Zamanında Değeri Yeterince Bilinmemiş Sakin Albümü Hayat'ın Detaylı İncelemesi

İndie gibi indie müzik yapan grup Sakin, sadece bir tane uzunçalar albüm yaptıktan sonra dağılmış, dinleyicilerini üzmüştü. O albümü inceliyor Sözlük yazarı "black monday".
Zamanında Değeri Yeterince Bilinmemiş Sakin Albümü Hayat'ın Detaylı İncelemesi


otuzlu yaşlarda binlerce türk genci ve akıllarda tek bir soru: "ya, sakin neden dağıldı?"

bunun olası cevaplarından biri "e almadınız albümlerini, adamlar dağıldı". doğruluk payı var. sakin, o dönem listeleri yakıp yıkmamıştı. ama öte yandan ne mor ve otesi ne de duman ilk albümleriyle zirve yapmıştı. sakin, en azından edepsiz komedya ile belli bir rotasyon yakalamıştı. konserleri de bildiğim kadarıyla fena gitmiyordu. hele sosyal medyanın daha çok kullanılmaya başlanması ve alternatif müziğin bu sayede çarkları döndürecek kadar büyük bir kitleye ulaşması ile sakin'in geleceği daha da parlak olacaktı.

ikinci cevap ise "eh, onur özdemir bıktı işte" olacak. bu cevap, sakin'deki pop müzik etkisi ve daha sonra oraya çıkacak onurr personası ile daha mantıklı bir cevap gibi geliyor. buna da saygı duymalı. çünkü sakin'i diğer gruplardan ayıran özelliği ciddi ciddi bittersweet bir hüzün içeren şarkıları olmuştur. hiçbir zaman sert rockçı olacağız demediler. daha durgun bir kulvarda ilerlediler. bu dinginliğin ve müzik yapma heyecanının rock müzikle birleştiği hayat çok hoş bir albüm.

2007 gibiydi sanırım, roll'a verdikleri röportajda kendilerini sezen aksu ve radiohead karışımı olarak tanımlamışlardı. tamamen katılmasam da demek istediklerini anlıyorum. ilk albümleri, dönemin diğer rock grupları gibi alaturka ya da arabesk tınılar içermiyordu. sound olarak o dönem popülerleşip, halen etkisini devam ettiren indie rock gruplarından çok farkları yoktu. sözler ise klasik aşk şarkılarıdan uzak, "yar" vs. içermeyen ama hisli ve manalı sözlerdi. sözlerinin "sezar"lar, "ikarus"lar, "komedyalar", eski yunancalar ile dinleyiciye yansıtılan entelektüel bir yanı da vardı. bazı eserleri (mesela 'edepsiz komedya') ise rock'tan biraz daha uzak olup, oldukça kaliteli bir türkçe pop/rock gibi tınlıyordu.

Roll da neydi diyecek olursanız:


albümün şiirselliği muazzam

neredeyse her şarkıda insanı vuracak sözler var ve birkaç şarkı kendine ait bir evren yaratabilmeyi başarmış. onur özdemir'in de sesi gerçekten çok güzel. bu ikisinin birleşimi sakin'in en önemli özelliği ve bence güzelliği. ama bu birleşimin türk rock'ının maskülen duruşundan uzak kalması belki de grubun diğer türkçe rock grupları kadar başarılı olmasını engelledi. çünkü sakin, adının da çağrıştırdığı gibi, naif ve duygusal bir ekipti ve "rock müzik yapalım, çılgın adamlar olduğumuzu gösterelim" havasında hiç olmadılar. buna rağmen aşk ve yalnızlık dışında konulara değinip, savaşı, katliamları, işkenceyi dahi anlattılar. bu bakımdan o sözde maskülen gruplardan daha da sert durabilmişlerdi.

müzikal olarak baktığımızda sakin'in en önemli gücünün bas gitar ve davul ikilisi olduğunu düşünüyorum ben. her şarkının altyapısı oldukça sağlam. gitarları genel olarak başarılı buluyorum. ama sakin'in bu albümdeki en zayıf noktası bence onur özdemir'in sözünü, müziğini ve sesini çıkardığımızda geriye kalanın o kadar da vurucu olmaması. o dönemin grupları sözlerden ya da besteden bağımsız olarak melodik olarak ayakta durabiliyorlardı. mesela mor ve ötesi'ni zirveye taşıyan şeylerden en önemlisi cambaz ve bir derdim var'daki gitar/cümbüş introlarıydı. duman denince her şeyi yak, seni kendime sakladım gibi birçok şarkıdaki gitar riffleri akla gelir. hayat'ı dinledikten sonra akılda kalan ise elektro ve bas gitarın ya da davulun çaldığı şeyler değil, onur özdemir'in sözleri ve besteleri olmakta. ama unutmamak lazım ki bu bir ilk albüm. belki de sakin'in müziği ikinci albümle daha da gelişecekti.


kor bir ay

kuş sesleriyle sakince açılan kor bir ay kısa bir gitar introsu sonrası oldukça hareketli bir şekilde başlıyor. güzel bir giriş şarkısı. daha önce bahsettiğim şeyleri kanıtlarcasına onur özdemir bir giriyor şarkıya, müziğin önüne geçip dakikalarca durmadan güzel sesiyle şarkı söylüyor. çünkü adamın söyleyeceği çok şey birikmiş. en sonda tize çıkıp "kanar ellerim" diyerek kendi bölümünü bitiriyor. albümde ender duyduğumuz gitar sololarından biriyle de şarkı bitiyor. çok iyi eser. bu şarkıya göre "hayat" avuçta büyütülen küçük bir resimdir.

ikarus başarsa

albümün ilk şarkısına hava olarak benziyor. ama "kör bir ay"a göre, "ikarus başarsa" daha mutlu (ya da daha umutlu) tınlıyor. "bir daha doğmasa güneş" gibi olmayacak bir isteği bile özdemir çok çocuksu bir beklentiyle dillendiriyor. bu inancı çok seviyorum. küçük ve tekil hayatların bir devrim yapma ihtimali ne güzel. bunu ikarus gibi bir metaforla anlatmak da her yiğidin harcı değil. bu şarkıya göre "hayat", mucizelerde saklıdır ve küçük ve tekil hayatlar yenilse de bir gün devrim yapar.

ikarus'tan laleler beyaz'a çok güzel geçiliyor

benim albümde en beğendiğim şarkı bu. bas gitar ve davulun ortaklığı şarkıya farklı bir hava katıyor. onur özdemir'in sözlerindeki ritm de çok farklı ve güzel. nakarat sonuna kadar sakin giden şarkının, nakarat sonrası bir anda hızlandığı kısım çok hoş bir hava ekliyor. müziği ne kadar güzelse sözler de o kadar güzel. mesela "hoş, senin de bir varoluş sebebin var, yakından uzaktan alakam olsa mutluyum" ne güzel bir sözdür. hem felsefik hem de mütevazı.

bir ses için kullanacağım sıfat "tatlı" olsa gerek

belki de "naif". tabii bu tabirleri bende uyandıran şey şarkının müziği. sözlere baktığımızda o kadar tatlı bir durum yok. kahramanımız perişan, soluk bir karakter. bir yandan aşık ve mutlu ama bunun çok da uzun sürmeyeceğinin farkında. yarı mutlu, yarı mutsuz bir yaz geçiriyor. şarkının ikinci yarısını oluşturan enstrümantal kısım, şarkının yaz havasına çok uyumlu. kanımca gitarist özdemir dereli'nin albümde zirve yaptığı an bu an. nakarata ayrıca değinmek lazım. şarkının kıtaları fena değil ama nakarat şarkının bu mutluluk ve hüzün arasında gidip gelen hissiyatını çok iyi yansıtmış. bu şarkıya göre hayat bizi batırmaktadır. belki de doğru. eskiden bir yaz kaçamağını "benzim deniz, açık sularda uyandıran bir ses var, niye var?" diye anlatırsın, zaman geçer "yarışırdık plaja kadar, edebiyat da bir yere kadar" diye anlatmayı seçersin.

edepsiz komedya albümün en büyük hiti olsa gerek

davulun çalış tarzından mıdır, gitarın arka planda yaptığı numaralardan mıdır bilmiyorum ama bu şarkıda insanı yüzünde bir gülümsemeyle sallandıran bir şey var. her şeyi muazzam ama nakaratı ayrı bir olay. hem söylemesi zevkli, hem de sözleri muhteşem: "seni sorana her yanım derim" tek başına ne kadar hoş bir cümleyken, özdemir durmayıp "ve dahasını da eklerim" diye ekliyor. kısa ve direkt bir eser. bir önceki eser gibi hem bir aşk var, hem de bir kırgınlık var. bu kırgınlığa rağmen sevdiği kişiye "her yanım" diyen bir adamın sevgisini sorgulamak olmaz. ama şunu sorgularım: şarkının nesi edepsiz, nesi komedya? ama hayat'ın en iyi şarkılarından biri o kesin.

albümün en karanlık şarkılarından biri bu defa

kıtalarını dinlerken aslında kafamda biraz soru işaretleri oluşuyor. "niye üç gün, yirmi üç dakika?", "niye onur özdemir bu şarkıyı 'olmuuuuuaaauuştun' gibi bir şekilde okuyor?", "neden 'bu defa' ise 'bir ses'i hep birbirine karıştırıyorum?" vesaire. ama gel gör ki nakaratı kısa ve etkileyici. belki de kıtalarda bilerek oluşturulan bu soru işaretleri ve belirsizlik, nakaratta kayboluyor. basit sözler onur özdemir'in güzel vokali ile birleşince derinden vuruyor. bu şarkıya göre hayat ancak kahramanlarımız hikayelerinde beraber kaldıklarında güzeldir.

albümün herhalde en anlamlı şarkısı denek hayatım

beni sakin ile tanıştıran şarkıdır kendisi. ne desem bilmiyorum. diyecek çok şey var da pandora'nı kutusunu açmayayım. ama gidin bakın 22 temmuz 2004 hızlandırılmış tren kazası başlığına, o dönem bu olayın sorumluluğunu almayarak siyasette nerelere terfi ettirilen insanlara, ya da o gün "bir şov uğruna öldüler" başlığını atan milliyet gazetesinin bugününe. "ağladık, ağlaştık, dünyaları kopardık" ama hiçbir bok olmadı (bkz: 8 temmuz 2018 çorlu tren kazası). böyle bir konuyu tüm cesurluğu ile anlatması bile tek başına sakin'i türk rock'ında apayrı bir yere koyar. müzikal olarak baktığımızda da çok iyi bir eser var ortada. introsu oldukça basit olsa da, müzikal anlamda zaman zaman eleştirdiğim sakin'in en akılda kalıcı numarası. şarkının ne zaman nakaratını dinlesem bir şeye benzetiyor gibi oluyorum ama o şeyi hiçbir zaman bulamadım. çok güzel bir melodi. sözlerle beraber ise bambaşka bir şeye dönüşüyor. bu şarkıya göre hayat sebepsiz ve sonuçsuz bir deneydir.

denek hayatım'dan sonra isimsiz, enstrümantal bir hidden track (gizli parça) başlıyor. böyle şeylere türkçe albümlerde pek rastlamıyoruz. albümün orta yerinde hidden track meselesine gerçi hiçbir yerde rastlamıyoruz. "meh" bir eser. biraz tekdüze geliyor bana. albümde bir sonraki şarkıya atlama hissini veren tek çalışma bu.

albümün en karanlık şarkısı bu defa ise, en depresif şarkısı yağmur güncesi olsa gerek

bu şarkının da introsu oldukça hoş. eser ise bir şarkıdan daha öte bir şiir gibi geliyor bana. nakaratı ya da ana motifi dışında akılda kalıcı müzikal bir bölümü yok. fade in ile açılıp, fade out ile biten kendi halinde bir eser. çünkü kendi halinde insanların şarkısı. kışın sabah sabah sahilden giden bir kabataş - sarıyer otobüsünde (mesela yani) mutsuz ve bıkkın ve telaşlı insanların arasında ezilerek ayakta yolculuk ettiği yetmiyormuş gibi bir de sonsuz bir yağmurda gitmek istediği yere ulaşmaya çalışan bir adamın hikayesi bu. öyle bıkmış ki "yağ yağmur yağ" diye dua ediyor şiirin sonunda. müzikal olarak favorim olmasa da sözlerine ve yarattığı ambiansa bayılıyorum. "tekrardan ibaret abiler" ne ilginç bir kalıptır, yarabbim. bu şarkıya göre hayat bir düş değildir.

kırmızı oda aksak davul ritmi ile dikkat çeken bir eser

albümdeki favorilerimden biri değil aslında. yine de nakaratının hakkını yememek lazım. tüm yalnızlığa ve ağrılara rağmen, kafasını kaldırıp camdan dışarı bakınca gün ışığını gören umutlu mutsuzların şarkısı. gitarın girişteki vokal melodisini çaldığı kısımlar da oldukça hoş. ama diğer şarkılardaki vuruculuğu bu şarkıda daha keşfedemedim.

dönsün şarkısının sözlerine uzun bir süre dikkat etmemiştim ve nakaratını duyduğumda sakin için fazla arabesk buluyordum

ama şu yazıyı yazarken, daha bir pür dikkat dinleyince fikrim kısmen değişti. anladığım kadarıyla filistinli bir çocuğun ağzından yazılan bu sözlerde "senin de evin, ocağın sönsün" gibi bir beddua geçmesi biraz daha mantıklı gelmeye başladı. diğer sözlere dönünce, göze parmak olmayan, tadında bir politik tavrın olması hoşuma gitti. "ne söyleyeyim, adalet senin tanrı seçmişken" kısmını özellikle beğeniyorum. şarkının sertliği de sözlerle uyumlu. ne çok sakin, ne de gümbür gümbür. bu şarkıya göre hayat yaşayıp yaşamayacağımızın belli olmadığı bir soru işaretidir.

sentetik sezar

kabul edelim, "örtük yüzüm diz çökerken, göster beni aletin doluyken, dök üstüme sıcak suyunu" türk rock'ında duyabileceğimiz en kışkırtıcı sözlerden biri. erotik olsun diye yazılmamış olsa bile bir şiddet eylemini bu sözlerle anlatmak hem cesaret istiyor, hem de çok yaratıcı. bu sözleri içeren sentetik sezar albümün sonuna konulmayı gerektirecek kadar deneysel bir şarkı. yine aksak bir davul ritmi icermesinin yanında, onur özdemir'in vokal tarzı da oldukça farklı. bir önceki şarkı filistin'i anlatıyorsa, bu şarkı da ırak'daki ebu garip hapisanesinde olanları anlatıyor ve dünyayı sömüren sezar'ın işkence ettiği mahkumların ağzından yazılmış. kolay bir şarkı değil. ama albümü kapatırken farklı bir tat veriyor ve albümü özdemir'in güzel sesiyle kapıyoruz.

genel olarak "hayat" çok güzel bir albüm

ortalama bir türk rock grubunun kalitesinin çok üzerinde sözlerle, güzel bir grup çalışması ile kaydedilmiş. eminim ki sakin, üzerinde çalıştığı o kadar şarkıdan ikinci bir albüm çıkarabilseydi, hayat'tan bile güzel bir şey dinleyebilecektik. düşünsenize şöyle bir albümü (ki daha bir albümlük şarkı var külliyatta):

1) hangi iz?
2) ilk yara
3) lhasa
4) dillere düşeceğiz seninle
5) ayrılık saklı
6) eksik şarkı
7) yeni gece
8) orta güvenlik sahası
9) bizim değil
10) semender dürtüsü
11) kurtlu kuyu
12) hamur işleri
13) güm güm (feat. ayşe hatun önal)

4/5 verdim gitti.

albümü en iyi anlatan şarkılar:

edepsiz komedya, ikarus başarsa, bu defa

Arctic Monkeys'in Yeni Albümü Tranquility Base Hotel & Casino'nun Detaylı İncelemesi

Radiohead'in Gelmiş Geçmiş En Karanlık Albümü Amnesiac'in Detaylı İncelemesi

Zamanında Bomba Etkisi Yaratan Bob Dylan Albümü Highway 61 Revisited'in Detaylı İncelemesi