80 Bin Lira Biriktirerek Kendine 10 Yıllık Bir Ara Emeklilik Dönemi Hazırlayan İlginç Sözlük Yazarı
80 bin lirayla 10 yıl çalışmadan yaşamaya 6 ay önce başladım
10 yılda biriktirdiğim 80 bin liramla 10 yıllık bir ara emeklilik dönemi planladım. ihtiyar ana-babamla birlikte yaşamaya başladım. kendilerinin emekli maaşı da var. ev baba evi, köyde. elektrik- su ve beslenme masraflarına ortak oluyorum. gezip-tozmak, tatil için bir yerlere gitmeyi zaten oldum olası sevmemişimdir. lükslerim de yok zaten. telefonum bile 3 yıllık, yanıp duman tütmeden atmam onu da. evde pinekliyorum ekseriyetle. mümkün olduğunca okumaya verdim kendimi. şimdilik bu şartlar altında 10 yıl çalışmadan yaşamak mümkün görünüyor.
detaylar
* sigarayı birkaç yıl önce bıraktım. sigara masrafım sıfır.
* alkol alıyordum ama onu da bıraktım bu ara emeklilik döneminde. belki yılda bir gece için alabilirim. masraf sıfıra yakın.
* çok fazla dışarı çıkmadığım için giyim masraflarım da sıfıra yakın olacak. köydeyim zaten. hem birikmiş bir sürü kıyafetim de var. 10 yıl yeter.
* ev telefonu ve adsl yok. sadece cep telefonu internetim var. 3gb+500dk+1 milyon sms=19 lira + 1,64 lira. büyük bir masrafım yok yani. zaten arayan soranım da neredeyse hiç kalmadı. ben de kimseyi aramıyorum. karşılıklı yani: aramazsan aranmazsın, unutursan unutulursun.
* parayı da dolara yatırdım, %3 faizli.
* bir tane düzenli öğrencim var. özel ders veriyorum; matematik. saati 25 lira. ayda 300-400 lira getiriyor bu iş bana. haftada 3-4 saat. bunu parası için değil de zevk için yapıyorum, bir de matematiği çok seviyorum. bir nevi hobi gibi yani. zaten haziranda sona erecek.
* arabam var, benzinli. 97 model ford mondeo. evin önünde yatıyor. bir tek aylık market ve pazar alışverişinde kullanıyorum, ayda bir gün. bunun dışında köy dolmuşuna talim.
* yaş 38, bekarım. hiç evlenmedim, evlenmeyi de düşünmüyorum.
* sevgili de yok, böyle bir arayışım da yok.
* seks: seksten soğudum. neredeyse 1 yıldır seks yapmıyorum. belki en fazla ayda bir kere masturbasyon ki bundan bile el çekmek üzereyim.
* spor yapmıyorum, spor salonu da yok. uzun dağ yürüyüşleri yapıyorum haftada ya da 2 haftada bir kere.
* köyde arkadaşım da yok. diğer arkadaşlarımla da irtibatı sıfırladım neredeyse.
* kitap kurdu da değilim. haftada bir en fazla iki kitap okuyorum. bir şeyler yazmak gibi bir çabam ve amacım da hiç olmadı.
* saatlerce sessiz sessiz oturabiliyorum. hiçbir şey yapmadan, hiçbir şey düşünmeden.
* tv izlemeyi pek sevmiyorum. hatta 6 ay öncesinde birkaç yıl hiç tv izlemedim diyebilirim. ama bu 6 aylık süreçte az da olsa izler oldum. anne-baba izliyor sonuçta, ben de onlara takılıyorum. düzenli izlediğim tek program: kelime oyunu.
* sinemaya gitmiyorum. sevmediğimden değil, protesto ediyorum. çok pahalı biletler. ama evvelden edindiğim ciddi bir arşivim var. 600 filmim var.
* arabamın vergisi (2018 mtv) yıllık 380 lira. bakımı ise 100-150 lira, sanayide ve yıllık. 6 ayda yaptığım toplam kilometre 800. satmayı düşünebilirim belki. 15 bin lira ediyor piyasada. temiz sayılır. ama şimdilik kalacak. belki birkaç yıl daha.
* tiyatroya gitmek vardı, içimde ukte olarak kaldı. hayatımda hiç tiyatroya gitmedim. bu 6 ay süresince gitmeye karar verdim ama gitmek için herhangi bir eylemde bulunmadım daha. o kadar yavaş yaşıyorum yani, ya da çok tembelim. ama birkaç aya gidicem bir tiyatroya.
* hayvan felan beslemiyorum. bir tek annemin tavukları var, onunla da ben ilgilenmiyorum. safi masraf hayvanlar. 20 küsür tavuk 2 günde bir en fazla 3 yumurta veriyor. ama bıraksam beni bile yerler 3 günde, yamyamlar. pek ekonomik değil yani köyde tavuk beslemek.
* bir tek kedimiz var. o da bahçede, avluda takılıyor. babam içeri aldırmıyor. ben de pek içerde kedi beslemeye sıcak bakmıyorum. yemek artıklarıyla besleniyor. tutabilirsem seviyorum bazen.
* 6-7 yıldır kredi kartım yok. nakit ya da bankamatik kartı ile alışveriş yapıyorum. geçen bir heves enpara k.k. başvurusu yaptım, reddedildim. işsiz adama kk verseler şaşardım zaten. ama pek de önemi yok. emin olun kk olmaması daha iyi.
* herhangi bir borcum yok, ne bir kuruma ne de bir şahsa. taksit ödemem de yok. taksit yapacak büyük alışverişlerim olmuyor.
* sigortam yok. babam diyaliz hastası. babamın diyalize gittiği hastanede ücret ödemeden muayene olabiliyorum. hastanenin diyaliz hastası yakınlarına yaptığı bir güzellik diyelim. ilaçları da ya annem ya da babam üzerine yazdırıyorum. zaten pek hastaneye giden biri değilim. grip ya da soğuk algınlığı için hastanelere gitmiyorum hiç. bu 6 ay boyunca bir kere hastaneye gittim o da saçlarımdaki kepek sorunu için. şimdilik gss de kitlemediler, e-devlet'den takip ediyorum bunu arada.
* aylık 20-30 lira su, 70-80 lira da elektrik faturamız var. bunu da ortak ödüyoruz. elektriği annem, suyu ben ödüyorum genelde. ısınma ise odun-kömür. genelde odun. köy olunca başka bir seçenek de olmuyor haliyle.
* eş-dost-akraba ziyaretleri de neredeyse kesildi. anne-babam gider gelirlerdi eşe-dosta-akrabaya ama ben geldiğimden beri iyice seyrekleşti karşılıklı ziyaretler. ben pek sevmiyorum akrabaları, geldiklerinde karşılarında soğuk soğuk oturunca gelmekten imtina etmeye başlıyorlar zamanla.
son edit: mesajla kitap teklif eden birçok yazar arkadaşım oldu. 6 ay önce, bu ara emeklilik kararı aldığımda 250 kitaptan oluşan türkiye iş bankası kültür yayınları'ndan çıkan hasan ali yücel klasikler dizisi'ni satın almıştım. yanında da bu seri dışından yaklaşık 100 kitap daha. bir o kadar da mevcut kitabım vardı. yani yaklaşık 600 küsür kitaptan oluşan bir kitaplığım var. çevirip çevirip okuyorum, okuyacağım. buna rağmen ısrarla kitap teklif edebilecek yazar arkadaşlar, benim kitaplığımda olup olmadığına bakabilmem için, mesaj yoluyla hediye etmek istedikleri okunmuş kitaplarının adlarını yazarlarsa hayır demem, aksine mutlu olurum. hatta değiş-tokuş bile söz konusu olabilir.
Sözlük yazarlarının yorumları da peşi sıra geldi
seninkisi on yıl var olmak oluyor kaarşim, yaşamak başka bi şey.
"yaşamak bazılarına bahşedilmiş bir ayrıcalıktır, bazıları sadece var olur."
taktir ettiğim insan davranışı, özendim de ayrıca.
rölantiye alınmış bünye, hayata daha duru daha sağlıklı bakacaktır. günün birinde yine koşuşturmaca içine girmeyi düşünürse "ne isteyip, neyi istemediğini" daha iyi tartmış olacaktır.
kendisine tavsiyem bolca hobi edinsin. vakit bolken bile çarçur etmesin :) hep aktif olsun.
düzenli periyotlarla da buraya yazsın ki biz de özenenler olarak gidişatı takip edebilelim.
yiğit özgür'den gelsin
daimi olacaktır. zira hiçbir işyeri 10 yıl ara vermiş birini işe almaz. hele keyfi olarak ara vermiş birini hiç almaz. zaten on yıl çalışmayan insan da on yılın sonunda çalışmak istemez, insan oturdukça oturmaya koştukça koşmaaya alışır. zaten yaş da min 40 lara gelmiş olacak ve işyerleri için mükemmel biri bile olsan olumsuz bir kriterdir. ancak vasıfsız işler olur diyecegim ama o yaştan sonra onlara da tercih etmezler işsiz genç bol. en güzeli bu 10 yılda tarlaya bahçeye adamak kendini, o da aileden miras kalacak bi bahçe varsa...
hesaba katılmayan hastalıklar: sağlık güvenceniz yoksa basit bir mr çektirme + tedavi ilaç vb masrafı 1/10'unu alır o paranın. bir kaza geçirsen o paranın 2-3 katı masraf çıkar hastanede. gibi gibi..
10 sene o giderlere ortak olan hatta muhtemelen çoğunu veren ana babaya bir şey olmaması garantisi de şart.
bunlar ilk akla gelenler.
yani hayat o kadar kolay değil.
not: enflasyon karşısında o parayı (aylık 666 tl eder) faize bile koysan reel faiz %-2 civarı oldugu için zaten bugunku parayla 100 tl'lerin altına düşecek o para bir süre sonra.
arkadaşı tebrik etmek lazım çünkü ben böyle insanları seviyorum minimal yaşam tarzı az harcama ve az çalışma ile mutlu olmak güzel bir şey.
65'e kadar çalış sonra gık diye ölüver bu mu hayat. insanlık köle gibi çalışmaktan bir türlü kurtulamadı maalesef. bol bol kitap okuyun, balık tutun, bağ ve bahçe ile ilgilenin hayat gerçekten çok kısa.
yapılması halinde beraberinde toplum nezdinde bir çok eleştiriyi getirecek olan eylem.
bir insanın hayat felsefesi "çalışmadan yaşamak" olmamalı, zaten öyle romantik bir dünya da yok, kimse senin ağzına ekmeği tıkamaz sen doy diye, ailen de bir süre yapar sonsuza kadar yapamaz. 80 bin lira gibi bir paraya da güvenilmez, bir kaç senede kül olur biter.
önemli olan şey kan emici patronlara kölelik yapmadan mutlu olabileceğin bir işte çalışmak, bir şeyler üretmek. zaten buna çalışmak da denmez, eğer bağda bahçede çalışmaktan mutlu oluyorsan o beden yorgunluğu öyle tatlı gelir ki ofiste masa başında çalışmaya değişmezsin, parası da umurunda olmaz. ancak bu işin geri dönüşü olmadığını kabullenmek lazım, uzun süre çalışmamış tecrübe edinmemiş birine kimse nitelikli bir iş vermeye yanaşmaz sen ne kadar bu süre içinde kendini eğitmiş olsan bile.
bence en iyisi yıllar içinde yok olmayacağını düşündüğün bir zanaat yeteneği edinmek ve bu işten para kazanmak. bu şekilde insan yaşamını sürdürebilir. günümüzde çoğu insan çok fazla mesleki yetenek gerektirmeyen hizmet sektörüne yöneliyor, özellikle küçük şehirlerde nitelikli bir zanaatkar bulmak çok zor, bu tür bir meslek de zamanla kıymete binebiliyor, piyasadaki arz-talep ekseninden dolayı.
yaşamak denmiş ama bu sadece hayatta kalmak. amaçsız bir yaşam, tatsız tuzsuz bir yemek gibidir sonuçta. hayatın evreleri vardır, ve bu evrelerin düzenini bozduğun da, tüm senkronu kaçırıyorsun. eğitim gibi, bir eş bulmak, bir çocuk yetiştirmek gibi. 40'ında 20'lik delikanlı gibi dolanmak ne kadar cezbedici gibi görünse de bu böyle. yaşayıp, büyüyüp, sorumluluklarımızı yerine getirip ölmek zorundayız hepimiz.
modern hayat dayatmalarına muhteşem bir karşıttır
tamam çok da muhtesem değil. yazarın köyü köy değil ve hala bağımlı bir şeylere. özel ders falan olmamış. ama olsundu bir çerçeve, fikir var yine.
herkes ı-ıh olmaz diyecek biliyorum. kendine sor bakalım okuyucu "niye yaşıyorum?" mutlu olmak için. herkes parayla, şöhretle, mevkiyle, meslekle vb ile mutlu olmak zorunda mı?
olmazcıları kenara bırakarak, o parayla 10 yıldan daha fazla da yaşanılabilir bir köyde. rahatça. hatta 80 bin lira basit köy işlerinde değerlendirilip bir ömür yaşanılabilir.
masrafların yemek ve miktarı az olan birtakım faturalar: elektrik, su, varsa doğalgaz, varsa internet... yakacak, giyecek. köy evi zaten ailenindir.
uzun zamandır köyde yaşayan biri olarak çok makul çok münasip bir fikir.
romantizmden ziyade mantıklı bir haraket modern hayat koşuşturmacası içinde kaybolmaktansa köyde 3-5 kişiyle kendini bulmak daha mantıklı. (bkz: minimal yaşam)
alışmışız karmaşaya, sukünet batıyor.
alışmışız kendimize yetmemeye, yalnızlık acıtıyor.
10 yıl sonra ne yaparım olayına hiç değinmeden devam edeceğim
köyde ailesi geleneksel tarım ve hayvancılık da yapıyorsa tadından yenmez bir 10 yıl olabilir. kendi ineklerini kovalamak, buzağıların ebesi olmak, sütlerini sağmak, kendi tarlanı ekmek, biçmek, sulamak... bunlar yaptığın an yorucu fakat neticelerini aldığında muazzam bir şey.
diyorsan ki yok ben sadece yatacağım, her gün 2 kitap bitireceğim. o da mantıklı. şiirler yaz. boş zamanın çok.
ama git inek al tarla ek. para kazanmak için değil, zaten kazanamazsın o ayrı mesele- köyde yaşamak için.
ve en önemlisi telefonunu dereye at! bahar geliyor ağaç dik. al baltayı eline düz ve biçimli dallar kes ağaçlardan sulak yerlere sok ve etrafını ayaklarınla pekiştir. bitti.
köyde yaşa yani. yoksa yaptıpını bir apartman diresinde de yapabilirsin. değer kat.
başka bir önerim de git köyden köye amelelik yap, ciddiyim yorulursun sıkılırsın ama harika bir tecrübe olur. şurda az biraz yazmaya çalıştım (bkz: bir amelenin günlüğü/@insannn)
bir romantizmin daha mı sonuna geldik!