1973 Tarihli Yalancı Yarim Filminden Tek Bir Karenin Düşündürdüğü Şeyler

Yalancı Yarim filminden bir kare, geçtiğimiz günlerde Ekşi Sözlük'te epey konuşuldu ve o zamanlar yâd edildi. Buyrun nostaljiye...


uzun zamandır bu derece içine çeken bir kare görmemiştim

son yemek gibi, tek tek her karakterin yerine kendinizi koyup o büyülü atmosferi hissedebilirsiniz adeta. ne güzel insanlar, ne güzel günler. vasatlığın moda olduğu bu günlerde ilaç gibi geldi.

bu filmden sonra emel sayın ve tarık akan'ın dört yıl aşk yaşadığını ilk kez öğrendim

12 eylül olaylarında tarık akan'ın gerekçesi sağlam olmaksızın 12 yıl hapsinin istenip, 2.5 ay işkencelerle dolu hücre hapsinde kalması da emel hanıma duyduğu aşkın acı meyvesiymiş. söylentilere göre emel sayın 12 eylül komutanlarından biriyle büyük bir aşk yaşamış. kenan evren sık sık inkar edince top ikinci komutanlarda kalmış. komutanın kıskançlığı sebebiyle tarık akan anlamsız çileler çekmiş.

tarık akan'ın gerçekten ilk aşık olduğu kadın olduğunu, yıllarca unutamadığını hatta hayatı boyunca bir defa evlenip sadece 3-4 yıl evli kalabildiğine şaşırdım. aşkının saflığına hayran oldum. bu fotoğraf karesindeki emel sayın'a bakışı nasıl da doğruluyor aşkını. elinde sigara masasında alkolle nasıl dertli bakmış. yıllar sonra tarık akan vefat ettiğinde emel sayın kimseden çekinmeden son bir not yazmış ardından "hoşçakal sevgili.......tarık".

buram buram kalite kokan bir kare

yıllar önce ortamlar böyleyken şu an yaşıyor olduğumuz türkiye daha yaşanabilir ve daha özgür olmalıydı, şimdi olduğu gibi değil.

insanların yüzü gülüyor, aralarında düşmanlık yok, din istismarı yok. başı bağlı ablalarımız şarap içilen masadalar, belki birer bardak kendileri de içiyor. kim ne der diye düşünmüyorlar, çünkü herkesin günahı ve sevabı kendineydi, kimsenin umurunda değil o zamanlar. bu tür şeyler yadırganmıyordu, insanlar ötekileştirilmiyordu.

insanlar bu karede hissedildiği gibi yoksul ama çok mutluydu. oyuncular şimdiki gibi milyon liralar kazanmıyordu ama oyunculuğun kralını yapıyordu. halit akçatepe ve münir özkul öyle güzel bir ortamda uzaklara dalıp gitmişler. kim bilir ne sıkıntıları vardı... belki evin kirasını ödeyemediler, belki de ceplerinde harçlık yok ve eve yürüyerek gitmek zorunda kalacaklar... imkan yoktu, alım gücü düşüktü ama insanların gözleri parlıyordu.

doksanların sonuna kadar hayatlarımız böyleydi, çoğu zaman mutluyduk, bir aradaydık, beraberdik... ne olduysa sonrasında, birileri hayatımıza girince oldu. allah en kısa sürede hepimizi kurtarsın, hak ettiğimiz ve özlediğimiz günleri yeniden yaşamayı nasip etsin. amin.

insanların özendiği fotoğraftaki alkol şişeleri değil, samimiyet ve içtenlik

günümüzde onlarca film ve dizi çekilmekte, hangisinde böyle bir ortam mevcut? günümüzdeki hangi dizi ya da film sanatçısı yan roldeki çalışma arkadaşları ile aynı masada oturur ve yemek yer? ya da hangisi emel sayın gibi içten sohbet edip, zeki alasya gibi hayranlıkla bakar? insanlar artık samimiyet arıyor, içtenlik istiyor...

alternatif bir yorumla bitirelim

çok romantik takılan arkadaşlar var aramızda. kafalarında kurdukları hayali karakterlere yeşilçam oyuncularını yerleştirmişler. tasanın, derdin olmadığı, herkesin mutlu olduğu bir ortam zannediyorlar set arkasını. mesela emel sayın'ın maksim zamanlarını, hırslarını, şahitlerinden dinleyebilirler. mesela yeşilçam yeşilçam diye duygusal fantezilere girmeden, yönetmenlerin egolarını, yapımcıların sömürülerini araştırabilirler. bu fotoğrafta mutluluk yok ki arkadaşlar. riyakarlık var, hüzün var, çaresizlik var ve bunlar insani duygular. tarık akan'ın kendi yoluna gitmesi de o zamanları kapsar aslında...

bonus: bu kare bir moladan değil, film çekilirken çekilen bir fotoğraf

aşağıdaki videoda görebilirsiniz.