ABD'deki Okullarda Siyah-Beyaz Ayrımını Kaldıran Tarihi Dava: Brown v. Board of Education

Henüz çok yakın bir tarihte, 25 Mart 2018'de hayatını kaybeden Linda Brown, daha küçücük bir kızken, 8 yaşındayken ABD tarihinin en önemli mahkeme kararlarından birinde çok büyük bir pay sahibi olmuştu.
ABD'deki Okullarda Siyah-Beyaz Ayrımını Kaldıran Tarihi Dava: Brown v. Board of Education

abd'de 1951 senesinde kansas eyaleti topeka vilayetinde bir devlet okulu öğrencisi olan linda brown adlı (siyahi) kızcağızın "her gün bir mil yolu yürüyerek tren yolundan da geçerek siyahların gittiği okula gitmek çok büyük eziyet. oysaki evimizin dibinde bir devlet okulu daha var (sadece beyazların gidebildiği bir okul) ama ona gidemiyorum" isyanıyla başlayan ve abd'deki ilk zenci yüksek mahkeme üyesi olan turgut abimizin de (thurgood marshall) övgüye değer çabasıyla 1954'te yüksek mahkemenin 60 yıldır uygulanan separate but equal (eşit ama ayrı) içtihadını bozmasıyla devlet okullarındaki siyah-beyaz ayrımının kalkmasına neden olan davadır brown v. board of education.

1954 tarihinde abd supreme court'u (yargıtay) tarafından alınmış ve tüm abd tarihinin en önemli supreme court kararlarından bir tanesidir bu. sonucu itibariyle devlet okullarının siyah-beyaz olarak ayrılmasını anayasaya aykırı bulmuştur. evet taa 1954'e kadar amerika'da birçok eyalet, özellikle güneydekiler, okullarda siyah-beyaz ayrımını zorunlu tutuyordu.

bu karar aynı zamanda 1896'daki yine supreme court tarafından alınan plessy v. ferguson kararını geçersiz kılmış ve tersine çevirmiştir. separate but equal (eşit ama ayrı) düşüncesinin artık varolmayacağını zikretmiştir. adli emsal (içtihat) geçersiz sayılmıştır. bu kararın bu kadar zor alınmasının en önemli sebebi hukuksal bir dayanağının olmaması. ne amerikan anayasası, ne bundan önceki örnekler, ne anayasayı hazırlayanların niyetleri eyalet bazında ayrımsal bir okul sistemini anayasaya aykırı kılıyor. eğer mahkemenin iddia ettiği gibi bir anayasaya aykırılık durumu olsaydı zaten, 14'üncu ve 5'inci düzeltmelerden ötürü, washington dc'deki okulları direkt olarak yöneten ve bu düzeltmeleri de yazmış ve anayasaya eklemiş olan kongre washington'da okullarda ırk ayrımına son verirdi.

zaten supreme court yargıçlarının çok sonradan yayınlanan notlarına baktığımız zaman kararı alırken oldukça zorlandıkları görülebilir. kararın 9-0 herkesin desteğiyle alınması aslında yapay bir fikir birliği. karara katılmayan büyük ihtimalle 4 yargıç vardı ve azınlık olduklarını anlayınca, diğer yargıçların da ısrarıyla, kararı onaylamaya ikna edildiler. bunun sebebi supreme court'un tek, birleşik gözükme istediğidir. eğer kararı 5-4 almış olsalardı, özellikle güneydeki birçok eyaletin coşacağını düşünmüşlerdir. kararın alınmasında yine önemli bir etken soğuk savaş olmuştur. abd ve sovyetler birliği diğer özellikle üçüncü dünya ülkelerinin desteği için kapışmaktadır. e tabi iözgürlük ve demokrasiyi temsil etmeye çalışan amerika'nın hala okullarını ayrıştırması oldukça büyük pr zararı veriyordu.

supreme court yine de bu kararı kendisinin almasının yerine kongre'nin almasını istiyor benim yargıçların notlarını okuduğumdan anladığım kadarıyla. fakat burada sorun halkın çoğunluğu karara katılsa da, kongre'deki cumhuriyetçiler kesin olarak karşılar. bu yüzden normalde ve normal ülkelerde yaşama ile alınması gereken karar ve gelişme bir yargı organı aracılığıyla gerçekleştirilecektir. bu amerika'nın yasama organının basiretsizliğinin ne ilk örneğidir ne de son örneği olacaktır. birçok kritik konuda yasa üretmekten aciz kongre'nin yarattığı sorunları supreme court yasaları "yorumlayarak" çözmeye çalışacaktır.

supreme court'un çekincesi olan bir güney isyanı ve şiddet tüm temkinlere rağmen yine gerçekleşmiştir. karardan sonra güney eyaletler zıvanadan çıkmıştır. birçok okula zenci alınması başka eyalet yasalarıyla, eyalet polisiyle engellenmeye çalışılmıştır. bazı eyaletler devlet okulu sistemini tamamen kapatıp özel okul sistemine geçmekle tehdit etmişlerdir. bu ve benzeri taktiklerle güney'de ayrımlaşmanın adam gibi uygulanması federal hükümet'in bastırmasıyla ve güneyli eyaletlere onlara ayrılan parayı kesme tehdidiyle ancak 1965'lerde gerçekleştirilebilmiştir.

supreme court zayıf gözükmekten ve uygulanamayacak kararlar alarak itibarını kaybetmekten her zaman her şeyden korktuğundan daha çok korkar. bu yüzden brown'dan sonra çok zayıf bir fikir daha yayınlayarak eyaletlere bolca zaman ve yavaş yavaş geçme süresi vermişlerdir. bunun güney tarafından bir jest olarak görüleceğini gören yargıçlar yanılmışlardır. güney bunu yeteri kadar direnirlerse bu kararı geri çevirttirebileceklerinin bir göstergesi saymış ve kudurukluklarına devam etmiştir.