Zeki Olmanın Dezavantajları Nelerdir?

Sadece avantajlı bir durummuş gibi görünen zeki olma durumunun pek çok dezavantajı da var aslında.
Zeki Olmanın Dezavantajları Nelerdir?


bence en büyük dezavantajı bir işi uğraşmadan da halledebileceğini sanmak

bu olay ilkokulda başlar. okuma-yazmayı çarçabuk öğrenirler (hatta belki okula gitmeden önce öğrenmişlerdir), basit matematiği derhal kavrarlar, ingilizcenin girişini yutuverirler vs. bu olay lise-1'e kadar filan böyle devam eder. hiç çalışmadan bile herkesten önde olmaya alışırlar. fakat sonra bir an gelir, trigonometrik denklemlerle tanışılır, türev-integral belaları tebelleş olur, bir sürü sikko biyoloji bilgisi hatmedilmeyi bekler. fakat çalışmadan başarma alışkanlığı uzun zamandır bünyededir ve kolay kolay terk edilemez (ya da hiç edilemez). bu tembellikle bile olsa, hasbelkader, şansın da yardımıyla iyi bir üniversite kazanılırsa işler daha da içinden çıkılmaz bir hale gelir. çünkü; bu dünyadaki en çirkin şey bu 'zeki' dostumuzun başına gelir: gereksiz özgüven

bu özgüvenle insanlar vize-final çalışırken dostumuz amele amele etrafta dolanır ve ilk sıkıntıları çekmeye başlar. asgari 7 senede mezun olur üniversiteden. iş hayatı daha da boktan bir hal alır. çünkü önüne verilen angaryaları yapmaktan hoşlanmaz. o daha çok kritik sorunları, zekasıyla çözmek istemektedir. işler birikir. bu hayatın ona göre olmadığını, 9-18 mesaisinin onun hayat tarzı olamayacağını düşünür fakat maaşından da feragat edemez. bu angarya işlerle harcandığını düşünür. nevrotik ruh haliyle ömür boyu homurdanarak ve yumurta kapıya dayanmadan işleri halletmeyerek yaşar ve ölür.

bir fikrin tutarlı ve toplu bir biçimde ifadesi için onu illâ kurallı, bütünlük arz eden ve kuvvetli argümanlarla desteklenmiş bir metin içine yerleştirme zarureti

bana böyle oluyor, kafamdaki bir fikri toparlayabilmem için onu bir yere yazmam gerekiyor. bu sebeple ne zaman bir şey hakkında düşünmeye başlasam, ekşi'ye filan bunu yazarım. benim bazı hususlardaki yazılarım, biraz da sesli birer düşünüş faaliyetidir. bu da artık yaza yaza konuşma yetisindeki düşüş şeklinde tezahür edebiliyor, sanki birine bir şey söyleyeceğim yerde yazsam, mail attachment'ı olarak pdf dosyası göndersem daha ikna edici olabilecekmişim gibi geliyor.

ayrıca her şeyin ifrâdı tehlikeli olduğu gibi, zekânın da fazlası zarardır. insanı kibirli kılar. doğru düzgün kimseyi beğenmezsin. çabalasan yapabileceğin bir işi nasıl olsa yaparım diye çabalamadan yapmaya kalkarsın ve muhtemelen doğru düzgün beceremezsin.

nelerin nasıl olması gerektiğini bildiğin halde çevrende kimsenin öyle davranmadığını görüp durmak

ve bunun belli süre sonra bünyede bıkkınlık uyandırması... herhangi bir açıklamaya gerek duymadan da konuyu, sorunu vs. her neyse algılamak ama aptal bir sürü insanın gereksiz ve yanlış açıklamalarına maruz kalmak. aynı şekilde de her şeyi açıklamaya çalışmak mecburen.

çevredeki bir sürü aptalı, çatlağı, deliyi idare etmek; kendilerini nasıl da nimetten saydıklarını görüp şaşmak.

çevredeki çoğu insanın aslında seni tatmin etmediğini görmek, kendini yalnız hissetmek. seviyenin altında türlü insanlarla bir ömrün yuvalanıp gittiğini görmek.

sen pratik zekaya sahipken başkalarının düşük algısı yüzünden beklemek zorunda kalman, niye düşünemiyorlar diye sinir olman sonunda her işe karışıyor pozisyonuna girmen.

maalesef yüksek farkındalık

her şeyin farkındasın ama farkında değilmiş gibi davranmaya çalışmak bir ızdırap. bir de komik gelmeyen o kadar çok şey varken yalandan gülmeye çalışmak...

mutsuzluk

dünya ortalama zekalı insanlar için kurgulanmıştır. din, siyaset, iş dünyası, ailevi ilişkiler, gönül ve arkadaşlık ilişkileri, gelenekler, örf, adet; her şeyi sorgularsın, her şey ızdırap verici şekilde aptalca gelir.  

onlar gibi olmadığın için sistemin dışına itilirsin. bu noktada hırslı zekiler zirvelere oynarken, tembel zekiler aptallardan bile daha dibi görmeye meyillidir

Dünyanın Gelmiş Geçmiş En Zeki İnsanı William James Sidis'in Hayal Kırıklığıyla Dolu Hayatı