Zihni ve Gerçekliği Sorgulatan Felsefi Bir Test: David Hume'un Çatalı

David Hume’un Çatalı, felsefi düşüncenin sınırlarını zorlayan ve bilginin doğasını sorgulayan bir mantık modeli.
Zihni ve Gerçekliği Sorgulatan Felsefi Bir Test: David Hume'un Çatalı

david hume'un çatalı, ampirizm akımının öncülerinden 18.yy iskoç filozofu david hume'un mantık yürütme modelidir. (ampirizm: bilginin yalnızca duyumlardan elde edilebileceği görüşü.)

sıklıkla izlenimlerimizle desteklenmeyen fikirlerimiz olduğunu düşünüyor ve bunların derecesini bulmaya çalışma üzerine kafa yoran david'in ne demek istediğini anlamamız için sadece iki tür ifade olduğunu, kanıtlı ve olasılıklı ifadeler ve gündelik hayatlarımızda bunların ifade ettiği iki tür bilgiyi karıştırdığımızı savunduğumuzu aklımızda tutmamız gerekir.

bu kadar uzun soluklu girişten sonra gelelim hume çatalına:

kanıtlı bir ifadenini doğruluğu ya da yanlışlığı ortada ve apaçıktır. örneğin 2+2=4 önermesini ele alalım. bu ifadeyi inkar etmek, mantıksal çelişki taşır. başka bir deyişle, 2+2'nin 4'e eşit olmadığını iddia etmek, 2 ve 4'ün anlamlarını kavrayamadığımızı gösteriri. mantıktaki, matematikteki ve tümdengelimli akıl yürütmedeki kanıtlı ifadeler doğru ya da a priori yanlış olarak bilinirler, yani deneyimden önce gelirler. ancak olasıklıklı ifadelerin kanıtları o kadar açık değildir, çünkü ampirik olgunun meseleleriyle ilgilidirler.

örneğin "hasan yukarı katta" gibi dünyayla ilgili herhangi bir ifade olasılıklı bir ifadedir. çünkü doğruluğunun ya da yanlışlığının anlaşılması için ampirik kanıtlara ihtiyaç vardır. diğer bir deyişle, doğruluğu ya da yanlışlığı sadece hasan'ın orada olup olmadığını anlamak için yukarı kata çıkmak gibi birtakım deneylerle anlaşılabilir.

bu bilginin ışığında herhangi bir ifadenin olasılıklı veya kanıtlı olup olmadığını sorgulayabiliriz. eğer ikisi de değilse doğru veya yanlışlığını bilemeyiz ve bu nedenle huma'a göre bu tür bir ifade anlamsızdır. tüm ifadelerin, birinden birinin seçilmesi gereken iki güç seçenek şeklinde ayrılması yüzünden bu durum genellikle "david hume'un çatalı" olarak bilinir.

hume'un akıl yürütüşünde buraya kadar bir sorun yoktur, ancak bu çizgisini tümevarım çıkarsamaya, geçmişteki kanıtlardan çıkarsama yapma yeteneğimiz uyarlandığında işler ilginç bir hale dönüşür. değişmez bir modeli gözlemleriz ve doğanın tek tip davranacağını tahmin ederek üstü kapalı olarak onun gelecekte de devam edeceği sonucuna varırız. örnek olarak her sabah güneşin doğduğunu görürüz ve yarın yeniden yeniden doğacağı çıkarımında bulunuruz. ancak doğanın bu tek tip modeli takip edeceğiyle ilgili iddiamız gerçekten mümkün müdür? yarın güneşin doğacağını iddia etmek kanıtlı bir ifade değildir, çünkü tersini iddia etmek mantıksal bir çelişki içermez. ama bu ifade olasılıklı da değildir, çünkü güneşin gelecekteki doğuşlarını deneyimleyemeyiz.

aynı sorun a olayı b olayına neden olur ifadesini görünüşte doğrulayabiliriz, ancak bu da incelenebilir. a'nın b'ye neden olması mantıksal açıdan tutarlıdır, ancak aynı zamanda ampirik olarak da kanıtlanamaz, çünkü her a olayını b'nin takip edip etmediğini görme şansımız olmadığından olasılıklı bir önerme de değildir.

netice olarak bu tip tekdüze nedensellik ve tümevarım çıkarımlarının nedenini insanın zihinsel alışkanlıklarına bağlar.

yazımın başında hume'un ampirizm akımının öncülerinden olduğunu bahsetmiştim. david hume'un rasyonalizm karşısındaki en güçlü görüşü: bilgiye akıldan ziyade insan alışkanlıklarının-deneyimlerinin neticesinde içinde bulunan rehberdeki inançla ulaştığımızı belirtir.

bu mantık yürütmeyi en basit şekilde örnek ve özetleyecek olursak, güneşin yarın da doğacağına veya musluktan su yerine meyve akacağına dair inançlarımızın temeli, huma'a göre mantıksal değildir. bize, dünyanın yarın da bugünkü gibi olacağını öğreten şartlanmamızın sonucudur.