Yüzüklerin Efendisi Dizisinin Belki de Şimdiye Kadarki En İyisi Olan 6. Bölümün İncelemesi

Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri dizisi, 6. bölümle birlikte iyice hız kazandı diyebiliriz. İnceleyelim.
Yüzüklerin Efendisi Dizisinin Belki de Şimdiye Kadarki En İyisi Olan 6. Bölümün İncelemesi

rings of power'ın 6. bölümü, zaman zaman pelennor çayırları zaman zaman da miğfer dibi havası veren soluk soluğa izlediğim, sezonun en iyi bölümüydü.

>> orkların, güneyli insanlara saldırısı ile başlıyor bölüm. adar'ın “gaza getiren” konuşmasıyla hareket ediyorlar ve insanların kulede kurduğu tuzak ile kayıplar verip köye doğru ilerliyorlar. kulede savunma yapmak varken neden açık alandaki köye gittiler orası bana çok mantıklı gelmedi. planlarının da başarısız olduğunu gördük zaten.

>> arondir, bronwyn ile ilişkisi hariç iyi bir karakter. ten rengi hariç bir elften beklenen sakinliği, onuru ve gücü onda görebiliyoruz.

bronwyn'e gelince ölmeyeceğini biliyordum ama bi acaba dedirtti ya oh be ölüyor mu yoksa diye sevinmiştim.

sonunda galadriel'i görünce birilerinin dibi düştü. theo'nun elfler hakkındaki fikri değişmediyse, galadriel'i görmesi kesin değiştirdi :)

>> gelelim en sevdiğime, galadriel'e.

hüseyin nihal atsız ne güzel söylemiş şiirinde:

"vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!"


sonunda be! sonunda şu dizide izlediğim galadriel'den iliklerime kadar keyif alabildim. ata binişi, kılıç kullanımı, at hızlansın diye yüzük kardeşliği'ndeki arwen gibi noro lim diyişi… hepsi çok hoşuma gitti. morfydd clark da gayet güzel kadın iyi de oynuyor. adar ile konuşmasına adar'dan bahsederken değineceğim.

>> güney topraklarının kralı halbrand. bakın senaristler n'olur şu adamı tövbe etmiş sauron yapmayın nolur diyorum. hissediyorum halbrand= sauron diyeceksiniz ama yapmayın.

adar'a “beni hatırladın mı" deme şekli sonraki sahnelerde adar'ın “sauron'u öldürdüm, ikiye böldüm onu” demesiyle farklı bir anlam kazanıyor. “beni tanıdın mı” der gibi sormuştu.

halbrand, temelde insani bir biçimde yazılmış gibi geliyor. içsel çatışma var iyi olma arzusu var ancak kendini korumak için pişmanlık ve utanç ile dolu. gerçi tolkien mektuplarında sauron'un da kökeninde kötü olmadığını belirtmiş. yine de bir yandan gurur ve kahramanlığa yönelik bir dürtü de var. bu sebeple sauron olma fikrinden uzaklaşıyorum, dağın altındaki ölülerin kralı olması bana daha mantıklı geliyor. hikayenin gidişâtına da daha uygun;

şimdi halbrand, güney topraklarının kralı olmayı kabul ettiği için orta dünya'nın en tehlikeli yerinde olmuş olacak. bu, onu ve halkını savaştan bıkacak kadar savaşmış yapacak. belki de sauron'a karşı çok savaştığı için zamanı geldiğinde ve son ittifak'a çağrıldığında, halkının zaten yeterince savaştığını söyleyip dağlara çekilecek. ve böylece lanetlenecek. bilmiyorum bu şekilde bir senaryo daha çok tatmin ediyor beni.

zırhlar bile benziyor:


>> orkların babası, babaların babası adar harika bir karakter. dizide iyi yazılmış karakterlerden biri. amacı, karakter gelişimi vs. geçen haftalarda bize gösterilenlerden yola çıkarak maglor mu acaba demiştim ama bu bölümle birlikte o ihtimal de kalktı çünkü galadriel akrabasını tanırdı herhalde :)

adar, dizi için orijinal bir karakter ama galadriel ile sorgu sahnesinde öğrendiğimiz gibi temeli tolkien'in orta dünya mitolojisine kadar gidiyor ve yaratılmış ilk orklardan biriydi. bu da orkların sindarin dilinde ona neden baba dediğini açıklıyor.

birinci çağ'da karanlık lord morgoth elfleri yakalayıp işkence ediyor ve onları orka dönüştürüyor. bozulan ilk elfler moriondor veya karanlığın oğulları olarak biliniyordu. adar, ork kelimesi yerine kara lisan'daki karşılığı olan uruk kelimesini tercih ediyor. buradaki uruk'un, yüzüklerin efendisi'nden bildiğimiz uruk-hai ile alakası yok çünkü onlar saruman tarafından yaratılıyor.

bir de adar'ın, galadriel'le konuştuğu sahnede orklar hakkındaki düşünceleri de çok anlamlı. orkların kendi topraklarını hak ettiğini, diğer canlılar gibi doğduklarını ve toprakları üzerinde hakları olduğunu anlatıyor. bir yandan da orkların insanları toprakları için öldürdüğü, diğer ırkları yok etmek için yetiştirildikleri ve savaş için tasarlanmış bir toplum olduğu gerçeğini de gizlemeye çalışıyor.

>> gelelim kabzaya/anahtara. geçtiğimiz haftalarda o kabzanın hüküm dağını patlatmak için olduğunu söylemiştim. nitekim öyle de oldu. tünellerin ise orkların rahat seyahati için olduğunu düşünmüştüm. ama bunun yerine suyun akıp hüküm dağını patlatması içinmiş. doğrusu bunu tahmin etmemişim. patlama sahnesi çok çok güzeldi. bu arada bilimsel olarak da doğruymuş o sahne, şöyle bir açıklama yapılmış;

“su, özellikle söz konusu yanardağ deniz tabanındayken, volkanik patlamalara neden olmada genellikle çok önemli bir rol oynar. hüküm dağı gibi karada yerleşik bir yanardağa bir nehir dökülürse, magma ile karışırsa ve ortaya çıkan buharın çıkması için bir yol yoksa (örneğin, gelen su orkların kazdığı deliği kapatıyorsa) orada gerçekten bir patlama olabilir.”


>> savaş sahneleri çok güzeldi. özellikle numenor ordusunun olduğu sahneler epikti. süvarilerin ilk görüntüsü tüyleri diken diken eden cinstendi. biraz miğfer dibi savaşı biraz da pelennor çayırları havası aldım. zaten sonradan telefondan the battle of the pelennor fields açıp bir daha izledim sahneyi daha güzel oldu hahaha.


yönetmen charlotte brandstrom güzel bir bölüm çekmiş teşekkür ediyorum kendisine.

>> bölümde yüzüklerin efendisi filmlerine gönderme olan birçok replik de var. bunlardan biri de arondir'in kabzayı yok etmeye çalışırken yüzük kardeşliği'ne gönderme olan "bu benim yok etme yeteneğimin ötesinde" repliği.

diğeri de bronwyn'in oğlu theo ile yaptığı konuşmaydı: "sonunda gölge sadece küçük ve geçici bir şeydi: erişemeyeceği her zaman ışık ve yüksek güzellik vardı."

iki kule'de sam'in yaptığı konuşmayı getirdi aklıma... orada sam karanlık hakkında şöyle diyordu:

“ama sonunda, bu sadece geçici bir şey, bu gölge.
karanlık bile geçmeli.
yeni bir gün gelecek.
ve güneş parladığında daha net parlayacak.”

sonra theo'nun dövüşmek istemesi ama annesinin izin vermemesi merry ve eowyn'i aklıma getirdi.

>> bear mccreary yine güzel müziklere sahnelere eşlik etti. nolwa mahtar adlı parça bu bölümde ilk kez kullanıldı, gayet de güzelmiş.

>> beğenmediğim iki şey vardı biri son dakika birinin gelip kurtarması klişesi. diğeri de kötü adamı öldürmek üzereyken dur yapma denmesi klişesi. bölümün hatrına idare ediyorum artık.

- ilk defa bölüm bittikten sonra kendimi yetmez ama evetçiler gibi hissetmedim. içimde eksik bir şeyler oluyordu ama hep “ya bu dizi güzelleşecek” diye umutlandırıyordum. morfydd clark dizi başlamadan önce şöyle bir sesleniş yapmıştı türk hayranlara link aldım be morfi keyfi damardan aldım hem de :)


sezon finali bölümüymüş gibi heyecanlı bir bölüm olmuş. dizinin bulunduğu çağ huzur ve sükunetin çağı. bu yüzden çoğu kişi kötülüğü ciddiye almıyor ve uğraşmak istemiyor ama dizi gittikçe buraya doğru kayacak ve film üçlemesine benzeyecek. bu da dizinin güzelleşmesi demek.

özetle: 8.4/10