve 1937’deki yasağın mimarı oldu. arka planda anslinger’in asıl derdinin kurumu için yeni bir “düşman” bulmak olduğu, çünkü alkol yasağı’nın kalkmasıyla işsiz kalma korkusu yaşadığı kaynaklarda belirtilir. mellon-anslinger ortaklığı, dupont ve hearst’ün desteğiyle sonuç verdi: abd kongresi’nde kenevir yasası neredeyse tartışmasız geçiverdi.

andrew carnegie ise doğrudan kenevir olayına karışmasa da rockefeller ile birlikte tıp okullarının finansmanında rol aldı. carnegie vakfı, bitkisel tedavi geleneklerini bilim dışı ilan edip okulları fon yağmuruna tutarak ilaç sanayiine bağımlı bir doktor kuşağı yetişmesini sağladı. carnegie ve rockefeller’ın bu hamleleriyle yetişen doktorlar, keneviri bir ilaç olarak değil “zararlı bir uyuşturucu” olarak görmeye şartlandırıldı. böylece kenevirin tıbbi itibarı da sarsılmış oldu.

yukarıda adı geçen aktörlerin ortak noktası, kenevirin çok yönlülüğünün kendi yatırımlarına tehdit oluşturmasıydı. dupont’un kurumsal belgelerinde belirtildiği üzere 1930’larda geliştirilen kimyasal prosesler ve sentetik ürünler, şirketin gelecek 60 yılının yük vagonlarının %80’ini doldurdu; “kenevir yasaklanmasaydı bu kazançların çoğu asla gerçekleşmeyecekti” ifadesi dikkat çekicidir. yine hearst’ün orman yatırımlarını kurtarmak için abd halkını nasıl manipüle ettiği tarihçilere göre barizdir: keneviri yok etmek adına gazetecilik etiğini hiçe saymıştır. bu komplonun bir sonucu olarak 20. yüzyıl, kenevirin şeytanlaştırıldığı bir dönem oldu.

türkiye’deki 1971 yasağı da bu küresel dalganın bir parçasıydı. abd, nato müttefiki olarak gördüğü ülkelere “uyuşturucuyla savaş” politikalarını empoze etti. 1970’te abd başkanı nixon dönemin başbakanı demirel’e doğrudan mektup yazarak türkiye’den haşhaş-kenevir ekimini durdurmasını istediği bilinmektedir. demirel bu baskıya direndi, ancak 12 mart darbesiyle gidişat değişti. soner yalçın gibi araştırmacı gazeteciler, 1971 darbesinin perde arkasında abd’nin haşhaş ve kenevir konusundaki memnuniyetsizliğinin de etkili olduğunu öne sürer. darbe sonrası hükümetin ilk işlerinden birinin bu ekimleri yasaklamak oluşu tesadüf değildir. neticede, 1937’de abd’de start alan kenevir karşıtı kampanya, 1971’de türkiye’de hedefine ulaşmış oldu: kenevir tarlaları boş kaldı, çiftçi unutmaya zorlandı. bu süreçte kazananlar dupont, rockefeller gibiler oldu; kaybeden ise anadolu köylüsü, çevre ve insanlık oldu denebilir.

günümüzde dünyada ve türkiye’de kenevirin durumu ve dünya genelinde yeniden yükseliş: örnek ülke israil ve diğerleri

son yıllarda dünyada kenevirin yeniden yükselişe geçtiğine tanık oluyoruz. abd’nin bir zamanlar baskı yaptığı birçok ülke şimdi endüstriyel ve tıbbi keneviri kalkınma planlarına dahil etmeye başladı. hatta abd’nin yakın müttefiki olup baskı görmeyen ülkeler, kenevir sayesinde önemli kazanımlar elde etti. bu konuda en dikkat çekici örneklerden biri israil’dir.

israil, tıbbi kenevir araştırmaları ve endüstrisinde dünya lideri haline gelmiştir. bunun temelinde ülkenin 1960’lardan bu yana kenevir bilimine yatırım yapması yatar. prof. raphael mechoulam, 1964’te thc’nin kimyasal yapısını ilk çözen israilli kimyager olarak tarihe geçti. mechoulam ve ekibinin öncü çalışmaları sayesinde israil, global ölçekte saygın bir kannabinoid araştırma merkezi oldu. 1990’larda israil sağlık bakanlığı tıbbi esrar kullanımını belirli koşullarda onaylayarak hastalara kontrollü şekilde ulaştıran ilk ülkelerden biri oldu. günümüzde israil nüfusuna oranla dünyanın en büyük tıbbı kenevir hasta programına sahip ülkelerindendir. times of israel gazetesine göre israil, kişi başına düşen tıbbi esrar hastası sayısında dünya lideridir; 2023 itibariyle 9 milyon nüfusta 120 binden fazla lisanslı hasta bulunmaktadır. bu, her 75 kişiden birinin tıbbi kenevir erişimine sahip olduğu anlamına gelir ve pazarın büyüklüğüne işaret eder.

israil devleti, keneviri sadece halk sağlığı için değil ekonomik bir fırsat olarak da görüyor. 2020’de hükümet, tıbbi kenevir ürünlerinin ihracatına resmen onay verdi. bu adımın, israil’e yılda 1 milyar dolara kadar ek gelir getirebileceği hesaplandı. nitekim israilli şirketler şimdiden avrupa ve kanada’ya medikal kenevir çiçeği ve yağı ihracına başladı. ülkede 10’dan fazla büyük kenevir çiftliği ve 5 üretim tesisi uluslararası standartlarda üretim yapıyor. yüksek kaliteli genetik ve ar-ge bilgisi sayesinde israil, “kenevirin start-up nation”ı olarak anılıyor. örneğin canbreed adlı israil firması, 2020’de abd kaliforniya’da 3,5 dönümlük bir tohum yetiştirme çiftliği kurup oraya israil’in geliştirdiği dengeli genetik kenevir tohumlarını ihraç etti. bu tohumlar abd’de lisanslı çiftçilere satılıyor. ayrıca israil, çin’in yunnan eyaleti ile endüstriyel kenevir teknolojileri alanında iş birliği anlaşması imzaladı; birlikte yüksek verimli kenevir işleme cihazları ve ürünleri geliştiriyorlar. görülüyor ki amerika’nın engellemediği yerlerde kenevir sektörü adeta patlama yapıyor. israil bugün kenevir bazlı ilaç patentleri, inovatif tarım teknikleri, yeni ürün geliştirme konularında onlarca start-up’a ev sahipliği yapıyor ve bu girişimler ciddi yatırımlar alıyor. abd’li fonlar bile israilli kenevir şirketlerine ortak oluyor – geçmişte yasaklanması için baskı yapanlar, şimdi pastadan pay peşinde.

kanada da amerika’nın aksine keneviri kucaklayan bir diğer ülke. 1998’de endüstriyel keneviri yasallaştıran kanada, bugün on binlerce hektar alanda kenevir ekiyor ve özellikle kenevir gıda ürünleri pazarında dünya lideri. kanada merkezli manitoba harvest gibi şirketler kenevir tohumu gıdalarının global tedarikçisi olmuş durumda. 2018’de kanada hükümeti esrarı da tamamen yasallaştırarak kenevirin bütün formlarından ekonomiye değer yaratma yoluna gitti. sonuç? 2021 itibariyle kanada’nın kenevir (esrar dahil) endüstrisinin yıllık ekonomik büyüklüğü 43 milyar kanada dolarını buldu, on binlerce istihdam oluşturuldu. ülke, esrar ve kenevir ürünleri ihracında da önde gelen oyuncu oldu.

çin, belki de gizli bir kenevir devi. tarihsel olarak kenevirin anavatanı olan çin, halihazırda dünyanın en büyük endüstriyel kenevir üreticisi konumunda. 2020 verilerine göre çin’de yaklaşık 170 milyon dolar değerinde kenevir bazlı ürün ihraç edilmiştir. çin’in yunnan, heilongjiang gibi bölgelerinde kenevir ekimi teşvik edilmekte, tekstil ve ilaç sanayii için ham madde sağlanmaktadır. hatta çin, global cbd (kannabidiol) pazarına hazırlanmak için kapsamlı araştırmalar yürütüyor. amerikan ambargolarından etkilenmemek adına çinli şirketler kendi cbd ekstraksiyon makinelerini ve farmasötik ürünlerini geliştiriyor. bu alanda abd’nin baskısı neredeyse hiç hissedilmediğinden, çin rahatça ilerliyor. sonuç olarak, eğer bir gün dünya cbd pazarı tamamen serbest kalırsa, rafları dolduracak ürünlerin çoğu “made in china” olabilir.

avrupa birliği, keneviri stratejik bir tarım ürünü olarak konumlandırdı. fransa, bugün avrupa’nın kenevir üretim üssü: yıllık yaklaşık 80.000 ton kenevir üretiyor ve bu miktar türkiye’nin 2018’deki üretiminin 10 bin katından fazladır. fransa keneviri özellikle kağıt ve inşaat (kenevir beton) sektöründe kullanıyor; otomotiv için de önemli bir doğal lif kaynağı. hollanda, ingiltere, ispanya, almanya gibi ülkeler de son 5 yılda kenevir ekim alanlarını genişlettiler. avrupa birliği, çiftçilikte ortak politika kapsamında kenevir eken çiftçilere dönüm başına teşvik vermektedir. ab mevzuatı önce kenevirde %0,2 thc sınırını baz alırken 2023’ten itibaren bunu %0,3’e çıkararak daha esnek hale getirdi. avrupa’da mevcut trend, “eko-plastik ve eko-tekstil” gibi alanlarda kenevir kullanımını hızla artırmak. özellikle otomotiv parça üreticileri almanya’da kenevir liflerini cam elyaf yerine kullanmaya başladıkça, kenevir çiftçiliğine talep büyüyor. bu sayede avrupa’da hem çiftçi kazanıyor hem çevreye katkı sağlanıyor.

özetle dünya, bir zamanlar yok etmeye çalıştığı kenevir bitkisini yeniden keşfediyor. amerika’nın baskılamadığı veya bilakis desteklediği ülkeler kenevirden büyük kazançlar elde etmeye başladı bile. kenevir; israil’de bir ilaç ar-ge ihracat ürünü, kanada’da bir tüketim malı, avrupa’da bir sanayi hammaddesi, çin’de bir ihracat kozu haline geldi. küresel kenevir pazarının 2028’de 20 milyar doları aşacağı öngörülüyor. bu pastadan pay almak isteyen ülkeler şimdiden yasal düzenlemelerini güncelliyor, ekim alanlarını artırıyor, işleme tesisleri kuruyor.

türkiye’de yeniden başlayan kenevir seferberliği

yaklaşık yarım asırlık aradan sonra, türkiye de kenevir konusunda tekrar adımlar atmaya başladı. özellikle 2019 yılında türkiye’de kenevir adını yeniden manşetlerde gördük. cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan, ocak 2019’da yaptığı bir konuşmada “milletime sesleniyorum; gelin endüstriyel kenevir ekimini başlatalım. endüstriyel kenevirin çok farklı faydalarını göreceğiz.” diyerek adeta bir seferberlik ilan etti. tarım ve orman bakanlığı hızla harekete geçerek halihazırda sınırlı izinle yapılan kenevir üretimini yaygınlaştıracak planlar açıkladı. zaten 2016’da bir yönetmelik değişikliğiyle 19 ilde kontrollü kenevir ekimine izin verilmişti. bu iller şunlardı: amasya, antalya, bartın, burdur, çorum, izmir, karabük, kastamonu, kayseri, kütahya, malatya, ordu, rize, samsun, sinop, tokat, uşak, yozgat ve zonguldak. 2019’daki hedef ise bu izinleri aktif politikayla desteklemek, çiftçiyi teşvik etmek ve sanayide kullanım kanallarını açmaktı. nitekim erdoğan’ın çağrısı sonrasında, örneğin samsun vezirköprü’de yıllardır kapalı olan kenevir fabrikasının tekrar açılması gündeme geldi; kastamonu üniversitesi bünyesinde kenevir araştırma enstitüsü kurulması için girişimler başladı.

rakamlarla günümüz türkiye’sinde kenevir

tarım ve orman bakanlığı verilerine göre türkiye’de 2020’de kenevir ekim alanı 42,52 hektar (425.200 m²) civarındayken, 2021’de 72,06 hektara yükseldi. kenevir tohumunun üretimi 2020’de 273 ton iken 2024’te %70 artışla 556 tona ulaştı. kenevir lif üretimi ise 2020’de sadece 9 ton iken, 2023’te 359 tona, 2024’te ise bir önceki yıla göre %239 artarak 1.216 ton gibi dikkat çekici bir seviyeye çıktı. bu artışlar, uzun süredir boş duran tarlaların tekrar ekildiğini ve üretim eğrisinin yukarı yönlendiğini gösteriyor. ekim alanındaki artış daha da çarpıcı: 2020’de lif amaçlı kenevir ekilen alan 101 dönüm kadarken, 2024’te 8,845 milyon m²ye (yani 884,5 hektara) ulaştı. tohum amaçlı ekim de 425 ha’dan 720 ha’ya çıktı. bu rakamlar elbette devasa değil, ama 2010’ların başında yok denecek seviyeden bugün yüzlerce hektara gelmek önemli bir gelişme.

kenevir tarımının günümüzde türkiye’de en yoğun yapıldığı bölgeler, tarihiyle de uyumlu biçimde karadeniz’in kuzeyi ve orta karadeniz’dir. samsun, sinop, kastamonu, amasya gibi illerde çiftçiler sınırlı da olsa kenevir ekmeye yeniden başladılar. ayrıca antalya, izmir gibi iklimi uygun bazı akdeniz/ege illerinde de deneme ekimleri yapılıyor. samsun ondokuz mayıs üniversitesi, tarımsal araştırmalar genel müdürlüğü (tagem) ve tübitak ortaklığında yürütülen proje kapsamında “narlı” ve “vezir” adlarında iki yerli düşük thc’li kenevir çeşidi geliştirdi. bu tohumlar 2021’den itibaren çiftçilere dağıtılarak daha yüksek lif verimi elde edilmesi amaçlanıyor. özellikle “vezir” çeşidinin ismi, samsun vezirköprü’nün kenevir mirasına bir atıf niteliğinde. bu yeni çeşitler hem endüstriyel lif için verimli, hem de uyuşturucu amacıyla kullanımı imkansız derecede düşük thc içeriyor.

sanayi tarafında, türkiye’de kenevir ürünlerinin kullanımı henüz çok sınırlı düzeyde. birkaç girişim olmasına rağmen, henüz büyük ölçekli bir kenevir işleme tesisi veya entegre sanayi zinciri kurulmuş değil. bunun nedenleri arasında yılların atıl kalmasının getirdiği know-how eksikliği, makine parkının olmaması, finansman ve yatırım ihtiyacı sayılabilir. örneğin kenevir liflerini tekstil ipliği haline getirecek özel tarak ve eğirme makineleri türkiye’de mevcut değil, ithal etmek gerekiyor. yatırımcılar ise uzun yıllar yasaklı olan bu alana temkinli yaklaşıyor.

yine de umut vaat eden gelişmeler yok değil: tagem’in yürüttüğü bir diğer proje, kenevir, keten ve ısırgan liflerini kullanarak tarımsal sulama ve drenaj boruları için polimerik kompozit malzemeler üretilmesini hedefliyor. bu proje başarılı olursa, plastik borulara kenevir lifi takviye ederek hem mukavemet hem çevresellik artırılacak. özel sektörden de örnekler var: dokuma sektöründe bazı girişimciler kenevir-karışımlı iplikler üretmeye başladı. bursa’da bir tekstil firması, kenevir ve organik pamuktan havlu kumaş dokuyarak ihracata hazırlanıyor. otomotiv yan sanayiinde ise birkaç şirket, avrupa’daki taleplere uyum sağlamak adına kenevir lifiyle takviye edilmiş plastik parça üretimi denemeleri yapıyor. örneğin eskişehir’de bir otomotiv yedek parça fabrikası, almanya’daki bir firmanın isteğiyle kapı içi panel prototiplerini kenevir kompozitinden ürettiğini duyurdu. kâğıt sektöründe de deneysel bir çalışma yapıldı: kastamonu entegre firmasının 2020’de duyurduğu bir ar-ge projesinde odun hamuruna belirli oranda kenevir posası ekleyerek kağıt üretimi test edildi. ilk sonuçlarda kağıdın yırtılma direncinin arttığı gözlemlendi. ancak bu tür projeler henüz laboratuvar veya pilot ölçekli, seri üretime geçmiş değil.

türkiye’de kenevir kullanımının şimdilik yetersiz kalmasının temel sebepleri şöyle özetlenebilir:

- yılların kaybı: 50 yıl boyunca ekilmeyen bir ürünün tarım ve sanayi zincirini yeniden kurmak zaman alıyor. çiftçiler kenevir yetiştirme bilgisini yitirmiş durumda, yeniden eğitim gerekiyor. sanayiciler keneviri işleyecek teknolojiye sahip değil, yatırım yapmaları lazım.

- mevzuat ve bürokrasi: kenevir ekimi halen ruhsata tabi ve sıkı denetimli. çiftçi açısından lisans almak, ekime uygun bölge bulmak, ürünün denetimini kabul etmek zahmetli olabiliyor. bazıları bu prosedürden çekiniyor. ayrıca üretilen kenevirin pazarlanacağı sanayi alanları net olmadığı için, “ya ekiyorum ama elimde kalırsa”endişesi olabiliyor.

- pazar belirsizliği: kenevir ürünü alıp işleyecek sanayici sayısı az. çiftçi de haklı olarak önce alıcı görmek istiyor. birkaç başarılı örnek bu kısır döngüyü kırabilir. devletin alım garantisi veya teşvik alımı gibi politikaları henüz yok.
rekabet ve maliyet: ilk etapta kenevir ürünleri muadillerine göre pahalı olabiliyor. örneğin kenevir ipliği, pamuk ipliğinden şu an daha pahalı çünkü ölçek küçük ve teknoloji oturmamış. bu da nihai ürünün fiyatını yükseltiyor, tüketiciye ulaşmasını zorlaştırıyor. bu noktada devlet teşviki veya başlangıçta sübvansiyon gerekebilir.

- stigma (itibar) sorunu: halk arasında kenevir halen “esrar” ile özdeş görülebildiği için, bu ürüne mesafeli duran kesimler var. bazı yatırımcılar “adı kenevir olunca devlet bir gün yine vazgeçer mi” diye tereddüt edebiliyor. bu da psikolojik bir engel oluşturuyor.

tüm bu zorluklara rağmen türkiye, 2020’ler itibariyle keneviri “stratejik ürün” ilan etmiş durumda. resmi söylemlerde kenevir ekiminin cari açığı kapatmada rol oynayacağı, ithal edilen bazı sentetik hammaddelerin yerini alabileceği vurgulanıyor. örneğin otomotiv, tekstil, ilaç, kağıt gibi sektörlerde kullanılan ve döviz harcanarak dışarıdan alınan hammaddelerin bir kısmı kenevirden üretilebilir. bu, ekonomi yönetimini iştahlandıran bir hedef. nitekim tarım bakanlığı 2023’te keneviri “stratejik ürün” olarak tanımladı ve ar-ge projelerine özel bütçe ayırdı. tübitak da kenevir inovasyon çağrıları açıyor. eğer türkiye bu ivmeyi sürdürebilirse, 5-10 yıl içinde kenevir tarımında kayda değer bir oyuncu olabilir. özellikle karadeniz ve iç anadolu’nun bazı bölgelerinde kenevir, nadasa bırakılan veya düşük verimli tarlalara alternatif ürün olarak yayılabilir.

son olarak türkiye, uluslararası iş birliklerine de açık olmalı. örneğin israil’le tıbbi kenevir araştırmalarında ortak çalışmalar yapılabilir. bir israil şirketi gelip türkiye’de cbd ilaç fabrikası kurarsa, hem teknoloji transferi olur hem tarımcı ürünü daha rahat satar. keza çin ile endüstriyel kenevir ekipmanları konusunda iş birliği yapılabilir – çin’in makine tecrübesi türkiye’nin pazar konumuyla birleşebilir. bu tür adımlar, türkiye’nin kenevir potansiyelini daha hızlı gerçekleştirmesini sağlayacaktır.

güvenli ve kontrollü kenevir yetiştiriciliği: uyuşturucu riskine karşı çözümler

kenevirin yeniden tarıma kazandırılması konuşulurken, en önemli hassasiyetlerden biri de kötüye kullanım (uyuşturucu amaçlı) riskini önlemektir. endüstriyel kenevir ile uyuşturucu esrar amacıyla yetiştirilen kenevir (cannabis indica/türevleri) aslında aynı türün farklı kültivarlarıdır. aralarındaki fark, uyuşturucu etki yapan thc (tetrahidrokanabinol) maddesinin endüstriyel çeşitlerde yok denecek kadar az olmasıdır. dünya genelinde pek çok ülke, “endüstriyel keneviri” thc oranına göre tanımlamaktadır. örneğin ab ve türkiye’de kenevir bitkisinin kurutulmuş ağırlığında %0,2 thc sınır değer olarak alınır (2023 itibariyle ab bu sınırı %0,3’e çıkarmıştır). abd, kanada ve birçok ülke de %0,3 thc veya altını endüstriyel kenevir kabul eder. yani lisanslı endüstriyel kenevir, içilmeye kalksa bile sarhoş edici etki gösteremeyecek kadar düşük thc içerir.

buna rağmen, uyuşturucu riskine karşı ülkeler çok sıkı denetim mekanizmaları uyguluyor. lisanslama bunların başında gelir. türkiye dahil çoğu ülkede kenevir ekmek isteyen çiftçi, tarım bakanlığı’ndan izin almak zorundadır. ekim yapılacak alanın koordinatları resmi kayda geçer, ekimden hasada kadar kolluk kuvvetleri ve tarım kontrolörleri tarafından denetlenir. çiftçinin yalnızca sertifikalı tohum kullanmasına izin verilir – bu tohumlar zaten genetik olarak düşük thc’li çeşitlerdir. bitkiler büyüdükçe, genellikle çiçeklenme döneminde tarlalardan örnek numuneler alınır ve laboratuvarda thc oranına bakılır. avrupa birliği mevzuatında da, her üye ülkenin tarlalardan habersiz örnekleme yaparak thc testini zorunlu kıldığı belirtilmiştir. eğer herhangi bir tarladaki kenevir bitkileri izin sınırının üzerinde thc içerirse – diyelim ki %0,3 yerine %0,5 çıktı – o tarladaki mahsulün tamamı imha edilir ve çiftçi ceza alabilir. bu caydırıcı yöntem sayesinde, kimse düşük thc’li endüstriyel keneviri illegal amaçla yetiştirilebilecek bir uyuşturucuya dönüştüremiyor.

bir diğer güvenlik önlemi, yalnızca lif ve tohumun değerlendirilebilmesi, yaprak ve çiçeklerin atık olarak imha edilmesidir. birçok ülkede lisanslı çiftçilerin, hasat sonrası kenevir bitkisinin uyuşturucu elde edilebilecek kısımlarını (yaprak, çiçek, reçine) yok etmesi zorunlu tutulur. örneğin fransa’da çiftçiler bitkileri lif için biçtikten sonra tarlada kalan yaprakları sürüp toprağa karıştırır veya yakar. bu sayede kötü niyetli kişilerin tarladan esrar toplaması engellenir.

işin ilginç yanı, geniş ölçekli endüstriyel kenevir tarımı aslında çevrede esrar yetiştirilmesini de zorlaştırır. çünkü endüstriyel kenevir tarlaları genelde erkek ve dişi karışık ekilir ve bol polen üretir. yakın civarda birisi uyuşturucu amaçlı dişi esrar bitkisi ekmeye kalksa, endüstriyel kenevirin poleni onun tarlasına ulaşıp esrar bitkilerini dölleyerek istenmeyen tohumlanmaya yol açar. tozlanan dişi esrar bitkisi, tüm enerjisini thc üretmek yerine tohum yapmaya harcar ve çiçeklerindeki uyuşturucu madde oranı %50’den fazla düşer. bu etki yüzünden marihuanacılar, endüstriyel kenevir tarlalarının yakınında ekim yapmaktan özellikle kaçınır. dolayısıyla kenevir tarımının yaygınlaşması, bir bakıma illegal esrar üretimine karşı biyolojik bir bariyer de oluşturur.

dünya genelinde uygulanan başka denetimler de var: arka plan kontrolleri bunlardan biri. örneğin bazı ülkelerde kenevir ekim lisansı alabilmek için çiftçinin sabıka kaydında uyuşturucu suçunun bulunmaması şartı koşuluyor. kanada’da bu kural kaldırılmış olsa da, bazı abd eyaletlerinde halen geçerli. türkiye’de de lisans verirken bu tür bir inceleme yapıldığı ifade ediliyor (özellikle hint keneviri yetiştirme cezası almış kişiler uzak tutuluyor). ayrıca lisanslı üreticilere, anız yakmama, yabani kenevir çıkarsa imha etme gibi yükümlülükler getiriliyor.

sonuç olarak, teknolojik ve yasal önlemler sayesinde endüstriyel kenevir tarımı uyuşturucu üretimi riski olmadan güvenli bir şekilde yapılabilir hale gelmiştir. günümüzde abd, kanada, ab, çin, hindistan, avustralya dahil onlarca ülke kenevir tarımını yasal olarak uygulamakta ve kayda değer bir sorun yaşamamaktadır. uluslararası narkotik kontrol kurulu (incb) raporlarında, endüstriyel kenevirin uyuşturucu arzına kayda değer bir etkisi olmadığı belirtilmiştir. türkiye de benzer şekilde sıkı denetimle yoluna devam ediyor. tarım bakanlığı’nın yayınladığı yönetmelik uyarınca %0,2’yi aşan thc tespit edilirse ürün imha edilmekte, izinsiz ekim yakalanırsa 2313 sayılı kanun kapsamında cezai işlem yapılmaktadır.

türkiye’nin belki burada alabileceği bir ilave önlem, thc sınırının uygun görülürse biraz daha esnetilmesi olabilir. zira küresel ısınma ve ekolojik koşullar thc oranını biraz oynatabiliyor; bitki strese girerse %0,3’ü bulabiliyor. ab’nin %0,3’e çıkarması gibi, türkiye de sınırı %0,3 yapabilir, hatta bazı tarım otoriteleri %0,6’ya kadar tolere edilmesini öneriyor (italya’da %0,6’ya kadar cezasız tolerans var). böylece çiftçi “ya sınırı azıcık aşarsa bütün emeğim çöp olur” korkusu yaşamaz. ancak ne olursa olsun, denetimli üretimden taviz vermemek önemli. çünkü türkiye jeopolitik konumu gereği uyuşturucu rotalarında bulunan bir ülke; en ufak zaaf, uluslararası arenada sorun yaratabilir.

özetle, endüstriyel kenevir üretimi ile uyuşturucu kontrolü bir arada sağlanabilir. kenevirin faydalarını toplamak için onu yasa dışılıktan çıkarıp akılcı şekilde düzenlemek yeterlidir. bir zamanlar keneviri tamamen yasaklamak çözüm sanıldı, ancak o yaklaşım hem ekonomiye zarar verdi hem çevreye. şimdi akıllı tarım politikalarıyla keneviri geri getirirken, uyuşturucu riskini de bilimsel yöntemlerle bertaraf edebiliriz. unutmayalım ki kenevir, tarlada dururken kimseyi “sarhoş etmez”; onu tehlikeli yapan, yanlış ellerde yanlış amaçla kullanılmasıdır. eğer üretim süreci baştan sona kayıt altındaysa ve ürünler şeffaf biçimde sanayiye yönlendiriliyorsa, kenevir tarlaları yeniden bereket saçabilir.

sonuç: kenevirle yeşil bir geleceğe doğru

binlerce kullanım alanıyla kenevir, doğanın insanoğluna bahşettiği müthiş bir armağandır. tek bir bitkiden kumaş, kağıt, plastik, yakıt, ilaç, gıda, kozmetik, yapı malzemesi elde edebilmek gerçekten de hayranlık uyandırıcıdır. geçmişte bu mucizevi bitki, maalesef çıkar lobilerinin ve önyargıların kurbanı olarak yanlış tanıtıldı, yasaklandı. ancak 21. yüzyılda gerçekler yeniden gün yüzüne çıkıyor. iklim kriziyle mücadele, sürdürülebilir kalkınma hedefleri ve sağlıklı yaşam arayışı, keneviri yeniden yükseltiyor. türkiye de bu global trendin dışında kalmamalı. bir zamanlar anadolu’nun ata mirası olan kenevir tarımı, modern teknoloji ve akılcı politikalarla birleştiğinde ülkemize hem ekonomik kazanç hem çevresel fayda sağlayacaktır.

kenevirin endüstriyel ve sağlık alanlarındaki tüm faydalarını somut örneklerle gördük: levi’s’ın su tasarrufu sağlayan kotlarından bmw’nin hafif arabalarına, hempcrete ile yapılmış karbon-negatif evlerden milyar dolarlık tıbbi kenevir pazarına kadar kenevir her yerde. bu tablo, “türkiye kenevirle ekonomisini kurtarabilir mi?” sorularını da beraberinde getiriyor. elbette kenevir tek başına mucize çözüm değildir; ama doğru değerlendirilirse pek çok soruna doğal, yenilenebilir ve yerli bir çare olabilir. cari açığın düşürülmesi (örneğin ithal pamuğa, plastiğe, ilaca daha az para ödemek), çiftçiye yeni kazanç kapısı açılması, iklim dostu üretime geçiş, kırsal kalkınma gibi hedeflerde kenevir önemli bir rol oynayabilir.

unutulmamalıdır ki, kenevir yüzyıllar boyu anadolu’nun ekonomisinde vardı; halatı kenevirden, çuvalı kenevirden, yağı kenevirden bir kuşağımız oldu. sonra bir kesinti yaşandı. şimdi o zinciri yeniden bağlama vakti. türkiye’nin dört bir yanında devlet kurumları, üniversiteler ve özel sektör bu hedefle çalışmaya başladı bile. önümüzde kat etmemiz gereken mesafe olsa da, kenevirin güneşi yeniden doğuyor. kenevir tarlalarında yükselen yeşil bitkiler, umutlarımızı da yeşertiyor.

belki de yakın bir gelecekte anadolu keneviri yeniden dünyaca ünlü bir marka olacak; “türk kenevir kumaşı” en kaliteli gömleklerde, “taşköprü kenevir yağı” şifa niyetine mutfaklarımızda, “vezirköprü hempcrete tuğlası” eko-evlerde, “ankara cbd ilacı” eczanelerde yerini alacak. bu vizyon gerçekleştiğinde, bir zamanlar keneviri yasaklatanlara inat, kenevir bize hem ekonomik refah hem çevresel sürdürülebilirlik getirecek. yeşil bir gelecek kenevirle mümkün! ??

kaynaklar:
jack herer – the emperor wears no clothes
kenevirin yasağının ardındaki lobileri ve politik çıkarları anlatan temel kaynak kitap.
https://www.jackherer.com/thebook/

usda 1916 raporu – “hemp hurds as paper-making material”
abd tarım bakanlığı’nın kenevirden kağıt üretimi üzerine hazırladığı tarihi rapor.
https://naldc.nal.usda.gov/…ownload/cat87201483/pdf

european ındustrial hemp association (eıha)
avrupa’daki kenevir kullanım alanları, yasal sınırlar ve sanayi raporları.
https://eiha.org/

levi’s resmî blog – “cottonized hemp”
levi’s’ın kenevir bazlı sürdürülebilir denim üretim süreci.
https://www.levistrauss.com/…stainable-alternative/

the guardian – “the surprising building material: hemp”
hempcrete örnekleriyle kenevirin inşaattaki kullanımı.
https://www.theguardian.com/…erial-hempcrete-houses

bmw group – i3 sustainable materials report
bmw i3'te kullanılan kenevir kompozitleri ve sürdürülebilirlik hedefleri.
https://www.bmwgroup.com/…ility/sustainability.html

the body shop – hemp ürün serisi
kenevir yağlı el kremi ve kozmetik ürün bilgisi.
https://www.thebodyshop.com/…b/ranges/hemp/c/c00034

t.c. tarım ve orman bakanlığı – resmî veriler ve kenevir eylem planı
türkiye’de kenevir üretim alanları, çeşitler ve politikalar.
https://www.tarimorman.gov.tr/
(alternatif pdf): https://www.tarimorman.gov.tr/…enevireylemplani.pdf

tagem – narlı ve vezir kenevir tohum çalışmaları
türkiye’de geliştirilmiş yerli kenevir çeşitleri.
https://www.tarimorman.gov.tr/…enevir-projeleri.pdf

murat bardakçı – arşiv belgeleriyle atatürk ve kenevir
[murat bardakçı’nın kenevir üzerine yazısı (arşiv)]
arşiv erişimi için öneri: https://www.haberturk.com/…an-bir-cabanin-devamidir

soner yalçın – 1971 darbesi ve kenevir yasakları
türkiye’de kenevirin nasıl yasaklandığı üzerine siyasi analiz.
https://www.sozcu.com.tr/…ir-bizi-kurtarir-4278750/

times of israel – medikal kenevirde israil
israil’in tıbbi kenevir sektörü ve hasta programı.
https://www.timesofisrael.com/…c/medical-marijuana/

manitoba harvest – kanada merkezli kenevir gıda firması
tohum, yağ ve kenevir protein tozları üreticisi.
https://manitobaharvest.com/

canbreed – israil merkezli kenevir genetik firması
israil’den abd’ye genetik stabil tohum ihracatı.
https://www.canbreed.com/

journal of industrial hemp (taylor & francis)
bilimsel kenevir araştırmaları için akademik dergi.
https://www.tandfonline.com/loi/wjih20

fao – hemp as a climate-resilient crop
kenevirin su, toprak ve çevre üzerindeki etkileri.
https://www.fao.org/3/x9201e/x9201e.pdf

volkswagen / lovr vegan material girişimi
kenevir bazlı vegan döşeme malzemeleri üzerine inovasyon.
https://www.volkswagen-newsroom.com/…press-releases
(lovr malzemesi: https://www.lovr.bio/)

unodc – world drug report
uyuşturucu kontrolü ve endüstriyel kenevir mevzuatına dair global veriler.
https://www.unodc.org/…n/data-and-analysis/wdr.html

incb – industrial cannabis reports
endüstriyel kenevirin yasa dışı esrarla ilişkisizliğine dair raporlar.
https://www.incb.org/…lications/annual-reports.html

resmî gazete – kenevir yetiştiriciliği yönetmeliği (2016)
türkiye’de kenevir ekimi yapılabilecek iller ve denetim süreçleri.
https://www.resmigazete.gov.tr/…6/09/20160929-3.htm